• 24176
    süper lig 2019-2020 sezonu kalan 10 maçımız;

    sivas(d) 0-2
    beşiktaş 3-0
    rize(d) 0-2
    antep 5-0
    başakşehir(d) 0-1
    trabzon 5-2
    alanya(d) 1-3
    ankaragücü(d) 0-4
    göztepe 4-0
    antalya(d) 0-3

    her maça #konsantrasyon ile çıkıp, kalan tüm maçlarımızı kazanacağımıza inanıyorum. ligde bizim dengimiz yok.
    maçların yanına skor tahminlerimi de yapmak istiyorum.
  • 24177
    21 aralık 2017 günü attığı imzadan sonra fatih hoca'ya ölünceye kadar minnettar olacağımı daha önce beyan etmiştim (bkz: #2312907). ayrıca bu sezonun en karanlık zamanlarında bile "fatih terim istifa" diyenlerin ne kadar korkunç bir hata yaptığını da izah etmiştim (bkz: #2800950). baştan bunları yazıyorum ki fatih hoca hakkındaki duygularımın ne olduğu anlaşılsın.

    şimdi eğri oturup doğru konuşalım, fatih hoca'nın bu sezonu şampiyon olarak tamamlaması bir başarı sayılamaz. çünkü bu sezona rakiplerimizle kıyaslanamayacak kadar iyi bir bütçe ve bu bütçenin sunduğu kaliteli kadro ile başladık, devre arasında da aynı avantajla devam ettik. fenerbahçe bütçe yetersizliğinden bir sol bek bile alamazken, biz kadroda yer yok diye linnes'i maaşını ödeyerek kadrodışı bıraktık. trabzonspor bir devre boyunca ortasahada sosa-obi mikel-abdülkadir parmak-doğan erdoğan-majid hosseini rotasyonuyla oynarken bizim rotasyonumuz belhanda-seri-lemina-nzonzi-ömer bayram-donk'tu. sivasspor ve beşiktaş'ın kadrolarından bahsetmeye zaten gerek görmüyorum, boşuna laf israfı olur.

    kadro kalitesi açısından kıyaslanabileceğimiz tek takım başakşehir'di. fakat onların da yeni bir hocayla sezona başlamaları yüzünden sezon başında yaşadıkları puan kayıpları, biz aralık ayında avrupa'dan elendiğimiz halde onların (minimum) mart'a kadar devam etmeleri ve taraftarlarından* bize nazaran çok daha düşük bir iç saha desteği almaları gibi dezavantajları vardı. bu durumu telafi eden avantajlarına ise son paragrafta değineceğim. kısacası galatasaray bu yarışa başakşehir dışındaki rakiplerinden 3-4 adım önde, başakşehir'le ise yanyana başladı. bu sebeple son haftalardaki yarışın da bizimle başakşehir arasında geçeceği kanaatindeyim.

    eğer fatih hoca "belki de hayatımda ilk defa futbolcularıma tek tek ev ödevi verdim. (...) analiz ekibimize de rakip takımın oyun planını çözdükleri için teşekkür ederim" sözlerini şubat ayında söylemek yerine eylül-ekim aylarında ya da hiç değilse şampiyonlar ligi maçlarından sonra söyleseydi çok daha iyi bir sezon geçirecek, şimdi güle oynaya şampiyonluğa yürüyecektik. çünkü galatasaray'ın ilk devre boyunca korkunç düzeyde plansız ve kibirli bir oyun sergilemesinin kabahatlisi "sattığın kadar al kuralı" veya avrupa'daki rakiplerimizle ekonomik makasın açılmış olması değildi. teknik ekibin kafasındaki oyun planının futbolun gerçekleriyle örtüşmemesiydi. galatasaray ilk devre boyunca kendi hatalarının acısını çekti, bu hatalardan vazgeçince işler süratle rayına girdi. 2019 yılı itibariyle, rasyonel bir oyun planı yapıp oyunculara bu planı ezberletmek olağanüstü bir iş değildi. geçtim ingiltere'yi almanya'yı, türkiye liginde bile birçok takımın uyguladığı ve galatasaray'ın da çok çok çok önce uygulamaya başlaması gereken bir eylemdi.

    çok dövdük, biraz da övelim. ben bu sezonu ikinci bitirmemizin de bir başarısızlık sayılmaması gerektiğini düşünüyorum. çünkü 2018-2019 sezonu bittiğinde başakşehir'in gayet iyi bir kadrosu vardı ve kiralık olduğu için sezon sonunda ayrılmak zorunda olan tek oyuncuları riad bajic'ti, yerini de 2.7 milyon euro harcayarak crivelli'yle doldurdular. biz ise kiralık olan onyekuru ve ndiaye'yi kaybettik, yerlerine alacağımız oyuncular için bonservis ödeyemedik. keza başakşehir bu sezon boyunca 6.15 milyon euro bonservis harcaması yaparken elde ettikleri gelir yalnızca 200 bin euroydu. yani karşılığı olmayan bir 6 milyon euro harcayabildiler, biz ise karşılığı olmayan hiçbir harcama yapamadık. bu sebeple başakşehir bize göre çok daha geniş imkanlarla kadro kurabildi ve yukarıda saydığım dezavantajlarını kapatabildi.

    şampiyonlar ligi grubunu son sırada tamamlayıp ligde 7. sıradan 3. sıraya yükseldik diye sevinçten coşmak da yanlış, olur da sezonu ikinci bitirirsek ortalığı yangın yerine çevirmek de yanlış. hayat siyah veya beyazdan ibaret değil.
  • 24178
    tarih itibariyle sahaya çıkış müziğinin çocukluk aşkımsın ile değiştirildiği söylenen takım.

    halihazırda sahaya çıkış müziği olarak kullandığı gayet güzel, kendisine yakışan bir bestesi mevcutken ve bu beste yıllaryılı çalarak artık klasikleşmişken neden bunu değiştirme ihtiyacı duyduğunu anlamadığım takım. bu tarz şeyler yıllandıkça daha da değerlenir üstelik.

    çocukluk aşkımsın gibi arabesk bir besteyi maç önünde zaten taraftar söylüyor katılmak isteyen herkes de katılıyordu.

    ancak galatasaray marşı gibi müzikal olarak da ikamesinden fersah fersah başarılı bir marş mevcutken dur yere gidip bir meyhane masasından ses kaydıyla takımı sahaya çıkartmak kesinlikle işbilmemezlik ve arabeskten bunalan taraftarı daha da tribüne küstürecek bir hamle.
  • 24179
    mevcut oyun yapısında pasla hücuma çıkışları şu an çok iyi yapmaktadır. özellikle son maçlarda** bunu çok rahat görebiliyoruz. seri bu oyunda lemina olmamasına rağmen önemli bir rol üstlendi. topun yönünü ve hızını çok iyi ayarladı. bir kaç top kaybı yapsa da kalemizde tehlike olarak dönmedi. artık rakiplerimiz de seri'nin kıymetini anlamıştır diye düşünüyorum. bu nedenle kalan 10 maçımızda seri'nin başında rakip forvetleri ya da orta sahaları görebiliriz. peki bunu nasıl çözebiliriz?

    defans hattımıza baktığımızda mariano, donk, marcao ve saracchi'den oluşuyor. bu dörtlünün ayağı bence gayet yeterli. özellikle mariano bu konuda zaten ligin ikinci yarısında resital sergiliyor. marcao dikine güzel toplar atıyor, saracchi ise yeri geldiğinde içe de top sürerek oyunu açıyor. zaten pas konusunda da oldukça yeterli. donk ise orta saha oynamış olmanın avantajı ile iyi iş çıkarıyor. zaman zaman uzun top deneyen defans oyuncumuz da kendisi. bu dörtlüye lemina ve içe giren feghouli de eklenince aslında seri'ye yapılan baskı ne kadar bizi kilitler yaşayıp görmek lazım. zaten bunların hiç biri olmasa onyekuru'nun defans arkasına koşular yapması sonucunda da rakibin üstümüze gelmesini yani baskı yapmasını zorlaştırıyoruz. falcao da zaman zaman orta alana gelip pas istasyonu olabiliyor. ömer pas konusunda çok yetenekli olmasa da hareketliliği ile alan açıyor ve al ver yaparak rolünü yerine getiriyor. yani muslera ile birlikte 11 oyuncumuz oyunun pasla kurulumuna katkı verebiliyor.

    rakibin bu duruma engel olmak için yapması gereken neredeyse 11 oyuncumuzu da kontrol altına almak olmalı. bunu boş adam ve boş alan bırakmadan yapmak çok büyük bir iş bence. fizik güç yanında büyük bir taktik disiplin de gerektiriyor. çünkü takımımızda oyuncular belli pozisyonlarda oynasa da bu pozisyonlara sadık kalarak oynamıyorlar. marinao sağ bek ama içe girip pas istasyonu olabiliyor, feghouli sağ açık ama o da içe girip pas alış verişine giriyor ve hemen ardından stoperle bek arasına koşu atıyor. onyekuru sol kanat sözde ama oyuncuların ortalama yerini gösteren haritalarda hep en uçtaki adam oluyor. ömer göbek oyuncusu ancak sol kanatta ve bek ile stoper arasında sıkça görüyoruz. defans önünde seri ya da lemina oynarken stoperleri üçleyip defansın bir parçası gibi olabiliyor. daha aklıma gelmeyen başka değişimler de elbet vardır. rakibin buna uyum sağlaması ve boş alan bırakmaması çok güç.

    iyi bir çalışma disiplin ile bu oyunumuzu bozmak mümkün. özellikle seri, saracchi, mariano ve feghouli gibi fiziksel oyunda zayıf kalan oyuncularımıza yüklenerek bunu yapabilirler. bu oyuncularımız teknik olduğu kadar fiziksel mücadele konusunda eksikler. sivasspor da bunun üzerine gidecektir. bence önemli nokta burada topun dolaşım hızını mümkün olduğunca yüksek tutmamız. koşup oyuncularımızı yakalayabilirler ama hiç bir zaman toptan hızlı olamazsınız. bu nedenle bunun üzerinde çalışmak gerekiyor. acil durum çekicimiz de onyekuru'nun defans arkasına koşularına atılacak uzun toplar olabilir. falcao da sırtı dönük top alıp kuruluma katkı veriyor ama onyekuru'nun tehditleri bambaşka.

    takım oyun anlamında her geçen gün iyiye giderken mutlaka antitezimizi üretmek için uğraşacak birileri çıkacaktır. rıza çalımbay da oynattığı fiziksel oyun ile buna en yakın hoca bence. ancak gerekli çalışmalar ile bunun da üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum. çünkü teknik heyet ve takım kalitemiz sivasspor'un çok üstünde. taktik olarak iyi azırlanıp bu üstünlük ile birleştirebilirsek 3 puan almamak imkansız.

    (bkz: 8 mart 2020 sivasspor galatasaray maçı)
  • 24180
    ligin ikinci yarısında, ilk yarıya kıyasla çok daha hareketli oyuncularla çok daha akışkan bir oyun oynamaktadır; ancak hala daha çok ciddi bir sınav vermediğini düşünüyorum. belki en ciddi sınavı kupada alanya ile oynayıp 3 1(12.02.2020) kazandığı maçtı.

    bu hafta sonu 8 mart 2020 sivasspor galatasaray maçı maçında aynı akışkan oyunu görürsem artık tamam diyeceğim, gönül rahatlığıyla şampiyonluğu beklemeye başlayacağım sanırım.
  • 24181
    sezonun ilk yarisindaki felaket kotu takim ve bireysel performanslari nedeniyle son sekiz macini kazanmis olsa da hala bir sampiyonluk kivilcimi eksik olan takim. oyun olgunlasma surecinde fakat hala cogu taraftarda acaba geriye dusersek o kotu futbol bu macta tekrardan dirilir mi diye korkmuyor degil. renktaslar neyi kastettigimi anlayacaktir. stadyumda da bu kivilcim su an icin eksik. harala gurele bir ortam olur bir comeback yasanir ve o kenetlenme yasanir. sanirim gercek konsantrasyon haftalarina daha giremedik.
  • 24182
    futbolda elbette yetenek, kalite çok önemlidir. ancak bence daha önemlisi takım olabilmektir. takımlar bir anda oluşan topluluklar değildirler. bir araya gelmiş bir grup yabancının oluşturduğu gruptan birlik içinde hareket eden, iyi koordine edilmiş bir takım oluşturmak elbette zaman alır ve grup üyeleri arasında etkili bir iletişim gerektirir.

    malesef ligin ilk yarısı takım olamadık. yeni transferlerimiz lemina, emre mor, seri, nzonzi, falcao, andone, taylan takıma geç transfer olmaları, feghouli, belhanda, luyindama gibi oyuncularda afrika kupası nedeni ile takımla beraber sezon başı kampı geçiremediler. sezon başladıktan sonra da yoğun maç trafiği, alınan kötü sonuçlar, rotasyonlu kadrolar yeni oyuncuların uyum süresini ve takım olma süremizi uzattı. sezona çok büyük beklentilerle başlamıştık. ama bir türlü umut edilen futbolu oynayamamamız, kötü saha sonuçlarından dolayı takımın havası, öz güveni yerle bir oldu.

    kısa da olsa tam takım halinde devre arası kampı geçirmemiz, kadro istikrarı yakalamamız, oyuncuların rollerinin belirginleşmesi, görece kolay fikstürde alınan üst üste galibiyetler ile takımın öz güveninin yerine gelmesi ile tekrar en büyük şampiyonluk adayı olduk. artık sahada bir grup değil belirgin bir şekilde takım var.

    uefa kupasını kazanan kadro uluslararası çapta yıldızlar topluluğu değildi. yabancı oyuncularımız 35 yaşında ki hagi, 33 yaşında ki taffarel, 32'lik popescu, daha önce avrupa da hiç oynamamış ve milli takımlarında oynamayan capone ve marcio idi. elbette yerli kalitemiz iyi idi ancak aynı oyuncular birkaç yıl evvel takımdan gönderilmek istenilen, beğenilmeyen oyunculardı. ama sahada müthiş kollektif oynayan, birbirlerini çok iyi tanıyan, sistemi oturmuş, makine gibi işleyen bir takım vardı. o takımın ortaya çıkması için birkaç yıl geçmesi gerekti.
  • 24183
    18-19 sezonunun genelini 4-1-4-1 dizilişiyle oynayan ve bu dizilişle şampiyon olan takımdır. fakat bu şampiyon olan takımın oyununun, lig için nispeten iyi bir oyun söyleyebilsek de, çok fazla eksik yönünün olduğunu hepimiz biliyorduk. birçok taraftar ve yorumcu bu oyunun daha iyi olabilmesi için oyuncuların değişmesi gerektiğini düşünüyordu.

    19-20 sezonu başladığında şampiyon ilk 11'den fernando, diagne, n'diaye ve onyekuru ayrıldı. fernando, n'diaye ve özellikle diagne taraftarın gönderilmesini istediği oyunculardandı. bu dört oyuncudan sadece onyekuru'nun ayrılmasını kimse istemiyordu. giden oyuncuların yerlerine nzonzi, falcao, seri, babel vs. gibi oyuncular geldi. gelen oyuncularla 4-1-4-1 oynamaya devam etmeye çalıştık. fakat olmadı. ocak ayında kadroda bazı değişiklikler yaptık. bu sefer sistem de değişti, artık 4-2-3-1 oynuyorduk. 4-2-3-1 ile her şey daha iyi giderken bir anda lemina sakatlandı ve 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçına yeniden 4-1-4-1 ile çıktık. henüz iki hafta geçmiş olsa da, yine 4-1-4-1 oynamamıza rağmen, bu süreçte de iyi oynadık. buraya kadar herkesin bildiği bir hikayeyi anlattım. hikayeyi çok fazla uzatmadan konuya girmek istiyorum.

    ligin ikinci yarısında bu takımın başarısını, özellikle onyekuru dönene kadar ki süreci, sistem değişikliğine bağladık. fakat takım eski formasyonuna döndüğünde de gayet iyi oynadı. üstelik aynı formasyon ile oynayan 18-19 sezonu şampiyonu takımdan daha iyi oynuyor diyebiliriz. peki nasıl oldu bu?

    genel algı olarak bu değişiklik onyekuru'ya bağlandı. e tabi onyekuru bu oyunun kilit oyuncularından fakat onyekuru bu formasyonla daha kötü oynadığımız dönemlerde de kadrodaydı. o zamanlar herhangi bir hastalık da geçirmemişti ve uzun zamandır düzenli oynuyordu. yani oyunun gelişmesinde tek sebep onyekuru diyemeyiz.
    onyekuru'dan ile beraber saracchi'ye bağlandı. keza saracchi'nin de bu süreçte çok önemli katkıları var ve daha da olacaktır. ama nagatomo'ya göre daha kötü bir savunmacı olan saracchi ile beraber nasıl daha az pozisyon vermeye başladık?
    seri'nin "oynamak istemesi"ne bağlandı. bir futbolcunun bir sezon boyunca, şampiyonlar ligi maçları da dahil, oynamayı istemeyip bir anda oynamak istemesine inanmak çok doğru olmaz heralde? üstelik seri, hem nzonzi'den hem de fernando'dan çok daha kötü savunmacı. bu formasyonda nasıl oldu da ikisinden de daha iyi savunma katkısı vermeye başladı?

    bu oyun medyada ve sosyal medyada çok daha farklı şeylere de bağlandı. fakat asıl incelenmesi gereken bazı değişikliklerin çok da fazla incelenmediğini düşünüyorum. 1 mart 2020 galatasaray gençlerbirliği maçında iç oyuncusu olarak taylan-ömer oynattık. en basitinden bu ikilinin oynadığı maçta; seri-belhanda, lemina-belhanda, n'diaye-belhanda gibi daha yetenekli ikililerle oynadığımız maçlara oranla daha iyi hücum etmemiz bile yeterince sorgulanmadı. sorgulayan azınlık da genel olarak taylan-ömer ikilisinin daha hareketli olmasına bağladı durumu. fakat ndiaye-belhanda ikilisinin de, bu ikiliden çok daha az hareketli olduğunu söyleyemeyiz sanırım.

    cevaplarını merak ettiğim bu sorular için bulabildiğim bazı maçları izlemeye çalıştım. bu maçlardan bazı çıkarımlar yaptım. bu çıkarımlarım eksik veya yanlış olabilir. ama eksik veya yanlışsa da belki bu eksiklik ve yanlışlıkları fark etmeme yardımcı olur diye çıkarımlarımlarımı paylaşmak istedim.

    öncelikle tekrar izlediğim maçları yazayım:
    (bkz: 1 mart 2020 galatasaray gençlerbirliği maçı)
    (bkz: 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı)
    (bkz: 13 eylül 2019 galatasaray kasımpaşa maçı) *
    (bkz: 15 mayıs 2019 galatasaray akhisarspor maçı) *

    savunmadan başlayayım:
    18-19 sezonunun ikinci yarısında, ligin en iyi savunma yapan takımlarından biri olduğumuzu söyleyebiliriz. fakat buna rağmen iyi top kazandığımızı veya çok az pozisyon verdiğimizi söyleyemeyiz.
    15 mayıs 2019 galatasaray akhisarspor maçında rakibi karşılarken şu şekilde dizilmişiz: https://i.hizliresim.com/3TAYp7.png
    bu maçta belhanda ve n'diaye önde basarken sahayı daraltmada ve boyuna kısaltmada çok iyi değilmişiz. özellikle selçuk'un koskocaman bir alanı savunmak zorunda kalması işimizi zorlaştırmış. fakat buradaki kişi selçuk değil fernando olunca da çok fazla şey değişmedi sezon boyunca. enine ve boyuna daralmaları iyi gerçekleştiremediğimiz için o bölgede oynayan her oyuncu büyük alanları savunmak zorunda kaldı. bu maçta uzun toplarla da çok fazla pozisyon vermişiz. bu da yine sezon boyunca yaşadığımız sıkıntılardan biriydi. oyunun boyunu kısaltamadığımız için aslında yaptığımız pres ile tam da elde etmek istediğimiz şey olan uzun toplar bize pozisyon olarak dönmüş. çünkü savunmamızın karşıladığı topu alacak oyuncu yok.

    13 eylül 2019 galatasaray kasımpaşa maçında ise rakibi şu şekilde karşılamışız: https://i.hizliresim.com/IjYpza.png
    bu dizilim ile birlikte ön alan presini bu sefer kanatlara bırakmışız. yine de belhanda ve lemina çok da geride değil. beklerin önünde çok büyük boşluklar var. yine daralmalarda büyük problemler var. 7. dakikada kasımpaşa bir uzun top ile şöyle bir pozisyon bulmuş: https://tactical-board.com/.../480ef40f1fc0ae_svuk
    bu maç henüz nzonzi'nin oynamak, kendini göstermek istediği maçlardan biri. fakat bu büyüklükte boşlukları o da savunamamış.

    23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçından itibaren rakibi şu şekilde karşılamaya başladık: https://bilardisimo.com/...2020/02/IMG_4065.mp4

    (videoyu kaideyi taciz eden istisnanın https://bilardisimo.com/...vs-galatasaray-maci/ yazısından aldım. yazıyı da mutlaka okumanızı tavsiye ederim.)

    bu maçtan itibaren rakibi karşılarken videoda olduğu gibi 4-4-2 şeklinde karşılamaya başladık. aslında 19-20 sezonunun ikinci yarısında bütün maçlarda rakibi 4-4-2 karşıladık. ama diğer maçlarda 4-4-2 ile daha aktif ön alan presi yapmaya çalışırken, fenerbahçe maçlarından itibaren topu daha çok 2. bölgede kazanmaya çalışan bır oyun oynadık.
    18-19 sezonunda geniş alanları savunmaya çalışan fernando'nun mevkisinde oynayan seri, bu sayede hem daha fazla yarım aldı hem de daha küçük alanlarda daha etkili savunma yaptı. kanat oyuncuları da sadece kendi bölgelerinde, enine ve boyuna daralmalarda nispeten daha az efor sarfetmeleri gereken rollerde oynadılar. bu sayede hem merkezde hem de kanatlarda daha iyi ve daha kalabalık savunma yaptık.

    hücum kısmına geçeyim:
    sorularıma en fazla cevap aramaya çalıştığım kısım hücumdu. ne oldu da biz 4-1-4-1 formasyonuyla bu sezonun* ilk yarısına göre ve geçen sezona göre daha iyi hücum etmeye başladık?
    nzonzi-seri-belhanda, nzonzi-lemina-belhanda, fernando-n'diaye-belhanda üçlüleriyle yapamadığımız hücumları nasıl oldu da seri-ömer-belhanda, seri-ömer-taylan üçlüleriyle daha iyi yapmaya başladık?

    özellikle de bu soruların cevabını herkes onyekuru'ya bağlamış. kimine göre onyekuru'ya atılan uzun toplar takımın tek planı, kimine göre onyekuru'ya uzun top atma tehditimiz olduğu için takım daha rahat top yapıyor.
    onyekuru'nun bu oyundaki yeri mutlaka çok önemli. fakat onyekuru 18-19 sezonunda da bu takımdaydı, üstelik fizik durumu da daha iyiydi. buna rağmen geçtiğimiz sezonki savunmadan çıkış ve hücum performansımız 1 mart 2020 galatasaray gençlerbirliği maçındakinden ve 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçındakinden daha kötüydü.

    ben buradaki sorularımın cevaplarını guardiola ile ilgili bir şeyler araştırırken buldum: https://i.hizliresim.com/l5iWjF.jpg
    bu, guardiola'nın sahadaki alanları bölme biçimi. bu biçim, guardiola'nın iç koridorları daha etkili kullanmak istemesinden doğan bir biçim. bununla ilgili şu yazıdan bilgi alabilirsiniz: https://www.theguardian.com/...anchester-city-title
    yine şu videoda bu konuyla alakalı güzel bir video: https://youtu.be/jVE3Sqatdlg

    bu yazı ve videoda benim dikkatimi çeken guardiola'nın yatay ve dikey alanlarda koyduğu maksimum oyuncu sınırı. guardiola aynı dikey düzlemde 2, aynı yatay düzlemde 3'ten fazla oyuncunun durmasını istemiyormuş. bunda da amacı topu alan oyuncuya her zaman 2 ya da 3 pas opsiyonu sağlamakmış.

    aslında hiçbir materyal kullanmasam bile, "aynı yatay düzlemde 4 oyuncu" dediğimde hepimizin aklına gelecek bir durum var: https://i.hizliresim.com/wOhi8r.png
    bu diziliş bizim 13 eylül 2019 galatasaray kasımpaşa maçında savunmadan çıkarken kullandığımız diziliş. sadece bu maça özel de diyemeyiz. çünkü 18-19 sezonu maçlarının çoğunda savunmadan çıkarken bu dizilişi kullandık.

    yukarıdaki resmi görünce düzenli olarak galatasaray'ı izleyen bütün insanların gözünün önüne gelecek bir sekans var: defansta paslaşan bir üçlü, önlerinde topu alması gereken ve katı bir şekilde yanyana dizilmiş bir dörtlü, yanlarda ne yapacağını bilemeyen iki bek. oyun kurulumunda üçlünün öndeki dörtlüye top aktarmak için verdiği mücadele, akabinde top kaybı ve kalemizde pozisyon. bunu 18-19 sezonundan beri onlarca kez yaşadık. açıkçası bu sezonun ikinci yarısında 4-1-4-1'e döndüğümüzde yine aynılarını yaşayacağız diye korkmuştum. fakat 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçında savunmadan çıkarken dizilişimiz farklıydı ve 1 mart 2020 galatasaray gençlerbirliği maçında da aynı dizilişi kullandık: https://i.hizliresim.com/CEBL9T.png
    artık öndeki katı bir şekilde yan yana dizilen dörtlü yoktu. hem üçlü dizilmiş hem de daha geride pozisyon alan, enine ve dikine hareketli bir üçlü vardı.

    bu diziliş guardiola'nın prensiplerine göre yapılmamış olabilir. fakat o prensiplere uyuyor ve biz daha yetenekli oyuncularla yapamadığımız pas temposunu ömer ve taylan ile yaptık. sadece yan yana dizilmiş 4'lüyü dağıtmak bile oyunun gelişmesine çok büyük katkıda bulundu.

    daha yetenekli kadrolarla 4-1-4-1'de yapamadıklarını şu anki kadrosu ile çok daha iyi yapabilen ve bence şu an ligin en iyi oyununu oynayan bir galatasaray var. bunu daha bireysel veya saha dışı faktörlere dayandıranlar çok. fakat galatasaray'da kesinlikle çok önemli bir organizasyon değişikliği de var. ve bu değişiklik çok daha derin incelenmeli.
  • 24184
    futbol sahasını bölgeler olarak enine değil de boyuna böldüğümüzde, karşımıza ideal bir senaryo çıkar. tabii bu durum defanstan topla çıkma konusunda ve dörtlü savunma oynuyorsanız. sol taraftaki stoper ve bekten birinin, sağ taraftaki stoper ve bekten birinin topla haşır neşir, oyun kurmada ehil olması durumu. basit bir mantık vardır burada: rakibin yönlendirmesine karşı bir önlemdir. mesela nagatomo - marcao - luyindama - mariano dörtlüsü bu ideal duruma uyan bir dörtlüdür. solda stoper marcao ve sağda bek mariano oyunu kurabilme yeteneğine sahip oyuncular. aslında hem nagatomo hem de luyindama öyle kalas topçular değildir. ama onlardan ilk beklenen de bu meziyetleri değildir. gelgelelim birçok zincirleme olumsuz faktörden dolayı bu mühendislik açısından ideal durum tam olarak işlemiyordu.

    naçizane bunun nedenlerini kısaca anlatayım. sözgelimi mariano performans olarak kötü durumdaydı. bu doğal olarak sağ tarafımızdaki oyun kurulumunu çökertiyordu. sol tarafta ise marcao sezona kötü, hazırlıksız girmişti. üstelik marcao'nun onu öne çıkaran asıl meziyetlerini göstermesi için aslında dinamik ve tempolu bir takıma ihtiyaç vardı. zaten oyun kurulumunda tam olarak bir şey beklemediğimiz nagatomo'nun önünde statik bir ryan babel oynuyordu. top orta sahadan ileri çıkamayınca bir türlü, kısır bir döngüye giriyorduk. bazen orta sahada topu alan oyuncumuz, kafasını kaldırdığında ileride kimse olmuyordu. topun ileri gitmesi için, ileride birilerinin olması gerekir. neyse. buralar çok sıkıntılı yerler. anlayacağınız sezon başında net şekilde kötü kurgulanmış bir takım vardı. bunu çok da uzak olmayan bir gelecekten, geçmişi gelecek bir zamandan okumak çok basit iş tabii. o kurguyu kuran da fatih terim'dir, o kurgudan vazgeçen de fatih terim'dir.

    biz sezonun ikinci yarısında kurguda değişikliğe gittik. bu çok net zaten. bir kere luyindama'nın sakatlığı ile birlikte ryan donk'un stopere yerleşmesi belki bunu olur kılan nedenlerden biridir. çünkü biz artık mariano'dan oyunu kurmasını beklemiyoruz. daha doğrusu ondan ilk beklediğimiz şey bu değil. ondan tüm kanadı hücumsal olarak kullanmasını bekliyoruz. onun bu görevini ise sofiane feghouli ile ryan donk'a bıraktık.

    aslında her şey yap-boz gibi nasıl da birbirini tamamlıyor değil mi?

    mario lemina'nın stoperin arasına girmesi ryan donk'u doğal olarak kenara itiyor. ryan donk kenara itilince mariano ileri itiliyor. mariano'ya kanatta alan açmak için sofiane feghouli içe giriyor. burada iki durum aslında soso eğer orta saha derinde oyun kurulumuna katılıyorsa mariano daha çok açılıyor. soso eğer üçüncü bölgede içe devriliyorsa mariano orta saha içe kayabiliyor.

    sol tarafımızdaysa durum biraz farklı. evet, kanadını hücumsal olarak çok iyi kullanabilecek bir bek oyuncusu aldık: josemir saracchi. defansı üçledik sayılır. marcao'nun arkasına atılan topları saymazsak defansif olarak bazı önlemler de almış oluyoruz aslında. ki ömer bayram'ın varlığı da başka bir olumlu yan bunun için. yine de dikkat etmek lazım buraya. orta sahada araya top atabilecek bir oyuncusu ve hızlı bir kanadı olan her takım marcao'nun arkasına o topları atacaktır.

    sivasspor maçı bu bağlamda çok güzel bir sınav olacak bizim için.

    konudan konuya atlamak gibi atlamak gibi olacak ama yeri gelmişken söyleyeyim. buna önlem olarak benim gördüğüm iki seçenek var -ki fatih terim daha fazlasını biliyordur, bulmuştur, bulacaktır ya da beni olumsuzlayabilir-:

    1. topu atacak rakip oyuncuya top aldırmamak. aldırmışsak o topu rahat kullanmasını engellemek. yani şok pres. mesela younes belhanda'nın veya taylan antalyalı'nın sahada olması net olarak orta sahadaki direnci artırmaya yönelik hamlelerken bu konuda da aslında bir önlemdir. bunu en iyi mario lemina yapar.
    2. topu atılmışsa doğru pozisyon almak. dediğim gibi marcao'nun o toplarda zaafı var. bu konuda gelişim sağlaması için çalışabiliriz ki kesinlikle bu konuda adım atmak lazım. fakat bu kısa dönemin değil, orta ve uzun vadenin çalışmasıdır. kısa vadede ise ikinci bir oyuncuyla marcao'yu desteklemek. lemina'nın stoperlerin arasına girmesi bu bakımdan bir önlem gibi duruyor bana kalırsa.

    daha önce jean michel seri başlığında seri'nin mevcut pozisyonunda oynamasını ve mario lemina'nın daha ileride pozisyon aldığı bir oyunu deneyebiliriz demiştim. hâlâ bunu denememiz gerektiğine inanıyorum ama şartlar eğer doğruysa. zaten taktiğin olayı da bu değil midir?

    dönelim defanstan çıkıştaki sol taraf belirsizliğine. görüldüğü gibi defanstan çıkışta alansal ve zamansal olarak sağ tarafımızda bir yığılma var. sol tarafımızda henüz sağ tarafımızdaki efektifliği ve kurguyu oturtmuş durumda değiliz. gerçi bu konuda bizi zorlayabilen bir takım çıkmadığı için bunun bir defo olup olmadığını ya da bu duruma karşı bir önlem alıp almadığımızı da bilmiyorum. oyunumuzun sağ taraf orijinli olmasının, sağ taraftaki oyuncu profilleri bazında anlattım zaten. geriye sol tarafımızdaki oyuncu profilleriyle bir kurgu oturtmak var. oyunumuzun dengesini bulması açısından. sol tarafımızda, sağ tarafımızdaki kurguyu kullanacağız diye bir durum da yok. zaten pek mümkünmüş gibi de durmuyor. ömer bayram'ın takımımız için ifade ettiği çok başka şeyler var. ya da onyekuru'nun... onlardan soso'ya yüklenen görevin aynısını vermesini beklemek belki hata, çokça haksızlık olur.

    benim sol tarafta henüz bir pozitif oyun görememem aslında futbolcu performanslarıyla da alakalı. her ne kadar ömer bayram ve marcao piklerinde olsalar da, josemir ve onyekuru henüz istenen seviyede değiller. ki yine söylüyorum. her ne kadar josemir hayli müspet bir kanat bek olsa da onye ve ömer'den soso'nun verdiklerini vermesini beklememek lazım. zaten bu oyunculardan da farklı beklentilerimizin olduğu açık.

    bunları söylüyorum ama bunu bilerek ve isteyerek yaptığımız bir kurgu da olabilir. oyunu sağ tarafımıza yoğuşlaştırıp onyekuru ve hatta josemir'e daha fazla alan açmak gibi fikrimiz olabilir. oyunun bir anda sağdan sola dönmesi ve futbolcularımızın asıl etkin noktaları yani hızlarından yararlanmak istiyor olabiliriz.

    isteyerek veya istemeden olsun şimdiye kadar oynadığımız oyunlar buna ortam hazırladı.

    sezonun ilk yarısında pres yeyince ne yapacağını şaşıran takımdan başka bir hüvviyete büründük. rakip takım yekpare olarak pres yapmak için defansını ileri çektiğinde defans arkasına topu atıveriyoruz. geri beklediklerinde ise yukarıda bahsettiğim kurguyu oynuyoruz. hele rakibin ön tarafı ve arka tarafı birbirinden bir an için koptuysa değmeyin keyfimize. orta sahadaki o boşluklarda resmen at koşturuyoruz. ömer bayram topu ayağında hızla taşıyabilirken soso'nun oyunu kuracak alanı bulması bizi oldukça rahatlatıyor.

    onyekuru'nun varlığı önemli bir silah. bu doğru. fakat takım olarak onun için de çok iyi kurgulanmış durumda ve bu kurgu tuttu. tabii ki ryan babel ile oynayacağımız bir kurgumuz vardı. fakat etrafını tam olarak kurgulayamamıştık belli ki. mesela ryan babel'in arkasında onun duvarından yararlanacak bir bek oyuncusuyla daha iyi olabilirmiş sanki. josemir, nagatomo'ya göre ryan babel'i daha iyi tamamlıyormuş gibi duruyor. gerçi josemir şu anki takım ve oyun kurgumuza, yani bekleri kanat bekler olarak kullandığımız kurguya da hayli oturan bir bek.

    ne var ki sol tarafımızın biraz daha kurgulanması ve üzerine çalışılması gerektiği ortada. bazen öyle pozisyonlar oluyor ki üç futbolcumuz çok dar bir alanda sıkışıp kalıyor. josemir koşu yapacak alan bulamıyor. sağından ömer bayram ile önünden henry onyekuru ile sıkışıyor. bu durum josemir'den tam olarak faydalanamamıza neden oluyor. gerçi bunları söylüyorum ama bu üç oyuncunun çok kısa süredir bir arada oynadıklarını da unutmamak gerek. henry ve josemir'in sakatlıktan çıktığını da pekala...

    özellikle henry'nin josemir, falcao ve seri ile uyumları çok çok önemli. bir süre beraber oynadıklarında, iç güdüleri, kas ve görsel hafızaları takım arkadaşlarının ne yapacaklarını hatırladığında ve uyum içinde oynamaya başladıklarında, o kaçırdığımız sayısız pozisyonun ve onlara eklemlenecek nice yeni pozisyonun golle sonuçlanmamasına imkan mümkünat yok.

    elbette henry onyekuru'nun b planı olacağı maçlar olacaktır. mesela rakip takım ne olursa olsun geride oyun kabul ediyorsa adem büyük'ün, emre akbaba'nın daha efektif olacağı kurgular ve oyunlar olacaktır. fakat şu anki oyunumuz malesef hem onyekuru'yu hem soso'yu hem de emre akbaba'yı kaldırabilecek gibi durmuyor. zaten bunun için emre akbaba yerine onyekuru, onyekuru'yu tolere edebilmek için taylan antalyalı veya younes belhanda'yı kullanıyoruz. emre akbaba, en pik döneminde bile, iyi niyetine rağmen, ne taylan antalyalı'nın ne de younes belhanda'nın verdiğini verebildi. zaten ondan bunu istemek de biraz haksızlık olur.

    henry onyekuru ve emre akbaba'nın sahada olabileceği durumlar da olabilir pekala. çok rahat maçlar haricinde belki soso'nun yerine oynayabilir. yine mariano'ya alan açarak, içe kat eden ama daha ileride, gole daha yakın bir yerde bir rol biçebiliriz. özellikle lemina'nın içeride olduğu ve seri'nin soso'nun rolünden çaldığı bir kurguda bu hayli olumlu bir senaryo gibi duruyor. fakat bu ne zaman olur bilmem.

    yani şu kısa vadede, lemina'nın olmadığı bir yapıda, soso'yu, belhanda'yı ve hatta taylan'ı sahada çokça göreceğiz.

    sivasspor maçı bize daha fazla şey anlatacak, üzerine konuşulacak daha fazla veri sağlacayaktır zaten. o zaman yeniden konuşuruz.

    asıl mesela aslında orta vadede, yani sezon sonunda. şimdi bunun sırası mı diyecekler olacaktır? konsantrasyonumuzu şampiyonluğa verme sırası şimdi diyecekler de... ama bu yarının meselesi değil, şimdinin meselesi. geçen sene de aynı şekilde düşünüyordum, şimdi de aynı şekilde düşünüyorum.

    şu anki oyunumuzu mümkün kılan futbolcularımız, seri, lemina ve onye sezon sonunda bizimle olmayacaklar. bu net bilgi. geçen sene de mesela onye'nin bizimle olmayacağı net bilgiydi. onlara bir de sağ bek transferini eklememiz gerekecek üstelik. bu konuyu hatırlatmak lazım ki şimdiden yönetim tarafında bir farkındalık olsun.

    oysa seri - lemina - mert hakan üçlüsü çok güzel duruyordu beyaz sayfalarda, dilsiz ilk on bir tahtalarında.

    neyse daha fazla uzatmayalım. hatta bazı yerleri kırparlım. yoksa oku oku bitmeyecek de okumadan bitecek. nasip.
  • 24190
    19/20 sezonu 25. hafta itibariyle 11/12 sezonundan sonraki en iyi, en ne yaptığını bilir oyununu oynayan takımdır. arada yine başarılar kazanmış ve az buçuk sistemli oynamış takımlar vardı.

    12/13 (drogba-sneijder-melo'lu dominant şampiyonluk ve şampiyonlar ligi çeyrek finali)
    14/15 (yasin-sneijder-muslera'lı şampiyonluk)
    17/18 (tudor'un ilk dönemi)

    ama bu takımlar ya çok formda oyunculara ya da gedikleri olan sistemlere bağlı olarak başarılı olmuştu. içerde ezici bir takımken deplasmanlarda siniyorduk ya kötü futbolla kazanıyorduk. 11/12 ve 19/20 galatasaray'ıysa her maç güven veriyor, geriye de düşse hem taraftarına hem rakibine bu takım maçı alır dedirtiyor. bu sezon galatasaray şampiyon olacak, bu bir istek veya tahmin değil. umarım bu şampiyonluk artık avrupa'da başarıyı da getirecek olan sistemin temellerini atmamıza vesile olur, ki finansal fair-play denetiminin bitmesi ve rakiplerimizin durumunu dikkate alırsak alıp yürümemiz oldukça mümkün görünuyor.

    tüm bunları isteyebiliyor olmamızı sağlayan türk futbolunun en büyük karakteri fatih terim'e teşekkür etmek lazım. kariyerinin sonlarına yaklaşırken galatasaray'la yine tarih yazacak gibi görünüyor canım hocam.
  • 24191
    2019-2020 sezonu sonunda şampiyon olacak takımdır. sözlük nedense 8 mart 2020 sivasspor galatasaray maçı sonrası enseyi karartmış vaziyette. farz edin ki kadıköy'de 1 puan aldık sivas'ta kazandık. ligin ikinci yarısı başlarken kafamızda bu şekilde puanlıyorduk çoğumuz. henüz kaybedilmiş bir şey yok. unutmayın galatasaray yarıştaysa kupanın talibi değil sahibidir. başakşehir ve trabzonspor daha çok puanlar kaybedecek.
  • 24195
    ligin an itibariyle en iyi oynayan takımı. öve öve bitirilemeyen fenerbahçe'nin durumu ortada. müthiş oynuyorlar abi denilen trabzon'u da gördük. bence şu ana kadar ligin en iyi topunu oynayan takımlardan diğeri, sivasspordu. biz onlardan da iyi oynadık. son dönemin yeni balonu sergen'in beşiktaşı'nı da haftaya göreceğiz. yani hepsini sıraya dizip, geliyoruz. en çok da inanmayan taraftar g.t olacaktır.
    hedef 23
    sen şampiyon olacaksın
  • 24196
    8 mart 2020 sivasspor galatasaray maçı'ndan sonra durum gösteriyor ki, şampiyon olması için hem trabzon'u hem de başakşehir'i yenmesi şart oğlu şart olan takımımız.

    trabzon eyvallah kötü takım, kötü de futbol oynuyor ve tabii ki içeride oynayacağız kendileriyle ama başakşehir maçı için aynı şeyleri söyleyemeyiz ne yazık ki.

    8 mart 2020 sivasspor galatasaray maçı'nda alınamayan +2 puan, bu maçlardan birinde alacağımız olası beraberlik için sevinemeyeceğimiz anlamına geliyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın