resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:Panathinaikos
Yaş:70
Uyruk:Türkiye
  • 126
    gerek galatasaray gerekse milli takımın* başındayken yaşamış yaşatmış olduğu başarıların yanı sıra bir söyleşi sırasında hepimiz profesyoneliz tarzında biş şeyler söyledikten sonra gelen ''fenerbahçeyi çalıştırmayı düşünür müsünüz ?'' tarzında bir soruya ''profesyoneliz dediysek o kadar da değil '' gibisinden bir yanıt vererek gülümsetmeyi başarmış teknik adam.
  • 129
    milli takım avrupa üçüncüsü olana kadar teknik direktör olarak ciddi bir prestij kaybı içerisinde idi. giderek dibe gidiyordu. bunda uefa kupasını alana kadar sahip olduğu en büyük meziyetinin yitmesi ve ben artık tamamlandım hissiyatına kendini kapıp koyvermesi etkili olmuştu. o meziyet öğrenmekten, yeni açılımlar yapmaktan bıkmayan atılımcı ruhuydu. oysa olduğunu düşünen her insan gibi düşüşe giriftar olmaktan kendini alamamıştı. başarıyı adeta kendi egosuna hamletti fatih hoca. bu zihniyet "ders almam ders veririm"le öz bir ifade haline bürünerek açık biçimde ortaya çıktı. imparator lakabından olsa gerek kameralara sergilediği o son derece itici jestleriyle de rahatsız edici bir görünüm halini aldı.
  • 130
    ne olursa olsun türk futboluna katkısı tartışılmamalıdır; ancak çok fazla önyargıya sahiptir. birazcık bencillikleri vardır kanımca. geçtiğimiz seneki avrupa şampiyonasında kadroya biraz daha mantıklı adamlar alsaydı, kupa hayal olmazdı. işte belki de zoru başardı denmesi için bu seçimlere gitmiştir. ama neticede zoru başaramamıştır. yarı final bizim için çok büyük bir başarı değildir. avrupa kupasında ilk defa yarı final oynamış olsak bile. umarım dünya kupasına katılırız ve kendisi bu sefer biraz daha mantıklı seçimler yapar. en azından tümer'i almamak gibi.
  • 131
    türk futbolunun virüsüdür kendileri. galatasaraylı olması da kendisine olan antipatimi zerre değiştirmez.
    küfür eden, tekme atan, kameralara karşı hareket çeken oyuncuları milli takımımıza kaptan yapabilir. daha ötesi kenardan oyuncusuna el kol hareketleri ile rakibi sakatlaması emrini verebilir, ki bu nereden bakılırsa bakılsın ahlaksızlıktır, alçaklıktır. çünkü futbolda öyle herşey mübah falan değildir.
    başarıları da tamamen ama tamamen şanstır. öyle şanslı bir adamdır ki döneminde galatasaray kulübü türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük transferini yapmış, hagi'yi almıştır.
    o takımı maçlarda organize eden, yürüten kişinin de terim değil hagi olduğu maçları izleyen ortalama futbol bilgisine sahip gözlerce rahatlıkla görülebilir.
    bu dönemde kendisinin yaptığı tek şey oyuncuları gazlamaktır ki, profesyonel futbolda tek başına bu yöntemin sökmediğini milan'da bizzat kendisi kanıtlamıştır.
    işte bu sebeplerdendir ki yıllardır yeni hagi hayali kurar galatasaray taraftarı, yeni terim değil.
    hatta lucescu'nun geri gelmesini isteyen taraftar sayısı da eminim terim'in gelmesini isteyen taraftardan her zaman daha fazladır.
    uzatmayayım hoşlanmıyorum bu adamdan hem de hiç. * *
  • 133
    165696 no.lu mailimde üzerinde durmaya çalıştığım ana konu şanslı olmak ya da olmamak değil ahlaklı olmak ya da olmamaktı sevgili sözlük halkı. tabi ki herkes bir insanı sevmek ya da nefret etmekle mükellef değil, ancak adı galatasarayımla özdeşleşmiş fatih terim gibi değerli bir insanın benim gözümde ahlak sınırlarını çok çok aşan ve futbolu çirkinleştiren olaylara girmesini sindirememem beni hödük yapmamalı diye düşünüyorum.
    şanslı olup olmadığı konusunu sabaha kadar tartışırım, ancak galatasaraylılık terbiyesi, insanlık onuru, rakibe saygı, alçak gönüllülük gibi konuların tartışma konusu bile olmaması, bu tip konularda herkesin hemfikir olması gerekir bence.
    şans konusuna gelince, evet gerçekten çok iyi bir öğrencidir, piontek'ten çok şey aldığı, sonrasında hocasından çok daha ileriye gittiği de açık. bu da kabul. evet 90'lı yılların ilk yarısında türk futboluna verdiklerini de inkar etmek yersiz. ama iyi öğrenci olmak iyi öğretmen olmak anlamına gelmiyor malesef. orada kaldı fatih terim. bir gram dahi geliştiremedi kendini. övüldükçe şişen egosunun altında ezildi. 90'ların fatih terim'inin birikimi neyse, bugünkünün de o. çünkü artık kimse tenkit edemiyor fatih terim'i. kimse ders vermeye de kalkışamaz, çünkü kendisi en büyük.
    milan'ın aldığı her oyuncu mükemmel, her antrenör kusursuz olmuyor. netekim terim kovulmuştur ve milliyetçi duygularla kendisine hakettiği süre tanınmadı diye düşünmek de fazla duygusallık olur bana kalırsa.
    ezcümle takımımın başında görmekten gurur duyduğum teknik direktörler feldkamp, lucescu, gerets gibi iyi ya da kötü futbol oynatsınlar bulundukları yerin ağırlığını taşıyan insanlardır, terim gibileri değil. umarım bir gün tekrar başımıza da getirilmez. **
  • 134
    ntv kanalında yayınlanan ve "malum sebeplerden ötürü" taca çıkmış 90 dakika programında, hıncal uluç'un anlattığı bir anı vardır. fatih terim eleştirilerine biryerlerde rastladığımda hep bu anı aklıma gelir.

    gazeteciliğin en zor yapıldığı zamanlardan bahseder usta. henüz kapitalizmin gölgesinde kalmamış, saf, 3g'siz, internet'siz, paraya pula satılmamış gazetecilik yıllarıdır bunlar.

    1978-1979 tarihlerinde galatasaray'ı çalıştıran coşkun özarı ağabeyimizin başında olduğu sarı-kırmızılı "galatlılar" bir ankara deplasmanına gitmiş ve kampa girmişlerdir. o yıllarda bir başka büyük usta olan güneş tecelli ile birlikte görev aldığı gazetede * *, spor müdürü * * bu ikiliyi deplasmana, maç yazısı ve röportaj için yollar. lakin bir problem vardır: bu "yolculuk" için ceplerindeki para, tüm harcırahları ile birlikte topu topu 600 tl'dir ve galatasaray, güzel başkentimin en büyük otellerinden birinde kamptadır. yolculuk, 2 günlük konaklama, maç biletleri ve röportajların tümü için ayrılan bütçe "iki gazeteci için" bu kadardır.

    günlerden cumartesi'dir ve galatasaray kamp yaptığı otelin yemek salonunda öğle yemeği için tam takım bulunmaktadır. bunu haber alan "iki acar gazeteci" ceplerindeki paraya bakmadan otele gelirler. coşkun hoca'dan gazetede yayınlanmak üzere futbolcula ile yapacakları röportaj için izin isterler. coşkun ağabey'in tek şartı vardır, "röportaj yemek salonunda yapılacak ve futbolcular dışarıya çıkartılmayacaktır".

    yemek salonunda bulunmanın şartı ise elbette "yemek siparişi" vermektir, çünkü ustalar otelde konaklamamaktadırlar. güneş ve hıncal takıma yakın bir masaya oturur ve garsondan mönüyü rica ederler. güneş tecelli, hıncal uluç'tan daha yüksek kademede bulunduğundan, yemek seçme hakkı hıncal'dan öncedir ve harcırah paylaşımı buna göredir. ancak ne olursa olsun, cepteki "kaynak" mönüyü açmaya bile yetmezken, böyle bir "hiyerarşi" komik olmaktadır.

    güneş ve hıncal, mönüyü açar ve sunumda bulunan ürünleri fiyatlara göre sınıflandırırlar. yukarıdan aşağı listeye bakarlar ve listenin en altında, "bir başka deyişle listedeki en ucuz" ürünü seçerler; güneş tecelli "bir kase mercimek çorbası" ve hıncal uluç da artık günümüzde sipariş verildiğinde, "ikram olarak" servis edilen "ezme salatası" ister. zira cepteki para ancak bu ikisini karşılamaktadır, hatta dönüş yolculuğunu riske bile atmaktadır.

    çorba ve salatalar tüketilir, röportaj başarı ile gerçekleştirilir ve bu ikili "babasının asker olması" sayesinde trende indirimli olarak yolculuk yapma şansıyla gazeteye dönüp, yaptıkları işi bir zafer edasıyla spor müdürüne sunarlar.

    hıncal uluç bu hikayeyi, ali lukunku transferini eleştiren spor medyasına cevaben anlatmıştır. fatih hocanın elindeki mönü, "portakallı pekin ördeği", "beef strogonof", "penne arabiata" ve "mercimek çorbası" içermekte ancak özhan ağabeyin harcırahı ancak bu listedeki "çorbayı" karşılamaktadır, yani "ali lukunku'yu".

    "ekonomik durumun" bu hale gelmesinde fatih hocayı sorumlu tutanların bu gerçeği görmezden gelmesi, bir galatasaraylı olarak beni utandırmaktadır. fatih terim, özhan ağabeyin "ricaları" ve "geri dönüşü yok artık asuman, ben kahvedekilere 'asuman artık benimki' demişim" üzerine milan'dan kazandığı aylık ücretini elinin tersiyle iterek; içindeki galatasaray aşkıyla, göreve gelmiştir. kendisi hemen her röportajında, "bize ihtiyaç duyulduğu her an galatasaray'ın hizmetindeyim. zaten aksi olursa işte o zaman ihanet etmiş olurum" demiştir.

    özhan ağabey takımı şampiyon yapan mircea lucescu'yu, salt kendi ihtirasları için, takımın başından göndererek "kalplerdeki hocayı" getirmiştir. bu acı gerçeği, fatih terim'i takımdan gönderirken açıkça serilemiş ve haksız eleştirilere maruz kalan fatih hoca, yine de kendisine "4 opsiyonlu bir istifa" kararı sunmuştur. özhan ağabey, iyi bir galatasaraylı ve bu gözünü budaktan sakınmayan anadolu çocuğunun, yazarken bile elinin titrediğini sonradan açıkladığı "son maddeyi" kabul etmiştir.

    bu yazıdan imparatore'yi göklere çıkartmak ya da özhan canaydın'ı yerlere vurmak sonucu çıkmamalıdır. fatih hocanın, "kontrol edilemeyen egoları" -ki bunu bile tartışabiliriz, bugün milan'a ben hoca olsam kendimi peygamber bile ilan edebilirdim belki tövbe, haşa- "mafiozi ilişkileri", "isviçre maçı rezaleti" gibi tartışılabilir yanlışları vardır. özhan ağabeyin de, bugünün yıldızlarını takıma kazandırmaya açılan ekonomik hamlelerin başlangıcı olduğunu bilmek gerekir. onun büyük bir diğer başkan alp yalman gibi muhafazakar yapısı olmasa, belki bugün "hala ortada olmayan" aslantepe'nin locaları satılamayacaktı. sponsorlarla olan ilişkiler, devlet katında olan lobisi ve fair-play ödülü gibi aslında hepimizin takdir etmesi gereken, "doğruları" vardır.

    sonuçta, yukarıda ismi geçen herkes galatasaray'lıdır. daha da önemlisi "galatasaray ruhuna sahip" insanlardır. eldeki harcırah ile "galatasaray'ı başarılı kılmak" için gecelerini gündüzlerine katan iyi "galatasaraylılardır". tıpkı, işine olan saygısı; eldeki 600 tl'nin kat be kat önünde olan hıncal ve güneş ustalar gibi.
  • 149
    uzun vadede başarı sağlayabilecek olan teknik direktörlerdendir. yani tepetaklak giden bir takımı alıp da adam edemez. sağdan soldan genç oyuncuları toplar, bir takım kurar. uzun bir süre bu takımla sürünür. ama kendisine yeterli süre tanınırsa, ki kabul etmek gerek bir hayli uzun bir süre bu, harikalar yaratabilir. belli bir teknik, taktik, varyasyon, vs. bir sürü şeyi vardır. hatta 2006 yılında bunları kitapçık halinde de yayınlamışlardı milli takım teknik heyeti ile birlikte. bugüne kadar imza attığı başarılar oranında egosu yüksektir. birçok yıldızın yer aldığı bir takımla başarı sağlaması zordur. çünkü fatih terim'in sistemi fatih terim odaklıdır. 11 yıldız değil 11 fedai lazımdır fatih terim'e. sözünü dinleyecek, gerektiğinde gazını alacak, futbol hayatının başından beri yön verdiği fedailer...

    öbür türlüsü zor, çok zor...
App Store'dan indirin Google Play'den alın