19162
türk futbol ligi, maalesef artık şampiyonunun bile şampiyonlar ligi potasında olup olmadığının açık şekilde tartışıldı hatta bence olmadığı bir futbol ligidir.
şapkamızı önümüze koyarak düşünecek olursak; %90 şampiyonuz. tamam!
muhteşemiz!
sezonun en büyüğü biziz!
uzun yıllar sonra 4 takımın çekiştiği zorlu bir sezondan zaferle ayrılıyoruz!
muhtemel olarak son hafta ezeli rakibimiz fenerbahçe'yi yine saf dışı bırakıyoruz!
vs.
bunlar süper, cepte dursun. iyi de, anlık tepkilerin haricinde, kimse de gerçek anlamda çıkıp demiyor ki -veya böyle bir platformda demekten çekiniyor veya gerçeklerden kendi de kaçınıyor- yahu bu futbolla ortalama bir şampiyonlar ligi grubunda biz ne yaparız? çıksın da biri desin ki bizim takım şunu, şunu, şunu çok iyi yapar ama şu zaafları da var. onlar ekarte edildiğinde daha iyi takım haline geleceğiz. bakın ben neleri iyi yaptığımız sayayım. sadece bugünkü maç, kaybedilen maçlar falan da değil derdim. bakın sayıyorum:
- köşe vuruşu kullanırken nasıl kendi kalemize en kısa sürede dönerizin dersini çok iyi veriyoruz (!) hangi avrupa takımında bu var. biri de bana örnek versin. bunda en büyük pay orta saha oyuncularımızın. bu konuda kimse elimize su dökemez.
- en iyi oyunumuzu kendi kalemize doğru oynuyoruz. küçükken endonezya futbol takımının bir maçında kendi ceza sahaları civarında absürd şekilde paslaşmalar yaparak rakibin ekmeğine yap sürdükleri bir videoyu izlemiştim. neredeyse o yoldayız, ha gayret (!)
- taç atmayı bilmiyoruz. taç! elle atılan! taç yahu! bilmiyoruz!
- halen kendimizi sokakta futbol oynuyor gibi görüyoruz. futbol oynamıyoruz. topu dürtüyoruz. eskilerin deyimiyle töpüklüyoruz.
- yabancı oyuncuları da kendi mentalitemize adapte ediyoruz veya o mentaliteye düşme potansiyeli olan, belli bir yaşı aldıktan sonra artık seviyesi düşmeye başlayan yabancıları avrupa'dan toplayıp kendi olmayan sistemimize eviriyoruz. (örnek: bu maçta* sadece maicon tek başına ortalama bir premier lig takımının toplam 5 maçta yaptığı kadar kaleciye geri pas yaptı ve gölge presi bile yapmayan yeni malatya'ya karşı. el insaf!
elimizi vicdanımıza koyalım. buradaki birçok kişinin yaşı benden de büyük. birçoğumuz 96-00 dönemini de izledik. ben yakalayamadığım halde babamın anlattıklarından, videolardan nasıl bir şey olduğuna büyük oranda hakim oldum. o seviyenin neresindeyiz acaba? gerçekten o seviyenin 10'da 1'inde görenimiz var mı? ortalama bir avrupa takımının sistematik futbol anlayışına sahip miyiz? galatasaray böyle bir kadroyla çıktığında şöyle oynar, üç aşağı beş yukarı bunları yapar, 2-3 oyuncu da ekstra oynadığında top 3-5 takım hariç kafa kafaya oynayamayacağı takım yoktur dedirtebiliyor muyuz? ya da daha basit konuşayım:
sahada olup bitenlerden memnun olan var mı?
şapkamızı önümüze koyarak düşünecek olursak; %90 şampiyonuz. tamam!
muhteşemiz!
sezonun en büyüğü biziz!
uzun yıllar sonra 4 takımın çekiştiği zorlu bir sezondan zaferle ayrılıyoruz!
muhtemel olarak son hafta ezeli rakibimiz fenerbahçe'yi yine saf dışı bırakıyoruz!
vs.
bunlar süper, cepte dursun. iyi de, anlık tepkilerin haricinde, kimse de gerçek anlamda çıkıp demiyor ki -veya böyle bir platformda demekten çekiniyor veya gerçeklerden kendi de kaçınıyor- yahu bu futbolla ortalama bir şampiyonlar ligi grubunda biz ne yaparız? çıksın da biri desin ki bizim takım şunu, şunu, şunu çok iyi yapar ama şu zaafları da var. onlar ekarte edildiğinde daha iyi takım haline geleceğiz. bakın ben neleri iyi yaptığımız sayayım. sadece bugünkü maç, kaybedilen maçlar falan da değil derdim. bakın sayıyorum:
- köşe vuruşu kullanırken nasıl kendi kalemize en kısa sürede dönerizin dersini çok iyi veriyoruz (!) hangi avrupa takımında bu var. biri de bana örnek versin. bunda en büyük pay orta saha oyuncularımızın. bu konuda kimse elimize su dökemez.
- en iyi oyunumuzu kendi kalemize doğru oynuyoruz. küçükken endonezya futbol takımının bir maçında kendi ceza sahaları civarında absürd şekilde paslaşmalar yaparak rakibin ekmeğine yap sürdükleri bir videoyu izlemiştim. neredeyse o yoldayız, ha gayret (!)
- taç atmayı bilmiyoruz. taç! elle atılan! taç yahu! bilmiyoruz!
- halen kendimizi sokakta futbol oynuyor gibi görüyoruz. futbol oynamıyoruz. topu dürtüyoruz. eskilerin deyimiyle töpüklüyoruz.
- yabancı oyuncuları da kendi mentalitemize adapte ediyoruz veya o mentaliteye düşme potansiyeli olan, belli bir yaşı aldıktan sonra artık seviyesi düşmeye başlayan yabancıları avrupa'dan toplayıp kendi olmayan sistemimize eviriyoruz. (örnek: bu maçta* sadece maicon tek başına ortalama bir premier lig takımının toplam 5 maçta yaptığı kadar kaleciye geri pas yaptı ve gölge presi bile yapmayan yeni malatya'ya karşı. el insaf!
elimizi vicdanımıza koyalım. buradaki birçok kişinin yaşı benden de büyük. birçoğumuz 96-00 dönemini de izledik. ben yakalayamadığım halde babamın anlattıklarından, videolardan nasıl bir şey olduğuna büyük oranda hakim oldum. o seviyenin neresindeyiz acaba? gerçekten o seviyenin 10'da 1'inde görenimiz var mı? ortalama bir avrupa takımının sistematik futbol anlayışına sahip miyiz? galatasaray böyle bir kadroyla çıktığında şöyle oynar, üç aşağı beş yukarı bunları yapar, 2-3 oyuncu da ekstra oynadığında top 3-5 takım hariç kafa kafaya oynayamayacağı takım yoktur dedirtebiliyor muyuz? ya da daha basit konuşayım:
sahada olup bitenlerden memnun olan var mı?