• 1
    tanım: birbirine yakin insanlar ve/veya gruplar arasinda olabilecek sorunlarin, yine bu butunluk icerisinde konuşulmasi/halledilmesi gerektiğini ifade eden atasözümüz.

    sözlük formatına uygun tanım: birilerinin gidip bir an önce hakan ünsal'a hatırlatması gereken atasözümüz.

    rumuz: damlayadamlayagölolur.

    ukdeyi armaninpesindeyiz kişisi 30 aralık 2009 11:52 tarihinde vermiş.
    ukdeyi ultradnan kişisi 30 aralık 2009 12.57 tarihinde doldurmuş.
    entryi s3th kişisi 30 aralık 2009 13.08 tarihinde okumuş.
    kalifiye jurnal de 30 aralık 2009 14.41 tarihinde "hani bana!hani bana!" demiştir.

    rumuz: komikolduğunusanangsuser.

    edit: hankan ne lan! *
    armaninpesindeyiz' teşekkürler.
  • 2
    genelde galatasaray camiası için kullanılan bir deyiştir. fakat algılanmasında ve söylenişinde bir problem bulunmaktadır. şöyle ki;
    türk dil kurumuna göre yen giysi kolu ve bir tür çiçek yaprağı anlamlarına gelmektedir. kol kırılır yen içinde kalır sözü haliyle giysi kolu anlamıyla ilişkilidir ve dil kurumunun bu anlamla ilgili verdiği kullanım örneği şudur:
    "yalnız ellerini yıkadı, kuruladı, yenlerini indirdi."- ö. seyfettin

    yani yen kırılan kolun içinde kalmaz, tam tersi kırılan kol yenin içinde kalır ama bu durum kimseye belli edilmez. vurgulamayı ona göre yapmak gerekir. ben eskiden öyle yapmazdım, o bakımdan.
  • 3
    özellikle son günlerde herkesin diline pelesenk olmuş cümle. galatasaray'da kol kırılır yen içinde kalır. tamam hoş güzel de kimse kolun neden kırıldığını sorgulamıyor. kolun kırılması o kadar olağan hale geldi ki herkes olaydan/kavgadan/tartışmadan sonra verilen tepkiye göre yorum yapıyor. benim bildiğim önce olayın neden gerçekleştiğine kafa yorulur. sonra reaksiyona bakılır.

    ama nafile, bu kol kırılması gökhan zan'ın omzunun çıkmasından daha olağan bir hale geldi. hala biz genç oyunculara yüklenelim. galatasaraylı duruşundan daha önemli şeyler var. mesela insanlık, adamlık... bir oyuncunun kendinden yaşça küçük bir oyuncuya vurmasında galatasaraylı duruşundan önce bakılması gereken şeyler vardır.
  • 4
    galatasarayda yıllardır cok sık kullanılan atasozu.

    ama unal aysal ın secim kararı sonrası gorduk ki, eger isin ucu monserlere dokunuyorsa gecerliligi kalmıyormus, kanal kanal dolasıp demec veriliyormus.

    acaba vesayat sisteminin carpıklıgını örtmek icin yıllarca kullanılmış olmasın? çünkü galatasaray ananelerini bu kadar iyi bilen yöneticilerin bir anda medyada icini dökmesine hiç bir monser cıkıp kol kırılır yen içinde kalır demiyor.
  • 6
    özhan canaydın'ın başkan olduğu dönemde galatasaray futbol takımının felsefesi olan söz. buradan serdar aziz olayına geleceğim. keşke yine kol kırılsaydı yen içinde kalsaydı da, serdar aziz'le alakalı sorunlar olduğu gündeme getirilmeyip, dillendirilmeyip tok satıcı mantığıyla pazarlansaydı. kötü mü olurdu? kesinlikle hayır. ama gelin görün ki 5 m euro barajının altına gitmeyecek stoper şimdi 2 m eurolara filan gidecek muhtemelen. sözün özü kulüp olarak çok kötü bir tüccarız. kendi malımızı kendimiz kötülüyoruz.
  • 8
    kulübümüzün uzun yıllardır kabul görmüş kültürü. mustafa cengiz yönetiminin de bazı konularda bunu düstur edinmesini isterim. ayrılan oyuncular hakkında, doğru da olsa, itibarsızlaştırma yapılmamalı. bu adamlar gittikleri yerde bile hep galatasaray paylaşımı yapıyor, dışarda bizi iyi temsil ediyor. bizim de saygı çerçevesinde davranmamız gerekiyor kendilerine karşı.

    en basitinden fernando’nun maaşını alamadığı için ihtar çektiği bilgisinin paylaşılması çok yanlış bir hareket. bu tüm dünyaya, “biz oyuncuların maaşını zamanında ödeyemiyoruz” demektir. bırakın mevzu sizde kalsın, içerde çözün. şeffaflık bu değil. aynı konu hem ndiaye hem de gomis’te de yapıldı. tüm bu haberlerin zamanlamaları da çok manidar. yönetimi seviyorum fakat bu konunun üzerinde düşünmeleri gerek.
  • 10
    galatasaray'ın şiarı. çok uzun zamandır kültürü. 15 aralık 2021 günü rezan epözdemir'in istifasıyla beraber tekrar gündeme gelen söz öbeği.

    bu sözün doğruluğunu, geçerliliğini tartışmadan evvel devrin ne devri olduğuna bakmak gerekir. bana kalırsa -mikro düzeydeki komünitelerde de dahil olmak üzere- artık herhangi bir geçerliliği yok bu sözün. bu söz 20. yüzyıl için çok doğru bir iletişim modeliydi çünkü markanızı ne olursa olsun güçlü ve bütün göstermeye yarıyordu. ancak 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına geldiğimizde geçerliliğinin kalmadığını görüyoruz. bundan 3 sene falan önce burada post-truth'un ne olabileceğini sadece bir yönünden detaylıca anlatmıştım tekrar o tartışmalara girmeye niyetim yok ama bilgi çağında yaşıyoruz. z kuşağının karakteristik özelliklerinden sayılan ve aslında genç y kuşağında da sıkça görülen davranış bilgiye ulaşma isteği ve hızı. içinde bulunduğumuz çağa adını veren de zaten bu, bilginin çok çabuk üretilmesi, söylem olarak kullanılması ve tüketilmesi. böyle bir devirde; her an, her saniye yeni bilginin üretildiği bir dönemde herhangi bir bilgiyi saklamak mümkün değil. saklamanın tek yolu o bilginin, o verinin hiç üretilmemesinden geçiyor.

    burada veri de rezan beyin istifası. o istifa gerçekleştiği an bilgi açığa çıkıyor ve yayılmaya başlıyor. bunu saklayamazsınız, imkanı yok. yapabileceğiniz tek şey yanlış bir bilgiye dönüşmemesi ve bunun için de o bilgi henüz kullanıma girmeden ya da henüz kullanıma girmişken resmi ağızdan doğruları vermek. çünkü post-truth dönemi bize gösterdi ki ilk konuşan doğruyu belirler. ilk konuşma fırsatını yanlı ve düşmanca tavırlar sergileyen medyaya veremezsiniz. bu örnek olaydaki iki taraf; burak elmas ve rezan epözdemir en kısa sürede doğru bilgiyi kamuya açmakla yükümlüdür. eğer bunu gizlemeye kalkarsanız son birkaç yılın popüler söylemi "algı operasyonları"na malzeme vermiş olursunuz. kimse rezan epözdemir'in istifasını ondan öğrenmedi, o açıklamadan saatler önce zaten sosyal medyaya düşmüştü haberler. eğer konuşmasaydı olaylar "burak elmas rezan'ı evire çevire dövmüş" şeklinde bile evrilebilirdi. işte bunun önüne geçmek o bilgiyi açıklamaktan geçiyor.

    ne anlatmaya çalıştığımı ne kadar anlatabildim bilmiyorum ancak tıpkı galatasaray gibi milyon euro'larla değeri ölçülen şirketlerin herhangi bir skandaldaki hareketlerini inceleyin. açığa çıkana kadar evet, gizlemeye çalışıyorlar. ancak açığa çıktıktan sonra anında bütün bilgileri paylaşıyorlar. çünkü sen paylaşmazsan başkası yalanlarla süsleyip o bilgiyi yanlış bir şekilde yaydığında zararın daha büyük olacaktır.

    bu girdiyi yazarken rezan beyin yaptığının yanlış olmadığını söylüyorum kendi şahsım adına. ama bunu söylerken üslubuyla ilgili herhangi bir yorum yapmadığımı, sadece bilgiyi saklamamasını doğru bulduğumu da eklemek isterim.

    saygı ve sevgilerimle.
App Store'dan indirin Google Play'den alın