türk futbol tarihinin, hatta belki de türkiye tarihinin kırılma noktalarından biri. siyasi konulardan da öte galatasaray fenerbahçe rekabeti gibi bir faktörün tam göbeğine oturduğu için, hakkında objektif ve tarafsız bir bilgi kırıntıcığına bile ulaşmak çok ama çok zordur.
2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturması o gün patlak vermiştir, daha doğrusu kamuoyunun bilgisine gelmiştir. yapılan bir dizi baskın ve gözaltılar gündeme bomba gibi düşmüş,
3 temmuz'dan bu yana içinde bulunulan süreç başlamıştır.
oysa ki bu soruşturmayla ilgili teknik takip ve bilgi edinme 2010 yılı aralık ayında başlamış, 2011 yılı mart ayının son günü 6222 sayılı kanunda yapılan değişikle de bu baskın ve gözaltılara imkan veren hukuki altyapı sağlanmıştır. zaten ilerleyen yıllarda alınan kararların bozulmasına sebep olan ve beraat diye pazarlanan problemin temelini bu durum oluşturmaktadır. belli bir süre takip ve izleme yapıldıktan sonra eylemlerle ilgili cezai yaptırım içeren maddeler yasaya eklenmiş ve geriye dönük de sayılabilecek şekilde çalıştırılmıştır. bu da türk hukuk sistemine bütünüyle ters bir yaklaşım tarzıdır.
o günün en talihsiz isimlerinden biri ise şüphesiz türkiye futbol federasyonu başkanlığı koltuğuna henüz 4 gün önce oturmuş olan (gkbz: mehmet ali aydınlar) idi. yıllar yılı fenerbahçe amatör branşlarına para akıtan, camiada sevilen bir isimdi. kulüp başkanlığı öncesi son bir durak olarak federasyon başkanlığına seçilmiş, kulübüne nice hizmetler yapmak için hazırlıklarını yapmakta iken bu bombayı kucağında bulmuştur.
nitekim bir önceki başkan
mahmut özgener döneminde, 6222 sayılı kanunda şike ile ilgili maddeler eklenir eklenmez yapılması gereken
futbol disiplin talimatı 58. madde değişikliğinin yapılmamış olması sebebiyle çok zor günler geçirmiştir. her ne kadar fenerbahçe kamuoyunca fenerbahçe'yi zan altında bırakmakla suçlansa da bu maddeyi işletmeyerek, hatta süper final uygulaması ile mecbur kalır da uygularsa durumu toparlama yolunu açarak kıyağın en büyüğünü yapmıştır. uefa ile yapılan müzakereleri de kahramanca(!) sürdürüp türlü ikna teknikleri ile uefa'nın en azından türkiye içinde bir yaptırıma mecbur etmemesini sağlamıştır. hatta kendi dönemindeki turnuvalara alınmama konusu da "şüphe" ibaresi ile sınırlı kalmıştır.
gün itibarı ile 11 yıl geçti üzerinden. fenerbahçe savunma adı altında o kadar çok ve o kadar farklı şey söyledi ki artık hangisinin tam olarak gerçek görüşleri olduğunu ayrıt etmek zor. buna paralel ülkedeki siyasi iklimdeki kırılmalar sebebi ile bu soruşturmanın da kamuoyu önündeki algısı birkaç kere boyut atladı. sapla saman da genel olarak o kadar karıştı ki olayın özünü, nedenini niçinini ayırt etmek zor.
netice itibarı ile, ama öyle ama böyle her şekilde türk futbolunun tabutuna son çivinin çakıldığı gündür. ortada ne futbol kaldı, ne taraftar kaldı, ne basın kaldı, ne de gazeteci kaldı. ülkedeki pek çok güzel şey gibi futbol da keyif verici bir olay olmaktan çıktı/çıkarıldı. fenerbahçe camiası zaten psikolojik olarak darmadağın oldu. trabzonspor camiası da en az onlar kadar. beşiktaş'ın durumu hadi malumdu zaten, biz de bu delilerin arasında çok sağlıklı kalamadık malesef...
(bkz:
tarihte bugün)