(bkz:
14 şubat 2019 galatasaray benfica maçı)
kağıt üzerinde bakıldığında sahada her şeyi yapabilecek gibi görünüp hiçbir şeyi tam yapamayan takım.
bkz. verdiğim maç üzerinden değerlendirme yaparsak;
kalemizde, ismi yıllar sonra dahi galatasaray efsaneleri arasında anılacak
fernando muslera var. ülke sınırları içerisinde kendisinden fazla güvenilecek kaleci yok, dünya çapında da bu sayı iki elin parmaklarını ya geçer ya geçmez.ancak gel gelelim yediği ikinci gol tam bir hayal kırıklığı.
stoper tandemimizde yıllardır hem terim hocanın hem de bizim hayallerimizi süsleyen, genç, dinamik, ayakları muadilleri için fazlası ile iyi, fiziken güçlü, potansiyelli iki oyuncu var. açıkçası ben bu potansiyeli sahada da görüyorum ancak günün sonunda marcao'yu yaptırdığı penaltıyla
*, ve ikinci goldeki hatasıyla, luyindama'yı ise attığı gol ve hucuma katkısından ziyade yaptığı basit top kayıplarıyla hatırlıyoruz.
bek rotasyonumuza baktığımızda da, isimleri anıldığında içimize huzur dolan 3 adet çivi gibi bekimiz olduğunu düşünerek çıkıyoruz sahaya.ancak linnes, maç boyu vasatı aşamıyor.en güvendiğimiz, sahanın en tecrübelilerinden nagatomo ise yine elinden geleni yapmasına rağmen savunduğu kanatta maç boyuncu gözümüzün önünde tokatlanıyor resmen. ayaklarına ve hucum kabiliyetine çok güvendiğimiz, meziyetlerine saha da defalarca şahit olduğumuz mariano ise oyuna sonradan bu meziyetlerini sergilesin diye girip, saçma sapan top kayıpları ve hatalı paslarla tüm umudumuzu kursağımızda bırakıyor.
orta sahada, beklenti ve sonuç analizi yapıldığında hem bahse konu maç özelinde hem uzun vadede durum daha vahim.
kağıt üzerinde bakıldığında kanatlarda; hem forvete hem orta sahaya göbeğe kayarak destek verebilecek hem de bulundukları kanadı otobana çevirebilecek potansiyele sahip iki oyuncumuz var; onyekuru ve sofian feghouli. ancak sofian'dan bir engin baytar ya da emre çolak verimi bile alamıyor. onyekuru ise bir başına petrol kuyusu kazmaya çalışan bir karınca gibi rakip defansı soldan delmeye çalışıp çalışıp betona çarpmaktan ileri gidemiyor. sonuç olarak ikisi de ne forvete ihtiyacı olan topları iletiyor ne de kendileri kaleye yaklaşabiliyor.
orta sahanın göbeğinde belhanda, ndiaye ve fernando var. yine kağıt üzerinde bakıldığından bir türk takımı için hayalleri süsleyecek kalitede bir orta üçlü. üç oyuncu da hem defansif hem ofansif meziyetleri olan, oyun aklı üst düzey, zeki ve çevik oyuncular.ancak kesicilik yapıp pas oyununu da orta sahada yönetmesi gereken, man. city forması giymiş, profesyonellik gurusu fernando, ne fiziken rakibe üstünlük kurabiliyor ne de ileri yönlü hatasız iki pas verebiliyor. erken denilebilecek bir anda sarı kart görerek kendisini de bizi de sıkıntıya sokması da cabası.patlayıcı gücü ve top sürme becerisi ile rakip orta sahayı topla defalarca geçip duman etmesini beklediğimiz ndiaye, ne zaman hızlı hucum fırsatı bulsak topu ayağından açarak rakip orta saha yerine bizim atakları duman ediyor.ve belhanda. bu arkadaşın çabasını falan takdir ediyorum ama kendisinin skora etki edebilmesi için ay, güneş, dünya, neptün, uranüs ve mars'ın aynı hizaya gelmesi ve büyük kıyamet alametlerinin hepsinin gerçekleşmiş olması gerekiyor. anladık kardeşim 10 numara değilsin de takım rakip orta sahaya boyun eğdiğinde bir can yak, bir tehlike arz et.
forvet hattımızda ise 1.93 m uzunluğunda hayallerimizi süsleyen bir canavar var sahada.diagne. aslına kendisini eleştirmek şuan için haksızlık olur. kendisine oynanan uzun topları alıp kanatlara ya da orta sahaya dağıttı yapabileceği de şimdilik bu kadar.takım olarak kendisine top getirme problemimiz var.
sonuç olarak yukarıda değerlendimesini yaptığım oyunculardan en az 7 tanesi, bizim karşımıza rakip olarak çıksa potansiyellerinin yarısını sergilese, ağzımızı açık bırakacak performans sergiler bizi kendilerine hayran bırakabilirlerdi.ancak gözle görülen bir uyumsuzluk hakim takımımıza.
burada iş fatih terim'e düşüyor. allah yardımcın olsun hocam.