• 1076
    hiçbir şey yazamadım, konuşamadım maçtan sonra. tadını çıkarmak istedim. o yılları aklıma getirdim. baros'un direkten dönen topunu, pino'nun çizgiden dönen topunu hatırladım. kezman'ın, johnson'un gollerini, kuyt'un golünü hatırladım. lise ve üniversite yıllarımda kadıköy deplasmanından sonraki gün okula gitmek istemeyişimi, saçma sapan hakem yönetimlerini, kabulleneyemeyişimizi...

    maç klasik bir kadıköy maçı gibi başlıyor. gerçi fenerbahçe bu yıl ilk 10 dakika dahi maçı dengede tutamıyor. yine topu biz oynuyoruz, inanılmaz goller kaçırıyoruz, ilk kez geliyorlar ve penaltı. dişlerimi sıkıyorum, gözlerim doluyor, yine mi diyorum içimden yine mi ?

    bu kez farklı bir şey oluyor, golü yiyoruz ama dağılmak yok, topumuzu oynamaya devam ediyoruz. pozisyon vermiyoruz, top kaybetmiyoruz. inanılmaz bir korner organizasyonun sonunda , falcao 'nun attığı yanıltıcı koşu ve feghouli'nin muhteşem perdesiyle bomboş kalan donk köşeye bırakıyor topu durum 1-1.

    fenerbahçe gerginlik çıkarmaya çalışıyor ikinci yarı başında, ilk kez aldırmıyoruz, topumuzu oynamaya devam ediyoruz. hakeme de bir parantez açalım ilk kez bir hakem doğru kararlar veriyor kadıköy atmosferine kanmıyor. gereken kartları çıkartıyor, kart gören fenerbahçe futbolcuları şaşırıyor, onlar için bu anormal çünkü, kadıköy derbilerde her türlü çirkefliği yapıp, ilk kartlarını 85. dakika da gördükleri, cüneyt çakır yönetimini arıyorlar.

    oyun planımız çok basit, falcao'nun yanında götürdüğü stoperlerin oluşturduğu boşluğa onyekuru'yu kaçırmak. müthiş uyguluyoruz, fenerbahçe görüyor; ancak çare bulamıyor. ama onyekuru kaçırmaya devam ediyor.

    altay bir gol hediye ediyor belhanda'ya belhanda kibarca reddediyor bu teklifi, sinirlerimiz harap durumda hadi diyoruz hadi.

    onyekuru kaçmaya devam ediyor, sonunda son 5 maçtır penaltıya sebep olan jailson bir tane de bizim için kayıyor ceza sahası içerisinde.

    falcao geliyor topun başına, tüm beklentiler omuzlarında. bu maçta yan rol oynuyor, ancak kadıköy'de penaltı vurmaktan çekinmiyor. herkes gergin, fatih hoca dahi nefesini tutuyor. o sadece düdüğü bekliyor, altay köşeyi tahmin ettiğinde yüreğimiz ağzımıza geliyor, ama yan ağlara gidiyor o top dakika 80.

    o sırada baros'un direkten dönen topu tekrar aklıma geliyor. o maçta da 2-0 geriden gelip ezici bir futbol oynadığımız, ama galibiyet golünü atamadığımızı hatırlıyorum. ilk değilmiş düşündüğüm gibi diyorum. ama bu kez farklı, savunmamız yeterli ve biz maçın başından beri pozisyon dahi vermiyoruz.

    belhanda attırıyor kendini, maç boyu herkes ama herkes stresi mükemmel yönetirken, atmosfer bizden yanayken bir amatörlük bize her şeye mal olabilir. ama deniz 'de hem de fatih terim'i ittirerek kulübeye saldırıyor. herkes çok sakin kalıyor. bu sene kazanmaya geldik diye düşünüyorum, bu kez kavga çıkaramayacaksınız, rezil futbolunuzu bu şekilde kapatamazsınız. hakem deniz'i de atıyor. bir anda yorgun belhanda ile oyuna yeni girmiş hamle oyuncusu deniz'in atılması ile bayağı karlı duruma geçiyoruz. ahmet giriyor oyuna. herkes hoca'dan başka değişiklikler bekliyor, ama hocanın aklında başka bir şey var.

    mehmet ekici, geçmiş maçları tekrar aklımıza getiren bir şut çekiyor. fenerbahçe 'nin kaleyi bulan 3-4 şutundan penaltı hariç tek tehlikeli olan top otuz küsur metre bir frikikten geliyor. top dıştan içe falso alıyor. maç başından beri yere dahi yatmamış, soğuk muslera bu kez değil diyor, bu kez değil.

    direniyoruz, pozisyon dahi vermiyoruz, onyekuru kaçırmaya devam ediyor. yardımcı hakem kendi sahamızdan hareketlenen futbolcu için ofsayt bayrağı kaldırıyor. devam ediyoruz.

    bir daha başlıyor koşmaya onyekuru, baros'un direkten dönen topunu, pino'nun çizgiden dönen topunu hatırlıyorum. kezman'ın, johnson'un gollerini, kuyt'un golünü hatırlıyorum. liseyi, üniversiteyi...

    emeği geçen herkese binlerce teşekkür ediyorum. bizi çok mutlu ettikleri için , iyi ki galatasaraylıyız.
  • 295
    --- alıntı ---

    yaşanmasi kesin olan bir senaryo!

    kadıköy'de skor 0-0, 5 dakika uzatma verilmiş ve 94. dakikadayız. emre akbaba feghouli'yi soldan kaçırıyor. feghouli çizgiye iniyor, içeri bakıyor. içerde falcao var. yılların tecrübesi öne doğru bir sahte koşu yapıyor, bu sahte koşuyu savunma oyuncularından önce bizim şaşkoloz ömer bayram yiyor ve o da öne doğru hareketleniyor. bunu gören jailson, falcao'yu bırakıp ömer'e doğru yöneliyor.

    falcao içerde artık sadece serdar aziz'le kalıyor. fakat o da ne. bu sahte koşudan etkilenen altay da öne adım atınca serdar'la çarpışıyor ve enayiler yere düşüyor...

    şimdi falcao arka direkte bomboşşşş. feghouli nefis giriyor topun dibine, müthiş bir orta. tam falcao'nun kafasına doğru. falcao harika sıçrıyor, kale boş. kafayı vuruyoooooooorrrr derken bir ejderha gelip falcao'yu havada kapıp kaçıyor.

    halil umut meler son düdüğü çalıyor ve maç 0-0 bitiyor.

    --- alıntı ---

    *
  • 1219
    galatasaray'ın 20 senelik seriyi sonlandırdığı maç.
    bu seriyi 2 bölümde ele alacak olursak;

    2001-2009 ( mağlubiyet serisi )

    serini başlangıcı olan bu dönemin kuşkusuz en büyük nedenleri şunlardı;
    -şükrü saraçoğlu stadyumunun ülke standartlarında rakipsiz hale getirilmesi.
    -galatasaray' ın 2011 haziran ayına kadar sürecek olan karanlık döneme girmiş olması.
    -aziz yıldırım'ın derbilerdeki etkisi.
    -başarı için her yol mübahtır tavrını benimseyen fenerbahçe'nin futbolculara, hakemlere ve taraftarlara uyguladığı tavır.
    bu etkenlerin bir araya geldiği ilk maç kuşkusuz (bkz: 6 mayıs 2001 fenerbahçe galatasaray maçı) bu maçta stadyumları inşaat halinde olsada diğer etkenleri eksiksiz uygulayan fenerbaçe yönetimi galatasaray taraftarına resmen işkence uygulamış, yıllarca sürecek olan zorbalığın fragmanını o gün herkesin gözü önünde müthiş bir şekilde uygulayıp maçıda kazanmışlardır.
    bir sonraki sezon oynanan maçta bu serinin unutulmaz maçlarından birisiydi. galatasaray bu maçı 1-0 kaybetti ancak skordan ziyade maçta gördüğü 4 kırmızı kart maça damgasını vurdu. bu maçtan sonra galatasaray'ın burada maç kazanabilmesi için aslında bir değil birden çok engeli aşmasının gerektiğini bir kez daha anlamış olacaktık. (bkz: 16 şubat 2002 fenerbahçe galatasaray maçı)

    bir sonraki sezon oynanan maç ise fenerbahçe'lilerin 18 senedir kutladığı meşhur 6-0'lık karılaşma. galatasaray'ın 2001-2010 yılları arasında oynadığı en iyi futbollardan birisi bu maça denk gelir ancak bu kadar iyi futbola rağmen yenilen 6 gol galatasaray'ın burada kazanmak için iyi futbolun yetmeyeceğini, şansında yanında olması gerektiğini anlayacağı maç olacaktı. (bkz: 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçı)
    galatasaray 6-0' dan sonra çıktığı 2 lig maçınıda 2-1 ve 1-0 lık skorlarla kaybetti. ancak 2006 yılında öyle bir maça çıktı ki bence 6 kasımdan daha yıkıcı bir karşılaşmaydı bu. belki sezon sonu şampiyon olacaktık ama kadıköy'de bu kadar aciz duruma düşmemiz bizim kalan özgüvenimizide alıp götürmüştü. (bkz: 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçı)

    galatasaray her geçen sene kaybettiği özgüveni geri kazanması için belkide bir galibiyete ihtiyacı vardı ama galibiyeti bırakın 1 puanı bile hayal edemez olmuştuk. ilk 5 dakikada yenilen goller, hakem hataları, sinirlerine hakim olamayan bir futbolcu grubuyla inanılmaz kırılgan bir takım haline gelmiştik. peki neydi orada sonuca ulaşmanın yolu?
    kesinlikle sakin kalmak ve erken gol yememekti. galatasaray bunu ilk olarak çoğu insanın hatırlamadığı, özetlerinin bile zar zor bulunduğu bir türkiye kupası maçında başarmıştı. fenerbahçe o sezon son şampiyon ve alışkın olmadığımız bir şekilde avrupada çok başarılı bir sezon geçiriyordu. bunlar tabiki galatasaray'ı yenmek için bir etken değildi ancak galatasaray o maça tam 11 türkle çıkıp inanılmaz sakin bir futbolla seyirciyi maçın içine sokmayarak istediğini almış, ama farklı galibiyeti de kaçıran taraf olmuştu. (bkz: 3 şubat 2008 fenerbahçe galatasaray maçı)

    bu maçtan sonra adeta eski haline dönen galatasaray yine ligde çıktığı 2 maçıda kaybedip seriyi tam tamına 10 maça çıkartmıştı. kupa maçındaki sakinlik, iyi futbol yerini sinir, stres, amatörce hatalara bırakmıştı.

    2010-2020 (yenilmemeyi öğrenmek)

    galatasaray 10 yıllık süreçte ligde çıktığı 10 maçıda kaybetmiş, kupada ise çıktığı 3 karılaşmadan sadece 1 beraberlik çıkarabilmişti. 2010-2011 sezonuna faica gibi başlayan galatasaray için en kötü senaryolardan biride böyle bir ortamda fenerbahçe deplasmanına çıkmaktı. 24 ekim 2010' da gündüz saatleri feyenoord'un psv'den tam tamına 10 gol yemesinden sonra konuşulan tek şey fenerbahçe'nin aynısını yapmaya çok yakın olduğuydu. ama galatasaray yine herkesi şaşırtıp büyük bir süpriz yaparak maçı kaybetmemiş, yıllarca kabusu olacak olan şans faktörünü lehine çeviremeyip aynı 2008'deki gibi sıradan bir kadroyla deplasmanda farkı kaçırmıştı. (bkz: 24 ekim 2010 fenerbahçe galatasaray maçı). nedeni bu maç olmasada, bu maçtan sonra adeta yeni bir döneme giriş yapmıştık. galatasaray 2002 sonrası girdiği ağır bunalımdan kurtulmuş, yeni yönetim, yeni hoca ve harika bir stadyumla artık eşit şartlarda rakibinin karşısına çıkmaya başladı.

    2011-2012 ( baroş'un direği )

    bu maçın ilk 20 dakikası belkide hem serinin hemde ligin kaderini değiştirebilirdi. galatasaray kadıköy'e çok iyi kadrolarla gitmişti, ancak bu kadar güçlü bir futbolla hiç gitmemişti zaten bana göre 96-00 döneminden sonraki en güçlü galatasaray buydu. maçın başında 2-0 geri düşmemiz hepimize bir 6-0 daha geliyor hissi uyandırdı, inanılmaz demoralize olmuştuk serinin artık 12. yılına gelmiştik en güçlü galatasaray bile fark yiyecekse burada kazanmak gerçekten imkansızdı. ancak öyle olmadı galatasaray geçmiş yıllarda yaptığı hataları yapmayıp paniği çok çabuk atlattı maça ortak oldu 60 dakika tek kale oynadığı maç, 12 yıllık seri uzatma dakikalarında direğe takılmıştı resmen. 9 puan önde gittiğimiz deplasmanda 1 puana üzülür hale gelmiştik.
    (bkz: 12 mart 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)

    2011-2012 play-off ( karanlıkta şampiyonluk )

    galatasaray harika bir sezon geçirmiş normal sezonu 9 puan önde kapatmış ancak play-off saçmalığı yüzünden takımın pili bitmiş ve işi son maça bırakmıştı. düşünün ki harika bir sezon geçiriyorsunuz ama son 12 lig maçında sadece 2 beraberlik alabildiğiniz stadyuma şampiyonluk maçı için çıkıyorsunuz, bu isteyeceğimiz son şey olurdu.
    bir diğer taraftan bakacak olursak ligi 9 puan geride bitiren fenerbahçe kendisine hediye olarak sunulan play-off saçmalığı sayesinde şampiyonluk potasına girmiş ve son maçta yıllardır rahat yendiği galatasaray'ı kendi sahasında konuk edecekti. bundan güzel bir senaryoyu ozamanlar hapishanede olan aziz yıldırım bile yazamazdı diye düşünüyorum. fenerbahçe doğal olarak maçın favorisiydi ancak atladıkları bir şey vardı bu bir şampiyonluk maçıydı, sıradan 3 puanlık bir derbi değildi. galatasaray'ın kadıköy kabusu fenerbahçe'nin şampiyonluk maçlarındaki kabusu ile çarpışacaktı hangisi daha büyük kabustu acaba? galatasaray'a 1 puanın yetiyor olması fenerbahçe'nin saldıracağı anlamına geliyordu ancak öyle olmadı. bu maçla birlikte bence yıllarca süre gelecek olan yeni bir kabus fenerbahçe'yi esir aldı.buda galatasaray'a kendi sahasında yenilme korkusu.. bu öyle bir korkuydu ki fenerbahçe için galatasaray'a kendi sahasında yenilmemek şampiyonluktan bile değerliydi. alex de souza gibi derbilerin açık ara en baskın skorer oyuncusunu bile bu maçta oynatmaktan korkan fenerbahçe zaten bu maçı kafasında kaybetmişti bile. belkide geçmişten etkilenip nasıl olsa bir şekilde bunları yine yeneriz diye düşünülen bir karardı ama artık bir şekilde yenilen galatasaray'ın yerini çok daha iyi bir takıma bırakmış birde çok nadir kaybettiği şampiyonluk maçlarından birine çıkacaktı bu takım. neresinden bakarsanız bakın büyük bir hataydı bu fenerbahçe adına.
    ve maç başladı fenerbahçe baskılı ancak galatasaray en büyük zaafı olan erken gol yeme hastalığından kurtulmuş gayet güzel ve sakin bir futbol oynuyordu. elmander sakatlanıp çıkana kadarda maçın en net pozisyonlarına girmiş ama değerlendirememişti. ikinci yarıda ise semih'in boş kaleye kaçırdığı, muslera'nın ilk şampiyonluk modunu açtığı pozisyon dışında hiç bir pozisyona giremeyip birde 10 kişi kalınca fenerbahçe, baskıyıda atlatan galatasaray için artık dakikaları saymaktan geriye yapabileceği hiç bir şey kalmamamıştı. fenerbahçe adeta şoktaydı. çünkü böyle bir duruma kadıköy'de hiç düşmemişti. ilk 5 dakikada bulunan gollerle gelen rahat galibyetler serisinde böyle bir mecburiyeti hiç olmamıştıda zaten bir kaç maç dışında.
    maç bittiğinde galatasaray yine kazanamamıştı ama yıllardır hezimete uğradığı, hakkının yendiği, adeta kabus gibi bir staddan şampiyonluk çıkartıyor hemde durumu 18-18 yaparak rakibinin 2 farkla öne geçmesine engel oluyordu. vizyonu dar olan fenerbahçe ise seriyi 13 maça çıkarttığı için kendisine yakışır bir teselliyle sezonu kapatıyordu.
    (bkz: 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)

    bu maçtan sonraki süreçte galatasaray'ın üstündeki galibiyet baskısı bir kaç sene yaşanmadı, çünkü o stadda kupa kaldırmıştı ve bu çok tazeydi. 2012-2013 sezonunda şampiyon olarak gittiği bu satadda ırkçılık yapabilecek kadar bilenmiş fenerbahçe'yle karşılaşıp hakemin hediye ettiği 2 golle 2-1 yenilmiş seriyi bir maç daha uzatmıştı ancak o günler pekte umrunda değildi açıkçası.

    2011 sonrası kadıköy'de oynanan maçlar dışında galatasaray genel olarak fenerbahçe'ye büyük üstünlük kurmuştu. bu iki takım kupa finallerinde 4 kez karşılaşmış 3'ünü galatasaray, 1'ini ise penaltılarla fenerbahçe kazanmıştı. ligde ise galatasaray kendi sahasında üst üste galibyetler alarak son yıllarda pskolojik üstünlük denen şeyi tam tersine çevirmişti. ama kadıköy'de hala bir galibiyeti yoktu.
    2012'de gelen şampiyonluktan sonra önemini yitiren kadıköy serisi yıllar geçtikçe yeniden kendisini hissettirmeye başladı. çünkü bu seri 20. senesine doğru gidiyordu. galatasaray bu stadda stres, heyecan, sinir harbi gibi negatif bütün alışkanlıklarını artık yenmişti. artık ihtiyacı olan tek şey şanstı 2012 sonrası birçok maçta yine şanssızlığın kurbanı olup galibiyeti kaçıran taraf olmuştu.

    2017-2018 ( maicon'un direği )

    galatasaray çalkantılı bir sezon geçirsede ligin sonlarına doğru 4 takımında yarışta olduğu bir dönemde 18 senedir kazanamadığı kadıköy'e misafir olmuştu. artık galatasaray ciddi ciddi bu stadda baskın oynayan taraf haline gelmişti. fenerbahçe'nin kaybetme korkusuda bunun en büyük nedenlerinden biriydi. sayısız pozisyonu değerlendiremeyen galatasaray yinede istediğini alan olan taraftı.
    fenerbahçe için her sezon başı 3 puan yazılan bu maç sezon sonu onları şampiyonluktan eden maç olacaktı. o sezon galatasaray'ın 3 puan gerisinde kalan fenerbahçe yine en güvendiği yerde şampiyonluğu kaybetmişti aslında.

    2018-2019 ( yetiş ya ali )

    serinin uzaması fenerbahçe'nin stresini kat kat arttırken galatasaray ise topu bir türlü kaleye sokamadığından sonuca ulaşamıyordu. o sene ligde kalma mücadelesi veren fenerbahçe için bu maçta alınacak bir beraberlik harika sonuç olacaktı. zaten onlarda farkındaydı artık bu serinin son bulmaya yakın olduğunun. kadıköy eski baskını yitirmiş artık tüm silahları deşifre olmuştu. ancak son bir kozları vardı o da hakem. galatasaray 1-0 öne geçtiği maçta hakemin devreye girmesiyle maç 1-1 bitmiş fenerbahçe ise teselliyi galatasaray'ı şampiyonluktan ettiğini sanarak bulmuştu.

    2019-2020 ( fatih 2020 )

    lige güya fırtına gibi giriş yapan fenerbaçe bu maçtan önce galatasaray'ın tam 4 puan gerisindeydi. geçen sezonki fenerbahçe'yi bile yenemeyen galatasaray tabiki bu maçtada favori değildi. ancak son yıllarda herkesin unuttuğu bir şey vardı fenerbahçe artık burada güçlü değil, stresli, gergin olan, yenilmekten korkan taraftı. aynı öyle bir maç oldu adeta son 10 senenin özeti gibiydi galatasaray gol kaçırma rekoru kırıyor fenerbahçe bir kere gelip atıyordu. ancak galatasaray taraftarı bu sefer böyle olmayacağını biliyordu resmen. 20 senedir kırılan özgüven, bir türlü girmeyen toplar, nasıl olsa alamayız hissi bu maçta 1-0 gerideyken bile bir kişinin aklına dahi gelmedi artık inanmıştık çünkü bunun bir sonu olacaktı galatasaray son 10 senede parça parça yaptığı iyi şeylerin hepsini bu maçta yapıyordu. iyi futbol, sakinlik, erken gol yiyip taraftarı işin içine sokmama. bunların hepsini yapıp birde topu kaleye sokarak kazanınca, fenerbahçe'nin tek tesellisi olan 20 maçlık yenilmeme serisini tersine çervirerek 3 maçık galibiyet hasreti olarak kucağına koymuş oldu.
  • 1316
    derbilerde bu maçın çok özel bir yeri var. sadece seriyi bozan ilk maç olduğu için değil.

    o maçtan önce rahmetli mustafa başkan ve imparatorda bir tuhaflık hissettim. konuşmalarında, hâl ve hareketlerinde bir özgüven yatıyordu. öyle boş sıkan bir özgüvenden bahsetmiyorum.

    bir olgunluk, bir rahatlık, kendine güvenen tavırlar. gerçekten de öyle oldu. hazırlanmışlar. öyle bir atmosferden skoru alıp geldiler.
  • 231
    (bkz: sezonun en önemli maçı)

    1 puanı versinler hiç gitmeyelim. onlar sevinsin seri devam ediyor diye, biz de 4 puanlık farkı koruduk ve önemli bir deplasmanı atlattık diye sevinip, şampiyonluk yürüyüşümüze devam edelim.

    yani ben kadıköy'de fener'i yendiğimiz bir sezon aynı zamanda şampiyon da olabileceğimizi pek zannetmiyorum :(

    sanki çok kötü olduğumuz bir sezonda fener'i kadıköy'de yeneceğiz ama şampiyon da onlar olacak gibi geliyor hep.

    günümüz futbol dünyasında fenerbahçe gibi ülkenin en büyük 2. taraftar grubu ve futbol ekonomisine en çok para harcayan 2. kulübün şampiyonluk yarışının dışına henüz şubat ayında atılması biraz zor.

    fener'in bir şekilde yarışta kalması gerekiyor ki maçlar izlensin, reyting yüksek olsun.

    adamlar zaten 2014'ten beri ne şampiyonluk ne kupa gördü yani fenerbahçe gibi bir kulüp için için çok uzun bir süre.

    bu yıl da şampiyon olamazlarsa yeni sezona(20-21) girerken son on yılda bir şampiyonluk demek olacak ki cidden büyük bir başarısızlık olacak ortada.

    doğru düzgün gelirleri yok, yıllardır şampiyonlar ligi gelirleri yok ve artık ffp sebebiyle istedikleri oyuncuları da alamıyorlar.

    2019-2020 sezonunda bizim şampiyon olmamız ne kadar önemliyse, fenerbahçe'nin olmaması da o kadar önemli bizim için.

    en büyük rakibimizin kötü yönetimlerle birlikte her yeni sezona girerken şampiyonluk baskısı ile yaptığı hatalı hoca ve oyuncu tercihleri onları da daha da çıkmaza sokuyor.

    bu maça ve sezonun geri kalanına da bu gözle bakmanızı rica edeceğim.

    ben mesela 14 nisan 2019 fenerbahçe galatasaray maçından sonra şampiyon olacağımıza emin olmuştum. çünkü göz göre göre maç elimizden alındı ve emzikleri verildi. o yüzden olaya sahadaki futbol dışında da bakın.

    elbetteki sahada iyi olursan milyonların gözü önünde her şeyi yapamazlar ama işte denk güçlerin savaşında bir düdük bir karar maçı sizden alıyor.

    bunu var öncesi kadıköy maçlarında yıllarca yaşadık. döve döve yendiler bizi. 2-3 maçta oyun olarak da ezildik ama kalan maçların hepsi ortadaydı ve en azından 3-4 galibiyetimiz, birkaç beraberliğimiz hakemler ile elimizden alındı.

    yeni statların yapımı bittikten sonra derbilerde zaten ev sahibi %51 önde oluyor. deplasman takımının galip geldiği çok az maç oluyor. daha vodafone park'ta kazanamadık mesela. biz de evimizde hedefsiz olduğumuz 2 sezonda(16-17, 15-16) bjk'ye kaybettik. hedef olan her maçı kazandık.

    yani demem o ki kadıköy serisi, büyüsü şu bu değil zaten bu maçın doğal favorisi ev sahibi ve içinde bulunduğu durum sebebiyle fenerbahçe.

    bizim en büyük şansımız ise onlardaki baskının bizde olmayışı. eğer bunu oyuna yansıtabilirsek, sakin kalabilirsek, iyi de mücadele edersek, hiçbir seri sonsuza kadar sürmeyeceğine göre, hayat neden olmasın...

    https://gss.gs/MRv.jpg

    https://gss.gs/1pg.jpg

    (bkz: hedef 23)

    (bkz: konsantrasyon)

    sen şampiyon olacaksın!
  • 1134
    abartmayın renktaşlarım. çaktık geçtik işte. tabi ki 20 yıl sonra gelen galibiyet olması nedeniyle çok önemli bir zaferdi ve sonrasındaki günlerde tadını çıkarttık. ama yok hala özeti izlerken heyecanlanıyorum, yok penaltıya bakamıyorum* felan bunlar fenerli tepkileri.

    çoğu zaman hakem yardımı ile döverek galip geliyorlardı, futbol oynanmıyordu orada, gerçi son yıllarda onu da yapamaz oldular. nihayetinde çaktık geçtik işte. ellerinden emzikleri gitti. kadıköy'de yenilmiyoruz goy goy'u ile kafa açma seviyeleri düştü. bu ezginleri yenmenin daha da extra bir önemi yok.

    alt tarafı fener.

    edit = haa bu arada, fener'e kadıköy'de en son yenildiğimiz yıl * doğan çocuklar kreşe başladı.*
  • 213
    5 gün kalan maç

    ne kaybedebiliriz ki?

    en kötüsünü gördük orada, 6 yedik , şampiyonluk verdik, kafamız gözümüz dağıldı, bilimum jop ve kimyasal deneyler üzerimizde denendi, saatlerce susuzluğa-açlığa, yüksek volume iğrenç fb marşlarına maruz kaldık. takım dayak yedi, kafa göz yarıldı. beterin beteri tabi ki vardır ve tabi daha beterinden saklasın rabbim ama inanın kaybedecek tek şeyimiz 3 puan bizim için ve pazartesi sabahı hayat biraz üzüntü ile de olsa tekrar devam edecek.

    ama tam tersi durumda birileri için hayat asla artık eskisi olmayacak. en büyük dayanakları elden gidecek.
    bunun bilinci ile hareket edilmeli.
  • 109
    sezon başında ersun yanal fenerbahçe teknik direktörü olduğunda, fenerbahçe taraftarlarının fatih terim için sıkça kullandığı bir "slogan" vardı hatırlarsınız, kaçacak diye.

    fenerbahçenin bize karşı çok uzun yıllardır evinde kaybetmeme serisi var malumunuz. bu seri fenerbahçe taraftarlarının gözünde o kadar kutsallaştırıldı ki, sanıyorum o statta bu serilerini bozacak teknik direktörü lig pozisyonları ne olursa olsun taraftar kovduracaktır.

    fenerbahçenin şu an itibariyle bir can suyuna ihtiyacı var. tıpkı "beşiktaş ölüm kalım maçına çıkarsa ölen taraf olur" kalıbı gibi maalesef bizim için de geçerli olan bir kalıp var, birinin can suyuna ihtiyacı varsa genellikle bu can suyunu biz veriyoruz. zidane ve avcı örnekleri sırf bu sezon için bir çırpıda akla gelenler. fenerbahçenin şu an can suyuna ihtiyacı var, durumları sallantıda ve en önemli oyuncularından (bkz: luiz gustavo) mahrum kalacaklar. kadıköyde puan kaybı için tüm şartlar oluşmuş durumda yani. lakin;

    ersun yanal yüzünden kaçacak dedikleri fatih terim sayesinde alınacak kadıköy galibiyeti ve yanalın kaçması mı?

    var bir hayalimiz..
  • 1157
    covid-19 sebebiyle sezon iptal edilse dahi güme gitmeyecek maçtır. tarih değişmez. tarihi silemezsiniz. acı acı yendik. isteyen fenerli istediği gibi avunabilir. her zaman yaptıkları gibi... biz ise gerçeklerle yaşarız. haydi tarihten silsinler “onyekuru’dan koşu var” repliğini. hafızalarından silebilecekler mi ercan taner’in sesini? kadıköy’de falcao atarken gelen tekbir seslerini?
App Store'dan indirin Google Play'den alın