• 288
    uzun zamandır galatasaray tribünlerinde göremediğimiz olay.

    bu sezon özelinde daha da kötü hale geldi tribünümüz. sanki statta sadece bir uğultu varmış gibi. elit alman ligi izliyormuş hissi yaşıyorum her maçta. stada giden taraftarlarımızdan ricam şu telefon işini önce bir bıraksınlar. öndeyken de müslüm, ibrahim erkal vs.* söylemesinler. söyleyeceklerse cistak cistak hareketli bir şeyler söylesinler.
  • 293
    galatasaray taraftarının maç seçmesi diye bir gerçek var. avrupa maçlarında özellikle manchester falan geldiğinde ekstra bir motivasyon oluyor. bazı cl maçlarında ise yabancı insanlar falan oluyor ama taraftar motiveyse buna rağmen atmosfer sağlanıyor. ancak lig maçlarında taraftar aynı agresiflikte değil maalesef!

    lig maçlarında ortam üç aşağı beş yukarı şöyle oluyor. ultraslan maç önü şovunu yapıyor. maç başladığında tüm stad 1 dakikayı bulmayan bir üçlü çekiyor. sonra herkes kendi kafasına göre. ultraslan'ın kuzey kale arkasında yükselen sesi yalnız kalıyor çünkü diğer tribünler pek eşlik etmiyor. güney kale arkasından biraz destek oluyor. maçtan önce stad dışında bağıra bağıra eğlenenlerin erkenden yorulması var. elinde telefon hikaye çeken, canlı yayın yapan var. top rakipteyken ıslık, uğultu yapan insan sayısı az. doğu üst tribünün (415-416-417 civarı) ara ara sağlam çıkışları olsa da saman alevi gibi kısa sürüyor. ayrıca diğer tribünler destek vermiyor ki gürleme tam anlamıyla baskın şekilde yayılsın.

    koordinasyon yok tribünler arası. bir de taraftar maçın içinde olmalı. anlık yaşamalı maçı. ciddi şekilde topluca bağırılacaksa birlikte etkili tezahürat yapılmalı ama saçma bestelerle ve ayrı ayrı gitmez o iş.

    hakem hatası olduğunda "hep oyunlar, senaryolar..." goygoyu. hakem olsam asla etkilenmem. başkalarının stadında anlık öyle uğultular oluyor ki alakası olmayan pozisyonda bile penaltı mı acaba gerçekten diyorum tv başında. öyle baskı yapıyorlar.

    çok bilen ve sürekli birilerini eleştiren galatasaray taraftarının önce kendisini düzeltmesi gerekiyor.
  • 295
    leyla ile mecnun dizisinin bir bölümünde olduğu gibi bir gün arabesk yasaklansa bu ultraslan'ın %90'ını içeri atarlardı maç zamanlarında.

    yahu kardeşim, dakika 80 olmuş 1 farkla gerideyiz bunlar gider başarılar gelir geçer biz kalırız diye ninni söyler. dakika 75 civarı olur 1 farkla önde oluruz sevmeee sevmeeeeeğğğğğ derler. lan seviyoruz ki maç izliyoruz hepimiz, hatta imkanı olanlar maçı canlı olarak izliyor değil mi neyi sevme :)

    şovu movu maç başında veya sonunda yapıp maç içinde bu tribünü oluşturmaya çalışmalıyız.
  • 296
    6 sezon aralıksız gittim. derbi ya da şampiyonlar ligi maçları dışında tribünün agresif olduğunu sadece 4-2 olan orduspor maçında gördüm. bizim tribün yanlış ekip tarafından yönetiliyor. kuzey malum ultraslan ama işte hakimiyet sağlayamıyor. deplasman tribünüm yanındaki grup en kaliteli reaksiyonu veriyor. güney de onlara katılınca işte o zaman komple bir aksiyon oluyor.keske hep onlara verseler liderliği.
  • 297
    sağlamak çok basittir. öncelikle sultanahmet civarında ava çıkılır. göze kestirilen turistlere "biletiniz bizden, maçta sucuk ekmeği de karşılıyoruz, üstüne de helalinden 250 lira veriyoruz. tek bir şey yapmanız yeterli" denip maça götürülür. bu turistler tribünlere eşit olarak pay edilir. turistlere "abi sadece etrafa hayran gözlerle bakıp "oovvv törkiş fans ar soo gıreyt, vat an atmosfeyrrr ay em şakd diyeceksiniz, çıkışta da 250 liranizi alacaksınız" denir. kendisine hayran gözlerle bakan ecnebi gören taraftarimiz costukca coşar, "bağır sami bağır memleketinde anlatsın bizi" diye arkadaşını da gaza getirir.

    not: sarışın mavi gözlü kadın denk gelen tribünlerde desibel rekoru kırılabilir, fakat bağırarak kadını etkilemek isteyen birkaç taraftarımız ses tellerini kürtajla aldırmak zorunda da kalabilir.
  • 298
    bu durumu tetikleyen ana unsur hükümetin ekonomi politikalarıdır. artık ülkede iki farklı tribün profili var, lokal lig tribünü ve derbi-avrupa maçı tribünleri. lokal lig maçına gidecek insan orta alt ya da daha aşağı bir ekonomik gelir grubunu temsil ediyor. aylık kazandığı maaşın, 6'da veya 7'de birini, haftasonu ailesi yahut arkadaşları ile maç önünde alkol alarak, yemek yiyerek harcıyor, kendisini daha iyi hissetmek için. o kadar yemek ve alkole verince de insanın sesinin çıkmaması normal. insanlar için kaçış günleri oluyor o günler. çok da kızamıyorum. diğer tribün de zaten üst gelir grubunu temsil ediyor, her ne kadar artık derbilerde devir yasağı gelmiş olsa dahi bugüne dek yaşadıklarımız ortada. insanlar biraz daha para kazanmak adına, biletlerini devrediyorlardı. o insanların da bağırmak için bir motivasyonu olmuyor. storylerini paylaşıp "ben buradayım" mesajı vermek istiyorlar sadece.

    tüm maçları transa girmiş şekilde izleyen ben, artık maçlarda iki üç dk ara olduğunda(sakatlık vs.) direkt hesap yapmaya başlıyorum. ve evet stadyuma gidemiyorum konumumdan ötürü, tv başında bu maliyet hesaplamaları. ki çalışıyor olsam da bu ülkede futbol izlemek lüks artık. insanların kafalarında onca soru işareti olunca da tam olarak maça odaklanamamaları normal. ayrıca bedel ödeme durumu da söz konusu, artık ne "welcome to hell" ne de sulu derbi gibi tribünler görebiliriz.
  • 299
    bu bilet fiyatlarıyla zor. bir de pasolig var tabi ki, onu da eklemek lazım. tribüncülük fakir adamın işidir. adamın hayatında hiçbir şey yolunda gitmeyecek, tek dayanağı galatasaray olacak, o zaman görün agresif tribünü. stadyumda çekmiş olduğu 1272727 fotoğraf ve videoyu instagram story’sinde kullanan meriç’lerle tribüncülük oynanmaz - oynanamaz.
  • 300
    uzun zamandır sadece galatasaray’da değil türk futbolunda görülmemektedir. bunun bana göre üç farklı nedeni var. birincisi passolig mevzusu, ikincisi bilet fiyatları ve bence en önemli etken, tribün gruplarının ayrışması, blok blok farklı sesler çıkması. örneğin, ankara’da yaşamam nedeniyle ankaragücü maçlarına sık gitme durumum oluyor. ankaragücü tribün anlamında türkiye’nin sayılı kulüplerinden fakat eski tribün kültürü yok. gecekondu tribünü farklı bir marş, maraton tribünü farklı bir marş, bekar evi çocukları farklı bir marş ve sol kapalı farklı bir marş söylüyor. böyle olunca rakip takıma bir etkisi olmuyor. galatasaray’da da benzer durum var, sesi en çok çıkan ultraslan tek başıma yetersiz kalıyor ve diğer tribünlerden destek beklendiği kadar gelmiyor, çünkü tribün grupları arasında ego çatışması ve bencillik var. bu nedenle agresif tribün kültürü oluşmuyor. tribün grupları kendilerini kulüplerin üzerinde görmeye başlıyorlar, kulübe destek olması için bedava bilet verilen gruplar kulübü desteklemek yerine kendi reklamını yapma derdindeler. bunun en güzel örneği de icardi’nin karşılama videosunda galatasaray atkısı yerine ultraslan atkısı takan sözde tribün liderleri.
  • 302
    son örneği 25 kasım 2021 galatasaray marsilya maçı’nda görülmüş olan doğa olayı.

    takım karakteri olarak avrupa’da daha bir motive olduğumuz gerçek. ama takım kötü gidince yapacak pek bir şey kalmıyor. kötü oynayıp da müthiş taraftar desteği alan takım yoktur. bu bir sinerji işi. yoksa taraftarın yapıp yapacağı ilk dakikalarda takımı itmek, takım baskı yaparken takımla coşmak. galatasaray kabul edelim ki, bu sezonu hariç tutarak son iki sezonda dominant bir futbol oyna(ya)madı. bunun nedenlerine girmeye gerek yok, fakat sonuç olarak tribünler haliye çok düştü. takımın net ve skorlu galibiyetler alması lazım tekrar şevklenmek için.

    fakat hakem tepkilerinde tff kararları nedenli iğdiş edildiğimizi düşünüyorum. zira taraftarda artık öğrenilmiş çaresizlik var. “ne yaparsak yapalım hakem bizim aleyhimize çalacak” kabullenmişliği var. bu da tartışmalı kararlarda tribün tepkisini cılızlaştırıyor. buraya çalışmamız gerek.
  • 303
    haydi cimbom haydi cimbom haydee, tam zamanı tam zamanı şimdi... bu tazahüratı akıllara getiren coşku biçimi.

    yalnız burada istenilen çoğu şey premier lig'de hiç yok. ama dünyanın en zorlu deplasmanları da ingiltere'de.

    90'lı yıllarda meşaleler yanınca stad yanmış gibi olurdu. taraftar daha ateşliydi orası gerçek ancak şimdiki zamanda takım mıy mıy oynayınca taraftar da sadece izliyor, takım bastırınca coşuyor. en azından maçın başında ve sonlarına doğru mutlaka sert olmak lazım.
  • 305
    2008-2009 sezonunda ali samiyen’de kapalida sesimiz kisilana kadar tezahurat yapardik. bir dakika sussak tribun liderleri bizi hemen eliyle isaret eder bagir bagir diye uyarirdi. hatta hic unutmuyorum 21 aralik 2008 galatasaray besiktas macinda gozumuzun onunde sevgilisiyle maca gelen bir genc ultraslan grubuna ait oldugunu dusundugum bir kac kisiyle bagirdin bagirmadin tezahuratlara katilmadin diye kavgaya girdi, tabi o bir kac kisi adam fazlaligiyla o genci sevgilisinin onunde hastahanelik etti. 16 yasinda tanik oldugum o kavga ani hala tramvalarim arasinda yer alir.

    tabi amerika’ya goc vs derken eskisi gibi gidemez olduk. en son 2015-2016 sezonunda icerideki atletico madrid macina gidebildim. ama sosyal medyadan oradan buradan gozlemledigim kadariyla simdi her yer youtuberlarla dolmus. adam maca takimini desteklemek icin degil, youtube’una, tiktok’una, instagram’ina icerik koymak icin gidiyor. kamerali telefonlar eskiden de vardi 20 senedir falan ama insanlar en fazla bir iki goruntu video cekerlerdi ani olsun diye. simdi tribunde youtube’dan canli yayin yapani bile gordum ki bu sadece bizim taraftarimiz icin degil ezeli rakip taraftarlari icin de gecerli.

    eskiye ozlem geyigi gibi olabilir ama eskiden gol yedigimizde dilimiz damagimiz birbirine dolanir, olum sessizligi olurdu. simdi gencler ellerinde telefon, canli yayin acmis “evet abiuee ne yazikki golu yedik, ama haketmistik, iyi oynamiyorduk, biraz toparlanmamiz gerekiyor” vs analiz kasiyor. biz de yanimizdakilerle o analizi yapardik ama golun sokunu atlatmak vs bir zaman alirdi.

    bazilarimiz bana kizacak ama simdi taraftarlar destek icin degil, sosyal medya videosu cekip ilgi cekmek icin maca gidiyorlar.

    edit: imla/anlam karisikligini duzeltme
  • 308
    galatasaray tribünü özelinde önce kendi oyuncusunu uğultu, küfür ve ıslıkla baskı altına almasın da agresifliği kalsın diyebileceğim tribüncülük çeşidi. her maç önümdeki, arkamdaki herkesle kavga halindeyim. her bir yerden “lan şuraya versene, lan şut çeksene, lan pas versene, seni oynatanı şöyle yapayım, senin kafanı böyle yapayım, bilmem nesini bilmem ne yapayım” diye uzayıp giden bir küfür kıyamet listesi var. 15 senedir bilfiil kombinem vardır, maçlara giderim. hayatımda bu seneki kadar leş bir tribün görmedim. hep bir negatif enerji, hep bir homurdanma hali. sonra oğlu yaşındaki topçudan sağlam psikoloji, sağlam mental bekliyorsun. lan senin psikolojin çok mu normal de sağa sola hönkürerek tükürüklerini saçıyorsun?

    açıp izliyoruz almanya’da, ingiltere’de bir ton takım evinde 6 yiyor 7 yiyor ve taraftarları sanki 0-0mış gibi full desteğe devam ediyorlar kendi çaplarında. çünkü neden? adı taraftar. taraftar ne demek? koşulsuz, şartsız, karşılıksız takımını destekleyen, takımının yanında olan kimse demek. bize müşteri muamelesi yapılıyor :( diye ağlamadan önce en baba serbest piyasa müşterisinden daha ala müşterilik oynanıyor.

    sözün özü: agresiflik kavramının yanlış değerlendirilip, kendi takımı yerine rakip takıma, deplasman tribününe, hakeme agresif tribünü hiç sanmasam da yakın zamanda görmek tüm dileğim. kalanı zaten o kadar kolay gelecek ki herkes şaşıracak, biz dahil.
App Store'dan indirin Google Play'den alın