• 20084
    deplasman sorununu çözmesi durumunda nisan 2019’da şampiyon olacak olan takımdır. gerek çevrem, gerekse sosyal medyada rakiplerimizi destekleyen taraftarlarda bir memnuniyetsizlik var takımlarına karşı. bizde de yok değil ancak defolar karşılaştırıldığında rakiplerin sorunların bizden çok daha büyük. hal böyle olunca iş bizde bitiyor. takım potansiyeline ulaşırsa sorunları rahat aşıcaz, gelecek çok da umut verici olacak. lig başında yapılan puan kayıpları illa telafi edilir ancak rakipleri de potada tutmanın alemi yok. değişik bir lige sahibiz, gazı kim alırsa basın, taraftar, camia derken alır başını yürür, iş oraya bakıyor.

    takımımız ve hocamız şu soruna bir an evvel el atmalı. deplasman fobisine inanmıyorum bir kere. ciddiyetsizlik var, kırılganlık var. gücü belli, düşük vites ilerleyen takımlardan bi dünya gol yememeliyiz mesela.

    takım az biraz seri yakalasa zaten iş farklı yerlere gelicek, herkes rahatlıcak. hocanın da böyle bir süreç yaşadığını sanmıyorum. bir yandan içeride 12/12 yapan bir fatih terim takımı var, diğer taraftan deplasmanda 6 galibiyet 1 beraberlik 5 yenilgi alan bir terim takımı var. bu durumu rakamlarla açıklamak olmaz, olmamalı.

    ne olur kendinize çeki düzen verin. büyük ünvan sahiplerine yakışan da budur. sevindik ve daha da sevinelim.
  • 20085
    ne oynadığını bilmeyen takımımızdır. kendi sahasında oynadığında biraz daha motive olması sonucu skorlar daha farklı oluyor. tek farkı bu. yoksa kendi evimizde de acayip pozisyonlar veriyoruz. lokomotiv maçı büyük örnek. ancak yüksek motivasyon ile kurtarıyoruz. deplasmanlarda bu motivasyon da gidince saçma sapan goller yiyoruz ve bilinçsizce yapılan defans kurgumuz ortaya çıkıyor. trabzon deplasmanında yediğimiz ilk gol de net şekilde bunu bize söylüyor. muslera ileri yolluyor top orta sahayı geçmiyor, stoper duracağı yeri bilmiyor, libero nerede belli değil. kendi evimizde ekstra motivasyonla zaaflarımızı kapatıyoruz. ama deplasmanda takke düşüp kel görünüyor.

    bir takımın takım olduğu yaptığı set hücumu ve takım savunmasıyla ortaya çıkar. sen takımsan deplasmanda da kendi evinde de nerede duracağını bilirsin. bizim savunmamızda rakip hep bomboş kafa vuruyor. kimse yapmasi gerekeni bilmiyormuş gibi.

    fatih hoca da deplasman fobisi diye bir şey yoktur derken bunu kastediyordu. takım heryerde takımdır. sanki çok çalışmamız gerekiyor gibi. hayırlısı.
  • 20086
    sezon başından beri bir takım sıkıntıları olan futbol takımı;

    fatih hocam ile ilgili düşüncelerim belli. eski entrilerime bakanlar görebilirler. bu yazıyı hocamı eleştirmek için değil, sahada gördüklerimi, naçizane fikirlerimi sunmak için yazıyorum.

    medya ve taraftarlar deplasman fobisi diye isimlendiriyorlar ama bence sıkıntımız sadece deplasmanla alakalı değil. içeride oynadığımız göztepe, kasımpaşa, lokomotiv moskova maçlarında da zaman zaman sıkıntılar yaşadık.

    göztepe maçında kalemizde tehlikeler yaşarken ilk gol girişimini ancak 33. dakikada yapabilmiştik. ikinci yarıda da oyunumuzda bir iyiye gidiş olmadı. ciddi kale önü tehlikeleri yaşadık.

    kasımpaşa maçında ise muslera bence maçı 4-1'e getiren bir numaralı isimdi. serdar aziz'den seken topu kornere atarak rakibin öne geçmesine engel oldu. sonra da rakibin beraberliği yakalamasına müthiş bir kurtarışla bir daha engel oldu.

    lokomotiv maçında da 20. dakika sonrası oyunun kontrolünü tamamen rakibe kaptırdık ve önemli de gol pozisyonları verdik. ikinci golden sonra rakibin direnci düştü ve rahatladık.

    geçen yıl bilhassa fatih hoca geldikten sonra takım savunmamız tamamdı. ancak bu sezon takım savunmamız hiç iyi sinyaller vermiyor. pres gücümüz geçen yılın çok çok gerisinde. sezon başından beri pres, top kapma, yardımlaşma açısından lokomotiv maçının ilk 20 dakikası dışında hiç iyi görüntü veremedik. ani presle topu kapamayınca takım olarak topun arkasına geçiyoruz, geride kalabalıklaşıyoruz ama savunma güvencesini oluşturamıyoruz ve rakibe pozisyonlar veriyoruz. rakibe yakın oynamadığımız için çok çabuk ve pasla çıkan takımlar rahatça kalemize gelebiliyorlar.

    hücum oynamak, topla oynamak futbolun eğlenceli kısmıdır. ancak savunma yapmak, pres yapmak, geri koşmak futbolun acı tarafıdır. özveri ister, hırs ister. akhisar maçında çıkan 11'i gözünüzün önüne getirin. hücum hattımız onyekuru, sinan, rodrigues , emre akbaba'dan oluşmuştu. bu oyunculardan kaçı adam kovalar, rakibi rahatsız eder, top kapabilir? ya da trabzonspor maçını gözünüzün önüne getirin. ileri hattımız eren, sinan, onyekuru, emre akbaba hatta 8 numarada belhanda. sonuç rakipten topu kazanamayan bir galatasaray. (topu geri kazanma süremiz bu maçta 20.7 saniye idi. topu geri kazanma süremiz iç sahada ortalama 8.8 saniye dersem olayın vahameti ortaya çıkar.) trabzonspor %86 başarı oranı ile 513 başarılı pas yaparken, biz %75 başarı oranı ile 272 başarılı pas yapabilmişiz. arada ki fark sadece 10 kişi kalmamız ile açıklanamaz bence.

    bir diğer sıkıntı pas futbolu oynayamamamız. bilhassa deplasman maçlarında, ya da baskı yediğimiz maçlarda pas yaparak rakibin direncini kırmak, rakibi yormak önemli. bu sayede kale önü tehlikesi yaşama olasılığımız da azalır. misal lokomotiv maçının 20.-45. dakikalar arası hücuma hiç çıkamadık ve baskı yedik. sonuçta kale önü tehlikelerde yaşadık. zaten pas futbolunda sıkıntıları olan bir ekibiz. akhisar deplasmanında ki hücum hattımız onyekuru, sinan, rodrigues , emre akbaba ile nasıl pas yapabiliriz? geride iyi yerleşen ve boş alan bırakmayan akhisarspor'a karşı bu kadar sprinter futbolcu ile sahaya çıkmak ne kadar doğru idi? bu koşucu futbolcuları etkin kullanabilmemiz için iyi bir pas organizasyonumuz olması gerekmez mi?
  • 20087
    kendisini biraz 2017-2018 sezonundaki beşiktaş futbol takımına benzettiğim takımımız. onlar da geçen sezon avrupa maçlarında müthiş bir konsantrasyonla, iyi bir futbolla gruptan çıkmayı başarmışlardı. fakat ligde ise tam aksine boş beleş anadolu takımlarına içeride dışarıda puan kaybetmişlerdi ve futbolcular özellikle şampiyonlar liginden elenene kadar ligi hiç takmıyormuş gibi bir görüntü çiziyorlardı ve bu onlara pahalıya patladı. umarım aynı durum bizim topçularda yoktur. lig, cl ayırt edilmemeli ve her maça aynı konsantrasyonla çıkılmalı. bunu sağlayacak kişi de kuşkusuz fatih terim'dir fakat henüz kendisi de bu işi başarbilmiş değil. takım içeride aslan, cl'de kaplan kesilirken, dandik anadolu deplasmanlarında bildiğin maça asılmıyorlar bile. bu kabul edilemez ve derhal çözülmelidir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın