• 305
    maçın aslında en önemli çıktısı maç sonu istatistiklerinde gizli. hem antep'ten daha az pas yapmışız, hem de antep'ten daha az topa hakim olmuşuz. buna rağmen antep'in yarım pozisyonu var. biz 2 gol atmışız, 2 tane de direkten dönen topumuz var.

    peki bu ne demek? çok açık aslında: topla çok oynayan ve çok pas yapan değil, golleri atan maçı kazanır. eveleyip gevelemeden, hızlı şekilde ileriyi düşündük bu maçta. sözlükte "muslera'yla top şişiriyoruz" diyenleri gördükçe kıs kıs güldüm. evet şişiriyoruz. çünkü rakip önde basıyor ve bunun dışında hiçbir şey yapmıyor. biz de topu onlara attık, onlara bıraktık. ve kaleye 7'si isabetli 12 şut attık.

    en azından deplasmanlarda oynanması gereken oyun budur. fanteziye kaçmadan, takımı manchester city, liverpool, barcelona sanmadan, eldeki kadrodan maksimum verimi almaya çalışarak oynarsak takımın kalitesi zaten yüksek.

    elbette bu maç kriter olamaz. antep iyi bir takım değil. yeni bir takım ve uyum sorunları ortada. ancak denizlispor da farklı değildi. bu yüzden bu maçı doğru taktiğin kazandığın söyleyebiliriz. sezon başından beri ilk defa ne yapmak istediğini bilen bir takım vardı sahada. yeterli ya da değil. ama en azından bir plan vardı: hızlı ve dikine hücum. gerektiğinde uzun top. iyi ya da kötü bir plandır bu. ben bunu gördüğüm için memnunum.
  • 306
    tertemiz deplasman galibiyeti.

    7 kasım 2019'da 01.00 madrid'de 6 yediğin ve sahada rencide edildiğin bir maçtan çıkıyorsun, 9 kasım 2019'da 20.00'de bu maçı oynuyorsun...

    madrid-gaziantep arası uçakla bile en az 5 saattir.

    doğru düzgün antrenman yapmadan şu maça çıktık.

    puan kaybı o kadar olasıydı ki, gol yemeden pozisyon vermeden şu maçı bitirmek çok önemli.

    ilk yarıda 0-2'yi bulduk ve istediğimız oyundan parçalar gördük. 2. yarıda ise rakibi uyuta uyuta maçı bitirdik.

    milli maç arasından önce hayati bir 3 puan aldık.

    dilerim şu 2 haftada bu maçtaki kurgu biraz daha çalışılır ve daha iyi bir oyuna doğru gideriz. çünkü hala çok eksiğimiz var.

    neyse efendim. ilk devreyi sağ salim, fener'in en fazla 2-3 puan gerisinde bitirebilirsek önümüz fazlasıyla açık.

    bu maç ise nefes alma maçıydı.

    aldık...

    .
  • 307
    sonunda şu anda eldeki kadroya en uygun dizilişlerden biriyle çıktığımız ve uzun zaman sonra deplasmandaki en rahat oyunumuzla kazandığımız maç oldu. rahat bir maç izleyebildik.

    tabi ki sıkıntılar var; ancak takımın zaaflarını dörtlü savunmaya nazaran çok daha fazla azaltan bir diziliş bu. umarım hoca içerideki maçlarda da buna devam eder. genellikle bizim medyada falan 3 stoperle oynamak; savunma oynamak, rakipten çekinmek gibi falan algılanır. içeride ligin sonuncusuna karşı bile oynayalım da alışalım şu sisteme.

    eğer bir mucize olur da, devre arasında süper kanat ve bekler alırsak (yüzde 1 ihtimal), o zaman tekrar bir bakılır.
  • 308
    ilk defa elimizdeki defolarımıza, malzemeye ve rakibe uygun çıktığımız maç olmuştur. maçtan önce de rakibe göre oynarsak yenmesi gerçekten kolay bir takım olduğunu belirtmiştim. (bkz: #2799136)

    fakat tüm spor basını ve renktaşlarımızın gaziantep fk'nın kötü olduğu konusunda bir yanılgısı var. gaziantep'in şu ana kadar rakip kaleye gönderdiği şut ortalaması 15. bunların da ortalama 5'i kaleyi bulmuş. 4-1 yenildikleri trabzonspor deplasmanında bile ralip kalaye 15 şut göndermiş. 20 üzeri gol girişimi olduğu bir çok maç var. bizim kalemize 1 tane dahi isabetli şut atamadılarsa, ciddi bir gol girişiminde bulunamadılarsa emin olun bu onların kötülüğünden değil. çünkü ortada istikrarlı iyi oynayan bir takım var. oyundan çıkarken "kim lan bu tatar ramazan" dediğimiz twumasi ve kayode'yi 4-1-4-1 çıksaydık da bir de o zaman görseydiniz. gaziantep'in gol atamayacağı takım ligimizde yok.

    deplasmanda alınan 2-0lık galibiyet direkt doğru formasyona ve forma adaletine yazar.
  • 311
    hakedenin ilk 11 oynaması, isimden ziyade performansın maç kazandırması, doğru oyuncu grubuna uygun formasyonun önemi gibi konularda algı açıcı bir karşılaşma oldu. tekrarını izledim.
    feghouli çok iyi oynamasa da yıldız oyuncu olduğunu kendi kendine hatırlattı ve gol atmanın bağımlılık yapan coşkusunu yaşadı. bundan sonra açılacaktır diye düşünüyorum.
    medyamız 3 5 2 sevmeyebilir ama zaten bizim de bu medyayı pek sallamamamız gerekiyor. ciddi şekilde futbolun f’ainden anlamayıp sadece fanatiklik peşinde insanların para kazandığı bir kankalık müessesesi haline geldi türk futbol medyası. terim ve ekibi bu beş kuruş etmez tayfayı iplememeli. eldeki kadro 3 5 2 ise aynen devam.
  • 312
    rakip takım diğer anadolu takımları gibi topu bize verip yapacakları presle topu kaparak öndeki hızlı oyuncuları ile pozisyon bulmak için sahaya çıkmıştı. biz ne yaptık topu onlara attık alın siz oynayın bakalım dedik. sonuçta hiçbir anadolu takımı bize karşı oyun kurup üstünlük sağlayamaz. böyle olunca planları ters tepti.biz onları bozup kaptığımız topları hızlı kullandık ve maçı kolay kazandık. anadolu takımları ile deplasmanda bu taktikle kolay kolay yenilmezsin.
  • 313
    galatasaray'ın 20 maç sonra ilk kez beklerinden asist katkısı aldığı maçtır.

    beklerin bir takımın oyununa ne kadar etki ettiğini açıkça gösterdi bize. devre arası kaliteli bir sol bek bulabilirsek, linnes ile birlikte takım seviye atlayacaktır. tabi 3'lü kurgu da mariano ve emre'nin defolarını kapattı.

    ayrıca 4-1-4-1'den kurtulmamız, formayı hakedenlerin oynaması gibi konularda da tatmin etti.

    umarım oyun kurgumuzu geliştirerek devam ederiz.
  • 314
    fatih terim'in artık yavas yavaş kendisine geldiğini gösteren karşılaşmadır. zira forma adaletini yavas yavaş sağlamaya başladı.
    muslera: kendisine cok is düşmedi. yan toplarda hala ders almiyor ama yıllardır. dün güray'ın ortalarında toplara çıkmadı az daha gol yiyorduk birinde.
    luyindama: bu çocuğun bir derdi var. evet hala tas gibi stoper ama yüzünden net okunuyor bu çocuğun bir derdi var. zira eskisine oranla daha az konsantre daha az mücadeleci. ha yine de takımın en iyi stoperi.
    marcao: sol stoper pozisyonunu sevmiş gibi. fena degildi. ileriye dogru verdiği paslarla da oyunu güzel açtı.
    ahmet: üçlünün ortasında çok iyi iş çıkardı.
    emre: sol açık bek pozisyonunda çok iyiydi. ama hala defansif olarak çok kötü. dörtlü defansta yalnız bırakılırsa çok küfür yer yine. ideal pozisyonu 3 5 2 nin solu veya 4 4 2 nin sol açığı. 4 4 2 beki olmaz.
    mariano:süre aldığı her dakika zarar. emre'nin yaptığı koşulardan bir tane bile yapmadı. ileriye kosmuyor kenarda bekliyor pas alıyor geri içeri atıyor. ya bi kenardan kac be adam.
    lemina: keske kiralik olmasaydı. tam ritmini bulduğunda çok özel bir adama dönüşecek. su an bile çok iyi.
    ömer: senin canını yerim. helal olsun.
    feghouli: toparlanma ibareleri olmakla birlikte hala eski soso degil. ama anladık ki pozisyonu 10 numara olmalı.
    adem: gerçekten çok iyi oynuyor. böyle devam yerli david villa.
    andone: takım icin sakatlandı. söylenecek birsey yok. en kisa zamanda döner umarım.
    babel: ya niye sürekli sola kaçıyorsun arkadaş. seni forvet diye aldık oyuna. forvet gibi oyna artık.
    seri: cok ince pasları var. kendisi defansif olarak cok iyi degil ama pas kalitesi mükemmel.
    taylan: 5 dakika da olsa şans buldu.
  • 316
    1938 dünya kupasını mussolini, hitler'in de daha sonra olimpiyatlarda yapacağı üzere bir propaganda malzemesi olarak kullanır. italya milli takımı bu kupayı "ne olursa olsun" kazanmalıdır ve finalde karşılaşacakları macaristan maçı öncesi gök mavili futbolculara telegraf memuru yıldırım hızıyla mussolini'nin mesajını iletir: ya galibiyet, ya ölüm... bu mesajdan macar futbolcuların da haberdar olduğu söylenir ki, hiç bir oyununun insan yaşamından daha önemli olmadığını göstermek istemişlerdir dünyaya kalelerini italyan futbolculara açarak. 4-2lik "mutlak" galibiyet sonrasında "italyan futbolcuların kaldırdıkları salt kupa değildir, yaşamın ta kendisidir." der utku erışık "sporun edebiyata, edebiyatın spora hava atışı" adlı kitabında...

    çarşambayı perşembeye bağlayan gece madrid'de yaşanılan 6-0 lık "faciadan" sonra gaziantep deplasmanındaki müsabaka da galatasaraylı futbolcular için "ya galibiyet ya ölüm" manasındaydı. yaptığı hizmetler ve kazandırdığı kupalarla galatasaray'da kredisi en son tükenecek olan kişilerden biriydi teknik direktör fatih terim ama futbolcular ispanya'da "formayı çıkarın çıplak oynayın" tezahuratını duymuşlardı bir kere... ateş bacayı sarmış, hatta evin tüm odalarına doğru yayılıyordu... hoca da ocak ayını işaret ediyordu ama o vakte kadar "öyle ya da böyle haneye puanların yazılması gerekiyordu" ve bu sezonki "ağrı kesiciye" baş vurulmuştu gaziantep deplasmanında: üçlü savunma...
    iç sahada psg ve real madrid karşısında üç stoperli bir oyun tercih etmiş ve başarılı da olmuştu. antep karşısında neden olmasındı? oldu da... hem de çok iyi oldu...

    önceki maçlardan farklı olarak donk'un yerine ahmet çalık'ı koymuştu fatih terim son adam "emniyet sibobu" olarak. gençlerbirliği'nde oynadığı yıllarda savunmayı toparlamasıyla ön plana çıkmış, takım kaptanlığını almış, milli takıma kadar yükselmişti ahmet ama galatasaray kariyeri pek de arzu ettiği şekilde gelişmedi. yine de fatih terim onu kadroda tuttu ve geçen hafta rize maçında görev verdi marcao'nun yokluğunda. hatasız oynayınca o karşılaşmada, bu hafta da formayı sırtından çıkarmadı ahmet... yine kusursuzdu, yine hatasızdı ve ayakla olsun kafayla olsun gaziantep ataklarının sonunda ahmet vardı... arkalarında "süpürücü" olduğunda da luyindama ve marcao da daha güvenli ve rahat oynama şansı buldular, nasılsa top kaçsa ahmet yetişecekti imdada... pozisyon vermeden de maçı bitirdi galatasaray... simudica yenik durumda olmasına rağmen "kıpırdayamayan" forvetlerini oyundan çıkarmak zorunda kaldı...

    real madrid maçının kötülerinden nagatomo'nun yerine emre vardı sol kanatta ve şener sakat olmasaydı o da sağ bekte savunacaktı takımı ama onun yokluğunda mariano şans buldu. fena da iş yapmadılar, emre feghouli'ye asist yaptı, bir çok pozisyonda da rakip ceza sahası içinde bir golcü kurnazlığı ile yer buldu. mariano da feghouli ile geçen seneyi anımsatan verkaçlarla rakip kalede tehlike yarattı...

    fatih terim savunmada rotasyon yaptı da, bu sistem içinde orta sahadaki tercihleriyle de maçın rahat kazanılmasında başarılıydı. ömer zaten artık takımın bankoları arasına girdi, bir sakatlık ve ceza durumu dışında formayı sırtından kimse alamaz, attığı gol de jeneriklikti, top ağlarla buluştuğunda koltuktan öyle bir sıçramışım ki eşim "ne yapıyorsun, en nihayetinde gaziantep'le oynuyorsunuz, derbi maçı değil" diye hayıflanırken, golün güzelliğine şapka çıkarıyordum aslında... lemina da takıma enerji ve hırs katan oyunculardandı, topla dikine gidişi, rakip eksiltişi deplasmanda galatasaray'ı rahatlatan unsurlardandı. bir de maçın en iyi üç adamından biri olan feghouli'nin görevi farklıydı. "oynat şu takımı be soso" demişti belki de fatih terim maç önü konuşmasında cezayirli oyuncuya... o da maestro oldu gaziantep karşısında, yönetti takımı, gol attı, direkleri dövdü, "mekanın sahibi geri geldi" dedirtti seyredenlere... bu kurgu oturursa, tek maçlık kalmazsa, devre arasında belhanda yolcu...

    forvet hattında adem büyük de yeni malatyaspor maçından sonra ikinci defa ilk onbirde başladı. önceki yazılarımda belirttiğim gibi adem'in potansiyeline güveniyorum, galatasaray'da verimli olacağına inanıyorum. dün gece de görevini layıkıyla yaptı, rakip yarı alanda pres yaptı ki göstermelik değildi, "ısıran" bir yapıdaydı, kısa boyuna rağmen hava toplarında oldukça başarılıydı ve ömer'in golünde kafayla topu aşıran isimdi adem büyük... andone erken sakatlanmasaydı, fark daha da açılabilirdi ama şanssızlık, umarım rumen topçunun ciddi bir sakatlığı yoktur. andone'nin yerine giren babel, diğer maçlara göre daha istekli göründü ama gözlerden kaçmayan bir durum var ki o da babel'in oyunu yavaşlatması, hatta atakları durdurup, muslera'ya kadar uzanan geri pas silsilesinin startını vermesi. sanki hata yapmaktan korkar gibi bir durumda hollandalı futbolcu ve tecrübesiyle "garanti" oyunu seçiyor... oysa onyekuru olsa, "rüzgarın oğlu" gibi tozu dumana kata kata sürerdi topu rakip ceza sahasına doğru...

    ömer bayram'ın rakip ceza sahası önünde itilip gaziantepli oyuncuya çarpmasında "hava atışı" vermesi dışında konuşulacak bir hata yapmadı cüneyt çakır ama yardımcısı bahattin duran kaldırdığı ve kaldırmadığı bayraklarla "bu adam ya kuralı bilmiyor ya da kafasında tilkiler dolaşıyor" dedirtti. karşılaşmanın ilk devresinde emre'ye atılan uzun pasta gözü önündeki antepli topçuyu görmeyip umut vaad eden pozisyonun bitmesini beklemeden "anında" bayrağı kaldıran bahattin duran, ikinci devre iki metre ofsaytta olan gaziantepli oğuz için bayrağı kaldırmayıp, pozisyonun bitmesini bekledikten sonra ofsayt olduğunu haber verdi cüneyt çakır'a... devre arasında kuralı öğrendi herhalde diye düşünelim en naif halimizle...

    gaziantep gibi bir deplasmandan alınan üç puanla milli takım arasına girmek başta futbolcuları olmak üzere galatasaray'lıları oldukça rahatlattı. oynanan oyun da geleceğe dair ümit verdi. şimdi hocadan beklenen bu sistemi bozmadan, falcao'nun da katılımıyla özlenen galatasaray'ı taraftarla buluşturması...

    kaynak: https://ultrasmovement.blogspot.com/...u0-2galatasaray.html
  • 317
    maçın daha birinci dakikası biterken üç puan alacağımızdan emindim. çünkü önde basıyor ve topu alınca savunma arkasına koşuyorduk, türkiye ligi'nde bu oyunla (derbiler hariç) iki gol yesek üç tane atardık. elbette kafasından geçenleri bilemeyiz ama bence fatih hoca nagatomo, babel, mariano ve feghouli gibi yaşlı oyuncuların durağan oyunlarının bir süre sonra düzeleceğini zannetti. bu yüzden onlara tekrar tekrar fırsat verdi, bir süre sonra onların formsuzluğunun biteceğini umdu. fakat bu oyuncular dinamizmlerini geri döndürülemez biçimde kaybetmişlerdi, bundan dolayı bütün denemeler olumsuz sonuçlandı ve takım lig yarışında çok puan kaybetti. şampiyonlar ligi'nde neler kaybettiğimizi ise ancak yeni kadronun oynayacağı brugge maçından sonra* görebileceğiz.

    şimdi galatasaray eski dinamizmini tekrar yakalıyor ve dinamik oyuna cevap veren bütün oyuncularından faydalanması gerekiyor. buna, kişiliğini ne kadar sevmesem de belhanda ve babel de dahil. bize düşen sezon sanki yeni başlamış gibi düşünerek bütün oyunculara karşı hoşgörülü ve babacan yaklaşmak. çünkü üç aylık kayıp süreçten sonra galatasaray için sezon gerçekten de yeni başlıyor. kasım ayı itibariyle yeni bir 11 ve yeni bir sisteme geçiyoruz.

    önceden küfür ettiğimiz, "beş para etmez bu" dediğimiz oyuncular bu yeni sistemde parlayabilir. iki ay önce çöp gözüyle bakılan ömer bayram'ın mevkisi değişince ne kadar iyi oynadığına hepimiz şahit olduk. bu yüzden babel'in, belhanda'nın veya ahmet çalık'ın 3-5-2 veya 4-4-2 dizilişinde faydalı olma ihtimalini göz önünde bulundurmak ve bu oyunculara forma verilirse kıyameti koparmamak lazım diye düşünüyorum. bırakalım yeni sistemde herkes yapabileceğini ortaya koysun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın