• 41
    bir şeyler biliyor, öğrendi de mi söyledi sayın başkan bu ifadeleri bilmiyorum ama elinde veri olmadan söylediyse, yani sözlerinin madden dayanağı yoksa, yaşanmış olaylara dair veriler tamamen yanlış bir hipotez olduğunu gösteriyor.

    sayın başkan bu sözlerle politik bir kaygı içersine girmiş, aziz'in manipülasyonlarıyla futbolla çok ilgilenmeyen, futbolda neler olup bittiğini çok bilmeyen kitlelerde oluştuğu görülen "fener'e gerçekten komplo kuruldu galiba; baksana hırsız tayyip diye bağırmalar, ali ismail korkmazlar" falan tarzı algıyı bir nebze olsun kırmak istemiş olabilir. çünkü her ne kadar biz kendimizi "farkında" olarak tanıyan insanlar bu "yürümeler"e, ağlamalara, ali ismail korkmaz'ın dahi adını kullanma şerefsizliğine inanmıyor olsak da, herhangi bir rasyonel kafanın zaten kanmayacağı belli olsa da, daha önce belirttiğim üzere, bu manipülasyonlara inanan veya gönlü kayan insan çok fazla insan var. çevrenize "sakince" bir bakın; aziz'in bu "atatürk, paralel devlet, komplo, israil" falanlı alacalı-bulacalı propagandasının tahminlerinizden çok daha fazla insanı etkisine aldığını görebileceksiniz. işte başkan bu etkilenmiş kitleleri kazanmaya yönelik, yerleşmiş algıyı kırabilmeye yönelik bir girişimde bulunmuş olabilir. ben şahsen tasvip etmiyorum; orası ayrı mesele. bence böyleyse de saçma. çünkü karşınızda böylesi belaltı oynayan bir rakip varken, böylesine medya destekli bir kara propaganda varken akıl oyunlarıyla galip gelinebileceğine inanmıyorum açıkçası. çataçat gideceksin üzerine. devir bunun devri. ya da ben böyle olduğunu düşünüyorum diyelim.

    ama yok, maddi sebeplerle bunu söylediyse ağır yanılıyor başkan. ve "dev" diye nitelendirilebilecek holdinglerin başındaki, sıfırdan başlamış bir adamın böylesine maddi bir hata yapması olası gözükmüyor bana. bunun arkasında başka bir neden olmalı.

    başka mecralarda, başka sebeplerle neden küme düşürülme işleminin orta ve uzun vadede olumsuz değil bilakis olumlu etkileri olacağını detaylı olarak anlatmak durumunda kaldığım oldu ama ilgili kaynakların tamamına ulaşamadım. ulaşabildiklerimden birisi http://papers.ssrn.com/...?abstract_id=2183551 bağlantısında mevcut ki onun kaynak olarak aldığı kaynaklar, benim de daha önce ulaştığım ve kullandığım kaynaklardı.
    bunlardan doğrudan faydalandıklarım içinde

    "babatunde, buraimo, giuseppe migali, and robert simmons. corruption does not pay: an analysis of
    consumer response to italy's calciopoli scandal. lancaster: lancaster university working paper,
    2012."

    önemli bir yer tutuyor. herkes ve buraları okuyan kulüpte görevli birileri varsa onlar mutlaka yukardaki çalışmaları edinmeli, incelemeli; mümkünse de başkana ulaştırmalıdırlar diye düşünüyorum.

    bu araştırmalarda özellikle misal başkan iyi bilecektir; pricewaterhousecoopers diye bir firmanı gerçekleştirdiği, italya takımlarının ekonomik durumlarını irdeleyen bir çalışma mevcut.
    bunlardan en dikkat çekicilerinden birisi, yıllara yaygın yayın gelirleri.

    ilk verdiğim bağlantıdan söz konusu çalışmayı açtığınızda 13. sayfada serie a takımlarının toplam gelirlerini gösteren bir figür var.
    bu yükleme işlerinde çok iyi olmadığımdan elimden geldiğince yükleyerek yazıyı öyle devam ettireceğim ki okurken kimse zorlanmasın.
    http://tinypic.com/r/e7l4ly/8
    bu tabloda serie a takımlarının olağanüstü kalemler hariç sezonluk toplam gelirleri incelenmiş.
    dikkat ederseniz, 2006'da patlak veren ve juventus'un küme düşmesi ile çeşitli takımların çeşitli cezalar almasıyla sonuçlanan şike skandalı sonrasındaki 2006-2007 sezonunda ciddi bir düşüş var doğru.

    şimdi isterseniz öncelikle bu düşüşü anlamlandıralım. çünkü tek başına baktığımızda, italya'nın en geniş taraftar kitlesine sahip takımı juventus'un serie b'ye düşürülmüş olması bunda başlıca etken gibi gözükebilir.
    ancak aynı sezon, referans verdiğim çalışmanın detaylarından da ulaşabileceğiniz üzere italya'nın hayli kalabalık nüfuslu genoa ve napoli şehirlerinin takımlarının serie b'de oynamaya başlaması da önemli bir etken.
    bunun dışında detaylarına aşağıda bağlantıdan ulaşabileceğiniz üzere, 2006 yılından itibaren avrupa'da etkilerini bariz olarak gösteren ekonomik daralmanın başlangıç yılının da 2006 yılına denk gelmesinin, italyan vatandaşlarının davranışlarını etkilediğini düşünmek gerçekçi bir yaklaşım olur diye düşünüyorum.
    http://en.wikipedia.org/...Italia_2000-2011.jpg

    peki, devamını incelediğimizde ne ile karşılaşıyoruz?
    devamında ise 2007-2008 sezonunda ulaşılan rakamın 1,5 milyar euro civarına ulaşarak 2000 ila 2005 arasındaki eğilimin sanki 2006-2007 sezonu yaşanmamış gibi devam ettiğini gözlemliyoruz.

    burada bizi ilgilendiren kısmı yorumlarsak eğer, yani "türk futbolu zarar görür" ve "fenerbahçe'nin olmadığı yerde para kazanamayız" argümanlarına dönersek; birincisi juventus'un küme düşürülmesi ve genoa ile napoli gibi kalabalık şehirlerin taraftarlı takımlarının serie b'ye yükselmesiyle birlikte serie b'nin tüm yayın haklarının (daha önce dağınık satılırken) geçmiş ortalamaların çok üzerinde bir bedelle sky italia tarafından satın alınması ve serie b takımlarının gelirlerinin de haliyle artması hali ile ikincisi, serie a'da kalan takımların, yayın gelirlerinden aslan paylarından birini almakta olan juventus'un küme düşürülmesi ile gelirlerinde esasında bir azalma gerçekleşmemesi durumu var.

    yani, bu kısmını toparlar ve ülkemizle örneklersem, fenerbahçe küme düşürüldüğünde, gelirleri de beraberinde götürecek evet, total yayın geliri azalacak evet ancak kulüplerin aldıkları toplam tutarlar azalmayacaktır. italya bunu deneyimlemiştir.
    ayrıca, örneğin ptt 1. lige düşürülürse, ptt 1. liginin yayın gelirleri de bir hayli artacak ve muhtemelen ptt 1.ligdeki kulüplerin gelirlerine katkısı olacaktır. bu da deneyimlenmiştir.

    aynı çalışmanın 14. sayfasında serie a'daki toplam izleyicisi sayısıyla ilgili grafik de mevcut olup onu da sizler için yüklemeye çalıştım;
    http://tinypic.com/r/200ydn5/8

    burada da yine malum 2006-2007 sezonunda bir düşme olmakla birlikte, önceki 2005-2006 sezonunda da ciddi bir düşüş gözlemlendiği görülebilir, ancak devam eden sezonlarda aynı ilginin yeniden yakalandığı ve düşme ivmesinin neredeyse son bulduğu da fark edilebilir.

    ülkemizde de belirgin bir düşüş olduğu bir gerçek. bir de bunun üzerine (bkz: e bilet) (passolig) ekleniyor ki karşısında organize olunmazsa (ki bunca hükümet yalakası beyinsiz kulüp varken olanaksız gibi duruyor) kulüplerin stad gelirleri önemli ölçüde bir sekteye uğrayacak ki başa dönersek, başkanımızın esas ilgilenmesi gereken konuların başında, elbette yabancı sınırı ile birlikte bu konu vardır.

    velhasıl, stad gelirlerinin de kulüpler bazında fenerbahçe veya x bir kulübün düşmesinden etkilenmeyeceği açık. bir diğer taraftan, basit düşünelim, hiçbir galatasaray taraftarı fenerbahçe düştü diye zaten alacağı kombineyi satın almaktan vazgeçmez. yani, arada anlamlı hiçbir bağ yok.

    peki bu skandal italyan futboluna nasıl yansıdı?
    bu süreçte ceza alan takımlardan ac milan 2006-2007 sezonunu şampiyonlar ligi şampiyonu olarak tamamladı.
    2009-2010 yılında, sürecin dışında kalmış olan inter, şampiyonlar ligi şampiyonu olmayı başardı.

    italya ulusal takımı ise, skandalın patladığı 2006 dünya kupasını kazandı.
    2008 avrupa şampiyonasında çeyrek final oynadı.
    2010 dünya kupasında gruptan çıkamadı.
    2012 avrupa şampiyonasında final oynadı.

    ve 2014 dünya kupasında yarı final veya final oynasa sanıyorum kimse şaşırmaz.

    evet italyan futbolu 1990-2000 veya hatta 2000-2005 yılları arasındaki kadar popüler olmasa da, bunun birinci etkeni yaşanan şike skandalı değildir.
    hatta bugün artık eski itibarına kavuşma aşamasındaysa bunun sebeplerinin başında bu skandalların ortaya çıkarılması ve üzerine gidilmesidir.
    avrupa'yı vuran ekonomik krizin etkilerini, bahsettiğim çalışmada daha iyi görebilirsiniz. bana italyan futbolundaki düşüşün en önemli sebebi nedir diye soracak olursanız size en başta ekonomik sıkıntılar cevabını veririm.
    eskiden ronaldo, zidane, ronaldinho, seedorf, nedved gibi dünya çapında yıldızların gelebildiği serie a'ya bugün bu çapta yıldızların gelmemesinin en önemli sebebi, kulüplerin mali krizleri çözerken kullandıkları ilk yöntem olan futbolculara ödenen rakamları kısmalarıdır.

    bunun dışında, ülkemizle benzer bir şekilde, medya ve sanayi patronlarının futbola bulaşması, zaman zaman para aklamak ve kişisel çıkarları için futbolu kullanmaları, futbolun önündeki en büyük engeldir. kısa vadede başarı ve ilgi getiren bu "müdahale"ler, uzun vadede futbola çok büyük zararlar vermektedir ki bunun daha net örneklerini bugün hep birlikte deneyimliyoruz.

    velhasıl, söylenecek çok söz ve bu sözlerin altını dolduracak daha çooook veri var elimizde sayın başkan'ımızın argümanını çürütmek için.
    bu konuyu bu kadar detaylandırmamın sebebi, sadece başkan'ımız değil; neredeyse tüm futbol camiası tarafından dillendirilen (bkz: fenerbahçe'nin olmadığı yerde para kazanamayız) şeklindeki argümanının teknik gerçek ve gerekçelerle neden ağır bir yalan olduğunu göstermek ve tüm kardeşlerimi bu konuda olgularla bilinçlendirmektir.

    yazının başlarında belirttiğim üzere, çata-çat oynamalıyız.
    esasında elimiz de oldukça sağlam. gerekirse "ligden çekiliriz" blöfünü dahi uygulamalı; hatta hayata bile geçirmeliyiz gerektiğinde.
    çünkü galatasaray taraftarı, kulübünü de, oyuncularını da, hocalarını da, yönetimini de hatta birbirini de saplantılı bir psikopat gibi eleştirdiği gibi yeri geldiğinde bu renklere herkesten daha çok sahip çıkar: çıkacaktır da.

    ama asla ve asla böyle "fenerbahçe'nin olmadığı yerde para kazanamayız" tarzı popülist tavırlarla değil.
    kimse galatasaray taraftarının bu ifadeleri unutmasını beklemesin.
    bilenler bilir; x gitmiş-y gelmiş, ben hep yönetimin arkasında olmuş bir yazarım, hâlâ da arkasındayım çünkü günlük başarılar, kimsenin kendisini galatasaray'dan üstün görmesine katlanmak gerekçesi olmamıştır ama şu ifadelerden sonra da yönetimin basiretsizliği ve cesaretsizliği belgelenmiş olmuştur.
    biz melo'yu cesur olduğu için, her şeyini her yerde ve her zaman verdiği için seviyoruz.
    bize yönetimde de melo gibileri gerekiyor.
    korkmadan düşmanlarının üzerine yürüyecek melo'lar gerekiyor.
    biz onların arkasında her zaman ölümüne durur, gerektiğinde önlerinde koşarız.
    kimse merak etmesin.
    olur da bu yazıyı yönetimden bir tanıdığına falan iletecek olan varsa da, bu kısmını da özellikle okutsun.
    kimseden kulübe para akıtmasını, kulübü 20 yıl üstüste şampiyonluklara koşturmasını, takımları süperstarlarla doldurmasını istemiyoruz; düşmanlarımızın üzerine gidin. galatasaray adını temsil ettiğinizi aklınızdan çıkarmayın.

    mesele endüstriyel futbolsa, bunlar allah'ın emirleri değil; gördüğünüz gibi benim gibi binlerce galatasaraylı otururuz çalışırız, sorunları da çözümleri de buluruz. bunlar öyle erişilmez sırlar değil. terimizse terimiz, sesimiz sesimiz, vaktimizse vaktimiz, aklımızsa aklımız, yüreğimizse yüreğimiz; her şeyimiz her zaman hazır. gerekirse gaz da yeriz, dayak da yeriz, küfür de yeriz, gerekirse ailemizle geçireceğimiz vaktimizi galatasarayımıza ayırırız, işte azar işitiriz. bunların hiçbiri sorun değil.
    yeter ki arkasından yürüyeceğimiz liderler olsun.

    fenerbahçe'nin olmadığı yerde para kazanamayız gibisinden laflarla düşmanlarımızın eline koz veren doğu roma imparatorlarına değil; her unsuru etrafında birleştirip haklı savaşına dahil ederek kahpe bizansın üstüne yürüyecek yürekli selçuklu beylerine ihtiyacımız var.
App Store'dan indirin Google Play'den alın