4678
bütün iyi niyetimle yaşanan olaylara bakıyorum. dursun özbek ekonomik sıkıntı içinde geldi. tıpkı ünal aysal, adnan polat, özhan canaydın gibi ciddi ekonomik sıkıntılar içinde geldi.
ancak dursun özbek; diğerlerinden farklı olarak zaten şampiyon bir kadroyu yönetmek üzere başa geldi. kadro korunup ufak ve gerekli takviyeler yapılsa idi; şüphesiz en kötü halimizle bugün cl ön eleme rakibimizi bekliyorduk.
belki takımda var olan çöplerin çoğunu kendisi almadı ancak, senelerce bu çöpleri tutmak, üzerine yeni çöpler eklemek suretiyle tarih itibariyle dün yaşanan ve yönetiminde bulunan her bir bireyin anasının ak sütü gibi hak ettiği kara günü yaşamak, bir başka ifade ile galatasaray tarihini tersten yazarak açık ara 112 yıllık tarihimizin en kötü, en dirayetsiz, en basiretsiz başkanı olmak kendisine nasip oldu. 25 milyonluk camia içinde bu utancı sadece kendi yaşamalıydı ancak hayatta her istediğimiz olmuyor ve bugün, şu an bizler de utanıyoruz.
net bir şekilde söylüyorum; ben bugün galatasaray spor kulübü başkanı olsam bırakın istifayı; intihar etmiştim. onur, gurur, haysiyet ve galatasaray sevgisi bugün içinde bulunduğumuz bu noktada istifayı değil intiharı gerektirir.
dursun özbek intihar etmeyecek elbette. hukuki sıkıntı yaşanmaması nedeniyle intihara sürükleyecek dört faktörden galatasaray sevgisi eksik diyeceğim bu konu ile ilgili olarak. yalnız, işin ilginç tarafı istifa da etmeyecek dursun.
intihar kısmi bir çözüm yoludur; intihardan farklı olarak istifa ise zaman zaman bir hizmettir. belki galatasaray yönetim kurulu üyelerinden biri, bunların tanıdıkları, belki de dursun'un scout yeğeni burayı okur diye şunu belirtmek istyorum: sayın özbek, istifa bir hizmettir; şu kadar ki istifa, dursun özbek yönetiminin ve/veya dursun özbek başkanlığındaki herhangi bir yönetimin galatasaray'a verebileceği en büyük hizmettir.
peki dursun şimdi ne yapacak? öncelikle biz sigara üstüne sigara yakarken evine gidip bir güzel uyuyacak.
sonrasında ise galatasaray adına bugüne kadar yaptığı ve yapmaya çalıştığı bütün kötülüklerin en büyüğü ve en korkuncu olacak olan kumar mantığına dönecek. 100 lira kaybettiğinizde ya bugün şansım yok diye masadan kalkarsınız, ya o 100 lirayı geri kazanmak için 200 lira basarsınız. gidip araştırın; tarihte ilkini yapan hiçbir insan kumarda ev araba kaybetmemiştir. ikinci yolu seçen ve evini arabasını kaybetmeyen insan da ilginç bir şekilde yoktur.
kumar, işi bilip riskleri değerlendirecek zihinsel yetiye ve öngörüye sahip olan insanlar için daha az tehlikelidir. misal; kağıt sayan bir adamın blackjack'te kaybetme olasılığı senden benden daha azdır.
şimdi kumar kısmının tehlikesi şu;
ortalama zeka ve below average futbol bilgisine sahip her adam, dursun egemenliğine geçen futbol kadrosunun korunması, o dönem bir sağ bek, bir kanat ve bir forvet alınması durumunda takımın şampiyonluk yarışı içinde olacağını öngördü. oluşmuş ve tutmuş bir iskelet hali hazırda vardı; sadece süslenmesi gerekiyordu. oysa dursun, önce takımın ilk defans hattı olan melo'yu sattı. ayrılıklar futbolun içinde olsa da; vizyonu takım elbise içine kısa kollu gömlek giymekten ileri gitmeyen dursun ve futbol bilgisi ile hayat arasında korelasyon olsa buradan bakkala gidecek ömrü olmayan kardeşi dışında 24 milyon kişi bu ayrılığın, melo'nun yerini dolduracak hırs, yetenek ve sertlikte bir adam gelmediği sürece mutlak başarısızlık sonucunu doğuracağını öngördü. nitekim öngörüler doğru çıktı ve melo yerinenoynasın diye alınan jem, donk ve bilal bu yaraya merhem olamadı. özetle; ilk sezonda tamamen hesaplanabilir ve öngörülebilir bir siki tutma sorunu yaşadık. dursun mart ayında "hatalarımızdan ders aldık" dedi; inşallah diyip ikinci sezonu bekledik.
ikinci sezon başlandığında max 1 m euro bonservis ve 500 bin euro maaş ile gelmesi gereken tolga, eldeki stoperlerden fazlası olmayan serdar, dünyada başka forvet kalmamış gibi 29 yaşındaki eren, 32 yaşındaki de jong gibi isimler alındığında taraftar bas bas "bu orta saha ve defans bu takımı kaldırmaz" diyordu. bakkal rıza abi ile futbol bilgisi en yüksek adamın bile ortak paydası geçen sezonun fiyasko olacağı öngörüsü idi. bir başka ifade ile dursun hatalarından ders almamış, geçen sezon yaşanan mutlak başarısızlığın baş mimarı olmuştu. beklendiği üzere mart ayında "hatalarımızdan sers alacağız" dendi.
riva, florya derken başımıza yepyeni bir dursun geldi. imza hareketi boş bardaktan su içme olan bu dursun'un "bu eleştirileri kabul etmiyorum", "bu söylenenleri duymamış sayıyorum" söylemleri ile kafasının dikine gideceği, internet explorer misali transfer döneminde yaptığı ve herkesin kabulünde olan yanlışları 1 sene sonra tespit edip, daha yanlış bir transferle mevcut ve sıkıntı yaratan yanlışı unutturabilecek derecede epik yanlışlar keşfederek mucit olmayı başaran bir adamın, elbette taraftarı isyan, kulübü çöküş dönemine sokacağı az çok belli idi aslında ama, bir ölçek "galatasaray'ın adının olduğu yerde umut vardır" içine kattığımız "yok ebesinin amı ali sami" ile yaptığımız karışımla, belki 3. yılın sonunda bir aydınlanma yaşar eksik yerlere takviye yapar diye ümitlendik.
transfer uçakları inecek dediğinde, salı günü patlayacak transfer bombalarını hatırlayarak "yav he he" demiş isek de gomis transferi ile "acaba" diyecek hale gelen bizlerin, futbol cahili bireyler dışında bir s..e derman olmayacağını hepimizin bildiği belhanda'nın gereksiz ve astronomik maliyetli ile "lan" kıvamına geçmesi, sonrasında ise ünal aysal kompleksi nedeniyle sneijder'in yaka paça gönderilmesi ile sezona temmuz ayından havlu atması uzun sürmedi.
şimdi; tudor'un bu akşam söylediği şu husus doğru: doğru transfer zaman alır. bu hepimizin malumu ve daha sezonun açılmasına epey var. peki; bu durumda bu transferler bitene kadar avrupa'da oynayacak bruma dışında sneijder ve podolski neden ön eleme öncesinde gönderilir? doğru transferin zaman alacağını 2017 yılının temmuz ayında mı öğrendik? belhanda takımı tanımıyormuş. elinde tanıyan, oynatan, oynatmış sneijder var neden göndeiyorsun? madem transferler bugüne yetimeyecek; neden japon kulübü ile konuşup poldi'yi ağustos başı satmıyorsun? diye sormazlar mı adama.
tamam sneijder'i sevmeyebilirsin. senden daha çok değer verilmesi, senden daha çok hizmet wttiği gerçeği veya "ünal aysal'ın oyuncuları kurtarıyor" lafları seni rahatsız edebilir. sonuçta boş bardaktan su içen birisin; farklı bir düşünce yapın var. ancak her ne kadar kompleks sahibi bir insan ve futbol cahili olmak suç değilse de, rasyonel değil, cehalet, öngörüsüzlük ve komplekslerin ile hareket ederek, hali hazırda en az 8 ilk 11 oyuncusu ihtiyacı olan takımın transfer gerektirmeyen 3 bölgesinden birine alınacak ve kariyeri boyunca fark yaratmayacak bir adama öncelik vermen suç!
kumar ve blackjack örneğine dönelim. elinde 20, yerde 9 varken kağıt istersen sana gülerler. işte dursun, 3 senedir her sene elinde 20, kasada 9 var ve kağıt istiyorsun. sana gülerler, gülecekler ve gülmeliler. bundan 10 sene sonra seninle aynı restoranda yemek yiyen bir baba, yanındaki sik kadar çocuğuna seni parmağı ile göstererek bir şeyler anlattığında sana sövdüğünü bilecek ve hiçbir şey yapamayacaksın.
dursun; başarılı olma imkanın yok. şu ana kadar kumar masasında düşünemediğin için rastgele oynadın; sonuç olarak tüm nakit paranı ve arabanı verdin. elinde sadece evin ve haysiyetin kaldı. kaldığın her gün bunları kaybetmeye bir tık daha yaklaşacak; en sonunda çizgi filmlerde katran ve kuştüyüne bulanmış, her şeyini kaybetmiş adam gibi kalacaksın. bunu yaparken bizleri de yanında rezil etmene gerçekten gerek yok.
başarılı olamayacaksın dursun! hiçbir zaman bu camiada iyi hatırlanmayacaksın! en kötü örnek hep sen olacaksın! bundan yıllar sonra bile kötü bir başkan geldiğinde ağlayan, üzülen çocuklarımıza "bu camia dursun özbek gördü; bu ne ki" diyeceğiz!
bugün, tarihe kara leke sürdüğün bu günde maç çıkışı yönetimle bir toplantı bile yapmadın. çünkü mutsuz değilsin; çünkü bu eleştirileri "duymamış" kabul ediyorsun. çünkü sana göre sen doğruları yapıyorsun. tek sorun senin doğrularının subjektif olarak bile doğru olmaması; hatta doğru olma imkanlarının dahi olmaması.
git dursun. yeter sövdürdüğün. git.
ancak dursun özbek; diğerlerinden farklı olarak zaten şampiyon bir kadroyu yönetmek üzere başa geldi. kadro korunup ufak ve gerekli takviyeler yapılsa idi; şüphesiz en kötü halimizle bugün cl ön eleme rakibimizi bekliyorduk.
belki takımda var olan çöplerin çoğunu kendisi almadı ancak, senelerce bu çöpleri tutmak, üzerine yeni çöpler eklemek suretiyle tarih itibariyle dün yaşanan ve yönetiminde bulunan her bir bireyin anasının ak sütü gibi hak ettiği kara günü yaşamak, bir başka ifade ile galatasaray tarihini tersten yazarak açık ara 112 yıllık tarihimizin en kötü, en dirayetsiz, en basiretsiz başkanı olmak kendisine nasip oldu. 25 milyonluk camia içinde bu utancı sadece kendi yaşamalıydı ancak hayatta her istediğimiz olmuyor ve bugün, şu an bizler de utanıyoruz.
net bir şekilde söylüyorum; ben bugün galatasaray spor kulübü başkanı olsam bırakın istifayı; intihar etmiştim. onur, gurur, haysiyet ve galatasaray sevgisi bugün içinde bulunduğumuz bu noktada istifayı değil intiharı gerektirir.
dursun özbek intihar etmeyecek elbette. hukuki sıkıntı yaşanmaması nedeniyle intihara sürükleyecek dört faktörden galatasaray sevgisi eksik diyeceğim bu konu ile ilgili olarak. yalnız, işin ilginç tarafı istifa da etmeyecek dursun.
intihar kısmi bir çözüm yoludur; intihardan farklı olarak istifa ise zaman zaman bir hizmettir. belki galatasaray yönetim kurulu üyelerinden biri, bunların tanıdıkları, belki de dursun'un scout yeğeni burayı okur diye şunu belirtmek istyorum: sayın özbek, istifa bir hizmettir; şu kadar ki istifa, dursun özbek yönetiminin ve/veya dursun özbek başkanlığındaki herhangi bir yönetimin galatasaray'a verebileceği en büyük hizmettir.
peki dursun şimdi ne yapacak? öncelikle biz sigara üstüne sigara yakarken evine gidip bir güzel uyuyacak.
sonrasında ise galatasaray adına bugüne kadar yaptığı ve yapmaya çalıştığı bütün kötülüklerin en büyüğü ve en korkuncu olacak olan kumar mantığına dönecek. 100 lira kaybettiğinizde ya bugün şansım yok diye masadan kalkarsınız, ya o 100 lirayı geri kazanmak için 200 lira basarsınız. gidip araştırın; tarihte ilkini yapan hiçbir insan kumarda ev araba kaybetmemiştir. ikinci yolu seçen ve evini arabasını kaybetmeyen insan da ilginç bir şekilde yoktur.
kumar, işi bilip riskleri değerlendirecek zihinsel yetiye ve öngörüye sahip olan insanlar için daha az tehlikelidir. misal; kağıt sayan bir adamın blackjack'te kaybetme olasılığı senden benden daha azdır.
şimdi kumar kısmının tehlikesi şu;
ortalama zeka ve below average futbol bilgisine sahip her adam, dursun egemenliğine geçen futbol kadrosunun korunması, o dönem bir sağ bek, bir kanat ve bir forvet alınması durumunda takımın şampiyonluk yarışı içinde olacağını öngördü. oluşmuş ve tutmuş bir iskelet hali hazırda vardı; sadece süslenmesi gerekiyordu. oysa dursun, önce takımın ilk defans hattı olan melo'yu sattı. ayrılıklar futbolun içinde olsa da; vizyonu takım elbise içine kısa kollu gömlek giymekten ileri gitmeyen dursun ve futbol bilgisi ile hayat arasında korelasyon olsa buradan bakkala gidecek ömrü olmayan kardeşi dışında 24 milyon kişi bu ayrılığın, melo'nun yerini dolduracak hırs, yetenek ve sertlikte bir adam gelmediği sürece mutlak başarısızlık sonucunu doğuracağını öngördü. nitekim öngörüler doğru çıktı ve melo yerinenoynasın diye alınan jem, donk ve bilal bu yaraya merhem olamadı. özetle; ilk sezonda tamamen hesaplanabilir ve öngörülebilir bir siki tutma sorunu yaşadık. dursun mart ayında "hatalarımızdan ders aldık" dedi; inşallah diyip ikinci sezonu bekledik.
ikinci sezon başlandığında max 1 m euro bonservis ve 500 bin euro maaş ile gelmesi gereken tolga, eldeki stoperlerden fazlası olmayan serdar, dünyada başka forvet kalmamış gibi 29 yaşındaki eren, 32 yaşındaki de jong gibi isimler alındığında taraftar bas bas "bu orta saha ve defans bu takımı kaldırmaz" diyordu. bakkal rıza abi ile futbol bilgisi en yüksek adamın bile ortak paydası geçen sezonun fiyasko olacağı öngörüsü idi. bir başka ifade ile dursun hatalarından ders almamış, geçen sezon yaşanan mutlak başarısızlığın baş mimarı olmuştu. beklendiği üzere mart ayında "hatalarımızdan sers alacağız" dendi.
riva, florya derken başımıza yepyeni bir dursun geldi. imza hareketi boş bardaktan su içme olan bu dursun'un "bu eleştirileri kabul etmiyorum", "bu söylenenleri duymamış sayıyorum" söylemleri ile kafasının dikine gideceği, internet explorer misali transfer döneminde yaptığı ve herkesin kabulünde olan yanlışları 1 sene sonra tespit edip, daha yanlış bir transferle mevcut ve sıkıntı yaratan yanlışı unutturabilecek derecede epik yanlışlar keşfederek mucit olmayı başaran bir adamın, elbette taraftarı isyan, kulübü çöküş dönemine sokacağı az çok belli idi aslında ama, bir ölçek "galatasaray'ın adının olduğu yerde umut vardır" içine kattığımız "yok ebesinin amı ali sami" ile yaptığımız karışımla, belki 3. yılın sonunda bir aydınlanma yaşar eksik yerlere takviye yapar diye ümitlendik.
transfer uçakları inecek dediğinde, salı günü patlayacak transfer bombalarını hatırlayarak "yav he he" demiş isek de gomis transferi ile "acaba" diyecek hale gelen bizlerin, futbol cahili bireyler dışında bir s..e derman olmayacağını hepimizin bildiği belhanda'nın gereksiz ve astronomik maliyetli ile "lan" kıvamına geçmesi, sonrasında ise ünal aysal kompleksi nedeniyle sneijder'in yaka paça gönderilmesi ile sezona temmuz ayından havlu atması uzun sürmedi.
şimdi; tudor'un bu akşam söylediği şu husus doğru: doğru transfer zaman alır. bu hepimizin malumu ve daha sezonun açılmasına epey var. peki; bu durumda bu transferler bitene kadar avrupa'da oynayacak bruma dışında sneijder ve podolski neden ön eleme öncesinde gönderilir? doğru transferin zaman alacağını 2017 yılının temmuz ayında mı öğrendik? belhanda takımı tanımıyormuş. elinde tanıyan, oynatan, oynatmış sneijder var neden göndeiyorsun? madem transferler bugüne yetimeyecek; neden japon kulübü ile konuşup poldi'yi ağustos başı satmıyorsun? diye sormazlar mı adama.
tamam sneijder'i sevmeyebilirsin. senden daha çok değer verilmesi, senden daha çok hizmet wttiği gerçeği veya "ünal aysal'ın oyuncuları kurtarıyor" lafları seni rahatsız edebilir. sonuçta boş bardaktan su içen birisin; farklı bir düşünce yapın var. ancak her ne kadar kompleks sahibi bir insan ve futbol cahili olmak suç değilse de, rasyonel değil, cehalet, öngörüsüzlük ve komplekslerin ile hareket ederek, hali hazırda en az 8 ilk 11 oyuncusu ihtiyacı olan takımın transfer gerektirmeyen 3 bölgesinden birine alınacak ve kariyeri boyunca fark yaratmayacak bir adama öncelik vermen suç!
kumar ve blackjack örneğine dönelim. elinde 20, yerde 9 varken kağıt istersen sana gülerler. işte dursun, 3 senedir her sene elinde 20, kasada 9 var ve kağıt istiyorsun. sana gülerler, gülecekler ve gülmeliler. bundan 10 sene sonra seninle aynı restoranda yemek yiyen bir baba, yanındaki sik kadar çocuğuna seni parmağı ile göstererek bir şeyler anlattığında sana sövdüğünü bilecek ve hiçbir şey yapamayacaksın.
dursun; başarılı olma imkanın yok. şu ana kadar kumar masasında düşünemediğin için rastgele oynadın; sonuç olarak tüm nakit paranı ve arabanı verdin. elinde sadece evin ve haysiyetin kaldı. kaldığın her gün bunları kaybetmeye bir tık daha yaklaşacak; en sonunda çizgi filmlerde katran ve kuştüyüne bulanmış, her şeyini kaybetmiş adam gibi kalacaksın. bunu yaparken bizleri de yanında rezil etmene gerçekten gerek yok.
başarılı olamayacaksın dursun! hiçbir zaman bu camiada iyi hatırlanmayacaksın! en kötü örnek hep sen olacaksın! bundan yıllar sonra bile kötü bir başkan geldiğinde ağlayan, üzülen çocuklarımıza "bu camia dursun özbek gördü; bu ne ki" diyeceğiz!
bugün, tarihe kara leke sürdüğün bu günde maç çıkışı yönetimle bir toplantı bile yapmadın. çünkü mutsuz değilsin; çünkü bu eleştirileri "duymamış" kabul ediyorsun. çünkü sana göre sen doğruları yapıyorsun. tek sorun senin doğrularının subjektif olarak bile doğru olmaması; hatta doğru olma imkanlarının dahi olmaması.
git dursun. yeter sövdürdüğün. git.