takımbir futbol takımında ''o gitsin bu gelsin'' demek kolaydır. mancini'yi gönderip lucescu'yu getirmek kolaydır. ünal aysal'ı devirip al dürüst'ü getirmek de kolaydır. hatta belki de fatih terim'i geri getirmek bile kolaydır.
bir futbol takımı için zor olan bir şey varsa o da şudur; takıma bir karakter kazandırmak, takım ruhunu oluşturmak ve bu atmosferin devamlılığını sağlamak.
sahada bir bütün oluşturmak, oluşturulan bütünü doğru yönlendirebilmek ve ne olursa olsun o bütünün bozulmamasını sağlamak zor iştir. teknik direktör'ün asıl işi budur.
futbolda bunu kısmen başarabilen gizli kahramanlar vardır. kendi diktikleri ağacın meyvesini başkalarına yedirmiş kahramanlar.. galatasaray tarihinde de bu kahramanlar vardır. futbolun türkiye'deki popülist beklentilerini karşılayamadıkları için ya haksızlığa uğramışlardır ya da gereken desteği görememişlerdir. fakat arkalarında bıraktıkları takım sonraki senelerde oldukça başarılı olmuştur.
karl heinz feldkamp, jupp derwall ve kısmen mircea lucescu gibi hocalar benim galatasaray adına bildiğim örneklerdir.
fatih terimbeni iki defa hayal kırıklığına uğratsa da fatih terim'i çok severim. nasıl sevmeyeyim ki? nasıl sevmezsiniz ki? adı üstünde fatih terim bu.
ama fatih hoca asla bu gizli kahramanlardan biri olmamıştır. kendisi kahramandır ama gizli kalan bir özelliği yoktur. yaptığı her şey, aldığı bütün kararlar ortadadır.
fatih hoca çalıştırdığı takımları kısa zamanda uçurur. yönetim-taraftar birkaç ay içinde takımın nereden nereye geldiğine şaşırır. ama gitti mi arkasında enkaz bırakır. çünkü takımı kendi üstüne kurar. takımın en önemli çarkı kendisidir. bu çark çıktığında bütün dişliler dağılır ve ortada koca bir enkaz kalır.
roberto mancinibir futbol takımı oluştururken takımı tek bir sistem üzerine, kendi benimsediği oyun anlayışı üzerine kurmaz. önüne bütün parçaların serilmesini ister ve deneye deneye yazının başında bahsettiğim bütüncüllüğü yakalamaya çalışır. galatasaray futbol takımı'nın sezon başından beri kaç farklı taktikle kaç farklı diziliş denediği ortadadır. bu mancini'nin bizlerle dalga geçmesi değil takıma bir sistem oturtma çabasıdır.
yaptığı transferlerin bir çoğunu uzun soluklu kullanmıyor oluşunun sebebi de budur. onları sisteme entegre etmeyi denemiş ancak bütünü yakalayamadığı için çıkartıp kenara koymuştur. hocanın bu sistemini anladığınızda kimseyi kullanmak zorunda hissetmemesini anlayabiliyorsunuz.
mancini bugün gider, sezon sonunda gider veya gelecek sezon ortasında gider bilemem. ama asla arkasında bir enkaz bırakmaz. peşinden gelen teknik direktör biraz da akıllıysa mancini'nin kaldığı yerden devam eder. hatta belki olaya yeni bir heyecan katar. bu açıdan peşinden seçilecek teknik direktör fatih terim gibi kendi benimsediği oyun sistemini takıma oturtmaya çalışan bir antrenör değil, diğer sistemlere açık bir teknik direktör olmalıdır.
`galatasaray deneme tahtası mı?`
böyle düşünüyorsanız bence bakış açınızı değiştirin. bunu söylemekle fatih terim için ''galatasaray sirk alanı mı'' demek aynıdır. fatih terim'in yaptığı her şey galatasaray menfaati içindir. mancini'nin yaptığı her şey de galatasaray menfaati içindir. mancini resmi bütünüyle görmeye çalışıp ona göre hareket ederken fatih hoca biraz daha ''gün odaklı'' çalışır.
yönetimiki sistemi de eleştirmiyorum. değineceğim tek şey yönetim. eğer mancini ile çalışıyorsan uzun vadede bir işe girmişsin demektir. ya bütün tepkileri göğüsleyip başarısız olma pahasına hocanı koruyacaksın. ya da mancini'nin peşinden getireceğin hocayı iyi seçeceksin. üçüncü ihtimali yani mancini'nin arkasından fatih terim gibi (gün odaklı ve kendi sistemi dışında oynayamayan) bir antrenör getirirsen bu senin sonun olur.