20876
ne türkiye'de ne dünya üzerinde eşi benzeri olmayan futbol takımı.
şampiyonluğa oynamaya çalıştığı ve eksik kadrosuna rağmen formasının ağırlığıyla sezonun arasına iyi kötü bir şekilde potada girdiği bir senede, christopher nolan veya guy ritchie filmlerine taş çıkartacak sürprizlerle bir transfer sezonu geçirmekteyiz.
- geçen seneki takımdan en, hatta tek golcü oyuncumuzu sene başında gönderip yerine forvet almadık.
- geçen seneki takımın dahi forvet takviyesine ihtiyacı varken eldeki forveti göndermekle kalmayıp, eren derdiyok gibi bir şifasıza bel bağladık.
- maicon'un performansından ise memnun değildik, gönderecektik, gönderemedik.
ama tabii ki büyük galatasaray camiasının çıkarabildiği en iyi başkan adayı ve bu en iyi başkan adayının kendi iradesiyle seçmiş olduğu yönetim kadrosu lig devam ederken planlamalarını yapmışlardı. düşündüler, planladılar, kendi "iş" 'lerinden mahrum kaldılar ve uygulamaya geçtiler.
- öncelikle hücum hattında hala bazı isimler göze çarpıyordu. bu takımın bir ayağı rakip sahada olan futbolculara ihtiyacı yoktu, bu yüzden geçen senenin parlayan yıldızı garry rodrigues'i gönderdiler.
- "ne? hala bu takımda mevkisi forvet olan bir oyuncu mu var? böyle bir şeye kim göz yumdu?" diye masaya sert bir yumruk vurup şifasızı kadro dışı bıraktılar.
- "eveet, hücum hattından kurtulduğumuza göre biraz da orta sahaya bakalım" demiş olacaklar ki, younes belhanda'yı araplara itelemeye çalıştılar. adam ben gitmek istemiyorum demesine rağmen transfer görüşmelerini sürdürdüler. "biz anlaştık, sen de git kulüple konuş" dedikleri oyuncu uzun süren pazarlıklar sonunda maaş konusunda anlaşma sağladı. sonra kendisine "hop kardeşim nereye gidiyorsun? sana ihtiyacımız olduğundan haberin yok mu?" diye yakasından yapıştılar. hala ne olacağı belli değil. kalırsa ne kadar sahiplenecek takımı, giderse yerine oyuncu alınacak mı? muhtemelen ikisi de hayır.
- geçen şöyle bir haber çıkmıştı: "bu sezon avrupada hava topundan gol yemeyen iki takım var: liverpool, galatasaray". bu haber yönetimin önüne düşünce sinirler gerildi. mustafa cengiz sadece "bu rezalete bir son verin" diyerek odayı terk etti. yöneticiler kendi aralarında konuşup, "arkadaşlar bunun sorumluları belli. serdar ve ozan gidecek" dediler. sigaralar yakıldı, viskilerden birer yudum alındı. ozan ilk önce serbest kalır maddesiyle gidecekti ki hop dur dendi, "böyle olmaz elini kolunu sallayarak, önce bir kriz çıkarmamız lazım" diyerek önce takımda kalacağı açıklanıp 2 hafta sonra stuttgart'la anlaşıp "evet karşim hadi şimdi gidebilirsin" dendi. serdar aziz ise aceleyle kadro dışı bırakıldı. kendisinin kalan alacaklarına karşılık bonservisini eline verip fenerbahçe'ye bedava bir şekilde transfer olabilmesi ve rakibimizin bu zor dönemden kurtulması için çalışmalar devam ediyor.
şöylece toparlayacak olursak:
takımda kalmış, topu rakip kaleye isabet ettirebilen oyuncular: onyekuru, feghouli, sakatlıktan henüz çıkamayan emre akbaba
takımdaki stoperler: gönderilmek istenen ama herkesi tarık çamdal gibi bir şekilde takımdan yollayan maicon, marcao, ahmet çalık, altyapıdan yeni bir ozan olacak baskısıyla a takıma yükselecek gökay güney (eminim ki ilk hatasında ozan'la kıyaslanıp çöp damgası yiyecektir), bonus olarak ihtiyaç duyulursa donk
takımdan gönderilen yerli oyuncu sayısı: 3
transfer edilen yerli sayısı: 1 (2 sezondur neredeyse hiç oynamamış emre taşdemir)
takımdaki forvet sayısı: 0
yapılması "şart" olan transferler(ilk 11'den bir yeni oyuncu daha gönderilene kadar): forvet, forvet, kanat oyuncusu, stoper (marcao ve donk oynayacaksa maicon yedekler belki ama bu sefer defansif orta saha transferi şart olur)
dünya üzerinde eşi benzeri yok diye başlamıştım, gerçekten de takviye yapılması için transfer dönemine kadar gün sayan bir takımın, ilk lig maçına 3 gün kalmışken belki de en az aksayan iki bölgesini dağıtması kelimelerle anlatılamaz. başka bir eşi asla ama asla yoktur.
neden bu kadar uzun ve boş yazdım? canım sıkılıyor sözlük. lafı uzatarak şu transfer dönemini bitirmeye çalışıyorum. ben bu entry'yi yazana kadar soldaki yenile butonunun yanında (79) yazıyor. "neden bu kadar çok? biri daha mı gitti? belhanda mı bu sefer?" diye düşünmekten elim gitmiyor. aha 83 oldu. kesin biri daha gitti.
şampiyonluğa oynamaya çalıştığı ve eksik kadrosuna rağmen formasının ağırlığıyla sezonun arasına iyi kötü bir şekilde potada girdiği bir senede, christopher nolan veya guy ritchie filmlerine taş çıkartacak sürprizlerle bir transfer sezonu geçirmekteyiz.
- geçen seneki takımdan en, hatta tek golcü oyuncumuzu sene başında gönderip yerine forvet almadık.
- geçen seneki takımın dahi forvet takviyesine ihtiyacı varken eldeki forveti göndermekle kalmayıp, eren derdiyok gibi bir şifasıza bel bağladık.
- maicon'un performansından ise memnun değildik, gönderecektik, gönderemedik.
ama tabii ki büyük galatasaray camiasının çıkarabildiği en iyi başkan adayı ve bu en iyi başkan adayının kendi iradesiyle seçmiş olduğu yönetim kadrosu lig devam ederken planlamalarını yapmışlardı. düşündüler, planladılar, kendi "iş" 'lerinden mahrum kaldılar ve uygulamaya geçtiler.
- öncelikle hücum hattında hala bazı isimler göze çarpıyordu. bu takımın bir ayağı rakip sahada olan futbolculara ihtiyacı yoktu, bu yüzden geçen senenin parlayan yıldızı garry rodrigues'i gönderdiler.
- "ne? hala bu takımda mevkisi forvet olan bir oyuncu mu var? böyle bir şeye kim göz yumdu?" diye masaya sert bir yumruk vurup şifasızı kadro dışı bıraktılar.
- "eveet, hücum hattından kurtulduğumuza göre biraz da orta sahaya bakalım" demiş olacaklar ki, younes belhanda'yı araplara itelemeye çalıştılar. adam ben gitmek istemiyorum demesine rağmen transfer görüşmelerini sürdürdüler. "biz anlaştık, sen de git kulüple konuş" dedikleri oyuncu uzun süren pazarlıklar sonunda maaş konusunda anlaşma sağladı. sonra kendisine "hop kardeşim nereye gidiyorsun? sana ihtiyacımız olduğundan haberin yok mu?" diye yakasından yapıştılar. hala ne olacağı belli değil. kalırsa ne kadar sahiplenecek takımı, giderse yerine oyuncu alınacak mı? muhtemelen ikisi de hayır.
- geçen şöyle bir haber çıkmıştı: "bu sezon avrupada hava topundan gol yemeyen iki takım var: liverpool, galatasaray". bu haber yönetimin önüne düşünce sinirler gerildi. mustafa cengiz sadece "bu rezalete bir son verin" diyerek odayı terk etti. yöneticiler kendi aralarında konuşup, "arkadaşlar bunun sorumluları belli. serdar ve ozan gidecek" dediler. sigaralar yakıldı, viskilerden birer yudum alındı. ozan ilk önce serbest kalır maddesiyle gidecekti ki hop dur dendi, "böyle olmaz elini kolunu sallayarak, önce bir kriz çıkarmamız lazım" diyerek önce takımda kalacağı açıklanıp 2 hafta sonra stuttgart'la anlaşıp "evet karşim hadi şimdi gidebilirsin" dendi. serdar aziz ise aceleyle kadro dışı bırakıldı. kendisinin kalan alacaklarına karşılık bonservisini eline verip fenerbahçe'ye bedava bir şekilde transfer olabilmesi ve rakibimizin bu zor dönemden kurtulması için çalışmalar devam ediyor.
şöylece toparlayacak olursak:
takımda kalmış, topu rakip kaleye isabet ettirebilen oyuncular: onyekuru, feghouli, sakatlıktan henüz çıkamayan emre akbaba
takımdaki stoperler: gönderilmek istenen ama herkesi tarık çamdal gibi bir şekilde takımdan yollayan maicon, marcao, ahmet çalık, altyapıdan yeni bir ozan olacak baskısıyla a takıma yükselecek gökay güney (eminim ki ilk hatasında ozan'la kıyaslanıp çöp damgası yiyecektir), bonus olarak ihtiyaç duyulursa donk
takımdan gönderilen yerli oyuncu sayısı: 3
transfer edilen yerli sayısı: 1 (2 sezondur neredeyse hiç oynamamış emre taşdemir)
takımdaki forvet sayısı: 0
yapılması "şart" olan transferler(ilk 11'den bir yeni oyuncu daha gönderilene kadar): forvet, forvet, kanat oyuncusu, stoper (marcao ve donk oynayacaksa maicon yedekler belki ama bu sefer defansif orta saha transferi şart olur)
dünya üzerinde eşi benzeri yok diye başlamıştım, gerçekten de takviye yapılması için transfer dönemine kadar gün sayan bir takımın, ilk lig maçına 3 gün kalmışken belki de en az aksayan iki bölgesini dağıtması kelimelerle anlatılamaz. başka bir eşi asla ama asla yoktur.
neden bu kadar uzun ve boş yazdım? canım sıkılıyor sözlük. lafı uzatarak şu transfer dönemini bitirmeye çalışıyorum. ben bu entry'yi yazana kadar soldaki yenile butonunun yanında (79) yazıyor. "neden bu kadar çok? biri daha mı gitti? belhanda mı bu sefer?" diye düşünmekten elim gitmiyor. aha 83 oldu. kesin biri daha gitti.
