• 452
    ertesi günü itibarı ile nerede eski derbiler dedirtmiş maçtır. derbiden derbiye ortaya çıkan taraftar sayısı bakımından bile sönük kalmıştır. fenerliler artık taşak geçmekten, galatasaraylılar ise takımlarını savunmaktan vazgeçmiştir. aynı gün içinde onlarca galatasaraylıdar "alıştım" ve benzeri ifadeler üzülerek duyulmuştur. karşısında muhatap bulamayan, bulduklarının ise perişan ve kabullenmiş hali yüzünden insafa gelen fenerbahçeliler de birkaç saat içinde günlük yaşantılarına dönmüştür.
  • 457
    kıbrıs'tan kalkıp gelen ve yer kürenin herhangi bir lokasyonundan bir insanın yüklü bir para karşılığı kiraladığı kombine ile kapalı üst'e gelen bir organizmanın bir brezilya'lının sırtına içi su dolu pet bardak attığı; bu sebeple yine civarında bulunan ve yer kürenin türlü lokasyonlarından gelmiş insanlarca epey bir haşat edildiği "dünya" derbisi.
  • 458
    iki haftadır heyecandan duramadığım maçtı. stada girince heyecan falan kalmadı. garip bi duyguydu. ben ne zaman böyle hissetsem kaybederiz.. o yüzden korkuyordum. rakip takım taraftarının tezahüratını ıslıkla bastırmaya çalışırken, bunun yerine biz neden tezahürata başlamıyoruz diye düşünüyodum. daha ilk saniyelerde az kalsın gol atacakken o heyecan geri geldi. tezahüratlar da başladı.
    ben iki haftadır bu maçı bekliyordum. ertesi gün vizelerim başlıyodu. ders çalışmam gerekirken yeni açık'taydım. olsun önemli değildi. ali sami yen'deki muhtemel son derbiyi izlemeye değerdi. kazanmalıydık, üstelik farklı kazanmalıydık. bu ümitlerle gelmiştim. her şey iyi gibiydi. tek eksik goldü. sonra ne oldu. benim, bizim heyecanla beklediğimiz golü, önümdeki kaleyi koruyan franco yedi. o an başka tarafa bakıyomuşum. başımı çevirdiğimde topu ağlarda gördüm. ama gerçekten anlamadım önce ne olduğunu. sonra fenerli futbolcuları görünce mecburen anlamak zorunda kaldım. ama maçın en kötü anı o değildi. bi ara, sanırım santos'tu, bariz bi gol pozisyonu oldu. olay karşı kalede olduğundan biz bulunduğumuz yerden gol oldu sandık ve gol diye sevinmek için fırladık yerimizden. az kalsın düşüyordum. işte o an, gol olmadığını anlayınca, yanımdaki abi yere çöktü. başını ellerinin arasına aldı. benim içimde bi şeyler eksildi sanki.. golden sonra susan taraftar bi türlü kendine gelemiyordu. arkadan biri bağırmaya başladı. ne susuyosunuz?! gol olsun diye mi bekliyosunuz, gol olunca mı bağıracaksınız?! diye. evet haklıydı. desteğe devam edilmeliydi. ama olmuyordu. tribünleri canlandıracak hiç bi şey olmuyordu. daha sonra başka biri, allah'ım n'olur bari berabere bitsin diye dua etti, diğeri 2-1 alıcaz dedi büyük bir inançla.. ama olmuyordu. bizi canlandıracak hiç bi şey olmuyordu..
    5 dakka uzatmayı görünce hadi dedim. 90+3'te baros yine atacak bi tane. ama olmadı. hiç bi şey olmadı. ve ben o maçta hiç sevmedğim ve yapana da çok kızdığım bi şey yaptım. daha son düdük çalmadan, staddan ayrıldım.. merdivenlerden inerken bile kulağım hala staddaydı. düdük çalmadı ya, hala ufak da olsa bi umut vardı. ama olmadı. o akşam, o maçta, oraya bir çok farklı yerlerden gelen binlerce galatasaray taraftarını sevinçten tribünden düşürecek hiç bi şey olmadı.
    bizler de, etkisini 1 hafta hissedeceğimiz bu yenilgiyle ayrıldık mecidiyeköy'den. ama olsundu. galatasaray bizim canımız, kanımızdı. her koşulda arkasında duracağımız bi tanemizdi..
  • 459
    yok böyle bir şey deyip geçmek var bu maç için. bilmiyorum neden kaynaklanıyor? ben kendimi bildim bileli bunlar* sürekli bize ters gelen bir çeşit takım. adamlar nasıl oynarlarsa oynasınlar hep galip geliyorlar.bu seferde* bizi pozisyona girmeden mağlup etmeyi başardılar. büyü mü yapıyorlar okuyup üflüyorlar mı artık bilemiyorum. ama sanırım bu maçtan sonra bu tür işleri yaptıklarına kanaat getirdim. barça gibi topta yapsak bunlar bizi yine yener sorunsalına gelmek istiyorum. o yüzden bi daha da izlemem fenerbahçe galatasaray maçlarını..

    çünkü sinir oluyorum...
  • 460
    günlerdir beni kahırdan kendime getirmeyen ve aklıma her saniye her dakika 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor müsabakasını getiren maçtır! çok merak ediyorum, günlerdir kendime soruyorum 14 mayis 2006'da ali sami yen'deki kayseri maçında kral hakan şükür'ün ve hasan şaş'ın o gün gelen mucize sampiyonluktan sonra akıttıkları sevda gözyaşları kadar, bizim futbolcularımız formalarını ıslattılar mı bu maçta! bir yanda kaybettiği bir fenerbahçe maçından sonra evinde misafir ettiği yalçın dümer'e rağmen gözyaşlarına engel olamayıp hüngür hüngür ağlayan kral hakan şükür, diğer tarafta maçtan sonra evinde yapacağı alemin planlarını yapan gamsız brezilaylı jo alves. kabullenemiyorum arkadaş! kabullenemiyorum...şanssızlık, kısmetsizlik tamam da, lenslerini unutacak kadar gamzıslarla dolu bir galatasaray'ı kabullenemiyorum!
  • 461
    kelime bulup da derdimi anlatamiyorum artik. ancak kendime gelebildim bu macla ilgili bir seyler yazabilmek için. ruh, mucadele, vurdumduymazlık ve diger etkenler. hepsine eyvallah. kızarım kufrederim gerekirse gider florya kapilarına dayanir iki yumurta da ben atarim takim otobusune donerim evime! ama senelerdir tek bir satiri degismeyen bir senaryo gibi sahnelenen bu kısmetsizligimize ne demeli!!! yuzyilda bir defa yenecek bir golu kalende görmek ve yuz yilda bir defa kurtarilacak bir vurusun rakibin kalesinden son anda cikartilmasinin izahini nasil kim ve ne zaman bana yapacak!!! tarifi olmayan ucu bucagi bilinmeyen derin ama depderin bir gayya kuyyusu gibi olmaya basladi artik bu maclar. turk telekom arena'yla ilgili en buyuk hayalim bu. bu serinin bu statta son bulacagi. cunku saracoglundaki on senelik serinin baslangicini o statin yeni yapisi ve arkalarinda rakip topu her ayagina aldığında nefesleri kesilene kadar islik calarak baski kuran 52.000 taraftar oluşturuyor. artık sıra bizde. ama bizim tepkisizliğe daha yatkın taraftar yapısı lutfedip de top rakibe gectiginde ıslık calar mi cok merak ediyorum. artik suyu cikmis arabesk tribun bestelerini geçiniz, milenyumun evsahibi avantajı stadinda kurdugun baskıdan geciyor. iste bu baski ise belki çoğu kimse küçümsüyor ama ıslik. evet bildiğin ıslık çalmak. ama kesintisiz ve ısrarala. tabiki top rakipteyken. ama onu bile yapabileceğimize dair ciddi şüpheliyim. emin değilim. ve sonrası. samiyende alkislarla karsiladigimiz takimlarinin kalecisi bu alkislara ragmen son dakikada topu kalça nahiyesiyle tutacak kadar kustahlasıp bizimle dalga geciyor , ve biz hala spor dostluk centilmenlik mekteb-i sultani kültürü falan filan diyoruz ya, en çok da bu koyuyor bana !!! yemişim dostlugunu da kardesligini de ezeli rekabetini de... adamlar kadıkoy'de sille tokat orta alanın ortasında kaptanımızı dovuyor, gerets'in kafasında demir para kan saçıyor ve her defasında ali sami yen gulluk gulistanlık olsun isteniyor. sonrasında adam dotuyle bize karşılık veriyor. ve utanmadam kalkıp bi de özür diliyor. neyin özürü allah aşkına! bizi embesil yerine koymanın özrümü bu! zerre kadar ruhunu ortaya koymayıp da mücadele etmeyen futbolculara soyleyecek laf da bulamıyorum. hasan şaş'lar, kral hakan şükür'ler varken de fenerbahçe'ye yeniliyorduk ama formayı zerresine kadar ıslatarak. bu kadar ruhsuz hiç olmamıştık fenerbahçe maçlarında. hiç. en çok da bu koydu bana...
  • 463
    sami yen'de seyrettiğim ikinci maç ve ilk fenerbahçe derbisidir. 800 km yol gelip hiçbir şey alamadan döndüğüm ancak zerre pişman olmadığım maçtır. mustafa sarp'ın maçın hemen başında 10 metre önümde gol kaçırıp aynı zamanda derbi tarihinin en erken golünü atma şerefini de kaçırdığı maç. dönüp bakıyorum da iyi ki kaçırmış.
  • 466
    büyük umutlarla girdiğimiz sezondaki hayal kırıklıklarından biridir. rijkaard, transferler vs. derken herkes şampiyonluktan emindi ve avrupadan umutluydu. sezon başı fırtına gibi başlamış fakat sonra durulmuş ve baros'un sakatlığı ile kötü bir dönem geçirmiştik. sonra toparlansak da sezon başı gibi olmadık hiçbir zaman. ali sami yen'de o sezon 3 kupada 3 kritik maç yaptık ve hepsi yıkım yarattı. ilk başta atletico maçında verilmeyen penaltı ve son dakika golüyle kaybetmemiz ve avrupa'ya vedamız olmuştu. sonra antalyaspor bizi mabedimizde türkiye kupası'ndan elemişti.
    artık elimizde lig kalmıştı ve fenerin 5 puan önüne geçmiş, lider olmuştuk. fakat 21 mart 2010'da trabzon deplasmanında kaybetmiş ve bu maç daha kritik bir hal almıştı. maça iyi başlamış peş peşe pozisyonlar bulmuştuk. ikinci yarıda dos santos çok net pozisyonda topu dışarı atmıştı. yani becerikli olsak maç 60lı dakikalarda 2-0 olacaktı. daha sonra selçuk saçma sapan bir gol attı ve maçı kaybettik. fener her zamanki gibi bir galatasaray maçıyla toparlanmıştı ve biz o gün göremesek de sezonu bir anlamda kapatmıştık. daha sonra sivas'ta son dakika golüyle berabere kalıp kayıplara devam etmiştik ve daha kötüsü şampiyonlar ligi'nden bile mahrum kalacaktık.
  • 471
    sözlükte muhtemelen unutulduğu için kimsenin hakkında son yıllarda bir şey yazmadığı eski fenerbahçe derbilerimizden biri. ben hatırlatmış olayım, bugün itibariyle üzerinden tam olarak 13 yıl geçmiş. vay be, zaman hakikaten de su gibi akıyor. bu maçın oynandığı zamanlarda futbolla pek ilgilenmiyordum (başka ilgi alanlarım vardı.). ama o seneleri daha dün gibi hatırlıyorum. futbol düzeni yine kirli olduysa da en azından şimdikine göre biraz daha temizdi (duyumlarım ve sonradan yaptığım araştırmalara göre şikenin de bir adabı vardı, 2011 yılı hariç hiç değilse maçlarda hakemler tarafından alenen ve göstere göstere yapılmıyordu.), eknomik yaşam daha rahattı, ülkede siyasi karışıklık günümüze göre çok daha azdı ve hatta toplumumuzda bile böylesine bir nefret ortamı, değerlerin yozlaşması gibi sorunlar yoktu. kısacası ülke daha yaşanılırdı. buna rağmen sonradan (futbolu ciddi olarak ilk 2015 şampiyonluğumuzun sezonunda takip etmeye başladım.) ülkedeki futbol geçmişine göz atarken şunu net olarak fark ettim: biz o sezon (turkcell süper lig 2009-2010 sezonu) özellikle hücum hattımıza * ve teknik kadroya* ciddi takviye yatırımları yapmıştık. yani biraz zaman gerektiren ve zahmetli bir futbol yapılanmasına girişmiştik. tamam, aynı zamanda baştan bir sistem inşa edecektik ama sonuç almak bu kadar da zor olmamalıydı. sözü şuraya bağlayacağım: bu maçın sonucu üç ihtimali barındırıyordu, favori değildik. ancak gene de buna rağmen bu maçta çoğu derbilerde olduğu gibi hakkımız yenilmiş. zaten bu haliyle biraz da şansızlığımızın etkisiyle pisi pisine kaybetsek de kazanmamıza sistematik olarak izin verilmediği evimizdeki fenerbahçe maçlarının en bilinenlerinden bir tanesi oluyor. aşağıya link olarak eklediğim özetten de bakabilirsiniz, maçta zaten istisnai bir gol yiyerek geriye düştüğümüz ve en az bir net pozisyon kaçırdığımız (ah dos santos ah!) gibi son dakikalarda net penaltımız verilmemiş ve bununla birlikte baros'a yapılan faule karşılık kendisine yanlış bir sarı kart verilmiş. eğer bunlar yaşanmasydı bu maçtan en azından berabere kalırdık. bu maçın zaten bir diğer anlamı o sezon şampiyonluğa bu maçla havlu atmak olmuş.(u: iyi ki son maçta şampiyonluğu bursaya kaybettiler, ilahi adalet anadolu'dan ikinci şampiyonu çıkarttı.) üstelik rijkaard ve ekibine duyulan güven ilk bu maçla beraber azalmış. ama berabere kalsaydık belki sezonu daha başarılı şekilde bitirebilirdik ve kendisiyle daha güzel günler görebilirdik. özellikle o ve ondan sonraki sezon öyle böyle hakkımız yenilmemiş şimdikiler kadar çok olmasa da. yani diyeceğim odur ki hakkımızın gasp edilişinin çaresizliğiyle mücadele etmişiz diğer rakiplerle yarışmak dışında. dün bu maçta cüneyt çakır tarafından sergilenen adaletsiz yönetim hele bir de puan farkının azalmasına göre bu sezonki son maçımızda (bkz: 21 mayıs 2023 galatasaray fenerbahçe maçı) başka bir hakem ve arkasındaki oluşum tarafından gene gerçekleşebilir. bunun için dikkatli olup önlem almak lazım olası masabaşı komplolara karşı. çünkü bu sezonun gidişatından da anlaşılacağı gibi çoğu maçta yaşanan adaletsiz yönetimlere karşı kazanılan liderliği son maçta elimizden alma ihtimalleri var bu kahpe düzenin. gene bu sezon o sezona benzer yapılan bir kadro planlaması ve teknik kadronun emeği şampiyonlukla taçlandıramazsak hem maddi hem de manevi anlamda takımımıza yazık olacak. maçın linki: https://www.youtube.com/watch?v=F-3GDiOjJgM
App Store'dan indirin Google Play'den alın