130
kerem tunçeri (pg – 1979), ender arslan (pg – 1983), cenk akyol (sg – 1987), sinan güler (sg – 1983), ömer onan (sg – 1978), emir preldzic (sf – 1987), izzet türkyılmaz (sf – 1990), hidayet türkoğlu (sf – 1979), ersan ilyasova (pf – 1987), oğuz savaş (c – 1987), ömer aşık (c – 1986), enes kanter (c – 1992)
şeklinde eurobasket 2011’e katılan takım!
görüntü itibariyle 2 pg, 3 sg, 3 sf, 1 pf, 3c gibi bir dağılıma sahiptir fakat ersan’ın 3, enes’in 4, hido’nun 4, emir’in 2 no’lu pozisyonları rahatlıkla asli pozisyonları gibi oynadığını da düşünürsek 2pg – 4sg – 4sf – 3pf – 3c gibi de görebiliriz. 2pg elbette herkesin de dediği gibi yumuşak karın. bunun içinde takımı kuranlar; emir’in, hido’nun hatta ersan’ın ve tüm iki numaralarımızın top getirme özelliklerine dikkat çekiyorlar.
şimdi turnuva devam ederken, özellikle de ispanya’yı yendiğimiz günde yazıyorum. bir spor dalında, oyuncu yetiştirme konusunda 1999’dan beri yakalanan istikrar ancak özel çabayla bu kadar heba edilebilir. ve bunun da tek sorumlusu turgay demirel’dir. 12 yılda ülkemizde oynanan iki turnuvada gelen finaller dışında gözle görülen hiçbir başarı elde edemeyen takımımız, “ancak seyircisi önünde oynar” yaftalamasına mahkûm edilmiştir. turgay demirel, basketbolun takibinin yetersizliğinden de faydalanarak inanılmaz hüsranların üstünü o malum "iki finalle" örtmeyi başarmıştır. aynı süre içinde sadece bir kez final – four yapmış olduğumuz gerçeğinin altında hiç sorumluluğunun olmadığını düşündüğüne eminim. geçmişte yaptıkları da anlatmakla bitmez ama şimdilik sadece bu turnuvadakileri yazalım.
takım seçiminde hiçbir etkisi olmadığını iddia edenler çıkabilir fakat üstüne vazife gibi seçimin gerekçelerini basına anlatmak neden ona düşmüştür. acaba orhun ene’nin, onun dayatmalarını savunabilecek durumda olmaması olabilir mi? bir federasyon başkanının arasının iyi olduğu veya kötü olduğu oyuncular olması kadar abesle iştigal bir şey olabilir mi? bir oyuncu "kliğinin" tarafı olan federasyon başkanı olması kadar komik bir durum var mıdır? federasyon başkanından beklenen böyle gruplaşmaları dağıtması değil midir?
kardeş, ispanya’yı yenmişiz sen ne peşindesin diyenler varsa hemen yazayım; (hıncallık olarak algılanmasın) elimizdeki oyuncular ile bu turnuvayı domine ede ede kazanmalıyız. futbol milli takımımız ne kadar abartılıyorsa, basketbol milli takımız da bir o kadar küçümseniyor. memo ve semih yokken bile 12 kişilik kadronun 4’ünün nba patentli olduğunu fark edelim. 2011 draftının flaş adamının biz de olduğunu görelim. furkan, izzet, melih, sertaç, göksenin, can, pertev, ilkan, fırat, doğukan, enes gibi geleceğin en potansiyelli avrupalılarının türk olduğunu bilelim. ömer onan, tutku, sinan, barış, cenk, serkan, oğuz, kaya, engin, kerem tunçeri, kerem gönlüm gibi avrupanın kalburüstü oyuncularının da alternatiflerimizden olduğunu unutmayalım (eminim daha da unuttuklarım vardır!)
kafakafaya değişmeyi önersek, inanın çok az avrupa takımı reddeder bu alternatifleri. peki, neden olmuyor! neden biz oyunumuzla, başarılarımızla tozu dumana katamıyoruz!
cevap yine belli; turgay demirel!
yukarda saydığım onlarca çok iyi alternatifin içinde onun sevmediği kulüplerde oynayanlar bir kere baştan kaybediyor. ya da onun arasının iyi olduğu oyuncularla bozuk olana da vize verilmiyor. asla galatasaray’dan bir oyuncunun sivrilmesine ya da önemli bir görev almasına izin vermez örneğin. ya da eskiden kapı kulluğunu yaptığı ama bu aralar papaz olduğu efes’ten! diyeceksiniz ki takımın yarısı efes’ten, bence demeyin! kerem tunçeri’ye çok değil daha birkaç sene önce operasyon çekilmişti hatırlayın. kerem gönlüm de keza öyle son yıllardaki alternatifsiz savunma özellikleriyle atıyor kendini takıma. ona da yapılan operasyonlar hatırda. bir de efes kini daha çok, koç seçiminde ortaya çıkıyor. şu anda koçluk için açık ara üç yerli alternatif vardır; oktay mahmudi, ergin ataman ve erman kunter! hadi erman hoca zor ama mahmudi reyis ve atamanın hiçbir engeli yok! tabi kökenleri dışında :)
orhun ene’yi çok severiz, koçluk geleceği de parlaktır ayrı, ama artık madalya koleksiyonu yapma vaktinde olan bir takımın ona emanet edilmesi ne kadar mantıklıdır. mahmudi gibi rolleri kesin belirleyen, bir günde takıma karakter verebilen bir koç ortadayken; ataman gibi yine benzer özelliklere sahip ikinci bir alternatif mevcutken; kunter gibi tüm avrupaya kendini kanıtlamış (keza 99’da bize de kanıtlamış) bir değer ortada dururken macera aramak, akılsızlık göstergesidir ancak!
tbl’nin en formda iki guardı tutku ve barış neden oniki kişilik kadroya alınmaz. kaldı ki ortada ciddi bir oyun kurucu krizi var. acaba tutku bahsi geçen oyuncu kliğinin pek haz etmediği biri midir? en formda zamanında takımdan efeslileri temizlemek adına kadroya alınmayan kerem tunçeri, bugün bu kadar formsuzken neden kadrodadır. ya da diyelim o efsanedir olmalıdır, sezon içinde üçüncü guardlığa kadar düşmüş ender neden kadrodadır. (seneye galatasarayda mükemmel bir sezon geçirip kadroya giremezse şaşırmayın) bir de bu kadar risk almışken neden tutku üçüncü alternatif olarak düşünülmez? bormio’ya giderken ilk on ikiye alınacağına kesin gözüyle bakılan doğuş neden sonradan kadrodan çıkarılmıştır. (o arada efes’le anlaştı unutulmasın), yine bu sezonun flaş isimlerinden furkan neden semih ve kerem’in sakat olduğu bir ortamda düşünülmez. normal sezonun ikincisi banvit ve finalist galatasaray’dan milli takım kadrosunu sadece izzet mi hak etmiştir? bir ay önce ameliyat olan sinan’dan nasıl bir performans umulmaktadır ki 2 numarayı da çok iyi oynayabilecek ve takıma inanılmaz bir savunma gücü katacak doğuş balbay kadro dışı kalmıştır. türk statüsüne geçirmek için o kadar çaba harcanan ermal, neden sessiz sedasız arnavutluk için oynamaya başlamıştır?
neticede basketbol federasyonu başkanımız örneğin efe aydan olsa idi, bu turnuvaya muhtemelen oktay mahmudi koçluğunda; tutku (pg – sg) – barış (pg – sg) – kerem (pg) – doğuş (pg – sg) – ömer onan (sg) – emir (sf – sg) – hido (sf – pf) – ersan (pf – sf) – oğuz (c) – ömer aşık (c) – enes (c – pf) – furkan (c – pf) gibi bir kadroyla katılacaktık.
4pg – 5sg – 3sf – 4pf – 4c şeklinde bir rotasyona sahip olabilirdik. bu da orijinal bir point guard ile oynayacağımız 14 farklı versiyonda 1-2 kombinasyonumuz ve yine orijinal bir merkez oyuncusuyla oynayacağımız 11 farklı versiyonda 4-5 kombinasyonumuz olacağı anlamına gelirdi. pota altındaki bu zenginlik sayesinde zaman zaman ersan’ı sf de oynatabilirdik. tutku’nun, barış’ın, ve furkan’ın formlarını da milli takıma taşımış olacaktık.
neticede bu turnuvada çok başarılı da olabiliriz mesele bu değil! yukarıdaki seçimlerle gitseydik litvanya’ya, şu anda mağlubiyetsiz gidiyor oluyorduk ikinci tura. bu kadar verimli malzemeden kısırlıklar üretmek de bir beceridir. böyle bir oyuncu havuzuna sahipken, ikinci tura deng’in performansı ile gidiyor olmakta kesinlikle yetenek.
özet; aziz yıldırım’dan kurtulmuş olmamız umarım turgay demirel’den kurtuluşumuzun da habercisidir. ondan kurtulmadan göreceğimiz başarılar ancak masturbasyon neticesinde elde ettiğimizle benzer sınırda kalacaktır.
şeklinde eurobasket 2011’e katılan takım!
görüntü itibariyle 2 pg, 3 sg, 3 sf, 1 pf, 3c gibi bir dağılıma sahiptir fakat ersan’ın 3, enes’in 4, hido’nun 4, emir’in 2 no’lu pozisyonları rahatlıkla asli pozisyonları gibi oynadığını da düşünürsek 2pg – 4sg – 4sf – 3pf – 3c gibi de görebiliriz. 2pg elbette herkesin de dediği gibi yumuşak karın. bunun içinde takımı kuranlar; emir’in, hido’nun hatta ersan’ın ve tüm iki numaralarımızın top getirme özelliklerine dikkat çekiyorlar.
şimdi turnuva devam ederken, özellikle de ispanya’yı yendiğimiz günde yazıyorum. bir spor dalında, oyuncu yetiştirme konusunda 1999’dan beri yakalanan istikrar ancak özel çabayla bu kadar heba edilebilir. ve bunun da tek sorumlusu turgay demirel’dir. 12 yılda ülkemizde oynanan iki turnuvada gelen finaller dışında gözle görülen hiçbir başarı elde edemeyen takımımız, “ancak seyircisi önünde oynar” yaftalamasına mahkûm edilmiştir. turgay demirel, basketbolun takibinin yetersizliğinden de faydalanarak inanılmaz hüsranların üstünü o malum "iki finalle" örtmeyi başarmıştır. aynı süre içinde sadece bir kez final – four yapmış olduğumuz gerçeğinin altında hiç sorumluluğunun olmadığını düşündüğüne eminim. geçmişte yaptıkları da anlatmakla bitmez ama şimdilik sadece bu turnuvadakileri yazalım.
takım seçiminde hiçbir etkisi olmadığını iddia edenler çıkabilir fakat üstüne vazife gibi seçimin gerekçelerini basına anlatmak neden ona düşmüştür. acaba orhun ene’nin, onun dayatmalarını savunabilecek durumda olmaması olabilir mi? bir federasyon başkanının arasının iyi olduğu veya kötü olduğu oyuncular olması kadar abesle iştigal bir şey olabilir mi? bir oyuncu "kliğinin" tarafı olan federasyon başkanı olması kadar komik bir durum var mıdır? federasyon başkanından beklenen böyle gruplaşmaları dağıtması değil midir?
kardeş, ispanya’yı yenmişiz sen ne peşindesin diyenler varsa hemen yazayım; (hıncallık olarak algılanmasın) elimizdeki oyuncular ile bu turnuvayı domine ede ede kazanmalıyız. futbol milli takımımız ne kadar abartılıyorsa, basketbol milli takımız da bir o kadar küçümseniyor. memo ve semih yokken bile 12 kişilik kadronun 4’ünün nba patentli olduğunu fark edelim. 2011 draftının flaş adamının biz de olduğunu görelim. furkan, izzet, melih, sertaç, göksenin, can, pertev, ilkan, fırat, doğukan, enes gibi geleceğin en potansiyelli avrupalılarının türk olduğunu bilelim. ömer onan, tutku, sinan, barış, cenk, serkan, oğuz, kaya, engin, kerem tunçeri, kerem gönlüm gibi avrupanın kalburüstü oyuncularının da alternatiflerimizden olduğunu unutmayalım (eminim daha da unuttuklarım vardır!)
kafakafaya değişmeyi önersek, inanın çok az avrupa takımı reddeder bu alternatifleri. peki, neden olmuyor! neden biz oyunumuzla, başarılarımızla tozu dumana katamıyoruz!
cevap yine belli; turgay demirel!
yukarda saydığım onlarca çok iyi alternatifin içinde onun sevmediği kulüplerde oynayanlar bir kere baştan kaybediyor. ya da onun arasının iyi olduğu oyuncularla bozuk olana da vize verilmiyor. asla galatasaray’dan bir oyuncunun sivrilmesine ya da önemli bir görev almasına izin vermez örneğin. ya da eskiden kapı kulluğunu yaptığı ama bu aralar papaz olduğu efes’ten! diyeceksiniz ki takımın yarısı efes’ten, bence demeyin! kerem tunçeri’ye çok değil daha birkaç sene önce operasyon çekilmişti hatırlayın. kerem gönlüm de keza öyle son yıllardaki alternatifsiz savunma özellikleriyle atıyor kendini takıma. ona da yapılan operasyonlar hatırda. bir de efes kini daha çok, koç seçiminde ortaya çıkıyor. şu anda koçluk için açık ara üç yerli alternatif vardır; oktay mahmudi, ergin ataman ve erman kunter! hadi erman hoca zor ama mahmudi reyis ve atamanın hiçbir engeli yok! tabi kökenleri dışında :)
orhun ene’yi çok severiz, koçluk geleceği de parlaktır ayrı, ama artık madalya koleksiyonu yapma vaktinde olan bir takımın ona emanet edilmesi ne kadar mantıklıdır. mahmudi gibi rolleri kesin belirleyen, bir günde takıma karakter verebilen bir koç ortadayken; ataman gibi yine benzer özelliklere sahip ikinci bir alternatif mevcutken; kunter gibi tüm avrupaya kendini kanıtlamış (keza 99’da bize de kanıtlamış) bir değer ortada dururken macera aramak, akılsızlık göstergesidir ancak!
tbl’nin en formda iki guardı tutku ve barış neden oniki kişilik kadroya alınmaz. kaldı ki ortada ciddi bir oyun kurucu krizi var. acaba tutku bahsi geçen oyuncu kliğinin pek haz etmediği biri midir? en formda zamanında takımdan efeslileri temizlemek adına kadroya alınmayan kerem tunçeri, bugün bu kadar formsuzken neden kadrodadır. ya da diyelim o efsanedir olmalıdır, sezon içinde üçüncü guardlığa kadar düşmüş ender neden kadrodadır. (seneye galatasarayda mükemmel bir sezon geçirip kadroya giremezse şaşırmayın) bir de bu kadar risk almışken neden tutku üçüncü alternatif olarak düşünülmez? bormio’ya giderken ilk on ikiye alınacağına kesin gözüyle bakılan doğuş neden sonradan kadrodan çıkarılmıştır. (o arada efes’le anlaştı unutulmasın), yine bu sezonun flaş isimlerinden furkan neden semih ve kerem’in sakat olduğu bir ortamda düşünülmez. normal sezonun ikincisi banvit ve finalist galatasaray’dan milli takım kadrosunu sadece izzet mi hak etmiştir? bir ay önce ameliyat olan sinan’dan nasıl bir performans umulmaktadır ki 2 numarayı da çok iyi oynayabilecek ve takıma inanılmaz bir savunma gücü katacak doğuş balbay kadro dışı kalmıştır. türk statüsüne geçirmek için o kadar çaba harcanan ermal, neden sessiz sedasız arnavutluk için oynamaya başlamıştır?
neticede basketbol federasyonu başkanımız örneğin efe aydan olsa idi, bu turnuvaya muhtemelen oktay mahmudi koçluğunda; tutku (pg – sg) – barış (pg – sg) – kerem (pg) – doğuş (pg – sg) – ömer onan (sg) – emir (sf – sg) – hido (sf – pf) – ersan (pf – sf) – oğuz (c) – ömer aşık (c) – enes (c – pf) – furkan (c – pf) gibi bir kadroyla katılacaktık.
4pg – 5sg – 3sf – 4pf – 4c şeklinde bir rotasyona sahip olabilirdik. bu da orijinal bir point guard ile oynayacağımız 14 farklı versiyonda 1-2 kombinasyonumuz ve yine orijinal bir merkez oyuncusuyla oynayacağımız 11 farklı versiyonda 4-5 kombinasyonumuz olacağı anlamına gelirdi. pota altındaki bu zenginlik sayesinde zaman zaman ersan’ı sf de oynatabilirdik. tutku’nun, barış’ın, ve furkan’ın formlarını da milli takıma taşımış olacaktık.
neticede bu turnuvada çok başarılı da olabiliriz mesele bu değil! yukarıdaki seçimlerle gitseydik litvanya’ya, şu anda mağlubiyetsiz gidiyor oluyorduk ikinci tura. bu kadar verimli malzemeden kısırlıklar üretmek de bir beceridir. böyle bir oyuncu havuzuna sahipken, ikinci tura deng’in performansı ile gidiyor olmakta kesinlikle yetenek.
özet; aziz yıldırım’dan kurtulmuş olmamız umarım turgay demirel’den kurtuluşumuzun da habercisidir. ondan kurtulmadan göreceğimiz başarılar ancak masturbasyon neticesinde elde ettiğimizle benzer sınırda kalacaktır.