omrunun ortalarinda ve kendisini bildiginden beri galatasarayi destekleyen biri olarak, izin verirseniz, kendileri/bizim hakkimizda bir seyler yazmak istedigim topluluktur.
oncelikle yapay zekaya "galatasaray taraftarliginin" anlamini sordum. buyrun cevabi:
galatasaray taraftarı olmak, sadece bir futbol takımını desteklemekten öte, köklü bir kültürün ve değerler bütününün parçası olmak demektir. bu taraftarlık:
1 kulübün kurulduğu 1905 yılından bu yana gelen asırlık bir geleneğin temsilcisi olmaktır
2 "sarı-kırmızı" renklere gönül vermiş olmak, bu renklerin temsil ettiği asalet ve başarı kültürünü benimsemektir
3 ali sami yen'in "türk olmayan renkleri yenmek" vizyonunu yaşatmaktır
4 avrupa'da kazanılan uefa kupası ve süper kupa gibi başarılarla gurur duymaktır
5 metin oktay, turgay şeren, fatih terim gibi efsanelerin mirasına sahip çıkmaktır
6 "imparatorluk" ve "cimbom" gibi lakapların hakkını vermektir
7 her maç öncesi "ultraslan" tribününün coşkusuna ortak olmaktır
8 yenilgide bile takımın yanında durup, zaferde tevazu gösterebilmektir
9 sadece futbolda değil, basketbol, voleybol gibi diğer branşlarda da kulübü desteklemektir
10 galatasaray lisesi'nden gelen eğitim ve kültür geleneğine saygı duymaktır
en önemlisi, galatasaray taraftarı olmak, bir aile olmanın, bir topluluğa ait olmanın ve ortak değerleri paylaşmanın verdiği gururu yaşamaktır.
ultraslan konusuna cok katilmamak ile beraber, ozellikle (bkz:
17 ocak 2025 hatayspor galatasaray maçı) sonrasi ve icinde bulundugumuz transfer donemi nedeniyle yukaridaki 8. maddeyle ilgili bir kac sey soylemek istiyorum.
oncelikle suregelen galibiyet serimiz nedeniyle herkesin citayi yukariya koydugu ve beklentiyi yuksek tuttugu bir gercek. sonucta - hakemleri, tff'yi bir kenara birakarak konusuyorum - oynanan oyunun adi futbol. her an herseyin olabilecegi, 90+ larda degil gol atmanin, sampiyonlar ligi finalini bile kaybedebileceginiz bir spor. bu nedenle beraberlik de bu oyunun olasi sonuclarindan biri, nitekim yenilecegimiz maclar da gelecektir. buna bu gozle bakmaliyiz, herkesin iyi ve kotu gunu olur, onemli olan yapici elestiriler yapmaktir, yikip yakmaya gerek yok.
transfer konusuna da gelecek olursak, bir cok arkadasimiz yonetimi beceriksiz olarak nitelendirse de ben oyle oldugunu dusunmuyorum. bunu
dursun ozbek yonetimi olarak dusunmeyin, onceki ve sonraki yonetimler olarak dusunun.
bence sunu kabul ederek baslamamiz gerekiyor, galatasaray donem donem a sinifi bir takim olsa da, gunumuzde b sinifi diyebilecegimiz bir takim. a sinif bir takim, a sinifi bir futbolcularla kurulur ve a sinifi bir futbol oynar. fakat onumuzde turkiye gibi gercek var, bu da eklenince bir cok futbolcunun ilk 5 tercihinde bile yer almiyoruz. cogunlukla da b sinifi futbolculara gidiyoruz, ya da takimlarinin 3., 4., opsiyonu olanlara. temas kurulan bir cok futbolcunun bizi beklemeye aldigi, iyi bir teklif alamazsa bize dondugu hepimizin bildigi bir gercek. bu nedenle "neden x futbolcu yerine y'ye yoneliyoruz", "bu bize yaramaz", "vay y'nin soyle defosu var" demek yerine gidilebilen en iyi futbolcunun o futbolcu oldugunu kabul edersek, daha az sinirimiz bozulur, kendimize ve kulubumuze daha az zarar veririz.
ote yandan transfer doneminde sizan haberleri cok normal karsiliyorum. bir cok yazarimizin belirttigi gibi gunumuzde futbolcularin o kadar temas noktasi var ki, o haber bir yerden siziyor. eski bir arkadasim menajerdi, oyle buyuk capta degil ama super lig seviyesinde diyelim, o arkadas ortamlarinda anlatilanlarin 1-2si x'e, sozluge dusse en buyuk duyumcu olursunuz.
ezcumle, galatasaray futbol takimini yoneten insanlar profesyonel insanlar. ellerindeki takimi senden benden iyi biliyorlar. tabi ki herkes en iyisini ister ama eldeki buysa, bununla basarmamiz gerekiyor. basarisiz olursak da herkesin yine "profesyonelce" davranmasini beklerim.