2004-05 UEFA Şampiyonlar Ligi Final Maçı
21:45 Atatürk Olimpiyat Stadyumu
3 - 4
Penaltılar Sonucu
  • 4
    milan için çok üzüldüğüm bir gece. milan en sevdiğim kluptü o zamanlar (yabancı olarak) 3-0 önde kapattık çok sevinmiştim. ilk golde maldininin serbest vuruşuyla açılan ortayla atılan golde 1. gol olduğu için en çok o golde sevindim. fakat maç istediğim gibi bitmedi liverpool 2. yarıda 3 gol atarak maçı 3-3 e taşıdı. tebrik etmek lazım liverpool'u.
  • 5
    şampiyonlar ligi tarihinin en güzel finalidir. türkiye'ye nasip olması da ayrı lütuf ve güzelliktir. fakat böylesine nadir bir sonuçla biten ve ülkemizde oynanan bir final olmasına rağmen, futbol delisi olmakla övündüğümüz halde pek de tınlamadığımız finaldir. ertesi günü karşıma çıkan herkesle soluk soluğa maçı konuşmaya çalıştığımı fakat istediğim tepkileri alamadığımı hatırlarım.

    - lan olm finali izledin mi harikaydı lan neydi o öyle ilk yarı 3-0 sonra 3-3 oluyor ardından penaltılarlaliverpoolfalanefsaneydilaaan*
    + güzelmiş?
    - bu mudur tepkin? lan şampiyonlar ligi tarihinin en güzel finali diyom lan, daha geçenlerde futbol sadece futbol değildir diyen sen değil miydin olm?
    + tabi abi futbol sadece futbol değildir, futbol şiddettir, futbol holiganlıktır, futbol adam bıçaklamaktır! ehe ehe*
    - yuh kafanı sgeyim senin.
  • 6
    bu final başlığı vasıtası ile ilginç bir enstantaneyi paylaşayım sözlük.

    henüz üniversitedeyim. bilet fiyatlarını görüp obareyyyyy! dedikten sonra stadyum çevresindeki sponsor faaliyetlerinden iş ayarlamaya baktım. en mantıklısı oydu. zira şampiyonlar ligi sponsorlarından olan bir elektronik firması adına atatürk olimpiyat stadı çevresinde çekim yapacaktım sadece ve akşamına maçı izleyecektim lakin kısmet olmadı. bu iş bir bayana gitti.

    bende maç günü üzgün kırgın topkapı sarayı'ndaki yurttan şöyle yukarı salınayım sultanahmet'e beyazıt'a doğru diye heves ettim... sultanahmet tramvay durağı dolaylarında bir noktada para çekmek için arada bir sokağa girdim. bir de ne göreyim...

    atm'nin olduğu sırada iki restoran var ve paylaşılmışlar. solumdakinde milanlılar sağımdakinde liverpoollular oturuyor, atışıyorlar güzel güzel hem de tezahüratlarla. kavga falan yok neşe eğlence gırla. hepsinin yüzü şen... tam o anda milan tarafından bana bir laf atılıyor.

    -imparatore, gelasataray, fatih terim, sinyor terim...

    lafı atan esmer renkli gözlü manken gibi italyan bir hanımefendi ama eğer o insansa sözlük var ya ben bildiğin orgum, karanlıklar ülkesi sakiniyim.

    neyse, işte tam o anda üzerimdeki çok eski sarı renkte antrenman tişörtündeki logodan kızın galatasaray'ı gördüğünü ve böyle sempatik bir harekette bulunduğunu anlıyorum. buna cevaben, bende saygıyla ellerimi havaya kaldırıp milanlıları alkışlıyorum... onlarda hepsi beni alkışlayıp tezahürat etmeye başlıyorlar. ben anlamıyorum tabii o kısmı artık.*

    tabii akşama harika finali yurt ekranından izledik ama olsun böyle bir anımdı işte bu.*
  • 7
    ispanyol hakem mejuto gonzalez'in yönettiği maç. maçta maldini'nin attığı gol şampiyonlar ligi tarihindeki finaller içerisinde atılmış en hızlı goldür. maldini henüz ilk dakika dolmadan sağ ayağıyla atmıştı golü. milan'ın diğer gollerini crespo atmıştı. hatta gollerin birinde topa dokunuşu muhteşemdi. ancak usta bir golcü topa o şekilde temas edip ağları görebilirdi. kaka'nın fizikötesi asistlerini de unutmamak gerek*. ilk yarının 3-0 bitmesi maçın yorumcusu fatih terim dahil herkeste "artık bu iş bitti." düşüncesi uyandırmıştı doğal olarak. milan nasıl olurdu da 3-0'dan maç verirdi?

    liverpool, bayrak adamları gerard'la ümitlendi ve sonrası geldi zaten. smicer'in attığı gol maçın en güzel golüydü bence. gonzalez'in liverpool'a verdiği penaltıda xabi alonso topu önce kaleci dida'ya nişanlasa da tamamlamayı bildi. bu golden sonra sanırım herkes içten içe liverpool'un kazanmasını istedi. ayrıca bu maçla ilgili benim aklımda kalan en önemli pozisyon andriy shevchenko'nun uzatmaların son dakikasında altıpastan kaleci dudek'i kurşunlamasıdır. o top nasıl oldu da dudek'e çarptı, hayret!

    belki de gecenin en şanssız ismi shevchenko'ydu. zira son penaltıyı kaçırıp efsane maçı sonlandırdı. küçüklüğünde yatağının başında liverpool atkısıyla uyuduğunu söyleyen dudek maçı liverpool'a getirmişti son kurtarışıyla. tabi ki sadece dudek değil, liverpoollu bütün oyuncular büyümüştü o gece. bizlere de böylesi bir finale ev sahibi yapmanın verdiği mutluluğu yaşamak kalmıştı.
  • 8
    o sezon pek ilgilenmiyordum şampiyonlar ligi falan. ama final maçını heyecanla beklemeye başladım zira final türkiyedeydi. maçı stadda izleme imkanım yoktu o yüzden ben de evimde kuruldum maçı beklemeye başladım. oldukça güzel bir organize edilmişti herşey; zaten türk milleti olarak organizasyon olayını iyi yaparız. milanı pek sevmem o yüzden liverpoolu tutuyordum, milan çatır çatır golleri attıkça uyuz oldum ekran başında hırs yaptım, bildiğin sinirleniyorum liverpoola. neyse devre arası 3-0 bitti ama nedense bende bu maçın çevrileceği gibi bir inanç vardı. buna karşın maçın spikeri milanın savunmasının en iyi yeri olduğunu maçın çevrilmesinin zor olduğunu beyan ediyordu.

    liverpool ikinci yarıya fırtına gibi başladı. 3 golden sonra ise nedense rakibine 4. golü atmak için yüklenmeyi bıraktı. uzatmalar geçti ve penaltılarla tarihin en güzel finalini liverpool kazandı. takdir ettim. böyle bir finalin de yurdumuzda oluyor olması ayrı bir gurur kaynağı idi.
  • 9
    o zamanlar istiklal caddesi üzerinde bir yerde çalışıyordum. maçtan bir kaç gün önce ortalık şenlenmeye başladı. gelen ingilizlerin neredeyse tamamı taksim'i mesken tutmuşlardı. barlarda içenler, taksim meydanındaki küçük çimenliğin üzerine sereserpe yayılanlar, mc donalds'ın yanındaki pub önünde sürü halinde toplanıp tezahürat yapanlar vs. ortalık kırmızı formalı insanlardan geçilmiyordu. girişimci yurdum insanı semt tekelcilerinden kasalarla topladığı biraları fahiş fiyatla ingilizlere okutmakla meşguldü. ben de bi daha türkiye'de cl finali göremeyiz düşüncesiyle aylar öncesinden uefa'ya bilet başvurumu yapmış ve 135 euro'luk kapalı tribün biletimi cebe koymuştum. o gün iş yerinde üstümü değiştim, parçalı formamı giyerek aos otobüslerinin kalkacağı hyatt regency oteli önüne doğru yürümeye koyuldum. otobüsle stada doğru yol alırken araçtaki tek türk'ün ben olduğunu farkettim. ingilizler maça giderken bile otobüste deli gibi bira tüketiyor tezahüratlar yapıyorlardı. türk yetkililer her şeyin tıkır tıkır işlediğini, düzgün bir trafik organizasyonu yapıldığını iddia etse de stada yaklaştıkça trafik tam bir kaosa dönmüştü. stada yaklaşık 1 km. kala daha fazla dayanamadık ve otobüsten inerek stada doğru yürümeye başladık. yürürken boynumdaki galatasaray atkısını gören bir liverpool'lu bana atkı değiş tokuşu teklif etti. ama nedendir bilinmez, teklifi geri çevirmiştim. bugün bile bunun pişmanlığını yaşarım hala, elime ne geçti diye. stadın önünde bileti olmayan birçok taraftar ellerinde bilet aradıklarını belirten kartonlar tutuyorlardı. tahminimce elimdeki bileti o anda en az 500 euroya satabilirdim ama yapmadım. bugün düşündüğümde iyi ki de yapmamışım diyorum, bugüne kadar oynanan en güzel finali canlı seyretmiş oldum. dönüşte belki de istanbulun tüm taksicileri para kokusu almış ve kilometrelerce taksi kuyruğu oluşturarak zaten kötü bir trafik organizasyonunun üzerine tüy dikmişlerdi. velhasıl, o gece hayatımda unutamayacağım anılardan biridir. 17 mayıs 2000 gecesi parken stadında yer alamamış biri olarak bir gün galatasaray'ımı da bir finalde canlı seyretmek ister bu deli gönül.
  • 10
    o zamanki ev arkadaşımla avantadan bulduğumuz biletlerle gitmiştik maça. avanta bilet de, bir akrabamızın ingiliz eşi sayesinde gelmişti. kaç tane isterseniz veririm demişti eleman, saf gibi 2 tane aldım. alsana 8-10 tane, maça git köşeyi dön sonra. maçla ilgili yukarıdaki ayrıntılar dışında aklımda kalan, liverpool'un beraberlik golünden sonra ev arkadaşımın yanımdan yok olmasıydı. ufak tefek bir adam zaten kendisi, golle birlikte 3 sıra arkada buldu kendini. adamlar nasıl deli sevindi siz düşünün. içimde kalan tek şey trafiğe kalmayalım diye stattan erken çıkmamızdı. kupa törenini seyredemediğimiz gibi, taksicilerin bokuna yola da çıkamadık. maç sonrası yaşanan taksi rezaleti ise, stadyum kapısına alınmayan taksicilerin yolun devamında yolu kesmelerinden kaynaklanıyordu. polisler müdahale edip biz eve dönene kadar saat 03:00 olmuştu bile.
  • 13
    skor 3-2 olduğunda liverpool un insanüstü baskısı sırasında bir liverpool taraftarı gibi coştuğum maçtır. son penaltı atıldıktan ve liverpool maçı kazandıktan sonra 150 kiloluk göbekli arpa deposu gibi kokan ingiliz amcanın liverpool atkısını bana vermesi sonrası you will never walk alone u atkıyı havaya kaldırıp bildiğim kadarıyla bağıra bağıra söylediğim maçtır.
  • 14
    atatürk olimpiyat stadının yapılmasına değen tek organizasyondur. futbolcularımızdan baros ve kewel'ın bu dönemde liverpool'da ilk 11de oynaması ve şuan onların yokluğunda takımın çok kötü durumda olması aslında ne kadar iyi oyunculara sahip olduğumuzun göstergesidir. şampiyonlar ligi tarihinin en güzel finalidir. bu finalin ülkemizde gerçekleşmiş olması ayrı bir güzelliktir.
  • 19
    --- alıntı ---

    yakın tarihin 'unutulmaz' anlarından biri daha film oluyor. yalnız hemen bizim tarihimiz akla gelmesin, bahsedilen futbolun tarihi. 2005'te istanbul'da oynanan liverpool-milan şampiyonlar ligi final maçı, üzerinden çok geçmeden sinemaya aktarılıyor. hikâyenin merkezinde de liverpool'lu 11 yaşındaki will var. annesini kaybeden yatılı okul öğrencisi will, uzun süredir ortalarda olmayan babası elinde iki biletle çıkagelince 'final'e gitmeye karar verir. tarihi maça kısa bir süre kala babasını da kaybeden will, maça gitmeyi kafasına koyar ve bir kamyon kasasında istanbul'a doğru yola çıkar. yolda, eski bir futbolcu olan boşnak alek'le arkadaş olur ve liverpool-milan maçına gider. her şeye rağmen zafere giden yollarda azmi ve ümidi elden bırakmamak gerektiğini liverpool bir kez daha gösterir will'e. galata film'in ortak yapımcılığını üstlendiği filmin londra ve paris çekimleri tamamlanmış. dün ve bugün atatürk olimpiyat stadı'nda yapılan çekimlerden sonra film çekimleri tamamlanacak.

    --- alıntı ---
  • 20
    bence maçın ilk kırılma anı milan'ın 2. golünden önceki pozisyonda maldini'nin ceza sahası içinde elle oynamasıydı. hakem bunu görmemiş devam ettirmiş, kaka topu sheva'ya, sheva crespo'ya, crespo da ağlara göndermişti. durum 2-0 olmuştu. bir diğer kırılma anı 2. yarının başlarında sheva'nın çektiği bir frikik'i dudek'in kurtarmasıydı. çok sert giden şut gol olsaydı 4-0 olacak ve liverpool sittin sene maçı çeviremeyecekti. ayrıca o zamanlar altın gol vardı sanırım. uzatmalarda liverpool kalesi 2 tane kritik pozisyon daha görmüş, birisini traore çizgiden kurtarmış, diğerinde de çizgi üstünde dudek yerdeyken sheva sırtına abanmıştı.
  • 23
    türkiye'de uefa şampiyonlar ligi'nin resmi yayıncı kuruluşu star tv tarafından yayınlanmıştı. maç özel yayını saat 18:00 gibi başlamıştı. o zamanlar çarşamba günleri normalde saat 20:00 gibi yayınlanan ''en son babalar duyar'' dizisi de saat 17:00'de yayınlanmaya başlamıştı. hatta dizinin o bölümü de bu final maçı ile alakalıydı. dizinin başrol oyuncularından ömer levent ülgen'in canlandırdığı kadir karakteri, babası kudret bey'in ona ''bana, kendine ve kardeşin semih'e karaborsa bilet al da maça gidelim'' diyerek verdiği paralarla kilolarca balık ve patates satın alıp onları karısı hülya ve annesi bahriye'ye ayıklatıp soyduruyor, ekürileri dombili hasan ve rafi maranga'ya liverpool taraftarlarına stat önünde fish and chips satmaları için direktifler veriyor ve seyyar bir tezgah ayarlıyordu. gidiş o gidiş tabii, ayaklarına karasular inip ebesinin nikahına kadar yürüyerek giden ikili, güvenlik görevlileri tarafından stadın yanına bile yaklaştırılmıyor, böylece fish and chips satıp köşeyi dönme hayalleri tamamen suya düşüyordu. tabii kadir'in elinde para kalmayınca, sürekli kazıkladığı sinan abisi'nin ve müjgan ablası'nın milan tribününden olan özel maç davetlerini araklıyor ve babasına takdim ediyordu. babası ''neden kardeşine de bilet almadın'' diye sorunca ''o zaten kendi havasında baba ne gerek var'' diyor birlikte stadın yolunu tutuyorlardı. fakat davetiyeler barkodlu oldukları için, üstünde kimin isimleri yazıyor ve ilk sahipleri kimse yalnız o kişiler stada girebiliyordu. kadir maç öncesinde bu isimleri bir kalemle karalamasına karşın, stat kapılarının girişinden babası ile birlikte içeri alınmıyordu. maçın başlamasına az bir süre kala eve dönüyorlar ve babası kudret bey, kadir'i bir güzel haşlıyordu. bu sırada orada da bulunan sinan abi ve müjgan abla'da kadir'e tepkilerini dile getirerek ''maçtan sonra görüşeceğiz seninle'' gibisinden bakışlar atıyor ve hep birlikte salondaki 55 ekran televizyondan 25 mayıs 2005 milan liverpool maçını izlemeye koyuluyorlardı.

    bu maç adına hatırladığım 2+1 enstantene var;

    birincisi, bu finalden sonra liverpool'lu çiftler mucize şampiyonluklarını çılgınca kutlamışlar, yapılan araştırmalara göre final sonrası doğan liverpoollu çocukların sayısında büyük bir artış gözlemlenmişti.

    ikincisi, uyanık italyan taraftarlar, o sene yeni tedavüle giren madeni 1 ytl'yi, madeni 2 euro'ya benzemesinden ötürü kendi emelleri doğrultusunda* kullanmaya çalışmışlardı.

    http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=176320

    http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=176265

    http://www.aktifhaber.com/...ytl-oyunu-38138h.htm

    üçüncüsü, jerzy dudek neredeyse tek başına çılgın atmıştı.

    http://images.icnetwork.co.uk/...l-2005-463418592.jpg

    http://i2.cdn.turner.com/...qa/p1_dudek_0519.jpg

    http://bi.gazeta.pl/...lu-Ligi-Mistrzow.jpg
  • 25
    yıldönümüdür ve kutlanmalıdır.
    o gün tribünde olan ben üzerimde #8 numara gerrad formam ile ingilizce bilmememe ragmen ynwa nı bağıra bağıra söyledim.
    o günün sonunda kop grubuna mensup kişilerden birisi bana hatıra olarak bir atkı vermişti.

    not: ingilizce bilmeden nasıl ezberlediğim kafanıza takılmasın. maça 2 hafta kala günde bilmem kaç kez dinleyerek antrenman yapmıştım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın