• 1251
    ali akman’ın yardım parasını iade etmekte haklı olduğunu düşündüğüm memleketimin futbol kulübü.

    sırf onu yetiştiren kulübü kazanmasın akrabası kazansın diye kulübünün en zor döneminde bedelsiz olarak avrupa’ya gitti. madem kulübünü düşünüyordu anlaşıp 2-3 milyon bonservis kazandırabilirdi. avrupa’nın her kulübü ali akman’a bu bonservis parasını verebilirdi. evet bir yetiştirme parası ödendi ancak ali gibi yetenek fışkıran oyuncu kaç senede bir çıkar. böyle bir yeteneğin ciddi bir ödülü olmalıydı. bursaspor’un borcunun ana sebebi ali gibi oyuncuların kaçması değil onu kabul ediyorum ama kurtuluşunun ali gibi oyuncuları iy paraya satmak olduğunu düşünüyorum.

    açıkçası ben son dönemlerde menajerlere kanarak kulübünü yüzüstü bırakıp “oynama bahanesi ile”avrupa’ya kaçan oyunculardan ciddi derecede rahatsızım. mustafa kapı, ömer faruk, ali akman ile devam eden yetenek kayıplarının bartuğ ile devam edeceğini düşünüyorum. avrupa’ya gitmelerinin ana sebeplerinin ise menajerlerin avrupa’ya yaranmak ve imza parası için yaptıklarını düşünüyorum.
  • 1253
    kulüp yaptığı hareketde bal gibi de haklıdır. daha 17-18 yaşında başkanın karşısına menajeri ile dayanan ya da ben gideceğim diye tutturan oyuncudan kime ne hayır gelir. yapılan is kendi vicdanını torpulemek için, "siz bana olan lafı söylediniz ama ben size yardım ediyorum bakın hala." demekten öte bir şey değil.

    alt yapı dediğin olay çocuklar üç beş top tepsin, bir şey öğrensin diye değil, kulübün geleceği inşaa olsun diye var. kulüpler milyonlarca tl' lik masrafı neden yapıyor o zaman? ozan kabak' da aynı şeyi yapıp beş kuruş kazandırmadan çekip gitseydi ne düşünecektik acaba? istedikten sonra her türlü yol bulunurdu. sözleşme uzatırım ama bonservis getirdiğim anda serbest kalırım dese kulüp kabul etmeyecekmiydi. ya da ozan gibi vefa borcum var diyerek biraz ödeme yapın, öyle geleyim deseydi.

    kimse kendini kandırmasın. oyuncu kendisini var eden, kendisi için emek harcayan, masraf eden kulübünü en zor zamanında yüz üstü bırakıp gitmiştir.
  • 1254
    https://twitter.com/.../1425538112864890886

    kulüpler bazı şeylere gereksiz anlam yüklüyorlar. kulüplerden yüzlerce, binlerce oyuncu gelip geçiyor. içinden bu şekilde sözleşmesi bitip giden yığınla futbolcu oluyor. beğenmediğin genç oyuncuyu sözleşmesi bitince sözleşme imzalamayıp salıyorsun gidiyor. kimse o futbolcuyu neden bedavaya saldınız diye konuşmazken, aradan kırk yılın başı bir topçu çıkıyor, kariyeri için büyük bir kulübe gidiyor veya avrupa kulübüne gidiyor, sonrasında vay efendim sen vatan hainisin, şusun busun. bu durum çok samimiyetsizce. tamam işte oyuncu alman kulübüne gittiğinde zaten 5-6 maç oynatmadınız hatırladığım kadarıyla oyuncuyu. oyuncuya kendi çapınızda ceza kestiniz. daha ne istiyorsunuz? çocuk gitmiş işte, bitmiş gitmiş. bu meseleyi uzatmak profesyonel kulüplere yakışmaz. bunu taraftar kendi içinde yaşayabilir belki ama profesyonel kulüplere yakışan bir tavır olduğunu düşünmüyorum.
  • 1255
    ergen tribi atan kulüp.
    bu sezon değil de daha önce transfer yasağı kalktığında 30+ bir sürü oyuncu ile sözleşme imzalayan kulüp gençlerin takımdan kaçmasına trip atmamalı. üstelik ali akman serbest kalma bedelinin yüksek olmaması şartıyla sözleşme imzalamayı kabul etmişti ama bursaspor bu şartı kabul etmemişti. ali akman da sözleşme yenilemedi.
  • 1256
    ali akman konusunda bence haksızlar ama bir aidiyet beklemek de, özellikle kulüp bu durumdayken çok normaldi.
    ali eğer istese 2 milyon euro ve sadece istediği takıma gitme maddesiyle bir sözleşme imzalayabilirdi.
    onu isteyen takımlardan dilediğini seçer, bursaspor da bugünkü kur ile 20 milyon tl bonservis bedeli kazanırdı.
    bunu yapmadı diye tabii ki kızmaya hakları yok ama yaptığı göstermelik bağışı da iade etmek en doğal hakları.
  • 1257
    ali akman'a anlamsız bir kin güttüğünü düşündüğüm takım. sezon başında tam değerlendirme yapılmadan yanılmıyorsam bursa nilüferspor'a gönderilmesi planlanan, ancak transfer tahtasının açılmaması ile mecburen oynattıkları bir oyuncuydu ali akman. 18 yaşını doldurmak üzere olan oyuncuya kontratı yapamıyorsan olacaklara katlanmak gerekiyor. biz mustafa kapı ile fenerbahçe ömer beyaz ile bu aşamalardan geçtik. yeni futbol düzeni bu, reşit olduğun zaman menajer ile görüşme başlar, eğer oyuncuya vizyon sunamazsan da maalesef yuvadan uçar.
  • 1262
    ikinci başkanları tarafından ''taha altıkardeş, kerem şen ve batuhan kör'ü 29 milyon tl + 3 milyon lira şampiyonluk primi karşılığında trabzonspor'a verdik." şeklinde açıklama yapılmış. trabzonspor enis destan'ı da yok paraya almıştı. bu iş nasıl oluyor artık birisi açıklamalı... biz istesek 2 şer milyon europdan en az 6 milyon eurosu vardı şu 3 oyuncunun.
  • 1264
    yönetim organizasyonlarının yaptıkları ve yapamadıklarıyla şu an ki süreçte türkiye tff 1. liginde 16. sırada yer alıp, yıllardır hüsranlar içerisinde olan eski şehrimin takımıdır.

    bursa'da doğmamış olsam da, orada ilkokula başladım. futbol kültürünün ilk basamaklarına eski atatürk stadyumuna gide gele çıkıverdim. galatasaray hep önceliğim olduğu için, bursaspor fazlasıyla sempati beslediğim şehrin takımı kıvamındaydı. şampiyon olduğu 2010 senesinde, kupayı almadan iki ay önce külüstür bisikletimi yeşil beyaza arkadaşla sprey boyayla boyamıştık. galatasaray'ımın kötü olduğu sene bursaspor'un şampiyon olması telafi metni kıvamında keyif verici olmuştu. ve sonra..

    beşiktaş'ın ezeli rakibi rolünde bursaspor' dan, ikinci ligde şehrin plakasına yakışır cinsten bir pozisyonda takımın oluşunun bir sürü sebebi var. transfer yapamasa, tahtası kapalı olsa bile vakıf, merinos ve kendi altyapı takımlarından yükselen futbolcularla ilham kaynağı tam olacakken, borçlarla süslü bir veya birkaç el tekrar bursaspor'un kaderiyle oynadı. aslında bursaspor'un kaderi, şehrin yönetim kaderiyle neredeyse eş!

    öyle berbat, öyle rezil belediye yönetimlerini şehir gördü ki; af edersiniz resmen şehrin içine edildi! trafiğin en sıkıntılı sayılabileceği büyük şehir olarak, belediye başkanı ve meclis yönetimi şehrin bütün dengesini bozdu. helikopterle şehrin üzerinden geçerken bursa'nın hayrı için ne varsa yok sayan daha büyük yöneticiler de var oldu. (onların derdi tabi daha başka)

    mimar sinan'ı doğal güzelliği sebebiyle eser kondurmadığı şehir deprem ve yangınlar sebebiyle pek çok kez asırlarca imar olunsa da, demokrat parti zamanına kadar şehir kendi iç dinamiğini korumuşken, 1950 yıllarından başlamak üzere ve en büyük garabet sayılabilecek 80 darbesinden sonra bursa nüfus ve yerleşke olarak büyürken çirkin şekilde büyüdü. her şeye rağmen sanayisi, öz doğası ve kültürü, çoktan seçmeli göç etmiş halkıyla bursa iyi kötü idare edilirken, 2011'de inşaatı biten ucube yapılar şehrin ortasına çakıldı kaldı. 2010 yılında şampiyon olan bursaspor'un kaderini şehir yönetiminin dengesiz tavırları çizmeye başlamıştı bile. doğanbey mahallesi eskiden iki, üç katlı evlerinin arasında çıkmaz sokaklarının olduğu bir mahalle iken, mimar sinan'ın kıyamadığı şehrin uludağ eteklerini ovadan bakarken görünen son güzel manzarası katledildi.

    bursaspor'un kaderi, bursa şehrinin kaderiyle eş derecede berbat iken, baktığım perspektifin elbette eksik yanları olabileceğini kabul ederek üzülüyorum. bursaspor'un galatasaray'ı 5-0 yendiği maçta kırmızı yanak albayrak üst katta, ben alt kat vip tribünde maçı takip ediyordum. maçlara beleş girmenin ayrı bir keyfi vardı. hatta bu 5-0'lık maç öncesi hangi sezondu tam olarak hatırlayamıyorum, hagi'nin olduğu bir maçta rakip tribünün (kültür parka bakan) yanındaki kale arkasında bomboş koltuklarda bir aşağıya bir yukarıya çıkıp heyecanla hagi'ye yakın olmanın keyfini çıkıyordum. (galatasaray taraftarına verilen tribünde boş yer kalmıyordu) galatasaray aşkı başka türlü iken, şehrimin takımıyla iç içeydim. texas tribününde değil de radikaller kısmında efendice maç izlemek bana daha uygun düşüyordu.

    altı evliya üstü eşkiya olan güzel şehrimizin her yıl nasıl berbat şekilde yönetildiğini görmek elbette kahredici oldu. ülkenin kaderi farksız değil bu ayrı mevzu ama istanbul gibi bursa'nın katli vacip bir şehir olması insanı her seferinden derinden yaraladı. tüm bunlara rağmen mevcut politika erklerine bursa şehri üzerinden verilen halkın desteği var olmaya devam etti. şehir için düzgünce bir şey yapılmaz ve hatta var olan birkaç tarihi eser restorasyonı harici şehrin yüzüne yumruklar atılırken, halk uyumaya devam etti.

    sosyolojik olarak incelemesi yapıldığında bu halk uykularına geçerli pek çok sebep bulabiliriz. para ve pragmatik öğeler en değerli analiz kıstaslarımız olabilir. yine de 'böyle olmasaydı sonumuz' derken insanın içi ağrır mı, ağrıyor.

    geçen cuma yürüyerek mini bir bursa turu yapmıştım. emir sultan mezarlığında zeki müren'in kabrinden başlayıp, emir sultan'a, oradan ulucami ve hanları dön dolaş acem reis'e kadar altı yedi kilometrelik bu gezinti sonrası aklımda kalan bir çay ocağının aynası kenarında duran fotoğraf beni bu cümleleri yazmama vesile oldu. bursaspor'un mevcut kadrosunun maç öncesi pozu ayna kenarında duruyordu. yeşilin ve beyazın tonları itibariyle bir başka güzel yakıştığı şehrin takımının güncel vaziyeti şehrin ruhundan farksızdı.

    mevcut bursa belediye başkanı bir şeyler yapmaya çalışıyor. bursaspor için olmasa da şehrin kültürel ve mimari dokusuna yönelik çalışmalara karşı hafif bir tebessümvari olumlu hisler var olsa da, insanlara güvenemiyorum. mevcut pek çok şeye güvenmediğim gibi ama insan bekliyor işte. sevgili beklediği gibi bekliyor. içi ağıra ağıra insan bekliyor.
  • 1275
    2020-2021 sezonunda transfer yasakları olduğu için ellerindeki takım ve altyapıdan yukarı çıkardıkları oyuncular ile oynayıp neredeyse play-off yapacaklardı. 2021-2022 sezonunda ise babadan zengin futbolu bildiğini iddia eden emin adanur denen bir bebe geldi transferin açıldığı sezonda saçma sapan paralar harcayıp takımın küme düşmesinde başrol oynadı. ondan sonra da verdiğim parayı geri alacağım diye takımda para eden tüm gençleri yok pahasına trabzonspor'a satıp çekti gitti. şimdi bursa taraftarı yanıyor bu bebe de boş boş geziyor sağda solda. ne diyim bu ülkede futbol iklimi böyle şeylere malesef müsait.
App Store'dan indirin Google Play'den alın