270
(bkz: psikolojik üstünlük)
sanırım herkes hemfikir. galatasaray karşısında dün bir anadolu takımı olsaydı puan alması işten değildi. her iki takımın da savunmasının maç öncesi kötü bir imajı vardı. pres yapan, baskılı olan, maçı götürür gibi bir hava vardı. hamza yine hatalı bir iş yapmış ve kanatsız galatasaray maça yetersiz presle başlamıştı. umut sağ açıkta sabri ile beraber etkisizdi. sabri'nin kaptırdığı toplar burak'la yarışıyordu. burak daha 18. dakikada 4 top kaybı bir de faulle oynuyordu. kaç tane top gelecekti ki burak'a zaten? hele sabri'nin ortasında altı pasta önünden geçen topa düşerek vurma niyeti neydi anlayabilen beri gelsin. emre sneijder ve melo maçı götürüyordu. beşiktaş ise belki de sezonun en kötü maçını oynuyordu. galatasaray pres yapmadığı ortasahada rakibi karşıladığı zamanalarda daha hazırlık paslarında toplar dağlara taşlara gidiyordu. belli ki beşiktaş'ta bir galatasaray sendromu var. 30'a kadar gökhan töre'nin kanat değiştirmesi ilk hücum varyasyonuydu. bizimkiler ise o zeminde sabri'ye burak'a rağmen neredeyse pas rekoru kırıyorlardı. telles semih ve chedjou muhteşem bir performans gösteriyordu. semih ise ona olan güvenimi boşa çıkarmıyor demba ba'ya her pozisyonda üstünlük kuruyordu. demba ba belki de "ulan yanlış takıma geldik" diye düşünüyordu. ben bu kadar etkisiz bir beşiktaş beklemiyordum açıkçası.
beşiktaş sosa gökhan ve demba ba'ya bırakmıştı hücum işini. bence kerim frei'ı da katmalıydı bu kadroya biliç. maçın ilk yarıdaki pozisyonlarını izlerseniz ortasahada sosa'ya faul bile yapamayan ve cezasahasında yine sosa'dan topu alamayan sabri'yi görürsünüz.
gelin görün ki sabri'nin ortasıyla ilk golü buluyorduk. herhalde sabri'nin yıllar içinde geliştirebildiği en önemli özelliği orta yapışı. zaten golden sonra kameralar da ibrahim üzülmez'i gösterdi. iki yetenek fukarasından orta yapmayı öğrenebileni sahadaydı. en çok sevindiğim de melo'nun atmasıydı bu golü. rabbi'm ne de güzel eyliyordu. beşiktaş'a golü melo atmalıydı. artık işler daha kolay olabilirdi.
lakin teknik direktörlerin kendi aralarında imzaladıkları gizli bir anlaşma var. 60'tan önce oyuncu değiştirilmez. değiştirilmesi teklif bile edilemez. 10 dakika boyunca verdiğimiz net pozisyonlardan ve burak'ın kaybettiği toplardan sonra nihayet 60'ta tabela kalktığında ne görelim oyundan çıkan umut... gerçekten delirmemek mümkün değil. allah'tan beşiktaş'la oynuyorduk. ne yaptılar ettiler 10 kişi kalmayı becerdiler işi hakeme yıkıp ağlamaya başladılar.
lakayıt takımımız 5'e 3, 6'ya 4 ataklarda ortasahaya dönüyor, gol kaçırıyor, selçuk yanında bomboş sneijder varken kaleciye aşırtıyor yani beşiktaş'a "gel bizi 10 kişi yen" diyorduk.
tekrar: allah'tan beşiktaş'la oynuyorduk. bruma kendisinden beklemediğim kadar kötü oynuyordu. pas vereceği yerde çalım, çalım deneyeceği yerde pas veriyordu. hamit belki fizik olarak yetersizdi ancak oyun zekası ve pozisyon bilgisiyle yaptığı savunma gözlerin pasını siliyordu.
allah'ın adaleti işte. normal şartlarda hele ki o zeminde topu eliyle götüremeyecek burak, arkasına iki beşiktaş'lıyı takıp sahanın 7'de 4'ünü * geçip santrasız golü bırakıyordu. inşallah bir takıma gönderilir biz de kurtuluruz aga. skor yazarı değiliz ki gol attığında kral atamadığında yeteneksiz olsun. skor yazarı değiliz ki hamza yanlış dizilimle çıktığında övelim. yazının başlığı belli psikolojik üstünlük.
tüm hataları yapmamıza rağmen kazandık:
- umut sabri sağ kanatta etkisizdiler
- burak etkisizdi
- pres yetersizdi
- ama en önemlisi 1-0'dan sonra lakayıt oynadık ve pozisyonları harcadık, hatta poizyonlara girmekten kaçındık.
tekrar: allah'tan rakip beşiktaş'tı.
sanırım herkes hemfikir. galatasaray karşısında dün bir anadolu takımı olsaydı puan alması işten değildi. her iki takımın da savunmasının maç öncesi kötü bir imajı vardı. pres yapan, baskılı olan, maçı götürür gibi bir hava vardı. hamza yine hatalı bir iş yapmış ve kanatsız galatasaray maça yetersiz presle başlamıştı. umut sağ açıkta sabri ile beraber etkisizdi. sabri'nin kaptırdığı toplar burak'la yarışıyordu. burak daha 18. dakikada 4 top kaybı bir de faulle oynuyordu. kaç tane top gelecekti ki burak'a zaten? hele sabri'nin ortasında altı pasta önünden geçen topa düşerek vurma niyeti neydi anlayabilen beri gelsin. emre sneijder ve melo maçı götürüyordu. beşiktaş ise belki de sezonun en kötü maçını oynuyordu. galatasaray pres yapmadığı ortasahada rakibi karşıladığı zamanalarda daha hazırlık paslarında toplar dağlara taşlara gidiyordu. belli ki beşiktaş'ta bir galatasaray sendromu var. 30'a kadar gökhan töre'nin kanat değiştirmesi ilk hücum varyasyonuydu. bizimkiler ise o zeminde sabri'ye burak'a rağmen neredeyse pas rekoru kırıyorlardı. telles semih ve chedjou muhteşem bir performans gösteriyordu. semih ise ona olan güvenimi boşa çıkarmıyor demba ba'ya her pozisyonda üstünlük kuruyordu. demba ba belki de "ulan yanlış takıma geldik" diye düşünüyordu. ben bu kadar etkisiz bir beşiktaş beklemiyordum açıkçası.
beşiktaş sosa gökhan ve demba ba'ya bırakmıştı hücum işini. bence kerim frei'ı da katmalıydı bu kadroya biliç. maçın ilk yarıdaki pozisyonlarını izlerseniz ortasahada sosa'ya faul bile yapamayan ve cezasahasında yine sosa'dan topu alamayan sabri'yi görürsünüz.
gelin görün ki sabri'nin ortasıyla ilk golü buluyorduk. herhalde sabri'nin yıllar içinde geliştirebildiği en önemli özelliği orta yapışı. zaten golden sonra kameralar da ibrahim üzülmez'i gösterdi. iki yetenek fukarasından orta yapmayı öğrenebileni sahadaydı. en çok sevindiğim de melo'nun atmasıydı bu golü. rabbi'm ne de güzel eyliyordu. beşiktaş'a golü melo atmalıydı. artık işler daha kolay olabilirdi.
lakin teknik direktörlerin kendi aralarında imzaladıkları gizli bir anlaşma var. 60'tan önce oyuncu değiştirilmez. değiştirilmesi teklif bile edilemez. 10 dakika boyunca verdiğimiz net pozisyonlardan ve burak'ın kaybettiği toplardan sonra nihayet 60'ta tabela kalktığında ne görelim oyundan çıkan umut... gerçekten delirmemek mümkün değil. allah'tan beşiktaş'la oynuyorduk. ne yaptılar ettiler 10 kişi kalmayı becerdiler işi hakeme yıkıp ağlamaya başladılar.
lakayıt takımımız 5'e 3, 6'ya 4 ataklarda ortasahaya dönüyor, gol kaçırıyor, selçuk yanında bomboş sneijder varken kaleciye aşırtıyor yani beşiktaş'a "gel bizi 10 kişi yen" diyorduk.
tekrar: allah'tan beşiktaş'la oynuyorduk. bruma kendisinden beklemediğim kadar kötü oynuyordu. pas vereceği yerde çalım, çalım deneyeceği yerde pas veriyordu. hamit belki fizik olarak yetersizdi ancak oyun zekası ve pozisyon bilgisiyle yaptığı savunma gözlerin pasını siliyordu.
allah'ın adaleti işte. normal şartlarda hele ki o zeminde topu eliyle götüremeyecek burak, arkasına iki beşiktaş'lıyı takıp sahanın 7'de 4'ünü * geçip santrasız golü bırakıyordu. inşallah bir takıma gönderilir biz de kurtuluruz aga. skor yazarı değiliz ki gol attığında kral atamadığında yeteneksiz olsun. skor yazarı değiliz ki hamza yanlış dizilimle çıktığında övelim. yazının başlığı belli psikolojik üstünlük.
tüm hataları yapmamıza rağmen kazandık:
- umut sabri sağ kanatta etkisizdiler
- burak etkisizdi
- pres yetersizdi
- ama en önemlisi 1-0'dan sonra lakayıt oynadık ve pozisyonları harcadık, hatta poizyonlara girmekten kaçındık.
tekrar: allah'tan rakip beşiktaş'tı.