• 1449
    89 doğumlu olmama rağmen, yani yaşımın gayet müsait olmasına rağmen malesef tanışmak hiç nasip olmadı.

    gurbetçi olarak zaten istanbul'a ilk defa 15 yaşında gitmek nasip oldu.

    babam arada uçağa atlar gider, dönüşte de maç biletini masamın bir köşesine bırakırdı. göteborg ve herhangi bir fenerbahçe derbisi maçı biletini verişini dün gibi hatırlarım mesela. beni götürmesini çok istemiştim, ama 'okulunu bitir sonra bakarız' derdi hep.

    sonra 2008'de meslek okulunu bitirdim. iş bul, kendini kanıtla, para biriktir falan derken sene oldu 2010. arada istanbul'a gittik, ama hep yaz döneminde. ozaman da florya'nın kapısında futbolcuların yolunu gözlüyordum. hatta bir keresinde sabah 5'te uyanıp, pendik'ten kuzenimle karşıya geçip florya ormanındaki koşu antrenmanını izlemeye gitmiştik. kuzenimin de futbolla alakası yok yani, ben istanbul'a geldim, benim gönlümü yapmak istiyor sadece sağolsun. şimdi kombinesi var kendisinin, ama o ayrı konu... :)

    2010'da iki arkadaşla ekimde tatil ayarladık, istanbul'a gittik. milli maç arasına denk gelmişiz. haydi milli maça gidelim bari dedik, azerbaycan ile bakü'de, almanya ile de berlin'deymiş maç. zaten ikisine de yenildik. bizim orada olduğumuz dönem de bizimkiler pembe formayla karabük deplasmanında yenildi. saçma sapan bir tatil oldu yani. hatta stadın yanındaki çadırdan alışveriş yapmaya gittiğimde görevlilere yalvarmıştım, sadece içeriye girip barı tribünlerin önünde fotoğraf çekmeme izin vermeleri için, ama çok ters tiplere denk gelmiştim sanırım, olmadı.

    sonra sözlendik, nişanlandık, evlendik derken sene oldu 2012, aldım hatunu arena'ya gittim. arena'ya defalarca gittim, artık çocuklarımla her sene bir maç izlemeye gidiyorum. gidiyorum ama birşeyler eksik, biliyorum.

    eskisini televizyondan iki haftada bir görürdüm. ya da yaz tatilinde istanbul'da otobanda babam 'şimdi sağ tarafta ali sami yen gözükecek' dediği zaman heyecanla ayağa kalkıp 'içini ne kadar görsem kardır' düşüncesiyle hasretle izlerdim.

    içimdeki en büyük ukdedir.
  • 1045
    47 yaşındaydın,
    erkendi...
    bu ayrılık değildi, bu başka bir şeydi...
    evlatlarına gidin diyordun,
    gidemezdik ki...
    yorulmuştun...
    ağrıyordu her tarafın
    ama yine bize gülümserdin her maç günü
    bugün evlatlar geliyor der gibi, can kokardın. hep genç görünürdün, güneş gibi..
    evlatları bıraktın bir başka mabede
    burası iyi, üşüyoruz bazen ama olsun
    mayıslar sende güzeldi...
    mayıslar senden bize emanet...
    bir kupa yükselecek gibi
    sensiz ilk kupa...
    senden sonra ilk şampiyonluk...
    senin koynunda söylemeliydik,
    şampiyonluk marşını doya doya...
    mabed !
    özledim/özledik/özlediler...
    kapında durduğum,
    gözlerimi ovuşturduğum o ilk andan beri
    kalbime inşaa ettim hayalini...
    senin olmadığın bir istanbul var yeryüzünde...
    dünyanın en güzel şehri sensiz...
    biz sensiziz..
    sen şimdi ali sami'nin, metin'in, karıncaezmez'in, alpaslan'ın ve diğer sonsuz efsanelerinsin!
    sonsuzlarınsın, sende sonsuzsun...
    cehennem dedik ama cennettin bizim için
    evlatlar melek olunca konacak tribünlerine
    günün birinde...
    sen ötelerde usul usul bekle !...
  • 1493
    saat 21:00 günlerden salı.
    şampiyonlar liginin başladığı şu günde yine aklıma düştü. yine en büyük hüzünlerimin sebebi oldu.
    soğuk kış gecelerinde, türkiye için geç sayılan 21:45te başlardı maçlar. ay eylül-ekim. daha yenice almışız saatleri geri, bünyeler 22:45 derken saatler 21:45 diyor. hava kararalı çok olmuş, istanbulun keskin soğuğu, bozağdan gelen rüzgarıyla şiddetini arttırmış, evlerden gelen kömür sobalarının dumanı, stad çevresindeki köftecilerlerin dumanıyla birleşmiş, maç öncesinde yakılan meşalelerle stat ışıklarından belli olan bir sis çökmüş stada. öyle bir sis ki, kokusu lezzetli, hissi keskin, görüntüsü korkutucu, tadı zaferli...öyle bir sis ki, bir kere bile içine girememiş olsam da, televizyondan seni içine alan, yıllarca içinde ukte kalan, üzerinden ne geçerse geçsin unutulmayan

    çok özledim seni, sen gittin, aynı çocukluk hayallerimizin üstüne yaşam şartlarını inşa ettikleri gibi, senin üstüne de gökdelenler inşa ettiler.

    https://gss.gs/Lp3.jpg

    belki şimdi daha modern daha "eli yüzü düzgün" bir stadımız var. onun böyle bi sisi yok. sobanın üstündeki güğümden gelen buharı hatırlatmıyor bize belki.. belki çocukluğumuz gibi kokmuyor ama, onda da öyle bişey var ki gelince aylardan mayıs, güneş öyle güzel vuruyor ki karşıdan, dağları aşıp öyle bir ışıldatıyor ki karşı tribünleri, sanki diyor "akın var akın, güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın"

    https://gss.gs/REO.jpg

    çok özledim seni sami yen, keşke sen geri dönsen de ben yine sana hiç gidemesem
  • 3
    hakkında bir sürü efsanevi söz söylenen muhteşem mabedimiz. 25.000 kişilik kapasitesine rağmen 100.000 kişilik etki bırakır! aşağıda gördüğünüz üzere etkisi dünyayı sarmıştır.

    tuttosport= "yine cehenneme gidiyoruz"

    la gezetta= "şeytanın evi"

    maldini= "kimse bana burda 25 bin kişinin olduğuna inandıramaz"

    p.nouma= "bana hep ali sami yen'den bahsettiler"

    hagi = "bu seyirci ölüyü diriltir

    tf1 fransiz tv - " paris ali samiyen cehenneminden nasi cikacak"

    corriara della sport: "milan, dikkat et orasi hala cehennem'

    davids : (juve macından sonra) :"bizde böyle taraftar olsa hiçbir takım karşımızda duramaz"

    leeds li futbolcular : "hello hell,we're leedz united"

    almanlar: hexenkessel" "cadikazani" , höhle des löwen" "aslanin cehennemi"

    berliner morgenpost : "futbolun sadece futbol olmadigini ali sami yen stadinda anladim"

    collina :"bu cehennemi çok seviyorum"

    basın toplantısında bir ingiliz gazeteci: "biringilizin isteyebileceği en son şey alisamiyende maç yapmaktir"

    f5 2. baskani (bu cehennemden zaferlen cikdigimiz icin ayriyetten mutluyuz)

    hicbir ask bukadar büyük olmamisdi!!!
  • 1540
    etrafındaki belde sitesinde bebeklik arkadaşım otururdu en ust katinda ise anneannesi.
    derwall i omuzlarda evin penceresinden izlemiştik. 80ler ve 90larsa saha evlerden gorulurdu kismen.
    arkadaşımın kardeşi ise tribun gruplarinin goz bebeğiydi pankart saklardi evde annesi isyan edene kadar 1 sezon sağlam boyutlarda pankart barindirmişti ^^
    haftaiçi sami yenin zemini sulanir bakilirken ufak yan kapisi açık olurmuş.
    bunlar ellerinde topla bildiğin sami yende oynarmiş gorevliler çıkarana kadar.
    görevlilerde taniyor tabi mahalleli olunca.
    ben semihler cüneytler varken okuma yazma ogrenmeden once gitmiştim. numaralinin kapali olduğu zamanlardi hatta dogru durust kapali da değildi.

    babayla maça gitme merasimi öyle başladı. yürüme mesafesinde oturduğumdan - yıldız posta caddesi ,neuchatel maçı gibi maçlarda camı açar stadı eve getirirdim.

    çocukken şişli osmanbeye giderken hep onunden geçerdik.
    95 96da bebeklik arkadaşım ben ve biri rahmetli 2 arkadaş daha(rahmetli olmayan arkadaşın hikayesi de ilginçtir. adam 19 yaşında kayboldu, diger rahmetli gibi intihar sanildi korktuk filan. 20 yaşına girerken taylanda kaçip - oturma izni filanda yok adamin çalışa çalışa nargile kafe açtigini öğrendik. sonra asya krizi bişeler daha batti , arada ozel dedektifler ailesiyle konuşturdu da istanbula geldi. gelince maç izledik mi beraber animsamiyorum)
    saat 12.30 da ali sami yene gelir siraya girerdik akşam 7 deki maç için . tribüncüler tanimaya başlamiştı artik ^^
    6.5 saat maçı beklemek maçtan farkli bir etkinlik olurdu.
    tabi giris kuyruğu kapilarin açilmasi , 15 ten önce olmazdı. içeride de 4lu ekip dışında etrafla sohbet keyifli olurdu.
    illa ki okuduğunuz okuldan mezun birileri olurdu.

    body ekrem napiyor o şu bu napiyor diye sorar guzel sohbet olurdu.
    o maçlar bölük pörçük aklımda ama beklediğimiz saatler capcanlı. pc amiga dergileri ile girerdik birde içeri ^^

    98de efsanevi rolling stones konseri de orada olmuştu . galatasarayli olduğumuz için serseriler soymamisti. bıçak çekmişlerdi ali sami yenin orada, ben ağzım laf yapip mahalleliliyiz kac kere maca geldik vs dedigimde haftaya fener deplasmanı var gelin bilet ayarlayacagiz demişlerdi.
    gitmedik o ayri :)
    unal aysal o zaman başkan olsa 40bin kişilik bir stad olarak hala orada olurduk.

    vadi istanbul yavaş yavaş olacak ama tabi etraf meh ve bir gayrettepe mecidiyeköy enerjisi olmayacak .
    ley hattına stad yapmışlardi. ley hattı...
    gayrettepe yildiz posta caddesinde yuruyun bir dertlerinizin hafiflediğini göreceksiniz .
  • 1286
    istanbul'a ilk gidişimde, ilk uğradığım mekan.

    sene 2000 sevgilimle buluşmaya gidiyorum istanbul'a. ilk gidişim. hatunla taksimde buluşmaya karar verdik. inince haber ver ben de hemen gelirim dedi. tamam dedim. otobüsten indim, aradım, mecidiyeköy servisine binip devam ettim. sonunda gelmiştik. bir baktım orada duruyor. fena heyecanlıyım. indim servisten, tavaf ettim etrafını mabedimizin. sonra hatunun beklediği aklıma geldi. aradım, dedim yanlış servise binmişim geliyorum şimdi. öylesi bir aşktı bizimkisi.
  • 1328
    2001 yılında kulüp tarafından yapılan projeler;

    https://pbs.twimg.com/media/CEV_dpsWMAA0P4H.jpg
    https://pbs.twimg.com/media/CEV_dVYW0AExAi6.jpg
    https://pbs.twimg.com/media/CEV_duAWIAEXiU3.jpg
    https://pbs.twimg.com/media/CEV_drdW8AE_xLE.jpg

    2003 yılında kulüp tarafından yapılan projeler;

    https://pbs.twimg.com/media/CEV7uO_WEAETyDy.jpg
    https://pbs.twimg.com/media/CEWAH_PWYAALU1I.jpg
    https://pbs.twimg.com/media/CEWAI-WXIAA6coz.jpg
    https://pbs.twimg.com/media/CEWAIqKW8AA0DNe.jpg
    https://pbs.twimg.com/media/CEWAI4aXIAAQU30.jpg
  • 1349
    mecidiyeköy e5 istikametinden her geçtiğimde içimin bir garip olmasına sebep olan, hayatımın en mutlu anlarından birini geçirdiğim stad. 8-9 yaşlarındayım o zamanlar, babam elinde iki biletle eve gelmiş ve akşam galatasaray samsunspor maçı var. ilk defa maça gideceğim. duyar duymaz hemen kaşkolumu boynuma geçirdim ve babamın elinden tutup mecidiyeköy otobüsüne atladım. o zamanlar stada erken gidilir, maç başlayana kadar stadyum içinde veya etrafında vakit geçirilirdi. dün gibi hatırlıyorum o coşkuyu. samiyen' in etrafında binlerce galatasaraylı var. hayatımda tüylerimin hiç o atmosferi gördüğümdeki kadar diken diken olduğunu hatırlamıyorum. o gün stadyumun etrafında aldığım köfte kokusunu hiç unutamadım sözlük. bu yüzden ne zaman bir sokak köftecisi görsem aklıma hep ali sami yen gelir. o yüzden " ulan böyle nick mi olur?" demeyin. aslında nickim ali sami yen' dir. *
  • 1589
    galatasaray tarihinin açık ara en büyük, en akla zarar hatasının merkezi. tartışmasız 1 numaraya yazılır. ali koç / aziz yıldırım yönetseydi kulübü kıyamazdı mecidiyeköy'e. ama özhan canaydın ve yönetimine aslantepe için teşekkür edenler var. şaka gibi.

    oraya 50 bin kişilik stadı üstelik uefa/ süper kupa sahibiyken yaptıramamış olmayı asla aşamayacağım. benzeri durumda fb olsa 80 bin kişilik stat yapardı uefa kupasından 2 sene sonra. üstelik bugünkü stadı bile yarım yamalak teslim aldık, kabul edilemez şeylerdi bunlar. beşiktaş'ın bile sponsor bulup becerebildiği bir işi becerememenin sözlükte bir karşılığı var ama buraya yazmıyayım.
  • 1401
    tv yayını yoktu eskiden, radyo basında otururduk, "şimdi mikrofonlarımız istanbul ali sami yen stadında" derdi merkezdeki spiker baska ildeki yayını keserek. baglantı kuruldugu anda eger gol atmışsak tribunlerin gurultusu asy'deki spikerden once gol haberini verirdi bize . gol yemişsek sesszlikten anlardık vaziyetin kotu oldugunu .
    seyretmesek de kulaklar hep oradaydı.
  • 1314
    oradaydım. denizli fenere gol attığında oradaydım, çılgınlar gibi sevinmiştik.babamı tribünde kaybetmiştim. hiç tanımadığım bir abi wolkmandan dinliyordu denizli-fenerbahçe maçını. bitti mi diye her sorduğumda biticek abim, biticek aslanım diyordu. babam yoktu ortalıkta. gram korkmuyordum. 12 yaşlarında falandım sanırım. tek derdim şampiyonluktu. bitti mi abi diyordum, biticek aslanım diyordu. 17 dakikada 107 defa sormuşumdur. bitti mi abi dedim. laaan bitti diye bağırdı. stat hep bir anda ayağa kalktı. beni omuzlarına aldı abi sahaya indik. babamdan hala haberim yoktu. o abinin omuzlarında bilmediğim bestelere eşlik etmeye çalışıyordum. sonra babamı gördüm o da sahaya inmişti :) arkadaşı vardı yanında beni unutmuştu çoktan. göz göze geldik bana baktı yumruğunu havaya kaldırdı sonra döndü gitti. ben hala abinin omuzlarındaydım. çocuklar gibi şendik. hayatımın en muhteşem günüydü. allaha şükürler olsun o günleri bana yaşattı.
  • 409
    kombine almak için gittim. aslında büroların bu kadar içeride olacağını bilmiyordum. bir anda stadın içinde buldum kendimi. anlayamadım. evet ilk defa sahaya bu kadar yakındım, o kutsal çimlere...

    irkildim; bu koca mabet hak etmediği günler yaşamasına rağmen, kabuklarının soyulmasına rağmen, hala ayakta dimdik ve asaletini koruyor. çünkü oda biliyor o bir tarih, yaşayan efsane, ancak sonunun geldiğinin farkında bu yüzden buruk bir hali var, anlatamıyorum.

    garip; bomboş bir haldeyken bile beni sarsan bu koca mabet, formasının şimdiki sahiplerini nasıl oluyor da dolu haldeyken bile etkilemiyor anlamıyorum. bu kadar ruhsuz olmayı nasıl beceriyorlar. ey futbol tanrıları, bu koca mabede layık gördüğün son...

    ama o taraftarından daha sabırlı, sessiz. belli sineye çekiyor. o yüzden bir anda daha bir eskidi. aslında 'eskimek' galatasaray kavramı içinde bir ona yaraşmıyor. taşı, sıvası, kolonu, koltuğu eskir ama ev sahipliğinde yaşattıkları, hissettirdikleri eskir mi?
  • 1607
    vedalaşmamızın üzerinden bir sene daha geçmiş olan mabedimiz...

    orada oynadığımız dönemleri hatırlamayan hatta hayatta olmayan nesiller yavaş yavaş reşit oluyor.

    fenerbahçe de beşiktaş ta aynı yerde anılarla devam ederken biz neredeyse 15 yıldır hala sürgün mü ev sahibi mi belli olmadığımız bir yere gidip gelmeye devam ediyoruz...

    seni yıkan dozerin...
  • 1445
    şampiyon olunacağı gün gelin gibi süslenirdi. televizyondan çekim yapan kameranın açısı, kapalı tribündeki sahaya hakimiyet, eski açıktan yükselen 'sarı' tezahüratı, her şeyi tılsımlıydı bu stadın. türk telekom stadı'ndaki kapasite, modernlik, ambians falan harika; ancak bir şeyler eksik o statta. bunlar bu teknoloji işleriyle olacak şeyler değil.
App Store'dan indirin Google Play'den alın