• 98
    yine birileri tarafından beyin felci geçirtecek bir güne hazır olun.
    (bkz: son kale); yersen.
    zaten sürülen o tarlalar da kale sınırları içinde kaldığı için sorun olmuyor.
    düşünün, hırsız evi soyarken yakalanıyor, konu edilen şey yakalanma şekli, kimse de demiyor ki "e adam hırsız ama"...
    velhasıl insanda ar damarı çatlamaya görsün.
    bir şekilde herşeyi olabildiğin ama hiçbir şekilde rezil olmadığın ülke için çok normal bu durumlar...
  • 101
    yavuz hırsız ev sahibi bastırırmış sözünün gerçekliğe dönüştüğü tarih.

    bir de salağa yatmaları yok mu insanın iyice bi gülesi geliyor. elde edilen deliller usülsüz bir şekilde elde edildiği için kabul görmemişken, hayır biz şike yapmadık diyebiliyorlar. bunu demekle kalmıyorlar bir de kulüplerine üye ettikleri şahıslara karşı direnmiş gibi hikaye yazıyorlar. hadi bunu da geçtim hiç yüzleri kızarmadan yaşanan süreç için maddi tazminat kovalıyorlar.

    bir kez daha fenerliye anlatır gibi anlatalım. ortada delillerle sabit bir şekilde şike vardır. kurumların fetö'ye bağlı çalışanları şike süreci yürütülürken usülsüz kayıtlar, takipler sonucu deliller elde etmiştir. deliller gerçek, elde ediliş yöntemi yanlıştır. bu da demektir ki fenerbahçe şikecidir fakat adalet önünde tescillenmemiştir. tabii türkiye cumhuriyeti'nin adaleti tarafından... yoksa uefa'nın resmi sitesinde şikeciler listesinde yerlerini aldılar.
  • 102
    tekrar tekrar belirtmekte fayda var, tarihe not düşelim. 3 temmuz davasında şike için toplanan deliller hukuksuz şekilde toplanmış, yapılan dinlemelerin hukuksuz olduğuna karar verilmiştir. fenerbahçe'nin şike yapmadığına dair bir beraat kararı yoktur.
    özetle;
    fenerbahçe şike yapmıştır, fakat şike yaptığını kanıtlayan deliller usülsüz şekilde elde edilmiştir.
  • 106
    türk futbol tarihinin, hatta belki de türkiye tarihinin kırılma noktalarından biri. siyasi konulardan da öte galatasaray fenerbahçe rekabeti gibi bir faktörün tam göbeğine oturduğu için, hakkında objektif ve tarafsız bir bilgi kırıntıcığına bile ulaşmak çok ama çok zordur.

    2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması o gün patlak vermiştir, daha doğrusu kamuoyunun bilgisine gelmiştir. yapılan bir dizi baskın ve gözaltılar gündeme bomba gibi düşmüş, 3 temmuz'dan bu yana içinde bulunulan süreç başlamıştır.

    oysa ki bu soruşturmayla ilgili teknik takip ve bilgi edinme 2010 yılı aralık ayında başlamış, 2011 yılı mart ayının son günü 6222 sayılı kanunda yapılan değişikle de bu baskın ve gözaltılara imkan veren hukuki altyapı sağlanmıştır. zaten ilerleyen yıllarda alınan kararların bozulmasına sebep olan ve beraat diye pazarlanan problemin temelini bu durum oluşturmaktadır. belli bir süre takip ve izleme yapıldıktan sonra eylemlerle ilgili cezai yaptırım içeren maddeler yasaya eklenmiş ve geriye dönük de sayılabilecek şekilde çalıştırılmıştır. bu da türk hukuk sistemine bütünüyle ters bir yaklaşım tarzıdır.

    o günün en talihsiz isimlerinden biri ise şüphesiz türkiye futbol federasyonu başkanlığı koltuğuna henüz 4 gün önce oturmuş olan (gkbz: mehmet ali aydınlar) idi. yıllar yılı fenerbahçe amatör branşlarına para akıtan, camiada sevilen bir isimdi. kulüp başkanlığı öncesi son bir durak olarak federasyon başkanlığına seçilmiş, kulübüne nice hizmetler yapmak için hazırlıklarını yapmakta iken bu bombayı kucağında bulmuştur.

    nitekim bir önceki başkan mahmut özgener döneminde, 6222 sayılı kanunda şike ile ilgili maddeler eklenir eklenmez yapılması gereken futbol disiplin talimatı 58. madde değişikliğinin yapılmamış olması sebebiyle çok zor günler geçirmiştir. her ne kadar fenerbahçe kamuoyunca fenerbahçe'yi zan altında bırakmakla suçlansa da bu maddeyi işletmeyerek, hatta süper final uygulaması ile mecbur kalır da uygularsa durumu toparlama yolunu açarak kıyağın en büyüğünü yapmıştır. uefa ile yapılan müzakereleri de kahramanca(!) sürdürüp türlü ikna teknikleri ile uefa'nın en azından türkiye içinde bir yaptırıma mecbur etmemesini sağlamıştır. hatta kendi dönemindeki turnuvalara alınmama konusu da "şüphe" ibaresi ile sınırlı kalmıştır.

    gün itibarı ile 11 yıl geçti üzerinden. fenerbahçe savunma adı altında o kadar çok ve o kadar farklı şey söyledi ki artık hangisinin tam olarak gerçek görüşleri olduğunu ayrıt etmek zor. buna paralel ülkedeki siyasi iklimdeki kırılmalar sebebi ile bu soruşturmanın da kamuoyu önündeki algısı birkaç kere boyut atladı. sapla saman da genel olarak o kadar karıştı ki olayın özünü, nedenini niçinini ayırt etmek zor.

    netice itibarı ile, ama öyle ama böyle her şekilde türk futbolunun tabutuna son çivinin çakıldığı gündür. ortada ne futbol kaldı, ne taraftar kaldı, ne basın kaldı, ne de gazeteci kaldı. ülkedeki pek çok güzel şey gibi futbol da keyif verici bir olay olmaktan çıktı/çıkarıldı. fenerbahçe camiası zaten psikolojik olarak darmadağın oldu. trabzonspor camiası da en az onlar kadar. beşiktaş'ın durumu hadi malumdu zaten, biz de bu delilerin arasında çok sağlıklı kalamadık malesef...

    (bkz: tarihte bugün)
  • 107
    eskiden şehirlerarası seyahat ederken yolların kenarlarında radarlar olurdu. bu radarlara takılırsanız ileride polis durdururdu cezayı kesmek için. yine o dönemlerde bazı olaylar anlatılırdı işte radara girdim ama memura bir çorba parası verdim ceza yazmadı, bizim kayınçonun ismini duyunca saldı beni diye anlatırlardı gevrek gevrek. rüşvet ve adamcılıkla övünülen günlerdi…

    bugün* de aslında hız limitini aşanlara radarın tutulduğu bir gündü normalde. bu benzetmeyi ben yapmıyorum, camialarının koskocaman aykut’ları yapıyor. ama akabinde bunları saldılar ve ceza almadılar. ilginçtir. hatta bugünü yakalarına nişane olarak asıp kutlama falan yapıyorlar. bu çok daha ilginçtir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın