• 709
    " bir tuzağı daha bertaraf etmenin mutluluğu içindeyim." diyordu maçın bitiminde sıcağı sıcağına galatasaray teknik direktörü fatih terim. normalde maçlar iki devre oynanırken, alanya'da "üç devre" oynanan bir "oyun!" seyrederken futbolseverler, hoca da maçın en çok konuşulan ikinci devresinden bahsediyordu. peki neler olmuştu cumartesi gecesi alanya bahçeşehir okulları stadında?
    bu sezon, önce ligin ilk yarısında ali sami yen'de, sonra da iki hafta evvel kupada yine istanbul'da galatasaray çağdaş atan'ın takımına mağlup olmuştu. iki karşılaşmada da deplasman ekibi birbirine benzer stratejiler ile saha çıkmış, özellikle ilk yarılar orta sahayı güçlü tutup, forvet oyuncuları ile de sarı-kırmızılı stoperlere hatta kalecilere baskı yaparak rakibini kilitlemesini bilmiş ve iki maçı da kazanmıştı. aynı hatayı sürekli yapmak fatih terim gibi tecrübeli bir hocanın işi olmayacağı için, galatasaray deplasmandaki maça çok daha farklı bir anlayışla çıkmıştı, fatih terim'in deyimiyle "oyun anlayışının dışına çıkan" bir galatasaray vardı sahada. istanbul'daki karlı havanın da idman yapmasını etkilemesi sebebiyle antalya'da geçirilen kamp dönemi de topçuların maça konsantre olmaları konusunda oldukça büyük etken olmuştu.

    alanyaspor'un hiç beklemediği şekilde donk'un yerine fiziken güçlü luyindama ile babacar'ı marke eden galatasaray'da, yedlin de sağ beke görevlendirlmişti. taylan ve belhanda'nın yerine de etebo ve gedson ile orta sahaya fiziki dinamizm katılmış, cezası biten arda da 96-2000 senesi fatih terim'inin saha içindeki hagi'si olmuştu. genç, dinamik ve güçlü oyuncularla oluşturulan kadro da ev sahibine beklemediği bir direnç göstermiş, onların rahatça top yapmalarını engellemiş ve morafona'nın kalesinde tehlikeler yaratmıştı. önce mostafa mohammed kendi gayreti ile kaptığı topla golü denemiş, meşin yuvarlak ev sahibi file bekçisinin bakışları arasında direğe çarpmış, çok geçmeden bu kez mostafa onyekuru'ya bir pas atmış, onun da ayak içi plasesi auta gitmişti. bir başka atakta fernades'in ortasında onyekuru ofsaytta kalırken, ev sahibinin ilk tehlike atağında salih'in vuruşu direkten dönüyordu. salih ve arkadaşları "ahlar vahlar" içinde saç baş yolarken, mostafa ve onyekuru'nun savunmacılarını sağ kanada çekip, sol tarafı boşalttığı bir anda yedlin "efsane" bir uzun pasla emre kılınç'ı kaleci ile karşı karşıya bırakıp, galatasaray'ı öne geçiren golün asistini yapıyordu. pozisyonların olduğu, zevkli bir mücadele seyretme hayali kurarken, haçın orta hakemi zorbay küçük ve var hakemi emre malok sahneye çıkıp, ilk devre bitti deyiverdi...

    evet, karşılaşmada kronometre 23. dakikayı gösterirken, alanya ceza sahası içinde topu kontrol edip, dönmeye çalışan onyekuru'ya umut'un attığı tekmeyi herkes görürken, maçı yönetenler göremiyordu. zorbay küçük'ün gördüğünü düşünüyorum lakin var'dan uyarı gelmeyince o da pozisyonu devam ettiriverdi. "aklımıza gelen, başımıza gelmez umarım" diye düşünürken, babacar, luyindama'nın kafasına tekme atıyor, sarı-kırmızılı stoper kanlar içinde yerde kalıyor ama maçı yöneten zorbay küçük "ağzını kapayıp, var ile bir şeyler konuştuktan" sonra alanyalı futbolcuya sarı kart gösterip maçı devam ettiriyordu. oysa ki cüneyt çakır'ın beşiktaş-galatasaray derbisinde diagne'ye çıkardığı kırmızı kart hala akıllardaydı. bunlarla bitecek miydi hakemlerin "şov"u? ilk devrenin bitmeye yaklaştığı dakikalarda gedson fernandes topu alıp, ani bir atağa kalkarken, tzavellas'ın sağından atıp solundan geçme düşüncesindeydi ama nereden bilecekti rakibinin bir kaleci edasıyla topu elle keseceğini ve yan hakem ile dördüncü hakemin gözleri önündeki pozisyonda "üç maymunu" oynayacaklarını... oysa bu iki arkadaş maçın ikinci 45 dakikasının başlarında ömer'in eline çarpan topta zorbay küçük'ü büyük heyecanla uyarmışlardı.

    peki, alanya-galatasaray maçını yöneten hakemlerin böyle tereddütlü ve özellikle de galatasaray aleyhine kararlar vermelerine ne sebep olmuştu? hafta içi başta medya trolleri olmak üzere, fenerbahçe sportif direktörü emre belezoğlu'nun zorbay küçük hakkında sarf ettiği sözler olabilir mi? hatta aynı demeçler içinde fenerbahçe-göztepe maçını yönetecek hüseyin göçek ismi geçip, hüseyin göçek'in söz konusu maçta sergilediği "komik ötesi" yönetimi görünce neden olmasın diyebiliyoruz gönül rahatlığı ile.
    ilk devrenin uzatma dakikaları biterken, henry onyekuru "iki adımdan" topu morafona'nın koruduğu kalenin içine yollayabilse, fatih terim'in bahsettiği "tuzağı" çok daha erken bertaraf etmiş olacaktı galatasaray ama maalesef olmadı...

    ve maçının "üçüncü bölümü" de yedlin'in davidson tarafından ceza sahasına girerken düşürülmesine hakemlerin tekrar sessiz kalması sonrası ev sahibinin kurduğu amansız baskı karşısında galatasaray'lı oyuncuların yorgunlukla beraber skoru koruma iç güdüsü içinde savunma yapması ile başladı. "topu rakibe vermek" diye bir deyim uyduruldu son yıllarda, zayıf takımların oyununu güzellemek için. futbolda güçlü olan takım topu ayağında tutar, sağlı sollu paslarla rakibi ceza sahasına hapseder ve bir yolunu bulup, golü atar, galatasaray'ın sürekli yaptığı gibi. cumartesi gecesi galatasaray karşısında çok konsantre ve hocalarının sezon boyunca oynattığı sistemi içelleştirmiş bir futbolcu topluluğu vardı ki, sarı-kırmızılılar ister istemez kapanıp, gol yememek için oynadılar. öncelikle ev sahibi takım halinde öyle istekli ve bilinçli oynarken, galatasaraylılar da yine takım halinde hatasız savunma yapınca, iki teknik adam da kulübeye bakıp oyuncu değiştirme gereği duymadı. fatih terim son 10 dakikada arda ve emre kılınç'ı yanına alıp, taylan ve kerem'i maça sokarken, çağdaş atan da gol ümidi olarak kadzior ve mustafa pektemek'i sahaya sürdü. fakat, kimi oyuna dahil ederse etsin alanya kenar yönetimi "galatasaray'ın muslera'sı vardı", nam-ı diğer "haksız rekabet sahneye çıktı, bir çok pozisyonda soğukkanlılığı ile arkadaşlarına moral verirken, sadece elle değil, uzatma dakikalarında pektemek'in kafa vuruşunu ayakla da çeliyordu ve oldukça kritik bir üç puanın kazanılırken "çorbada tuzu" da oluyordu.

    galatasaray zorlu bir fikstür sürecini alanya deplasmanında kazanılan üç puan ile sonlandırırken, önünde nispetten "zayıf" takımlarla yapacağı maçlara yelken açtı. lakin, ligin ilk yarısında puan kaybettikleri maçlar da göz önüne alındığında rakibin adı ya da gücünden ziyade konsantrasyonun kaybedilmesi durumunda istenmeyen sonuçlarla noktalanabilir karşılaşmalar. bunun yanında yine alanya deplasmanında görüldü ki galatasaray kalan haftalarda sadece saha içindeki rakiplerle değil, saha dışındakilerle de mücadele etmek zorunda kalacak ve bu mücadele galatasaray'ın üç puan kazandığı her haftanın ardından daha da zorlaşacak... o halde, fatih terim'in bir sözüyle de bitirelim "herkesin bir oyunu varsa, allah'ın adaleti şaşmaz ve allah her zaman iyilerin yanındadır."

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: http://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-1galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın