• 2
    vedat muriqi ve gedson fernandes sonrası oluşan durum.

    açık konuşacağım vedat'a çok üzüldüm, çünkü tam ihtiyacımız olan oyuncuydu. oyuncu da çok istedi, twitter'dan açıklama bile yaptı ama rize lobisi ve rıdvan dilmen oyuncuyu fenerbahçe'ye götürdü.

    fakat ben gedson fernandes'i sindiremedim. hem formamız altında çok iyi performans göstermesi hem de bizim adımıza fırsat transferi olacakken, oyuncu bizi de çok isterken sırf fatih terim istiyor diye o gittikten sonra alınmadı o kompleksle.

    menajeri ahmet bulut tabiri caizse kulübün kapısında yattı, adamın telefonlarına dönmediler. 10 gün bekledi herif ve rize+bjk yaptırdı.

    diğer örnekler çok umurumda değil ama bu ikisi çok canımı sıktı, yalan yok.
  • 1
    galatasaray taraftarında son beş yılda var böyle bir şey. taraftara kızmaya da kimsenin hakkı yok. anlaştık, geldi, geliyor derken rakibin formasını giyen birçok futbolcu gördük son beş yıldır. ulan bizde oynayıp taraftarı kendine mest edip giden oldu (gedson fernandes). takımımızdaki en yakın arkadaşları kahve içme pozu verdi adam iki gün sonra filan rakibimize gitti. bunun lige ve başarımıza etkisi var mıdır yok mudur, psikolojik üstünlüğe etkisi nedir tartışılır ama diğer kulüpler yandı bitti batıyor derken bunu nasıl yapabiliyorlar zerre fikrim yok. florian grilitsch de giderse ben artık ne diyeceğimi bilemiyorum.
    edit: bir de ayrıca, rakip takıma imza atmak üzere olan futbolcuyu bizim takıma almaya hiç uğraşmıyoruz, taraftarda da böyle bir istek asla olmuyor mesela. ama fb ve bjk hem kulüp yöneticisi hem de taraftarı bayram ediyor bize karşı böyle bir çalım atınca. ve bunu yapmaya da sürekli uğraşıyorlar. çok garip.
  • 7
    sözde transfer çalımı yemediğimiz emre akbaba'yı nereye koyacağımızı şaşırdık. ffp gölgesinde milyonlar saçıp almadığımız irfan can kahveci'nin fenerbahçe'ye verdiği katkı 3 milyonluk dahi değil. o da sakatlıktan ancak dönebildikten sonra.

    o yüzden bu "transfer çalımı" mevzuuna takılmanın gereği yok. bunu ancak bir yerlere kanalize etmek istediğiniz bir kötü niyetiniz varsa yaparsınız. bunun da faydası yok. irfan can'a o parayı vermemek galatasaray'a büyük hizmetti. hakeza emre akbaba'yı sırf fener almasın diye o paraya almak bize kazık olarak geri döndü.

    transfer çalımı atıldığında o oyunculara ederinin üstünde paralar veriyorsunuz. bırakalım da alana mübarek olsun.

    derdim normal şartlarda. ama dözbek yönetiminin transfer çalımı yemek gibi bir hakkı yok.
  • 14
    ünal aysal yönetimi döneminde de buna benzer olaylar olmuştu... (bkz: alper potuk) ama o yönetim öyle profesyonel bir medya yönetimi yapıyor ve planlı hareket ediyordu ki bu konular taraftara vız gelip tırs gidiyordu.

    medya yönetimine örnek vermek gerekirse ünal aysal'ın mancini sonrası hikmet karaman ile görüştüğü haberlerinin doğru olduğu ortaya çıktıktan kısa süre sonra ünal aysal david moyes'u türkiye'ye getirerek les ottomans'ta tamamen göstermelik bir görüşme gerçekleştirmişti. bu sayede taraftarın tepkisi ciddi manada kırılmış ve teknik direktör bulma aşamasında yönetime yeterli süre kredisi sağlanmıştı. bu bir süreç yönetim becerisidir.

    ardından gelen dursun özbek yönetiminde böyle bir olay yaşadık mı hatırlamıyorum, hatırlayan varsa özelden iletsin. bu dönemlerde transfer anlamında cavanda, sigthórsson ve großkreutz rezaletleri yaşadık ki çalım yemeye pek gerek kalmadı zaten.

    ardından gelen mustafa cengiz yönetiminde ise kelimenin tam anlamıyla her anlamda şamar oğlanına çevrildik. bu yönetim zamanına kadar galatasaray'ın masada daha zayıf olduğu ve haklarının korunmadığı bir dönem olmamıştı. yola çıkarken bana fatih terim'le konuştum yarın galatasaray'a imza atıyorum diyen vedat muriqi rezaletiyle başlayan süreç, deniz türüç, mevlüt erdinç, mert hakan yandaş, irfan can kahveci, bernard mensah diye devam edince herkeste ister istemez bir oyuncu kaptırma travması gerçekleşti.

    ardından gelen burak elmas yönetimi, masada, kasada, sahada, havada, karada öyle bir yönetim sergiledi ki gelmiş geçmiş bütün galatasaray yönetimlerine rahmet okuttu. milyon tane yalanlar söyleyerek koltuğu kapan burak elmas, daha gelir gelmez salih uçan, rosier ve ghezzal'ı beşiktaş'a kaptırarak sahneye giriş yapıp ve belki de türk spor tarihinin en büyük transfer çalımı olan gedson fernandes'i beşiktaş'a peşkeş çekerek perdeyi kapattı.

    burak elmas sonrası başlayan ikinci dursun özbek döneminde sırasıyla abdülkerim bardakçı, kazımcan karataş ve sergio oliveira transferleriyle bu durum biraz unutulsa da neredeyse bitti gözüyle bakılan joao pedro'nun fenerbahçe'ye gitmesi ve sonrasında uzun süre bir transfer hamlesi gelmemesi ile bu travma yeniden hortladı.

    türk futbolunun ilerleyememesinin en büyük nedeni olan bu sidik yarışları, coğrafya gereği malesef kaderimize rakibimiz olarak yazılmış tescilli şikeci fenerbahçe ve beşiktaş camialarının her konuda olduğu gibi suyunu çıkarmasından dolayı bizi de bu iki tescilli şikeci kulübün seviyesine çekti. vizyonu ve misyonu hep avrupa olan galatasaray'ımız malesef kadro kurmak için bile bu iki tescilli şikeci kulüple muhattap olmak zorunda kalıyor. umarım en kısa zamanda tescilli şikeciler hak ettikleri ama almadıkları cezayı alır da türk futbolu biraz olsun itibarını geri kazanır.
  • 6
    çocukluk döneminde gidiş nedenini bilmediğimizden dolayı tanju çolak'tır ilk travma. sonrasında ertuğrul sağlam ve elvir baliç'i kaptırdığımızı hatırlıyorum. son ana kadar açık arttırma şeklinde fiyat yükseltip alamadığımız isimlerdendi.

    samuel johnson ve ümit özat aynı şekilde isteyip alamadığımız oyunculardandı.

    düşündükçe isimler geliyor akla. mesela tarık daşgün vardı, 95 yılında ligin wonderkidi. o dönemlerde futbolcu kaçırma olayları meşhurdu. sonradan kendi söylediğine göre galatasaray 2 kat teklif vermiş olmasına rağmen fenerbahçe ile sözleşme imzalamak durumunda kalmış. fenerbahçe tarafından da son hafta öncesinde kaçırılmış.

    alper potuk, okan koç, ilhan mansız, ozan tufan, miroslav stoch ve kim bilir daha niceleri...

    geriye dönüp bakınca bu isimleri istediğimiz günlerde hepsi de büyük takımlarda fark yaratabilecek oyunculardı. ama gel zaman git zaman kaçı tutunabldi, ayakta kalabildi, uzun yıllar üst seviyede mücadele verebildi derseniz sayı epey azalıyor.
  • 9
    bende oluşmayan travmadır.
    taraftarımızın böyle düşünmesi normal.
    neden biz yapmıyoruz çünkü biz başarılı bir kulübüz. sadece sahada ve müzede değil, transfer süreçlerinde de başarılıyız.

    örnek verelim. galatasaray scout analiz yapıyor. oyuncu için temaslara başlıyor.
    oyuncuyu ikna edeceksin,
    oyuncu eşini, akrabasını, dostunu ikna etmek , kulübü ve istanbul’ u tanımak için süre istiyecek,
    çocuklarının okulu için türkiye de araştırma yapacak,
    menajerle iletişim kuracaksın, tanışma değerlendirme, fiyatlandırmalar yapılacak, komisyonlar aşağı yukarı çekilecek,
    kulüple görüşmeler başlayacak o bambaşka uzun hikaye.
    tüm bu süreçler çat diye olmuyor. nerden baksan minimum 14 gün.

    fenerbahçe ve beşiktaş ne yapıyor. istanbul’ a gelmeyi kafasına koyan oyuncuya ve kulübüne 300bin dolar fazla verip son gün elinden alarak hem oyuncuyu kazanıyorlar hem zaman kazanıyorlar hemde pskolojik üstünlüğü kazanıyorlar.

    temel sebep bu. biz yapamayız. çünkü biz galatasarayız. itibarımız var.
    avrupa fatihiyiz…
App Store'dan indirin Google Play'den alın