18730
şampiyonluğa rağmen kırgınım kendisine. bunun temel nedeni kendisinin çıtayı koyduğu yer. takımı bir arada tutma kabiliyeti , haddimizi bilelim sınırlarının çok ötesinde hayal ettiren bir a planını sahada işler hale getirmesi, teknik ekibi ile kurduğu güçlü iletişim kendisi ile ilgili büyük hayaller kurdurdu bana hocanın.
ancak bu sene başında ve ortasında bir inadın peşinden o kadar uzun süre gitti ki ben kahroldum. gitsin bile dedim. burda özgürce yazabildiğim için kolay dedim tabi. ama o kadar yordu ve üzdü işte hoca beni o dönem de.
takıma oturttuğu a planı iki risk barındırıyordu gözümde. birincisi bizim bu oyunu üç günde bir oynayacak personelimiz yoktu. 12 bilemedin 13 kişiydik. oynayamadıkta zaten. sezon başı hazır değilken young boys, kasım ayından itibaren de avrupa ligi faciaları yaşadık.
ikinci riski ise, bazen rakibi şaşırtmak bazen de riski kontrol etmek için daha optimal bir planı cebimizde tutmamız gerektiğine inandım. bunun yolu da uzun bacaklı, tempolu, yeri geldiğinde savunmayı üçleyen yeri geldiğinde orta alanı kalabalıklaştıran ortalama ayaklı bir profilden geçiyordu. yani sürekli oynatmamıza gerek yoktu. sadece kenara baktığımızda orda durmalıydı. bazen ilk 11’de bazen 60 sonrası düşünebilirdik. geçen seneden beri üst düzey rakiplere karşı 60 sonrası siyahla beyaz gibi olan maçlarda hafızamızda sonuçta. neyse, hoca bu noktada kavga etmeye başladı adeta. 12 kişi mi oynayacağız? noktasına kadar getirdi işi. günün sonunda, yukarıdaki profile yakın ama çok daha tecrübelisi lemina ligin sonunda ekmek oldu su oldu takıma. bu kadar basitti aslında. hoca neden bu kadar zorlaştırdı geriye dönüp baktığımda halen anlamıyorum.
son olarak, çok teknik beklerden vazgeçmeliyiz artık diye düşünüyorum. bizim kadar cesur oynayan bir takım, sahanın bir bölümünde sürekli teke tek kalan, bek stoper arası koşulara sürekli yanıt vermek durumunda kalan bir mevkide temassız oynamayı kaldıramıyor çünkü. oyun kurulumunda doğru yerleştiğimizde, lemina gibi bir profil savunmanın arasına girdiğimizde standart ayaklı beklerle dahi topla çıkabiliriz. hele dün kupa finalinde yaptığımız, yunus’un merkezleşerek çıkışı kolaylaştırması gibi hareketler gördüğümde mest oluyorum. kısacası rakibe sen nasıl prese gelirsen ona göre sahaya yayılır ve en ufak mesafeden çıkarım diyen bir takıma dönüşebiliyoruz hoca kafayı bu işe taktığında. en azından belli seviye rakiplere karşı.
sözün özü, umarım lemina süreci ve sezon ortasında yaşananlar okan hocanın zirveye çıkan yollarına bizi götüren müsibetler olmuştur. çünkü hiçbirimizin hayal edemeyeceklerini saha içinde hayal eden ama sahaya bakan herkesin gördüğüne gözünü kapatan bir dönemdi o süreç.
ancak bu sene başında ve ortasında bir inadın peşinden o kadar uzun süre gitti ki ben kahroldum. gitsin bile dedim. burda özgürce yazabildiğim için kolay dedim tabi. ama o kadar yordu ve üzdü işte hoca beni o dönem de.
takıma oturttuğu a planı iki risk barındırıyordu gözümde. birincisi bizim bu oyunu üç günde bir oynayacak personelimiz yoktu. 12 bilemedin 13 kişiydik. oynayamadıkta zaten. sezon başı hazır değilken young boys, kasım ayından itibaren de avrupa ligi faciaları yaşadık.
ikinci riski ise, bazen rakibi şaşırtmak bazen de riski kontrol etmek için daha optimal bir planı cebimizde tutmamız gerektiğine inandım. bunun yolu da uzun bacaklı, tempolu, yeri geldiğinde savunmayı üçleyen yeri geldiğinde orta alanı kalabalıklaştıran ortalama ayaklı bir profilden geçiyordu. yani sürekli oynatmamıza gerek yoktu. sadece kenara baktığımızda orda durmalıydı. bazen ilk 11’de bazen 60 sonrası düşünebilirdik. geçen seneden beri üst düzey rakiplere karşı 60 sonrası siyahla beyaz gibi olan maçlarda hafızamızda sonuçta. neyse, hoca bu noktada kavga etmeye başladı adeta. 12 kişi mi oynayacağız? noktasına kadar getirdi işi. günün sonunda, yukarıdaki profile yakın ama çok daha tecrübelisi lemina ligin sonunda ekmek oldu su oldu takıma. bu kadar basitti aslında. hoca neden bu kadar zorlaştırdı geriye dönüp baktığımda halen anlamıyorum.
son olarak, çok teknik beklerden vazgeçmeliyiz artık diye düşünüyorum. bizim kadar cesur oynayan bir takım, sahanın bir bölümünde sürekli teke tek kalan, bek stoper arası koşulara sürekli yanıt vermek durumunda kalan bir mevkide temassız oynamayı kaldıramıyor çünkü. oyun kurulumunda doğru yerleştiğimizde, lemina gibi bir profil savunmanın arasına girdiğimizde standart ayaklı beklerle dahi topla çıkabiliriz. hele dün kupa finalinde yaptığımız, yunus’un merkezleşerek çıkışı kolaylaştırması gibi hareketler gördüğümde mest oluyorum. kısacası rakibe sen nasıl prese gelirsen ona göre sahaya yayılır ve en ufak mesafeden çıkarım diyen bir takıma dönüşebiliyoruz hoca kafayı bu işe taktığında. en azından belli seviye rakiplere karşı.
sözün özü, umarım lemina süreci ve sezon ortasında yaşananlar okan hocanın zirveye çıkan yollarına bizi götüren müsibetler olmuştur. çünkü hiçbirimizin hayal edemeyeceklerini saha içinde hayal eden ama sahaya bakan herkesin gördüğüne gözünü kapatan bir dönemdi o süreç.


