2019-20 Türkiye Süper Lig 9.Hafta Maçı
19:00 Vodafone Park
1 - 0
  • 352
    o kadar kötüyüz ki, nereden tutsak elimizde kalıyor. atak desen yok, defans desen yok, pas yapalım desen yok, kontraya çıkalım desen yok, hücum organizasyonu yok, kanatlardan gidelim desen yok, sıfıra inelim desen yok, frikik kazanalım desen yok, korner yok, şut yok.

    ne var deseniz söyleyeyim. ilginç bir rahatlık var. sanki her maç 3-0 önde başlıyoruz. yavaş yavaş atağa kalkmalar, yavaş yavaş paslaşmalar var.

    risk alan oyuncu yok, ileri bir top atayım kaptırsak da önemli değil diyen tek bir topçumuz yok.

    kenarda doğru dürüst teknik heyet yok. hepsi terim e bakıyor, biri de ya hocam şöyle birşey denesek ne olur, demiyor, diyemiyor.

    la bu belhanda da ne var abi bizim göremediğimiz. ne var ya, ne yapıyor bu adam da her maç banko yazılıyor?

    bu takım acilen sert kararlar almalı, başkanı başkanlık yapmalı. hocası hocalık yapmalı. herkesin yeri belli olmalı. konsantrasyon sağlanmalı. divan catering meselesine hocası karışmamalı mesela. herkes işine bakmalı.

    bütün bu saçmalıkları belhanda'ya da atmamalı taraftar. belhanda yerine kim olsa takım böyle oldukça pek fazla birşey veremez.
  • 353
    ilk 11 kadrosunun yarısı eksik, ligimiz standardlarında bile yetersiz bir forveti olan ve daha 3 gün önce maç yapmış bir takıma karşı pozisyon üstüne pozisyon vererek kaybettiğimiz maç.

    golden önce sol tarafta taca çıkan top için koşan 3 beşiktaşlının olduğu bir pozisyonu kimse fark etti mi bilmiyorum ama bu tarz bir şeyi kendi oyuncularımızdan görmediğimiz sürece bizden bir cacık olmayacak.
  • 360
    rakibin senden 7 km fazla koşarken yetenek veya organizasyon olarak çok önde değilsen doğal olarak kazanamazsın. koşmayınca rakip ceza sahasına bir iki kişi anca sokabiliyorsun. koşmayınca defansta rakibi dört beş kişi karşılıyorsun. mesele bu. bazı paşazadeler ne geride takım savunmasına katılıyor ne önde pres yapıyorlar. veya isteseler de fizik güçleri yetmiyor. devre arasına kadar kalitesi daha az ama çok daha fazla koşup mücadele edecek takımla oynamak zorundayız.
  • 361
    maçtan önce şunları yazmıştım:

    (bkz: 27 ekim 2019 beşiktaş galatasaray maçı/#2793769)
    (bkz: 27 ekim 2019 beşiktaş galatasaray maçı/#2793883)

    göz göre göre başardık!

    beşiktaş tarihinin en kötü kadrolarından birine, en formsuz döneminde yenilmeyi başardık. hem de en iyi kadrolarımızdan biriyle başardık. roco, 36 yaşındaki atiba, umut nayır gibi oyunculardan kurulu, 2 gün önce maç yapıp braga'nın bile yendiği bir takıma, galibiyete çok ihtiyacımız varken yenildik. vallahi ne diyeyim...üzerinden epey bir saat geçti ama hala inanamıyorum nasıl başardık?
  • 363
    bitik bir rakibin çıkıp çıkabileceği azami tempoda oynamaya gayret ettiğimiz maç. bir parmak ucu kadar vites arttırsak rakibin kovalayacak gücü yokken ve yapabilecekken, en azından yapabildiğimizi bazı maçlarda göstermişken, hatta rakibin senden 2 gün sonra maç yapmış üstelik rotasyon şansı yüzde sıfır iken inatla rakibin baş edebileceği tempoda kalmaya devam ettik. olan gücümüzü de hep geride oynayarak, orta sahayı geçmeyerek harcadık. ortaya bir ürün çıkmasa bile zorlasak, denesek, hatta topu verip biraz koştursak yorulmalarını, sahadaki dizilim olarak açılmalarını sağlasak geri dönemeyecek bir takım vardı karşımızda. bizim takım sadece kendi yarı sahasının rakibe bakan yarısında top gezdirerek, boş koşularla rakibin sadece bir hattını yerinden oynatabilecek saçma atraksiyonlarla doksan dakikayı tamamladı.

    maçın başında beşiktaş yarım pozisyon bulunca sanki maç boyunca o tempoyla tamamlayabilecekmiş gibi saçma bir korku ve refleksle yine aman topu vermeyelim oyununa döndük. tedbirli görünsek de aslında zerre konsantrasyonumuz ve isteğimiz yoktu. eğer öyle olsaydı defalarca aynı basit atağı yiyip aynı basit ortayı açtırmaz, rakibin kale önüne gelebilen yegane oyuncusunun -ortayı yapanın da azarıyla- ilk defa doğru noktaya geldiği pozisyonda kafayı vurdurup golü attırmazdık. sırf bu hikaye bile problemin bireysel bir hatadan ve takımın defansif tedirginliğinden öte bir yerde olduğunun ispatıdır.
  • 364
    içkiye benzer birşey var bu havalarda
    kötü ediyor insanı, kötü
    hele birde hasretlik oldu mu serde
    sevdiğin başka yerde
    sen başka yerde
    dertli ediyor insan, dertli
    içkiye benzer birşey var bu havalarda
    sarhoş ediyor insanı, sarhoş...
    orhan veli

    üstat orhan veli'nin dediği gibi "bir şeyler var bu takımda, insanı kötü ediyor, sevenini dertli"... fena desen fena oynamıyor, iyi desen o da değil... "içkiye benzer birşey var bu takımda", seyrederken ümitlendiriyor, mutlu ediyor da "şişe bitince", hakem son düdüğü çalıp tabelaya bakınca miden bulanıyor, tadın kaçıyor, üzülüyorsun...

    lig başından beri de bu ruh hali değişmiyor, oyuncular değişiyor, rotasyon yapılıyor ama fatih terim'in bizlere vaad ettiği galatasaray'ı tam anlamıyla bir türlü sahada izleyemiyoruz. derbi karşılaşması olması ve seyirci baskısını göz önüne alarak fatih terim elindeki en ideal kadro ile sahaya çıkmıştı. baskıdan etkilenmeyecek "tamamı yabancı" ve büyük maç atmosferine alışık topçuları seçmişti. geçen seneki "şampiyon takıma" güvenmişti... belhanda'ya da güvenmişti, bir hoca olarak görevi topçusuna sahip çıkmaktı, "özrünü kabul etmişti" 10 numarasının... lemina'nın da rakip sahadaki etkinliğinden faydalanmak istemişti, salı maç yapan seri'nin yerine dinlenmiş lemina'yı seçmişti... babel'in tecrübesine inanmıştı... kağıt üzerinde fena da bir takım sürmemişti sahaya hoca...

    beklenilenden farklı bir oyun da olmadı. iç sahada ve kendi taraftarının karşısında oynamanın da etkisiyle ev sahibi beşiktaş oyuna iyi başladı, ataklar yaptı, hatta çok koşarak, pres de yaparak deplasmandaki rakiplerinin savunmadan çıkarken hatalar yapmasını sağladı ve pozisyonlar buldu. forvetlerinde "acemi" umut vardı, tecrübesizdi, "iyi niyetliydi" ve çok da zorlayamadı marcao ve luyindama'yı. muslera da formundaydı, kaleye gelen toplarda serinkanlıydı. ev sahibi galatasaray'ın üzerine gelir gibiydi de 25. dakikada fehgouli ile başlayan atakta andone'nin altı pastan auta attığı toptan sonra oyunu kontrol eden galatasaray oldu. tam da aslında hocanın düşündüğü gerçekleşmişti. ilk dakikalarda rakibin hızını durdurup, hakimiyeti ele geçirmek. 30'da feghouli rakipten kaptığı topla ceza sahası dışından şutunu attı, meşin yuvarlak az farkla auta gitti. 38. dakikada yine feghouli'nin ortasında vida son anda araya girerek mutlak golü önledi... klasik bir derbi maçı havasında ilk yarı sona erdi...

    ikinci devreye ev sahibi yine baskılı başladı, diaby'nin uzaktan attığı şutta muslera konsantreydi ve harika çıkardı. sonra galatasaray tekrar oyuna ortak oldu ve ilk yarıya benzer bir mücadele sergilenirken, abdullah avcı neden kenarda beklettiğini anlamadığım ljajic'i oyuna aldı ve ev sahibinin oyun karakteri değişti. zaten maçın tek golü de adem ljajic'in caner'i sol kanatta boş görüp ona yolladığı topla geldi. skorda geriye düşen galatasaray, maçın uzatma dakikalarında adem büyük'le bulduğu bir kaç pozisyon dışında pek varlık gösteremeyince, umutlu başladığı maçtan puansız ayrılmak durumunda kaldı...

    fatih terim maçlardan sonra hakemler hakkında konuşmuyor, konuşunca birilerinin eline malzeme veriyor ve kendisini takımdan koparıyorlar ama nedense yöneticiler de sus pus... abdurrahim albayrak'ın ve de mustafa başkanın kameralar karşısına çıkıp, galatasaray'ın sahipsiz olmadığını, arkasında büyük bir taraftar kitlesi olduğunu belirtmeleri gerekir. daha önce de yazmıştım, bir hakem sadece hatalı penaltı vererek bir takımı ezmez, maç içinde çalacağı ince düdüklerle de maçın kaderini tayin edebilir. mete kalkavan da dün gece öyle düdükler çaldı ki, galatasaray'ın maçı kazanması için "çok çok ezmesi" gerekiyordu beşiktaş'ı... sarı-kırmızılı topçular ne zaman atağa kalksa ve rakibiyle ikili mücadeleye girse, çalan düdük topu siyah-beyazlılara veriyordu. hele ki beşiktaş seyircisini mutlu etmek için babel'e gösterdiği sarı kart yok mu, tam komediydi... ya marcao'ya verilen sarı kart? bizim stoper topu uzaklaştırdı ama kartı da gördü... komik videolarda gösterilecek derece absürd... arkadan marcao'ya müdahale eden lens'i affedip, "bu nasıl kart olmaz?" diyen mariano'ya sarı vermesi ise başka bir trajedi... bir de galatasaray taraftarının gazını almak için caner'e "hikayeden" bir sarı verdi ya, herkes saf bir tek mete kalkavan akıllı... birileri çıkıp bu hakemlere bir dur demezse, bu sene işimiz çok ama çok zor olacak...

    abdullah avcı ile bitirelim, galatasaray taraftarının "kimyager" lakabını taktığı abdullah hoca fatih terim'in elini sıkmamış maçtan önce... son iki senedir kaybettiği şampiyonlukların acısını yaşıyor belli ki yüreğinde de, maç öncesi "hoş geldiniz ve başarılar" dilenmediği için fatih terim bir şey kaybetmez de, abdullah avcı çok şey kaybeder...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...s1-0galatasaray.html
  • 365
    olumsuz manada sayilabilecek tonla sey var, maglubiyetin ve kotu oyunun hicbir bahanesi de yok, zira rakip da ne kadro kalitesi, ne moral ne de yorgunluk olarak bizden iyi durumda degildi. buna ragmen taraftarlarinin boynu bukulmesin diye canla basla mucadele ettiler ve derbi kazandilar. ne hikmetse bu, bizim hic goremedigimiz bir olay, tam tersi durumda biz olsak, feneri de besiktasi da hatta trabzonu da gule oynaya arena'dan bizi yenip donerdi, donuyor. ama ne hikmetse bu takimlar kotu gecen sezonlarinda veya form durumlarinda dahi, derbilere bambaska motivasyonla cikabiliyorlar. bizim bu durumumuz mevcut oyuncularla veya hocalarla da alakali degil, ne hikmetse taraftarini sikine takmayan bir futbol takimimiz var yillardir. taraftarin onemsedigi maclarda bir kez bile isin ciddiyetinde oynayip kazanamadilar yillardir, hem hakkimiz yeniyor, hem kufur hakaret yiyoruz, hem de maci verip donuyoruz, kanlarina dokunmuyor anasini satiyim.

    maca gelecek olursak da 3 tane sey yazmaya deger benim icin. birincisi ilk devrede orta alanda feghouli ve roco top icin mucadele ettiler ve hic de suratli bir adam olmayan feghouli, roco'yu geriden gelip oyle bir gecti ve pozisyona girdi ki, gozlerime inamamadim. rakipte bu agirlikta bir stoper var ve biz bunu hic kullanamadik. akli mantigi olan bir takim, bunun uzerine oynar, en basitinden emre mor'u roco ile bu hale sokacak oyun plani kurar, cok rahat penalti kirmizi kart gol vb is cikarirdi. kesinlikle abdullah avci bizde boyle bir durum olsa orayi islerdi, biz bu anlik olusan pozisyon disinda yapmadik.

    diger olay, falcao'yu transfer ettigimiz sezonda maca cikaramiyorken (sebep ne ise bilemiyoruz), en azindan andone soyle boyle derken, rakibin umut nayir gibi asla bu seviyelerin oyuncusu olmayan bir adamin goluyle derbi kazanmasi. hakikaten can acitici bir olay bu, yillardir forvet bolgesinde sorun yasiyoruz, su umut nayir gibi derbi performansi koyan bir forvetimiz olmadi gomis haricinde.

    son olay da lyundama. arkadas, biz madem pas takimiyiz (yere batsin), aut atisi bile kullanmiyoruz, ceza sahasina orta yapmiyoruz topu kaybetmeyelim diye. ben anlamiyorum macta 4-5 tane lyundama'nin hic pres baski yokken sisirdigi ve bombos auta rakip kaleciye giden uzun topu var. bunu niye yapiyoruz, amacimiz ne? ayagi cok duzgunmus gibi israrla uzun top denedi adam macin her aninda. elle tutulur hicbir yani yok malesef oyun planimizin.

    cok heves kirici bir sezon oluyor, bu sezona buyukce bir halka ekledi bu mac da. elbette taraftariz, sabirli davranip destegi surdurecegiz, en azindan su sampiyonlar ligi bitene kadar boyle gidecek gibi duruyor, sonrasi allah kerim. haftada 1 maca dusunce yine bir yukselise gecebiliriz, o zamana kadar ustlerden cok da kopmamaya calismaliyiz sadece. tabi bu konuda takimimizin performansindan cok, rakiplerin puan kayiplarini gozleyecegiz...
  • 366
    rezil bir mantalite ile yenildiğimiz maç. (bkz: #2794092). kesinlikle maçtan öncede yazacağımı kanıtlamak istedim ki sonra skora göre yorum yaptı demeyesiniz diye. ilk olarak bu takımı ben kurmadım. elimiz kolumuz bağlı halde iken böyle bir kadro kurduk. kadronun uyumunu, kadroyu isteyen, toplayan ekip düşünmeli. bu kadronun birbiri ile olan uyumsuzluğunu, sokaktan geçen alelade bir insan bile görebilir. takım kurulurken, mutlaka sağlık geçmişi taranır diye biliyorum. gol atsın diye getirdiğimiz falcao sanırım 9 ( dokuz) maç kaçırdı. sakatlığı hakkında bir açıklama görmedim neye bağlı neyden kaynaklı bir sakatlık bilgimiz yok. sen maaş bütçenin önemli bir kısmını falcaoya verir, 9 maç oynatamazsan işler burada sarpa sarar. dönelim orta sahaya. lemina eğer sakat ise dinlensin, iyileşsin sonra oynasın. papatya falı gibi bir maç var 4 maç olmama durumu bize orta sahada belirsizlik ve uyumun yakalanamamasını getiriyor. daha hızlı daha seri daha akıllı diye aldığımız serinin ne yapmak istediğini bu haftaya kadar anlamadım. belhanda artık sabır taşını çatlatıyor. özellikle babele top gelince takımın ritmini ne kadar bozduğuna bir dikkat edin rica ediyorum. kontramsı bir atak yakalıyoruz, topu babele veriyoruz, babel topu alıyor ve 5 sn duruyor. tüm defans yerine geçiyor, elimizdeki hızlı hücum şansını bitiriyoruz. tüm 90 dakika 1-2 defa dripling ile adam geçiyor ama sonuca bağlayamıyor. top gelir, şut çeker diyoruz puana kadar sanırım 2 defa işledi. peki diğer bölümler ? bu takım hiçbirşeyi oynamıyor. bu takımın eline müthiş fırsatlar geçmişti hepsini elinin tersiyle itti. sene sonu ne olur bilemem ancak rezalet durumdayız. oyun planı diye birşeyimiz varsa gelin söyleyin bende utanayım tüm yazdıklarımdan. iyi-kötü bir plan. yok. bizim tek planımız topu alan kişinin bireysel becerisi. ne savunma arkasına sarkma çabası, ne hızlı kanat oyunu, ne orta kafa gol oyunu. yok hiçbiri yok. hız yok, pas hatası çok. arenada taraftarımızın hayhuyuyla alıyoruz puanları. gerçekten yazık. oyuncu değişiklikleri ise artık facia boyutuna evrildi. ben daha çok yazarım ama değişecek birşey olmayacak. kardeşimin senelerdir bir hayali vardı eve digitürk bağlatmak. benden çok kendisi kahvehane köşelerinde kar-çamur dinlemeden gitti maçları izledi, internetten izleyebildiğimiz kadar izledik, rahat edelim dedik aldık. size yeminler olsun her maç sonu sinir krizlerine giriyorum. ben stada, deplasmana giden taraftarın haline acıyorum. paralarına, emeklerine yazık. ben her sene şampiyonluk beklemiyorum ancak, ben her maçta mücadele, oyun planı ve oyun aklı bekliyorum ki bir taraftarın, takımından bekleyebileceği, talep edeceği en doğal şeylerdir bunlar. uzun ve hatalar ile dolu bir yazı oldu kusuruma bakmayın ancak haftaların birikmişini atmaya çalıştım. biz şampiyonluk olalım, olmayalım ama mücadele eden futbolcular, oyunda bir plan, kenarda ise forma adaleti bekliyorum.
  • 367
    bu haftaya kadar her kulvarda sürünen, ligde küme düşme hattı dolaylarında takılan, başkanı istifa eden, hocası topun ağzında olan ve hiçbir şey oynayamayan beşiktaş takımına leş bir futbolla kaybederek bütün camiayı ayağa kaldırdığımız maç. adamlar bu maçla birlikte 6 maçlık seri yakalayarak şampiyonluk adaylarından biri haline geldi.

    aynı zamanda sahada durarak pas yaptığımız, pozisyon üretemediğimiz dakikaları kastederek değerli hocamızın "ilk yarı oyunumuzdan memnunum" dediği maçtır.
  • 369
    bu sezon ya kafamıza ya kafalarına diye çıkıp mermi yiyip döndüğümüz bir maç. bir diğeri ise zidane'ın takımıydı. fatih hocamın elinde muazzam bir fırsat vardı. zaten çöküştü olan, hiçbir şey oynamayan, her yerde dağılmış beşiktaş'ı yenip abdullah avcı denilen balon hocayı tamamen piyasadan silebilirdi. allah kahretsin ki yenildik. ölü beşiktaş bizden sonra toparlandı ve üstümüzde yer alıyor. neyse, telafi edebilecek haldeyiz hala. ikinci yarı evimizde oynamak büyük bir avantaj bizim için. yeneriz ve havalarını söndürürüz geçen senelerde olduğu gibi.
  • 370
    kaç yıllık galatasaraylıyım, çok maç izledim, dünyadan da çok maç izledim, bir takımın bu kadar amaçsız bir mücadele verdiğini, hatta daha doğrusu mücadele vermediğini, öyle laylaylom takıldığını ilk defa görmüştüm.

    yenilmek için uğraşmıştık resmen ve başarmıştık. beynim temiz yanmıştı bu maç. golü atan umut nayir şu an nerelerde bilen yok.*
App Store'dan indirin Google Play'den alın