• 17
    klasik alman ırkçılığına karşı verilmiş bir cevap. tanımı yaparak başlayalım.

    madem bu başlığı açtım, gelen tepkiler üzerinden düşüncelerimi biraz daha açıklayayım. çünkü türk toplumu olarak malesef eleştirmeyi bilmeyen, karşıt bir düşünceyi çomarlıkla suçlayan ve okumadan yorum yapan bir yapıya sahibiz. saygı çerçevesinde düşüncelerini paylaşan sözlük yazarlarını tenzih ederek başlayayım.

    öncelike izmir doğumlu, eğitim hayatının bir kısmını yurtdışında yapmış, iş bağlantıları aktif olarak avrupa (özellikle almanya) ile olan bir yazarım. daha önceki entrylerimde de sabit olduğu üzere kendimi açık görüşlü ve modern olarak tanımlarım. lisans diplomalarımdan birini uluslararası ilişkiler üzerine yapmış olduğumdan avrupa tarihini özellikle rönesans ve anschluss döneminden sonraki alman tarihi hakkında naçizane bir bilgim olduğunu düşünerek aşağıda paylaşacağım yorumları yapıyorum.

    1- angela merkel'in yarı çıplak futbolcularla çekilmiş olduğunu söylediğim fotoğrafta kullandığım tabire dikkat çeken arkadaşlarımız oldu. toplum kurallarının belirlediği ölçülerde giydiğiniz veya giymediğiniz hiçbir kıyafet beni ilgilendirmez. dilerseniz türban takıp soyunma odasına girersiniz, dilerseniz üstsüz olarak girer patlatılan moet'lerden nasibinizi alırsınız. dediğim gibi beni ilgilendirmez. benim orada egzajere ederek anlatmak istediğim nokta; başarı sonrası protokolden soyunma odasına inenlerin başarısızlıkta suçu toplumun alt kimlikli çocuklarının omzuna yüklemeleri. düne kadar muhteşem bir entegrasyonla 4 milyon insanı ülke sanayisine kazandırdığını öve öve anlatan bir toplumun kolaya kaçarak suçu bir fotoğraf karesinde araması.

    2- uzun yıllardır yakinen tanıdığım, ticaret yaptığım ve kısa bir dönem de yaşadığım almanya ve almanlar hakkında bildiğim tek şey gerçekten üstün bir ırka yaklaşmış olmaları. disiplin, çalışkanlık ve zeka konusunda akdeniz ülkelerinden kat be kat üstün bir durumdalar ve birliğin taşıyıcı sütunu olduklarını biliyorlar. tüm avrupalılar gibi rönesans payesi taşıdıklarının farkındalar ve amerikalılar'ı kıskanırken doğu halklarını küçümserler. ülkelerine gelen göçmenleri ise evcilleştirdikleri bir robot olarak sanayi devrimlerinin maddesel bir öğesi zannederler. bu sebeple alınan 2018 hezimetinin sorumluluğunu kendi üstün ırklarının taşımak yerine kültürel kimliğini bir fotoğrafla damgaladıkları göçmen bir futbolcuya yüklediler. tarihsel düşmanları ve komşuları fransızların da kupayı kazanması üzerine tüy dikti tabi.

    3- şimdi gelelim meşhur fotoğrafın hikayesine. öncelikle erdoğan'a oy vermeyen ama avrupa ilişkileri konusunda belli konularda hak veren bir türk vatandaşı olarak mesut'un nerede yanlış yaptığı konusunda bir fikrim yok. mesut yenikapı mitingine katılmadı, akp flamasıyla poz vermedi, aksaray'a çıkıp sarayın bahçesinde top da oynamadı. çalıştığı şehre kraliçe elizabeth ile görüşmek için gelen türk cumhurbaşkanıyla iki meslektaşı ile beraber türkiye büyükelçiliği'nde görüştü. görüşmenin sonunda da basit bir poz verdiler. bilmeyen arkadaşlarımız için belirteyim; ingiliz kraliyet ailesi (bildiğiniz elizabeth, leydi diana'dan bileceğiniz taht şanssızı charles , üç çocuklu williams ve turuncu kafa harry) alman kökenlidir. dünyanın en pragmatik devlet geleneğine sahip ingilizler kendi kraliyet ailelerini almanya'dan ithal etmiş ve 1.dünya savaşı esnasında soyadlarını dahi değiştirmiştir. yani bu mantıkla almanlar'ın kraliçe elizabeth'i de erdoğan ile görüşmesinden ötürü eleştirme hakkı doğuyor, sonuçta o da ingiliz vatandaşlığını seçen bir göçmen.

    4- beş yıllık almanya schengen vizesine sahibim, tip olarak da klasik türk prototipinden girit kökenlerim sebebiyle uzağım. bu yüzden hiçbir zaman havaalanında, sokakta, yolda hiçbir problemle karşılaşmadım aylık almanya seyahatlerimde. ama ege köylüsü vatandaşlarımızın kurt köpekleriyle arandığını da gözlerimle gördüm, bir saat vize kuyruğunda fazladan bekletilmelerine de şahit oldum. türkiye cumhuriyeti bakanının diplomatik dokunulmazlığının hiçe sayılarak göz altında tutulmasını televizyonlardan izledik, geri kabul anlaşması çerçevesinde türkiye'ye gönderilen mültecilerin sorumluluklarının taşınmadığını da her gün okuyoruz. evet yılan bana dokunmuyor ama yılan dokunmuyor diye vatandaşımıza, ülkemize yapılan sayıgısızlığa da karşı çıkmayacak değilim. bu kadar bam teline basılan toplumun bir gün nazi artıkları olarak almanları suçlamasını da okudum. dediğim gibi bugüne kadar akp'ye oy vermeyen biri olarak bu yapılanlara karşı erdoğan'ın çıkıp da sert konuşması hoşuma da gitti. sizi bu kadar ezen bir topluma karşı sesinizi çıkarmazsanız gurbette yaşayan 4 milyon türk'e de sahip çıkamazsınız.

    5- mesut'un kaybedecek bir şeyi yok diye yazanlar da olmuş. alman milli takımı oyuncusu hatta olası spielfuhrer ünvanını kaybetmeyi göze alan bir mesut'tan bahsediyoruz. 29 yaşında bir futbolcu olarak önünde en az 2 avrupa şampiyonası, 1 tane de dünya kupası oynama potansiyeliniz varken çıkıp milli takımı bırakıyorsunuz. bıraktığınız takım da panama milli takımı değil. bu arada transfermakt gibi bilinen bir siteden faydalanıp mesut'un u-21 avrupa şampiyonu olan almanya milli takımının kaptanı olduğuna da ulaşılabiliyor.

    bu yazımla kimseyi suçlamak istemedim. sadece hayatını atatürk ilke ve inkilaplarını takip etmiş bir türk vatandaşına çomar diye dil uzatmanız beni fazlasıyla üzdü. git gide toplumumuzda kaybolan yapıcı eleştiri ve artan yaftalama anlayışımızın sözlüğe de sirayet etmesi çok üzücü.

    daha saygılı ve yapıcı bir çerçevede görüşlerimizi karşımızdakilerle paylaşabilmek dileğiyle.
    sevgiler.
App Store'dan indirin Google Play'den alın