1998-99 UEFA Şampiyonlar Ligi B Grubu 5.Hafta Maçı
21:45 Ali Sami Yen Stadyumu
1 - 1
  • 52
    türk televizyon tarihinin en çok izlenen/reytingli yayınıdır. terörist başı apo'nun iadesi konusunda italya'nın yaptığı şerefsizlikten sonra gerilen ilişkilerden sonra tam bir intikam maçı havasında oynanan maçtır. öyle ki bu maç o dönem milli bir maçtan da öte milli bir dava olmuştu.

    tüm türkiye'nin tek yürek izlediği bir maçtı. yaşı yetenler hatırlar, yetmeyenler de büyüklerine bir sorsunlar bu maçı, fenerlisi, beşiktaşlısı bile nasıl heyecanlıydı dün gibi hatırlıyorum.

    bu maçta suat kaya'nın juventus'a attığı kafa golünün asisti kağıt üzerinde hagi'nin olsa da asıl hatayı yapan igor tudor'dur.

    işte o tudor bugün galatasaray'ın hocası olmuştur.

    bugün kendisine bu gol sorulduğunda da bu gol için gülerek "o zamanlar bile galatasaray'a çalışıyormuşum" demiştir. jhafshgafdhgah
  • 53
    sabah ankara'dan gelip mac sonrasi tekrar donmustum ki ertesi sabah sinava yetiseyim.
    ne gunlerdi. bu arada beraberlik, galibiyetten daha faydaliydi yanlis hatirlamiyorsam.
    cunku kazansak juventus eleniyordu ama son macta rosenborg'a yenilirse de bizim bir sansimiz kalmiyordu sanirim.
    bu yuzden isin icinde kalmalari, ipin bizim elimizde olmasi icin onemliydi. bu da berberlikle oluyordu.
    gerci biz kodugumun bilbao deplasmaninda camura takilinca, o ip bi tarafimiza girdi tabi.

    gotum donmustu bu arada, saglam soguk vardi.
    eski acikta her uc kisiye iki polis falan dusuyordu galiba.
  • 55
    okuldan kaçıp öğlen saatlerinde kalabalık bir grupla stad bölgesine intikal ettiğimiz maç.

    saat iki buçuk sularında eski açığın oralarda takılıyorduk. içeri girip tribünün en üstünden dışarıya doğru bakan taraftarları hatırlıyorum. biz de onları görünce, maçın malum gerginliğiyle de, herhalde millet stada erkenden giriyor, geç kalmayalım da iyi bir yer kapalım fikriyle, o adamlardan birine bağırarak sorduk; "içerisi kalabalık mı?" diye. mesafe uzak olduğu için güç bela anlaşıyoruz ama.

    adam da, içerisi kaynıyor, çok kalabalık minvalinde el hareketleri yaptı bize. e girelim o zaman, dedik ve girdik. ne görelim. koca eski açıkta toplasan 50 kişi var ya da yok. yaklaşık 7 saat vardı maça, havada da pis bir ayaz. normalde bir paket sigaranın rahat rahat bitmesi lazımdı ama o soğukta ellerimi paltomun cebinden çıkarmak istemediğim için 5-6 tane anca içmiştim maç başlayana kadar. detaylar çok net hafızamda, öyle ilginç bir zaman dilimiydi.

    maç başlayınca hareketlendik, ısındık tabii. suat son dakika kafayı çakınca saatleri, mevsimleri falan unuttuk.
  • 61
    hiç unutmadığım ve ara ara hatırladığım maçtır. evde ufak bir tüplü televizyon var, karasal yayından izliyoruz elbette. görüntü ara ara karıncalanıyor. babam da çok fanatiktir, gol yedik mi sağı solu yumruklar. golü yedik tabi benim peder fena annemden ses çıkmıyor tek yaptığı babamın önüne çay bittikçe sessizce çay getirmek, onun dışında sessizce el işini örüyor. ben de pederin yanına uzanmışım. yerimde duramayınca evin içinde dolanıyorum ara ara, sanki ben öyle yaparsam gol olacak gibi geliyor. neyse son dakikalar oldu artık, uzatmalarda faul de babam bir heyecanlandı. faul kullanıldı golü attık ve bizim peder öyle bir bağırdı ve sarıldık ki... o anı kesinlikle anlatamam. yalnız işin daha heyecan verici yönü üst ve alt daireden de dan dun zıplama sesleri geliyor. deprem oluyor da apartman sallanıyor sanki öyle bir gümleme var apartmanda... hey gidi günler. söylendiği gibi bu maçın stresli hale gelmesinde siyasi gelişmelerde rol oynamıştı. suat'ın attığı o gol sanki türk dış politikasının verdiği bir cevap gibi görülmüştü heralde. futbolun politik yönünün ağır bastığı maçlardan da biriydi.
  • 62
    dakika 77 | amoruso 0-1
    dakika 90 | suat kaya 1-1

    sadece grup 1.’lerinin ve en iyi 2 grup 2.’sinin çıktığı şampiyonlar ligi gruplarında 7 puana sahip takımımız ve 4 puana sahip juventus arasındaki maç öcalan mevzusundan dolayı oldukça gerginken son maça grup 1. olarak girmek için en azından beraberliği almamız lazımdı ve öyle yaptık. son maçta saçma bir yenilgi alıp averaj ile gruptan çıkamadık fakat bu durum gösterdiğimiz performansı gölgelemez.

    (bkz: kon2antrasyon)
  • 63
    yağmurlu maç dendiği zaman belli bir jenerasyonun aklına gelen ilk karşılaşma. gün boyu yağan ve havanın kararmasıyla sulu kar formatına dönen hayvani bir yağmur altında, söylenene göre 2650 polis ve aşağı yukarı on misli sayıda taraftar önünde oynanmıştır. maç öncesi ülkenin tüm haber bültenleri stad etrafından yayınlanmıştı o akşam. hafızam beni yamultmuyorsa ali kırca katlı otoparkın ordan bir yerden sunmuştu haber bültenini, reha muhtar numaralı girişinin oralardan bir yerde şemsiye destekli kurulan standdan sunuyordu. kanalların hepsi aklımda değil ama numaralı girişin alt tarafındaki yayın arabalarını ve her köşede görünen ışıkları falan gösteriyorlardı ara ara. haber bültenleri yayınlanırken haber bandı girmeyen dakikalarda da eski açık'ın köşesinden kapalı tribün falan gösteriliyordu. daha 2 küsur saat olmasına rağmen hıncahınç tribünlerin hayvanca yağan sulu kar altında zıplayan görüntüsü bilinçaltıma kazınmış ilk maç görüntülerinden biridir. cimbom galatasaray galatasaray şampiyon çalınıyordu bir de o gün bol bol.

    yanılmıyorsam %40 civarı bir izlenme oranıyla ve %75 izlenme payı ileistatistik tutulan tarihte türkiye reyting rekorunu elinde bulundurur bu maç. salonları bok eden futbol seyircisi için açıklamak gerekirse o an türkiye'de açık olan her 4 televizyondan 3 tanesinin bu maçı izlediği sonucu ortaya çıkaran bir istatistik oluşmuştu. biraz ilgi alanımızın dışında olacak ama doksanlı yıllar boyunca gerek askeri operasyonlarla kırsalda, gerek kontrgerilla adı verilen unsurlarla şehirde örgütle savaşmıştı türkiye devleti. şehit haberlerinin rutine bindiği bu karanlık ve kanlı dönemin sonunda artık suriye'ye sıkışmış durumdaydı örgüt. 1998 yılı içerisinde devletin ve ordunun suriye'ye yaptığı baskı ve hatta doğrudan tehditler sonucu suriye'de çıkmıştı abdullah öcalan. yunanistan, rusya, arada kıbrıs mı derken italya'ya gider ve orda üzerindeki pasaportun sahte olduğunun anlaşılmasıyla tutuklanır. türkiye'nin yoğun çabalarına rağmen italya idam cezasının yürürlükte olmasını bahane ederek abdullah öcalan'ı iade etmez.

    türk hükümeti her türlü diplomatik yolla italya'yı baskı altına alır. o yıllarda tabi devlet sırrı olduğu için açığa çıkmasa da öcalan'ın italya'da kaldığı yere yapılacak bir suikast planı bile masaya yatırılır hatta hazırlık aşamasına kadar gelir. 10 yıldır akan kandan, verilen şehitlerden dolayı bıkmış olan kamuoyunun tepkisi daha ağır olur. italyan mallarına ciddi bir boykot başlar, esnafın da dahil olduğu kampanyalarla sokaklarda italyan malları yakılır. öcalan bir süre sonra baskılara dayanamayan italyan hükümetince italya'dan kovulur, birkaç ülke daha gezdikten sonra yakalanır.

    işte böyle bir ortamda oynanmıştı bu tarihi karşılaşma. bu yüzdendir ki türk televizyon tarihinin en çok izlenen yayınıdır. ali sami yen kapasitesinin üzeri kadar insanı ve o kadar polisi muhtelif köşelerine almış, bileti bile olmayan yüzlerce şehit annesi ali sami yen kapılarına dayanmış, koca bir ulus da ekran başına kilitlenmiştir. arsenal maçında hatta 2002 dünya kupasında bile sağlanamayan birlik beraberlik bu maçta sağlanmıştır. suat'ın attığı golden sonra saha kenarındaki polisler bile deli gibi sevinmiştir. bu satırların yazarı da salya sümük postalandığı yataktan(doksanlarda çocuk olmak) ikide bir işeme bahanesiyle tuvalete giderken yan gözle baktığı salondaki televizyon ekranında golü görüp gece rüyasında mı gördüğünü, yoksa rüyasında gördüğü golü sabah kalkıp televizyonda görünce mi şaşırmıştı hala bilmemektedir.

    işin futbol kısmına gelirsek...

    galatasaray son 2 senenin lig şampiyonu olmuştu ve artık rota da yavaş yavaş avrupa kupalarına doğru çevrilmişti. oturmuş kadro filipescu dışında korunur. kale dünya kupası finalisti, bir önceki dünya kupası şampiyonu claudio taffarel'e emanet edilmişti. ankaragücü forması ile 1997-98 sezonuna damga vuran hasan şaş ve trabzonspor'dan tolunay kafkas da takıma katılmıştı.

    şampiyonlar ligi 3. ön eleme turunda rakip kubilay türkyılmaz'lı grasshopper idi. sami yen'de 2-1, deplasmanda da 3-2 mağlup ederek şampiyonlar ligi gruplarındaki yerimizi almıştık. o sezon ilk turda 4 takımlı 6 grupta mücadele ediyordu takımlar. 6 grup lideri ve en iyi puana sahip 2 grup ikincisi çeyrek finalde yoluna devam edecekti.

    galatasaray çekilen kura sonrası b grubunda italya şampiyonu juventus, la liga ikincisi atletico bilbao ve norveç şampiyonu rosenborg ile yer aldı. ilk hafta maçlarında galatasaray della alpi'de 1-0 geri düştüğü maçta 2-1'i yakalasa da kısa süre sonra gelen gole engel olamamış ve 1 puan çıkarabilmişti. grubun diğer maçında iki takım da yenişemeyince ilk haftayı da tüm takımlar aynı puanda geçmiş oldu. ikinci hafta juventus norveç depaslamanından beraberlikle dönerken gheorghe hagi'nin athletic bilbao'ya attığı gol galatasaray'ı 4 puanla grup liderliğine taşımıştı.

    rosenborg deplasmanında son 20 dakikada sigurd rushfeld'in yaptığı hat-trick rosenborg ile galatasaray'ı puan puana getirmiş, bilbao deplasmanında gol atamayan juventus 3 puanda kalınca ilk iki potasının dışına düşmüştü. 2 hafta sonra oynanan maçta rosenborg'u sami yen'de üçleyerek rövanşı ve averajı düzelttik. üzerine juventus-bilbao maçı da berabere bitince bitime iki maç kala 2 puan farkla grup liderliğine kurulmuştuk.

    4 kasım günü oynanan 4. maçlar sonunda galatasaray 7, rosenborg 5, juventus 4, bilbao 3 puandaydı.

    normal şartlar altında 5. maçlar 3 hafta sonra, 25 kasım'da oynanacaktı. galatasaray olası bir galibiyetin ardından gruptan çıkıp kendini çeyrek finalde bulabilecek konumdaydı. ancak 13 kasım günü abdullah öcalan italya'ya sahte pasaportla giriş yapmaya çalışırken roma havaalanında yakalandı ve yukarda da bahsi geçen durumlar yaşandı. fatih terim'in "gerekirse pamuklara sarar getiririz" demecine ve türkiye devletinin tüm garantilerine rağmen juventus takımı istanbul'a gelmek istemedi ve şampiyonlar ligi tarihinde ilk defa uefa kararıyla maç 1 hafta sonrasına ertelendi.

    zaten var olan gerginliğin üzerine bir de bu erteleme kararı işin tuzu biberi oldu. federasyon da bu maçtan önceki haftasonu oynanması gereken ankaragücü deplasmanını erteledi. sonunda o tarihi gün geldi. efsanevi bir soğuk ve yağmur altında takımlar sahaya geldi ve maç başladı. tüm beklentinin ve gerginliğin yükü adeta hem tribünlerin hem de sahadakilerin üzerine çökmüştü. zaten 4 maçtır kazanamayan juventus da klasik italyan futboluyla oyunu kilitlemeye yönelik davranınca maç iyice çözülmez bir hale gelmişti. 77. dakikada amoruso'nun attığı bizim için talihsiz sayılabilecek iğne deliğinden geçmiş bir golle geri düşmüştük.

    aynı dakikalarda oynanan maçta rosenborg'un da atletico karşısında 2-0 önde olmasıyla puan durumu rosenborg 8, juventus 7, galatasaray 7, bilbao 3 şeklindeydi. tribündeki binler ve ekran başındaki milyonların dışından "bu maç böyle biter" dediği, içinden "yazık olacak" diye sayıkladığı uzatma anlarında yeni açık tarafındaki kaleye doğru, o yarı sahanın hafif kapalıya yakın bir yerinden serbest atış kazandık. kumandan hagi'nin yönlendirmesiyle ceza sahasına giden suat bir anda önünde kalan topu boyunun limitini kullanarak kafayla boş kaleye vurduğunda stresten tezahürat yapamayan tribünler, kale arkasına yığılmış polisler, ekran başındaki milyonlar hep bir ağızdan gol diye ayağa kalkmıştı..

    sabri ugan'ın efsane bu iş burda bitmezdi tabii ki bitmeyecekti repliği her ne kadar maçın üzerine eklenen anlamlarla ilişkilendirilmiş olsa da aslında galatasaray'ın o sezonki avrupa macerasına ve en çok da beklentilere atıfta bulunan bir sözdür. o anda öyle bitmeyen iş bir hafta sonra san mames'in çamurunda gözyaşları arasında yarım kalsa da bitmeyecek, ertesi sezon sonu soğuk bir kopenhag akşamında nihayete erecekti...
  • 64
    başlığını bile görünce üşüdüğüm maçtır. içim ürperiyor ya evde yoksan demiş ya şair. bu da işte o tarz bir maçtı. stadın her tarafı hatta mecidiyeköy ün en tenha yerlerinde bile çok yoğun güvenlik önlemleri, komando taburları, uçak savar bataryaları(burayı attım :) vardı. stadın etrafında ve içinde yerini almış güvenlik kuvvetlerine ilaveten, her 10 koltukta bir polis oturmuş,merdivenler ve kenarlarındaki ilk sıra koltuklar seve seve boş bıraktırılmıştı.

    ayrıca maç öncesi tüm stada dağıtılan düdükler iyice ses karmaşası yaratırken, gs lı hariç - maçın milli dava gibi görülmesinden ötürü- bir çok takımın sempatizanı da maça gelmişti. bir sezon öncesi deplasmanda 3-2 yenildiğimiz(1998 ocak ya da şubat olması gerek) maçtan sonra tribün çıkışımızı basmaya çalışarak pardon bizi uğurlamaya gelerek kılıç-kalkan-taş-sopa oynadığımız 16 plakalı şehrin teksaslı gençleri, kadıköylülerin medarı-iftarı rambo dahi maçtaydı milli dava ayağına. bu şartlarda tribün o yıllar için gayet vasat bir şekilde destek olmaya çalışmıştır. kapalıda ki tamtamların tokmakları dahi araya milletvekili sokularak girmiştir tribüne(5 davula 3 tokmak)

    maça dair ise söylenecekler, italyan takımına karşı italyan topu oynadık. atan alır gibiydi ama alamadı. golü yediğimizde dahi atacağımızdan şahsen çok emindim. maçın fransız hakeminin maç içinde vermiş olduğu yanlış sarı karttan dolayı 1 hafta sonra ki bilbao maçına forvetsiz çıkıp, göz yaşlarımızın anlattığı (şahsenem şarkısı 1996 yılında çıkan) şekilde ş.ligine veda ettik.
  • 65
    o günkü soğuğu benim de hatırladığım fakat yağış hatırlamadığım maçtır. stad civarına 13:30 gibi varmıştık arkadaşlarla. olağanüstü güvenlik önlemlerinden dolayı rahat hareket edemiyorduk stadın çevresinde. biletlerimiz eski açıktan olduğu için arka tarafa doğru geçtik. biraz takıldıktan sonra tribünün üstünden stad dışını izleyen birine bağırarak "içerisi nasıl, dolu mu?" diye sorduk. zaten stada erken girerdik o dönemde ama o şahsın "içerisi kaynıyor," demesinden ötürü, iyi bir yer kapabilmek için 14:30 gibi girdik tribüne. bir de baktık ki toplasan 50 kişi ya var ya yok. çok fena kandırılmıştık.

    maç saatini beklerken ısınmak için tezahürat etmekten, zıplamaktan ilk düdük çaldığında sesimiz kısılmış, yorgunluktan ayakta duracak halimiz kalmamıştı. allah'tan golü attık da yurda dönecek enerji yaratmıştı ergen bünyelerimizde. yoksa donarak can verebilirdik.
  • 66
    şampiyonlar ligi gruplarında 5.maclar oynanacaktı. siyasi bir olay sebebiyle bizim maç avrupanin gundemine oturdu. siyasi olay şuydu terörist başı apo'nun italya tarafından saklanması türkiye'ye iade edilmemesi. italya ve türkiye arası gerilim olmuştu ve maç italyan juventus'la idi. rosenborg galibiyeti sonrası grupta ipler bizim elimizdeydi. o ana kadar juventus'un grupta galibiyeti yoktu ve onlar bizim evimize ali sami yen cehennemine gelecek 3 puanı alip onları sutlayacagiz ve biz ceyrek finale doğru yol alacağız. siyasi krizi firsat bilip maçın farkli yerde oynanmasini talep ettiler önce biz haliyle reddettik. uefa kuralları gereği son 24 saat kala deplasman takımı sehre inis yapmamissa hukmen maglup sayılıyor. bu italyan arkadaşlar uefadaki dayilarina güvenmiş olacak ki gelmediler. can güvenliği tehdidi oldu bahanesi vs. sebepler sıraladilar. bizden çekiniyorlar ancak takımları da zidane, deschamps * *, inzaghi, conte falan yıldız dolu yani. zidane bir soru üzerine "beni kimse istanbul'a götürmeye ikna edemez" minvalinde aciklama yapti. * mac ertelendi bir sonraki haftaya. bu maç tamamen milli havaya döndü. beşiktaşlı fenerli falan herkes fenerin o zamanki yeni başkanı aziz yıldırım bile galatasaray'i desteklemiştir eminim.* bizim grup dahil şampiyonlar liginde geriye kalan 22 takim maclarini oynadi. biz oynamadik. bir sonraki hafta bu maçın oynanacaği gun ali sami yen'de inanilmaz gergin bir hava vardi. gun boyu hatta hafta boyu butun gazetelerin manşetlerinde bu mac var ve avrupa dahil herkesin net favorisi durumundaydi galatasaray. ic sahadaydi ve ipler tamamen elimizdeydi. 90 dakika koca juventus ali sami yen'de karşımızda gaziantepspor'a döndü. kapaniyorlar faulle oyun durduruyorlar. korner tac gec kullanıyorlar. 78.dakika az kişiyle yarı sahamıza gelen juventus zidane'in ortasinda amoruso'nun* vuruşu taffarel'in kapattığı köşeden ağları buldu. öyle alalade bir gol yani. hakkaten galatasaray vs anadolu takımı gibiydi maç. galatasaray bastırdıkca bastırıyordu. arif ve suat sonradan oyuna girmişlerdi. son dakikada haginin kullandığı frikikte seken topa suat altipas icinde kafayi vurdu ve golü atti. 1-1 bitti maç. gole sevindi herkes ama buruk bir sevinç. hakem gilles veissiere'nin* de katkilariyla juventus 1 puani kopardi. bariz verilmeyen penaltımız vardı. o akşam hepimiz o kadar emindik ki turdan sanki real madrid'iz yillardir şampiyonlar liginde yari final final goruyor gibiyiz. harbiden öyle rahattık öyle havamız vardı. bu sonuc bizi cok üzmüştü. işi son maca bırakmıstik. ancak orda da aman fatih akyel golünu yedik ve burak akdiş'in mutlak pozisyonu gole çevirememesi ile sahadan mağlup ayrıldık. oysaki 1 puan bile bize yetecekti ve lider olarak gruptan çıkacaktık.

    maçın geniş özetini paylaşıyorum. hasan şaş'in bariz %100 verilmeyen penaltısı için 18.35 açınız.
    https://youtu.be/f0sjZojbYUQ
  • 72
    üzerinden 22 sene geçmiş olan maç. rahmetli mabedde çıkan en hayvani gol seslerinden biri bu maçta çıkmıştır. aynı zamanda juventus'un soyunma odasına giden tünelin orada bekleyen "robocop" polislerin bile havalara uçup kask kalkan allah ne verdiyse sağa sola attığı yegane gol sevincine de sebep olmuştur. bambaşka bir atmosferde oynanan bambaşka bir maçtı. bir ulus ayakta bir ulus gol diye haykırmak istiyor lafı bir sene sonra bir milan maçında söylenmiş olsa da aslında bu maç için yurt sathında hatta dış temsilciliklerde oluşan hava tam olarak oydu. golün ardından son 15 dakika "çanakkale geçilmez"i oynamıştır juventus, ancak bir ulusun duaları "bücür" suat kaya'yı kapı gibi adamların arasından sıyırıp top ve bomboş kale ile baş başa bırakmıştır.

    (bkz: tarihte bugün)

    bonus track:

    (bkz: bu iş burda bitmezdi tabii ki bitmeyecekti)
App Store'dan indirin Google Play'den alın