"her hafta bu hakemlerin aynı hataları yapması utanç verici. türkiye büyük bir ulus ve burada insanlar futbolu seviyor ancak bu hakemleri anlamıyorum. bu konuda bir şeyler yapılmalı." diye isyanını okuyordum kayserisporlu bernard mensah'ın sivasspor-galatasaray maçının devre arasında sosyal medyada. 5-1 kaybettikleri maçtan sonra böyle ağır konuşabiliyorsa bir futbolcu, maçta ciddi sıkıntılar olmuştur derken çok geçmeden sivas yeni 4 eylül stadında da mete kalkavan ve var hakemi atilla karaoğlan ganalı futbolcuyu haklı çıkaran kararlara imza atıverdiler. gerçekten "utanç verici" bir maç yönetimine imza attı dün gece iki hakem de...
seri'ye serbest vuruşu erken kullandığı gerekçesiyle sarı kart gösterirken mete kalkavan "düdük bende" diyordu ama ikinci yarıda onyekuru'nun sivasspor ceza sahası içinde düşürülmesine düdük çalamadı. hadi o görmedi, var hakemi de "gözlerini kapamış olacak" ki, o taraftan da bir uyarı gelmedi saha içine ama pozisyonun devamında seri'nin fernando'ya dokunup dokunmadığı tartışmalı pozisyondan penaltı çıkarıverdiler. mete kalkavan gözü önündeki pozisyona "devam" dedi ama sonra gidip var hakemine uydu. penaltı atışı kullanıldığı esnada ise başka bir skandal daha yaşandı sivas'ta: mete kalkavan'ın görüş açısında olmayan mert hakan arkadaşı daha topa vurmadan 3-5 metre ceza sahasına girmişti bile. penaltı atıldı, muslera topu çeldi ama dönen topu emre filelere yolladı. işte o anda devreye girmesi gereken var'dan ses seda yoktu. tam bir skandal... çünkü ifab'ın yayınladığı kural kitapçığında açıkça belirtilmiş bu ihlal ve sonrası: "eğer top kaleye girmezse, hakem oyunu durdurur ve oyunu endirekt serbest vuruşla tekrar başlatır."
ama kural filan uygulanmadı...
bununla da yetinmedi var hakemi ve 63. dakikada sivasspor ceza sahası içinde falcao ile uğur çiftçi'nin mücadelesinde uğur'un eline çarpan topta "üç maymunu" oynadı. işin vahim tarafı da, alakasız pozisyonları bile 5-6 defa tekrar gösteren yayıncı kuruluş rejisi bu "apaçık penaltıyı" hiç tekrar göstermedi bile. takipçilerimiz hatırlayacaktır, trabzon'da da marcao'ya sorloth'un golden önce yaptığı faul oyun esnasında ekranlara gelmemiş, maç bitiminde yayınlanan programda ortaya çıkmıştı...
maç biterken sarrachi'nin tekmesine kırmızı kart yerine sarı kart vermek de artık alışageldiğimiz türk hakemi refleksi olarak maça damgayı vuruverdi: "hatayı hatayla kapatmak"... kimse sizden eyyam beklemiyor, gördüğünüzü "kafanızda tilkiler dolaşmadan" çalmanızı bekliyor...
fenerbahçe maçından sonra halil umut meler'i ısrarla övmemizin sebebini mete kalkavan ve var hakemi atilla karaoğlan pek de güzel göstermiş oldular aslında. sen ne kadar iyi oynarsan oyna, maçı yönetenler formda değilse, o maçta hak eden hak ettiğini alamıyor, galatasaray'ın 3 puanı kaçırdığı gibi. bakmayın siz "maçın hakkı beraberlikti" diyenlere, galatasaray rakibe verilen ama kendisine verilmeyen penaltılarla 2 puanı sivas'ta bıraktı... yazık oldu ve umarım ilerde bu puanlar aranmaz...
galatasaray'ın deplasmanda oynadığı en "sağlam" maçların birinde hakem yazmak istemezdim ama mete ve atilla bu harika karşılaşmadan rol çalmak istediler, biz de isimlerini blog sayfalarına yazmış olduk. hava şartlarının harika olduğu kadar zeminin de bir o kadar berbat olduğu karşılaşmaya ev sahibi seyirci desteğini de arkasına alıp beklenildiğinden de "hızlı ve saldırgan" başladı. galatasaray'la ön protokol yaptığı için hafta içi "üzerlerine oynan mert hakan ve emre" ikilisinden emre kulübedeyken, mert takımının en "iştahlısıydı" ve kaleyi gördüğü yerden muslera'yı avlamak arzusundaydı. uruguaylı bir iki çıkardı lakin korner atışı sonrası oluşan karambolde hakan arslan daha 10 dakika olmadan takımını öne geçirmişti bile.
ev sahibi öndeydi, pozisyonlar da buluyordu da topla oynama istatistiğinde galatasaray %62 önde gözüküyordu. fenerbahçe derbisinde olduğu gibi geriye düşmelerine rağmen oyun anlayışını bozmamıştı sarı-kırmızılılar, topun kıymetini bilip, mümkünce top çevirip boş pozisyondaki arkadaşlarını pozisyona sokmak gayesindeydiler. o anların birinde kazanılan serbest atışta duran top kullanma becerisini oldukça geliştiren ömer bayram, florya'da çalışıldığı belli olan bir orta yaptı, feghouli arka direkte dokundu ve falcao fileleri havalandırdı... galatasaray strese girmeden, sakin oynayarak beraberliği yakalamıştı ve öne geçmek için de tekrar yükleniyordu. son iki karşılaşmaya nazaran maç içinde pek varlığını hissetirmeyen onyekuru'nun nadir savunma arkasına koştuğu bir pozisyonda feghouli'ye al da at verdiği pasta, cezayirli zor olanı yaptı, topu aşırtmak yerine kaleciye nişanladı... o anda adrien ilie geliverdi aklımıza, ne de güzel geçirirdi topu kalecilerin üstünden...
sivasspor hocası rıza çalımbay, galatasaray'ı iyi analiz etmiş ve seri-onyekuru bağlantısını kapamıştı ama galatasaray'da çözüm üretecek topçu az değildi, feghouli sık sık boşluklara girmeye başlıyor ya da seri-onyekuru hattında falcao orta sahaya kadar gelip "istasyon" oluyordu. berbat zemine de alışınca deplasman ekibi, pozisyonlar da daha çok gelmeye başladı ve donk'un sürükleyip, ortaladığı uzun mesafeli vuruşta falcao kafayla asisti yapıyor, feghouli dakikalar evvel kaçırdığı golün öfkesini çıkartırcasına voleyi çakıyordu. devre biterken üçüncü gol de geliyordu feghouli'nin ceza sahasında falcao'ya pasında da sivas savunması son anda ayak koyarak topu kapmıştı...
ikinci devre yasin'in yerine emre kılıç'ı oyuna alarak tekrar galatasaray kalesine baskı kurmak isteyen rıza çalımbay, hakem ikilisinin de "desteği" ile emre'nin penaltısı sonrası amacına ulaştı. deplasmana kazanmak için gelmiş olan fatih terim de beraberliği bozmak için emre akbaba ve adem büyük hamlelerini yaparak tekrar rakip kaleye oyunu yığdı. onyekuru ile falcao ile pozisyonlar da yaratıldı ama top çizgiden geçmezken, zeminin ağırlaşmasına yorgunluk da eşlik edince pas ve şut tercihleri de yanlış olmaya başladı ve iki takım sahadan eşitlikle ayrıldı....
galatasaray, başakşehir dışında zirve yarışındaki diğer tüm rakiplerinin puan kaybettiği haftada galibiyet serisine sivas deplasmanında ara verdi belki ama oynadığı cesur ve arzulu oyun ile şampiyonluk yolunda özgüvenini doruğa çıkarmış oldu. dün gece o kadar konsantre olmuş sivasspor karşısında ligde hangi takım olursa olsun "ezilecekken" fatih terim'in takımının galibiyeti kaçırıyor olması 23. şampiyonluğun ayak sesleri değil midir?
"utançla" başladık "gururla" bitirelim o halde. bülent uygun'la 2008-2009 sezonunda şampiyonluk kovaladığı dönemler sivasspor'un güçlü ve etkili bir taraftar potansiyelinden söz edilmezken, dün gece üç tribünde yapmış oldukları kareografi ile "tribün aleminde" biz de varız demiş oldu yiğidolar. bu da onların gururu olsun... umarım sadece iç sahada değil, deplasmanlarda da tribünlerde boş koltuk bırakmazlar..."support your local team" demiş ya yabancılar, çok haklılar, şehrinizin, semtinizin takımını tutun arkadaşlar, hem de sonuna kadar...
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
https://ultrasmovement.blogspot.com/...r2-2galatasaray.html