1708
son zamanlardan diğer büyük kulüplerin yönelimlerinden vesaire, tekrar gündeme gelebileceği konuşulan kısır bir kısıt.
öncelikle, sonuna kadar yabancı oyuncu sayısındaki kısıta karşı olan biri olarak, mevcut kriter ve kuralların işlevsel olmadığını ve yenilenmesi gerektiğini düşündüğümü söyleyeyim. meseleye kendi kulübüm açısından baktığımı ve pasaport konusunda ise mutlak bir serbestlikten yana olduğumu da.
gerçi duruma nereden baktığınızla da alakalı bir durum sanırım bu. taraftar olarak sahada güzel futbol görmek istiyoruz. "iyi futbol iyi futbolcularla oynanır," kisvesi altından takındığımız tavır pek de yanlış sayılmaz. çünkü kısıtta, zorlama var. zorla güzellik olmayacağı, baskının sonunun selamet olmadığını sanırım herkes biliyor. şu anda sanırım bu sayıyı önümüze koyan projenin kriterlerinin neler olduğunu, hangilerinin uygulanıp hangilerinin uygulanmadığını projenin mimarlarından fatih terim de bilmiyordur. bu bizim ülkece en büyük hatamız sanırım. ortaya bir fikir koyarız ama ortaya koyduğumuz fikrin uygulamasında yeterince arkasında durmayız.
mevcut kuralın hangi yönde revize edilmesi gerektiğini konuşuruz ama ben, bu yazıda daha çok mevcut kuraldan, daha sınırlı bir yabancı oyuncu sayısına geçiş düşüncesinin ardındaki meseleyi konuşmak istiyorum.
federasyon ve kulüplerin bu konudaki tutumları, teveccühleri ve düşünceleri hakkındaki duruma geliriz. öncelikle, hükümet kanadında, bu konunun gün be gün daha fazla konuşulduğunu bildiğimi söyleyeyim. çok doğaldır bu haliyle. özellikle içinde bulunduğumuz ekonomik süreci göz önüne aldığımızda. tabii bu düşüncenin gelişmesi ve güçlenmesinde birçok neden ve nedenlerin doğurduğu sonuçlardan doğan daha fazla neden var.
meselenin özünde ekonomi olduğu herkesçe malumdur herhalde. ekonomiden bahsederken de, aslında, ülkede üretilen parasal kaynağın yurtdışına çıkışını azaltmak. yabancı oyuncu yurtdışından geldiğine göre, ülkeden, kulüpler eliyle yurtdışına illaki bir kaynak çıkışı olacak. (yurtiçindeki yabancı oyuncu transferlerine sonra değineceğiz. ama yurtiçine gelmeleri de yine bir kaynak çıkışıyla olduğunu ekleyelim.) bu kaynak çıkışı, iki yollu bir çıkış.
1. bonservis yoluyla, yurtdışındaki kulüplere ve menecerlere akan kaynak.
2. yabancı oyunculara maaş yoluyla verilen kaynak.
yani mesele, yurtdışına parasal kaynak çıkışını azaltıp, ülkeye yurtdışına oyuncu transferi ile döviz sokmakta yatıyor. bu durum, son zamanlarda, yine ekonomik durumun da etkisiyle, akademilerden çıkan genç oyuncuların başarılı olması ve ülkeye ve kulüplerine kazandırarak yurtdışına transfer olabilme ihtimalleriyle daha da güçlendi. “ee? bu çocuklar oynayabiliyorsa, bu yabancı fazlalığına ne gerek var?” gibi düşünce var. buradaki sıkıntıya sonra değiniriz. aslında çokça değinildi, değinmeye gerek bile yok. şimdilik para konuşmaya devam edelim.
ülkeye giren dövizin kolay kolay dışarı çıkması da istenmiyor. kulüpler arasında dönüp durması oldukça cazip. çünkü kaynak el değiştirse de ülkeden çıkmıyor. diyelim yabancı sınırı geldi. ozan kabak veya aldülkadir ömür yurtdışına transfer oldu. kulüpler, yerini yerli (daha doğrusu türk statüsündeki) oyuncu ile doldurmak zorunda. bunu ya öz kaynağından karşılayacak ya süper ligin diğer ekiplerinden karşılayacak ya da gurbetçi havuzundan karşılayacak. anlaşılacağı üzere, asıl havuz yine ülke içinde. ama gurbetçi transferi yapıldığında da ülkeden kaynak çıkışı oluyor. gerçi bu o kadar da önemli sayılmaz. çıkış var ama görece tolere edilebilir.
bunun birkaç nedeni var:
1. son zamanlarda gurbetçi oyuncu transferinin azalması bir neden olarak görülüyor. öz kaynağın değerinin anlaşıldığı gibi bir düşünce söz konusu.
2. gurbetçi oyuncuların, futboldan kazandıkları parayı, türkiye’de değerlendirme ihtimali, yabancı oyunculara göre daha yüksek.
buradan hemen bir başka konuya ama ilgili bir konuya atlayalım. denilebilir ki, mesele kaynak yaratmaksa, genç yabancı transferi yapılıp yurtdışına daha iyi ücret karşılığı satılabilir. ama yabancı oyuncunun türkiye’de kazandığı parayı, yine türkiye’de harcaması düşük çok düşük bir ihtimal.
kariyer sonlarını düşünelim. bir türk futbolcu, birikimlerini türkiye’de değerlendirir. bir gurbetçi, daha düşük bir oranla, yine türkiye’de değerlendirebiir. ama yabancı bir futbolcu, çok çok düşük bir oranla türkiye’yi düşünür.
buradan, akademi’den çıkan genç oyuncuların değerlenmesi ve yurtdışına çıkma meselesine gelelim. yurtdışında kazandıkları parayı, türkiye’ye getirme ihtimalleri hayli yüksektir.
kısacası, duruma hükümet tarafından ve para bakımından bakıldığında, yabancı oyuncu sınırı getirilmesi işlerine geliyor gibi duruyor.
türkiye’ye futboldan giren asıl dövizin şampiyonlar ligi’nden olduğunu not edelim. ama süper lig’in şampiyonunun ve ikincisinin oraya gittiğini ve bu kaynağın her halükarda ülkeye girdiğini düşünenler yok değil. süper lig’in bu hakkının elinden kayabileceği ihtimali ve bu arenadaki başarı ise pek mühimmiş gibi de durmuyor çoğu kişiye göre.
yani kısa vadede, hükümet kanadında, yabancı oyuncu sınırı, en itibarlı seçenek.
elbette, bu düşüncenin içinde pek çok alengirli ve sakıncalı konu var. sorulması gereken de birçok soru. sözgelimi:
1. öz kaynağa dönüşün nedeni nedir?
2. öz kaynağın değerlenmesinin nedeni nedir? yabancı sınırı akademi oyuncuların değerlenmesini mi sağlanmıştır, yoksa daha çok gencin gelmesinin önünde bir engel midir? sadece yerli futbolcular ile rekabetçilik sağlanabilir mi?
3. gurbetçi oyuncu transferindeki azalma neyin bir sonucudur?
4. kısa vadeli mi düşünmek gerekir, yoksa uzun vadeli mi? türkiye’deki futbol ekonomisi nasıl daha çok büyür ve bu ekonomiden üretilecek kaynağın esas parçasını türkiye nasıl alır? yabancı oyuncu sınırı getirildiğinde, türkiye’de futbol markası değerlenebilir mi?
falan filan... ve daha birçok sorulası ve cevaplaması gereken soru...
federasyonu geçiyorum. pek bir rolünün olacağını da düşünmüyorum. o yüzden kulüpler kanadına atlıyorum.
öncelikle yabancı oyuncu sayısının fazla olması, her kulübün işine geliyor. özellikle anadolu kulüpleri dediğimiz takımların hayli hayli işine geliyor. bugün, çok iyi, en azından öncesine göre görece iyi birçok takım var. düşük maliyetle, rekabetçi takımlar kurabiliyorlar. bu rekabetçi takımlar içinde, futbolcuların daha çok parladığı herhalde herkesin malumu.
yabancı oyuncu sayısı işine gelmeyen aslında büyük kulüpler dediğimiz galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş. burada galatasaray’ı bir kenara koyuyorum izninizle. bunca, ekonomik çarpışıklığa rağmen galatasaray hâlâ ve hâlâ avrupa’da başarı istiyor. çıkışın orada olduğunu biliyor. avrupa’da başarı için de, iyi oyunculara ihtiyacı olduğunu biliyor. iyi oyuncunun da pasaportu ve yaşı olmadığını herhalde herkes biliyor.
diğer yandan beşiktaş ile fenerbahçe’nin durumu farklı. çok net bir şekilde sınır getirilmesi taraftarı oldukları görülüyor. neden?
çok açık... sınır gelirse, onların yararına olur. bir kere rekabetçilikleri artacak anadolu kulüplerine karşı. yabancı oyuncu sayısı fazlayken, herkes iyi takım kurabilme şansına sahip. ama havuzu daraltırsanız, büyük kulüplerin iyi takım kurma ihtimali hayli artmaya başlıyor. üstelik, bunu görece daha az bir kaynakla yapabileceklerine inanıyorlar. ya da, öz kaynaklarından gelen futbolcuların, düzey olarak daha altta mücadele etmelerini, böylece başarılı olma ihtimalini artırıyorlar.
yani kulüpler bazında kural revizyonunun daralma yönünde olması halinde üç taraflı bir etkilenme söz konusu olacak gibi.
1. kısa vadede etkilenmeyecekler. trabzonspor ve bursaspor gibi.
2. kısa vadede avantaj sağlayacaklar. beşiktaş ve fenerbahçe gibi.
3. kısa vadede dezavantajlı olacaklar. galatasaray, kasımpaşa, yeni malatyaspor, göztepe vesaire gibi.
galatasaray’ı dezavantajlı bölüme ekledim. ama aslında etkilenmeyebilir de. en azından orta vadede etkilenmez ve hatta avantaj bile sağlayabilir. bugüne ve avrupa’ya göre değil, süper ligdeki rakiplerine göre.
ha bir tanede ne olacağını kestiremediğim takım var. adı ise malumdur ki başakşehir bu kulübün. gelinen bu noktada, en iyi yerli transferini yapamayacaklarını kim söyleyebilir? üstelik, bu transferleri yaparak, gelecek olan yabancı sınırında, şampiyonluk şansları da, en azından sezon başlarında hayli artar.
uzun vadede, türk futbolunun her bir tarafına dezavantaj olduğunu herhalde herkes tarafından biliyordur. değil mi? öyledir. pekala uzun vadede avrupa'da başarı isteniyorsa...
revizyon yapılması taraftarı olduğumu söylemiştim. gelelim oraya.
ilk iş, proje açıkladığı ilk günkü kriterleriyle uygulanmaya başlanmalı. şu yerli teşviği ve havuz muhabbetinden bahsediyorum. ki uygulamaya alınan o proje de eksik bir projeydi bana göre.
bence, yabancı oyuncu ile ülke içinden transfer ettiğiniz türk oyuncu arasında hiçbir fark yok. 14 türk ve 14 yabancı ile oluşturduğunuz geniş kadro fazla geniş. bu 28 oyuncunun sınırlandırılması lazım. eğer türk futbolcunun yetişmesini istiyorsanız. bu haliyle, çoğu takımda kadrolara girebilmiş genç oyuncuların oynaması için fırsat gelmiyor. isteseniz de gelmiyor.
daha fazla uzatmak istemiyorum. sonuç olarak, naçizane görüşüm, kadroyu pasaporta bakılmaksızın daraltmak ve teşvik sistemine geçmek.
falan filan...
öncelikle, sonuna kadar yabancı oyuncu sayısındaki kısıta karşı olan biri olarak, mevcut kriter ve kuralların işlevsel olmadığını ve yenilenmesi gerektiğini düşündüğümü söyleyeyim. meseleye kendi kulübüm açısından baktığımı ve pasaport konusunda ise mutlak bir serbestlikten yana olduğumu da.
gerçi duruma nereden baktığınızla da alakalı bir durum sanırım bu. taraftar olarak sahada güzel futbol görmek istiyoruz. "iyi futbol iyi futbolcularla oynanır," kisvesi altından takındığımız tavır pek de yanlış sayılmaz. çünkü kısıtta, zorlama var. zorla güzellik olmayacağı, baskının sonunun selamet olmadığını sanırım herkes biliyor. şu anda sanırım bu sayıyı önümüze koyan projenin kriterlerinin neler olduğunu, hangilerinin uygulanıp hangilerinin uygulanmadığını projenin mimarlarından fatih terim de bilmiyordur. bu bizim ülkece en büyük hatamız sanırım. ortaya bir fikir koyarız ama ortaya koyduğumuz fikrin uygulamasında yeterince arkasında durmayız.
mevcut kuralın hangi yönde revize edilmesi gerektiğini konuşuruz ama ben, bu yazıda daha çok mevcut kuraldan, daha sınırlı bir yabancı oyuncu sayısına geçiş düşüncesinin ardındaki meseleyi konuşmak istiyorum.
federasyon ve kulüplerin bu konudaki tutumları, teveccühleri ve düşünceleri hakkındaki duruma geliriz. öncelikle, hükümet kanadında, bu konunun gün be gün daha fazla konuşulduğunu bildiğimi söyleyeyim. çok doğaldır bu haliyle. özellikle içinde bulunduğumuz ekonomik süreci göz önüne aldığımızda. tabii bu düşüncenin gelişmesi ve güçlenmesinde birçok neden ve nedenlerin doğurduğu sonuçlardan doğan daha fazla neden var.
meselenin özünde ekonomi olduğu herkesçe malumdur herhalde. ekonomiden bahsederken de, aslında, ülkede üretilen parasal kaynağın yurtdışına çıkışını azaltmak. yabancı oyuncu yurtdışından geldiğine göre, ülkeden, kulüpler eliyle yurtdışına illaki bir kaynak çıkışı olacak. (yurtiçindeki yabancı oyuncu transferlerine sonra değineceğiz. ama yurtiçine gelmeleri de yine bir kaynak çıkışıyla olduğunu ekleyelim.) bu kaynak çıkışı, iki yollu bir çıkış.
1. bonservis yoluyla, yurtdışındaki kulüplere ve menecerlere akan kaynak.
2. yabancı oyunculara maaş yoluyla verilen kaynak.
yani mesele, yurtdışına parasal kaynak çıkışını azaltıp, ülkeye yurtdışına oyuncu transferi ile döviz sokmakta yatıyor. bu durum, son zamanlarda, yine ekonomik durumun da etkisiyle, akademilerden çıkan genç oyuncuların başarılı olması ve ülkeye ve kulüplerine kazandırarak yurtdışına transfer olabilme ihtimalleriyle daha da güçlendi. “ee? bu çocuklar oynayabiliyorsa, bu yabancı fazlalığına ne gerek var?” gibi düşünce var. buradaki sıkıntıya sonra değiniriz. aslında çokça değinildi, değinmeye gerek bile yok. şimdilik para konuşmaya devam edelim.
ülkeye giren dövizin kolay kolay dışarı çıkması da istenmiyor. kulüpler arasında dönüp durması oldukça cazip. çünkü kaynak el değiştirse de ülkeden çıkmıyor. diyelim yabancı sınırı geldi. ozan kabak veya aldülkadir ömür yurtdışına transfer oldu. kulüpler, yerini yerli (daha doğrusu türk statüsündeki) oyuncu ile doldurmak zorunda. bunu ya öz kaynağından karşılayacak ya süper ligin diğer ekiplerinden karşılayacak ya da gurbetçi havuzundan karşılayacak. anlaşılacağı üzere, asıl havuz yine ülke içinde. ama gurbetçi transferi yapıldığında da ülkeden kaynak çıkışı oluyor. gerçi bu o kadar da önemli sayılmaz. çıkış var ama görece tolere edilebilir.
bunun birkaç nedeni var:
1. son zamanlarda gurbetçi oyuncu transferinin azalması bir neden olarak görülüyor. öz kaynağın değerinin anlaşıldığı gibi bir düşünce söz konusu.
2. gurbetçi oyuncuların, futboldan kazandıkları parayı, türkiye’de değerlendirme ihtimali, yabancı oyunculara göre daha yüksek.
buradan hemen bir başka konuya ama ilgili bir konuya atlayalım. denilebilir ki, mesele kaynak yaratmaksa, genç yabancı transferi yapılıp yurtdışına daha iyi ücret karşılığı satılabilir. ama yabancı oyuncunun türkiye’de kazandığı parayı, yine türkiye’de harcaması düşük çok düşük bir ihtimal.
kariyer sonlarını düşünelim. bir türk futbolcu, birikimlerini türkiye’de değerlendirir. bir gurbetçi, daha düşük bir oranla, yine türkiye’de değerlendirebiir. ama yabancı bir futbolcu, çok çok düşük bir oranla türkiye’yi düşünür.
buradan, akademi’den çıkan genç oyuncuların değerlenmesi ve yurtdışına çıkma meselesine gelelim. yurtdışında kazandıkları parayı, türkiye’ye getirme ihtimalleri hayli yüksektir.
kısacası, duruma hükümet tarafından ve para bakımından bakıldığında, yabancı oyuncu sınırı getirilmesi işlerine geliyor gibi duruyor.
türkiye’ye futboldan giren asıl dövizin şampiyonlar ligi’nden olduğunu not edelim. ama süper lig’in şampiyonunun ve ikincisinin oraya gittiğini ve bu kaynağın her halükarda ülkeye girdiğini düşünenler yok değil. süper lig’in bu hakkının elinden kayabileceği ihtimali ve bu arenadaki başarı ise pek mühimmiş gibi de durmuyor çoğu kişiye göre.
yani kısa vadede, hükümet kanadında, yabancı oyuncu sınırı, en itibarlı seçenek.
elbette, bu düşüncenin içinde pek çok alengirli ve sakıncalı konu var. sorulması gereken de birçok soru. sözgelimi:
1. öz kaynağa dönüşün nedeni nedir?
2. öz kaynağın değerlenmesinin nedeni nedir? yabancı sınırı akademi oyuncuların değerlenmesini mi sağlanmıştır, yoksa daha çok gencin gelmesinin önünde bir engel midir? sadece yerli futbolcular ile rekabetçilik sağlanabilir mi?
3. gurbetçi oyuncu transferindeki azalma neyin bir sonucudur?
4. kısa vadeli mi düşünmek gerekir, yoksa uzun vadeli mi? türkiye’deki futbol ekonomisi nasıl daha çok büyür ve bu ekonomiden üretilecek kaynağın esas parçasını türkiye nasıl alır? yabancı oyuncu sınırı getirildiğinde, türkiye’de futbol markası değerlenebilir mi?
falan filan... ve daha birçok sorulası ve cevaplaması gereken soru...
federasyonu geçiyorum. pek bir rolünün olacağını da düşünmüyorum. o yüzden kulüpler kanadına atlıyorum.
öncelikle yabancı oyuncu sayısının fazla olması, her kulübün işine geliyor. özellikle anadolu kulüpleri dediğimiz takımların hayli hayli işine geliyor. bugün, çok iyi, en azından öncesine göre görece iyi birçok takım var. düşük maliyetle, rekabetçi takımlar kurabiliyorlar. bu rekabetçi takımlar içinde, futbolcuların daha çok parladığı herhalde herkesin malumu.
yabancı oyuncu sayısı işine gelmeyen aslında büyük kulüpler dediğimiz galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş. burada galatasaray’ı bir kenara koyuyorum izninizle. bunca, ekonomik çarpışıklığa rağmen galatasaray hâlâ ve hâlâ avrupa’da başarı istiyor. çıkışın orada olduğunu biliyor. avrupa’da başarı için de, iyi oyunculara ihtiyacı olduğunu biliyor. iyi oyuncunun da pasaportu ve yaşı olmadığını herhalde herkes biliyor.
diğer yandan beşiktaş ile fenerbahçe’nin durumu farklı. çok net bir şekilde sınır getirilmesi taraftarı oldukları görülüyor. neden?
çok açık... sınır gelirse, onların yararına olur. bir kere rekabetçilikleri artacak anadolu kulüplerine karşı. yabancı oyuncu sayısı fazlayken, herkes iyi takım kurabilme şansına sahip. ama havuzu daraltırsanız, büyük kulüplerin iyi takım kurma ihtimali hayli artmaya başlıyor. üstelik, bunu görece daha az bir kaynakla yapabileceklerine inanıyorlar. ya da, öz kaynaklarından gelen futbolcuların, düzey olarak daha altta mücadele etmelerini, böylece başarılı olma ihtimalini artırıyorlar.
yani kulüpler bazında kural revizyonunun daralma yönünde olması halinde üç taraflı bir etkilenme söz konusu olacak gibi.
1. kısa vadede etkilenmeyecekler. trabzonspor ve bursaspor gibi.
2. kısa vadede avantaj sağlayacaklar. beşiktaş ve fenerbahçe gibi.
3. kısa vadede dezavantajlı olacaklar. galatasaray, kasımpaşa, yeni malatyaspor, göztepe vesaire gibi.
galatasaray’ı dezavantajlı bölüme ekledim. ama aslında etkilenmeyebilir de. en azından orta vadede etkilenmez ve hatta avantaj bile sağlayabilir. bugüne ve avrupa’ya göre değil, süper ligdeki rakiplerine göre.
ha bir tanede ne olacağını kestiremediğim takım var. adı ise malumdur ki başakşehir bu kulübün. gelinen bu noktada, en iyi yerli transferini yapamayacaklarını kim söyleyebilir? üstelik, bu transferleri yaparak, gelecek olan yabancı sınırında, şampiyonluk şansları da, en azından sezon başlarında hayli artar.
uzun vadede, türk futbolunun her bir tarafına dezavantaj olduğunu herhalde herkes tarafından biliyordur. değil mi? öyledir. pekala uzun vadede avrupa'da başarı isteniyorsa...
revizyon yapılması taraftarı olduğumu söylemiştim. gelelim oraya.
ilk iş, proje açıkladığı ilk günkü kriterleriyle uygulanmaya başlanmalı. şu yerli teşviği ve havuz muhabbetinden bahsediyorum. ki uygulamaya alınan o proje de eksik bir projeydi bana göre.
bence, yabancı oyuncu ile ülke içinden transfer ettiğiniz türk oyuncu arasında hiçbir fark yok. 14 türk ve 14 yabancı ile oluşturduğunuz geniş kadro fazla geniş. bu 28 oyuncunun sınırlandırılması lazım. eğer türk futbolcunun yetişmesini istiyorsanız. bu haliyle, çoğu takımda kadrolara girebilmiş genç oyuncuların oynaması için fırsat gelmiyor. isteseniz de gelmiyor.
daha fazla uzatmak istemiyorum. sonuç olarak, naçizane görüşüm, kadroyu pasaporta bakılmaksızın daraltmak ve teşvik sistemine geçmek.
falan filan...