serbest futbol piyasasında her futbolcu istediği takıma gidebilir, gönül bağı veya aidiyet gibi kavramlar 20.yy’ da kalan nostaljik şeyler artık. öncelikle bunu kabul edelim.
onyekuru özelinde ise, sprinter özellikleri yüksek olsa da kontratak oyunu haricinde oyun görüşü olsun, adam geçişleri olsun, şut tercihleri olsun avrupa standartlarında iyi bir oyuncu değil dürüst olalım öncelikle. onyekuru avrupa’da on üzerinden beş belki beş buçukluk bir oyuncu, ligimiz ve futbolumuz berbat olduğu için avrupa’dan ülkemize gelen her oyuncu seviye atlamış gibi geliyor bize.
onyekuru dinamik ve sistemli oynayan bir takımda başarılı olamaz çünkü futbolu ezbere hareketlerle oynuyor o nedenle gelişimsel açıdan iyi noktada değil şu anda. bu, gelişemeyeceği anlamına gelmiyor tabii ki zaten fransa’ya giderek kendisini tekrar gösterip, gelişerek premier lige dönmek istedi bence ama olmadı.
bu noktadan sonra eğer fenerbahçe’ye gelirse ne verimli olur ne de kariyeri için doğru bir karar vermiş olur.
bizim camia olarak at gözlüklerini çıkarıp dünyada yaklaşık olarak 50.000 - bizim ilgimizin seviyesinde - futbolcu olduğunu idrak edip bu havuzdan doğru futbolcuları alabilmek. sadece eski futbolcularımız ya da yerel ligdeki futbolculardan ibaret değil dünya.
onyekuru ise her zaman, seneler sonra aldığımız kadıköy deplasmanı galibiyeti ile hatırlanacak ama eğer kurbağalı dere kıyısına giderse de;
(bkz:
stockholm sendromu)