• 476
    daha ligin ilk maçını oynadık ve deplasmanda oynadık. ilk 15 dakikayı gayet iyi geçirdiğimizi düşünüyorum. diagne'nin kaçırdığı bir net pozisyon ve yararlanamadığımız bir penaltı var. bunun haricinde oyunun yönünü hızlı değiştirdik ve belhanda'yı ceza sahası içine sokmaya çalıştık. ne olduysa penaltı kaçtıktan sonra oldu zaten. oyuncular büyük ihtimal şu penaltı gol olsa da hava zaten sıcak biz de oyunu rölantiye alsak diye düşündüler. penaltı kaçtıktan sonra bizim oyuncularda gereksiz bir demoralize olma durumu oldu. denizlispor oyuncuları da aksine moral buldu ve 15. dakikadan itibaren oyunun hakimi oldu. 3 puanı bırakmamız çok absürt bir durum değil. zaten tepkimiz de giden 3 puana değil. benim canımı sıkan üç hadise var:

    1-berabere ve yenik durumdayken oyuncuların bir tanesinden bile skora isyan durumu göremedik. kimse oyunun temposunu yükseltmeye çalışmadı. bir an önce maç bitsin kafasındaydılar.

    2-selçuk inan neden 90 dakika sahada kaldı? seri de belki iyi bir oyun ortaya koymuyordu ama biliyoruz ki selçuk'un taş çatlasın dayanabileceği vakit 60. dakikadır. bir tane gazeteci arkadaş da ümit davalaya hocam neden selçuk değil de seri çıktı diye sormadı? soracaksın arkadaş. senin mesleğin bu karşındaki kim olursa olsun soracaksın.

    3-diagne neden çıktı? diagne'nin oyunda olması bile stoperlerin onu markaj altına almasını gerektiriyor. iyi oynar kötü oynar mesele o değil. ben de maç içerisinde kendisine çok kızdım. çünkü kafası maçta değildi. takılıyordu öyle. kafası maçta olmayan hali bile takıma penaltı kazandırıyor. biraz kafasını oyuna verebilse(ki geçti artık) çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik. tamam hadi diagne'yi çıkardın. ya erencan yardımcıyı oyuna alırsın vermek istediğin mesajı herkese verirsin. ya da adem büyük'ü alır en azından ortalığı karıştırmasını istersin. ama biz ne yaptık? ahmet çalıkı aldık. neden aldık bunu da sorguluyorum işin içinden çıkamıyorum. ahmet oyuna girdikten sonra 5 dakika falan kim nerede duracağını bilemedi. emre mor bakınıyordu etrafına kanat mı oynayacağım ikinci forvet mi diye. ahmet'i oyuna alırsın donk'u ileri atarsın onu da anlarım. en azından kafalarında bir şey var derim ama olmadı. gittik 3'lüye döndük. evet bu temposuz beklerle maçın son 20 dakikasını 3'lü oynamaya çalıştık. yine hiçbir gazeteci arkadaş bu değişikliği sormadı.

    velhasıl kelam 10 kişi olmamıza rağmen doğru değişikliklerle biz bu maçı kazanabilirdik düşüncesindeyim. çünkü karşımızda bana göre düşme adaylarından biri olan ve dün de iyi oynadığını söyleyemeyeceğim bir denizlispor vardı.
  • 479
    vasat başlayıp çok kötü bitirdiğimiz maç olmuştur. her yönüyle sınıfta kaldık. teknik, taktik, diziliş, oyuncu seçimi, bireysel performans, oyuncu değişikliği....

    ilk yirmi dakika gösterdiğimiz vasat performansa rağmen maçı alırız havası hakimdi. lakin maç öyle bir hale geldi ki inanılır gibi değil. taraftar takımı izlerken sahada bir şeyler görmek ister. iki yıl geçti maalesef sahada belli bir şablon yada sistem yok. yada biz göremiyoruz. oyuncu seçimleri bazen taraftarın akıl sınırlarını zorluyor. asıl sıkıntımız burda zaten.

    bugün kostas kadroda yoktu. kampta olmasına rağmen hazırlık maçlarında dahi düşünülmedi. 10 gün öne takıma katılan diagne ilk 11 başlıyor. merakımdan soruyorum takımla kamp yapan iyi kötü forvetimiz var asıl forvetimiz ise sezon sonu ile afrika uluslar kupasına katılıp takıma 10 gün önce katılmış. kostası tutar yada tutmazsın orası ayrı ama adamı hazır tutmamak kenar yönetiminin hatasıdır. adamı göndereceksen bile etinden sütünden faydalanacaksın. mesela bugün hazır kostas oynasaydı diagne’den daha faydalı olmazmıydı?

    mesela belhanda. adamın iki yıldır kaptırdığı toplardan ya kontradan gol yiyiyoruz yada savunma oyuncularımız zor durumda kalıp kart görüyor. buna herhangi bir çözümümüz yok.taraftar aynı pozisyonları görmekten bıktı kenar yönetimi bıkmadı.

    jimmy durmaz: adam hazırlık maçlarında fena değildi. ilk 11 başlamasına itirazım yok ama ilk yarı boyunca çok silik olmasına rağmen ikinci yarı onunla başlama ısrarı niye onuda anlamadım.

    selçuk: futbol onu unutmuş. o futbolu unutmuş. ama kenar yönetimi hala unutmamış. eskiden penaltı ve frikik atardı artık onları bile atamıyor.

    michael seri: herkes bu adam 6 numara değil. 6 numarada performansı yarıya düşüyor diye bas bas bağırırken ki hazırlık maçlarında bariz bir şekilde görülürken adamı 6 numarada harcamanın manası ne?

    defans dörtlümüzün hali hazırlık maçları dahil içler acısı. bireysel performansları ptt liginden hallice. ve buna herhangi bir çözümümüz yok.

    bu mağlubiyet aldığımız ne ilk ne de son mağlubiyet olacaktır. kötü oyunda oynayabiliriz. ama artık sahada bir şeyler görelim. doğaçlama futboldan uzaklaşalım. oyuncu tercihlerinde ve mevkilerinde inat etmeyelim. takımı izleyince diken üstünde olmayalım.
  • 480
    maçla ilgili en çok moralimi bozan konu maç sonu açıklamalarıydı. hata yaptık, ders çıkarmamız lazım dense bile içim rahat uyuyacaktım ancak mağlubiyet kaçan penaltıya, kırmızı karta hatta ve hatta havadaki neme falan bağlanmış.

    umarım bu anlayışımız değişir.
    ayıp bir şey değil zaten koskoca guardiola ya da klopp da hata yaptık diyebiliyorken biz kimiz de kabul etmiyoruz anlamıyorum.
  • 481
    selçuk ile olmayacağını, seri’nin defansın önünde oynamaması gerektiğini ve en önemlisi de ciddiyetsiz çıkılan hiç bir maçın kazanılamayacağını gösteren maç olmuştur.

    hepimiz isterdik ilk hafta 3 puan ile kapansın ama hazırlık döneminde zaten bu maçta puan kaybının emarelerini veriyorduk.

    önümüze bakıp hatalardan ders çıkaralım ve daha iyi olmak için çalışalım. bu yolun sonu 23. şampiyonluk.
  • 482
    dün akşam oynanan maçı aldığım notlar eşliğinde, kendi penceremden baktığımda söyleyeceklerimin başında şu geliyor:
    1) galatasaray'ın sahaya yerleşiminin çok kötü olduğu.
    2) fatih terim'in mevcut kurguyu ( 4-1-4-1 )değiştireceği.
    3) belhanda'nın bu formasyon ve bı formasyona bağlı kurguda yaşadığı ve ileride muhtemelen yaşayacağı sorunlar silsilesi.
    notlarımın arasında benim için dikkat çekici olanları paylaşmak isterim.

    04:29: babel'in defansa çarpan ve yere düşüp kaleciyi şaşırtan pozisyonu ve pozisyonun diagne'nin takipsizliği üzerinden okunması. babel ortayı yapmadan önce yaşananlara bakalım. diagne denizlispor sahasında topu kaptırıyor ve denizlili oyuncu topa uzun vuruyor. bu esnada galatasaray 8 oyuncu ile denizlispor sahasında. marcao'nun indirdiği topu seri alıyor. seri'nin etrafında 3 takımdaşı ( selçuk - yuto ve belhanda ) 3 de denizlili ( aissati - murawski ve zeki ) var. marcao ve lyundima'nın yakınında 2 denizlili ( hugo ve recep ) bulunmakta. yani seri topu belhanda'ya, belhanda da babel'e topu aktardıktan sonra, ki 5 oyuncu ile önde yakalanan denizlispor var, ceza sahasına koşu atan 2 oyuncu var; diagne ve jimmy. bu iki oyuncu da sağ çizgi civarından içeri girdiler ve yakın direk koşusu yapma şansları yok. yakın direk koşusu yapabilecek ilk oyuncu belhanda, o da topu babel'e aktardıktan sonra koşuyu kesip pozisyonu izlemekle meşgul. babel'in orta yapmadan önce ellerini 2 yana açması, içinde bulunduğu pozisyonun çaresizliğinin de göstergesi. bu pozisyona dair dip not: donk selçuk yerine 11 başlasaydı, seri muhtemelen istenen o koşuyu yapacak oyuncu olacaktı.

    06:40: belhanda'nın bu kurguda beklenen ceza sahası koşusunu yapması ve zayıf vuruşu. denizli savunmasının yanlış yakalanmasının ana sebebi, aissati'nin pas hatası ve jimmy'nin belhanda koşusunu çabuk görüp zamanında pas atması.

    10:15: köşe vuruşu organizasyonunda alan savunmasının doğru yapılamaması. zeki'nin ön direğe kullandığı vuruşu recep'in uzak direğe kafası ile tiplemesi ve topa yine denizlili oyuncunun dokunması. aynı organizasyonu ilk yarının uzatma dakikalarının sonunda da yaptı denizlispor ve altı pas kutusunun içinden hugo topu dışarı yolladı. 2.yarıda 51:22'de zeki bu sefer içe kavisli uzak direğe yolladı ve sağ bek lopes'in kafa şutu direk dibinden dışarı gitti. galatasaray'ın duran top savunmasında yaşadığı sıkıntıların henüz giderilemediğini söylememiz mümkün.

    20:29: hücum barrow'un dar açıdan çektiği şut ile bitti lakin öncesi mühim. kaleci adam uzum vurdu. bu esnada lyundima marcao'nun sorumluluk alanında ve barrow boşta. lyundima barrow'a giderken , barrow neredeyse ayak ucuna kalkarak topa kafa ile dokundu, ki lyundima hava topuna çıkmıştı, hugo tekrar önüne bıraktı. bu pozisyonda savunma yerleşim problemi görüldü. benzer uzun kullanılan atışlarda/ pozisyonlarda stoper ikilisi hep sıkıntı yaşadı. misal diagne'nin düşürüldüğü ve penaltı kazanılan pozisyon. diagne darbe aldıktan sonra denizlili oyuncu topa uzun vurdu. marcao temaslı oyuna gelse de hugo topu saklayıp dönüyor, recep ve barrow hücumu kendi sol kanatlarından sürüklüyor ve yapılan ortada lyundima ıska geçiyor, marcao son anda topa dokunup pozisyonu köşe vuruşuna çeviriyor. ha keza marcao'nun ilk kart gördüğü pozisyon yine bir uzun top sonrasında geliyor. 31:45 recep niyaz'ın direkten dönen şutu öncesinde de yuto ofsayta düşüyor, denizlispor yine uzun kullanıyor, ki burada yaşananları biraz sonra yazacağım. bu sıkıntıların bence teme sorunu sahaya doğru yerleşememe / formasyona bağlı kurgunun bazı sıkıntılar barındırması.

    31:25: direkten dönen top. ofsayttan doğan vuruşu denizlispor çabuk kullandı. hugo topu alırken oyuncu yerleşimi 2'ye 2 ( hugo - aissati vs lyundima - marcao ) hugo topu kontrol ettiğinde galatasaray'ın sahasında denizlispor'dan recep, galatasaray'dan ise selçuk ve seri var yani galatasaray 5'e 3 üstün durumda. hugo topu aissati'ye aktarırken galatasaray sahasına barrow ve yuto da geliyor. 6'ya 4 gs sayısal üstünlüğü mevcut. aissati topu koşu içinde koşu değiştiren recepê aktarırken galatasaray 6'lısı top ve rakibin karşısında durduğu yani rakibini karşılamayıp sadece karşısında durduğu için pozisyon veriyor

    marcao kırmızı kartı öncesi belhanda. burada 15.dakikadan sonra denizlispor'un uyguladığı taktiği de kısaca anlatmak lazım. hugo ve recep 15.dkdan sonra stoperlere değil, özellikle seri üzerinde alan baskısı yaptı ve galatasaray'ın pas rotasını belirledi. seri baskıda top alamayınca, galatasaraylı oyuncular topu doğru açıda pas istemeyen selçuk ve belhanda ile buluşturdu, ki belhanda'nın top kayıplarının zirve yaptığı anlardı. recep niyaz belhanda ile seri arasındaki pas kanalını aynı şekilde tıkadı. belhanda da bu anda basit düşünüp yuto ile oynamak yerine, dördül baskı altındaki jimmy & babel havuzuna pas düşündü. pası babel alsa sapunaru - barrow, jimmy alsa sapunaru - murawski kıskacına girecek. oysa yuto'ya dönmüş olsa, yuto da topu sol tarafta unutulmuş selçuk'a aktaracak ve belki de maçın senaryosu değişecek.

    belhanda'nın mevcut formasyona bağlı kurguda yaşadığı sıkıntılar ve niçin istenen & ideal " box to box " oyuncu rolüne tam oturmadığına dair anlar.
    49:40: belhanda'nın arkasında olup bitenlerden haberinin olmaması. denizlispor oyunun yönünü galatasarau soluna çevirdi lopes iç koridora murawski'ye topu aktardı. bu esnada babel murawski'yi, yuto da lopes'i topsuz karşılarken recep nşyaz ceza sahası içine gitti. belhanda kontrol alanındaki recep'i savunmak yerine topun karşısında durdu ve recep topu alıp tehlikeli pozisyon oluşturdu ( hugo'ya attığı paralel pasa lyundima son anda kademe yaptı )
    ilk gol: kaleci eliyle sol beke oynadı. sol bek topu taşırken, belhanda recep'in hareketlenmesini gördü. iki oyuncu da hafif tempo ile koştu lakin recep daha hızlıydı. topu aldı ve bomboş durumda vurup golü buldu. belhanda pozisyonu biraz umursasa ve veya pozisyonun farkına varabilse o şutu attırmazdı / recep'in açısını& dengesini bozardı.
    87:31: recep'in ceza alanı içinde hugo'ya paralel çıkardığı pas ve hugo'nun üstten dışarı giden şut pozisyonu. belhanda tıpkı 49:40'da yaptığını yapıyor.
    notlarımda altını şimdilik çizdiğim zaman dilimleri ve şimdilik 3 maddede dikkatimi çekenler bunlar. bazı eklemeler yapmam muhtemel.
  • 483
    gereksiz yere yangın çıkartılan maçtır. maçın başında oyun dengeliydi hatta galatasaray bir iki adım daha öndeydi. selçuk inan ın kaçırdığı penaltı ve malum marcao nun kartı dengeleri alt üst etti. 10 kişi kaldıktan sonra yapılan değişiklikler tam bir taktik faciasıydı. orta sahadan seriyi çıkartıp stopere donk u koyunca daha mı iyi savunma yapacağız anlamına geliyordu? tel tel dökülen jimmy ve diagne daha erken oyundan alınabilirdi. ilk iki hafta böyle kazalar olabilir umarım ligin son haftalarında bu ucuz puanları aramayız. son olarak takımdaki oyuncuların rollerini iyi belirlemek gerekiyor. yok efendim altı numara sekiz numara yok deep lying bu saçma sapan terimlerin modern futbolda yerinin olmadığını düşünüyorum. en yakın örnek 14 ağustos 2019 liverpool chelsea maçı. takım savunması forvetin yaptığı presle başlıyor sahada sanki on bir kişiden çok daha fazla futbolcu var gibi sahanın hiçbir yerinde boş alan bırakılmıyor. türk futbolunda ise hala daha stoperlerin önüne bir çakılı ön libero yok efendim önüne bir on numara bir sekiz numara bu işler avrupa futbolunun önde gelen kulüplerinde neredeyse kalmadı.
  • 484
    trabzonspor efsanesi dozer cemil'in adının verildiği 2019-2020 futbol sezonunun açılış maçında geçen senenin iki ayrı lig şampiyonu galatasaray ile denizlispor karşı karşıya geldi denizli'de. galatasaray, geçen yıl olduğu gibi yine golcüsünü transfer edemeden lig maratonuna başlarken, bu kez bir de kulübede fatih terim yoktu zira imparator geçen sezonki başakşehir maçından sonra üç maç ceza almıştı. ev sahibi de yeni kurulan bir takımdı, onlar da transferlerini daha tamamlayamamışlar, takım olmak yolunda zamana ihtiyaçları vardı... ligin açılış maçı olunca istatistikçiler için de bulunmaz nimetler vardı bu maçta, sezonun ilk başlama vuruşunu denizlisporlular yaptı, ilk korneri ev sahibi kullandı, ilk penaltıyı selçuk kaçırdı, ilk penaltıyı stachowiak kurtardı, galatasaray adına topla ilk temas eden mariano oldu, ilk golü recep niyaz attı, ilk sarı kartı oğuz gördü, kırmızı kartla ilk atılan futbolcu marcao oldu... maşallah "yok yoktu" maçta... hatta uzun zamandan beri muslera ilk defa uzaktan gol de görmüştü kalesinde...

    ilkler demişken seri, jimmy durmaz ve babel dışında geçen yılki şampiyon kadronun aynısıyla sahaya çıkan ve birbirlerini tanıyan galatasaraylıların karşısında yan yana oynadığı arkadaşının adını bile belki tam telafuz edemeyen denizlispor olunca, galatasaray ilk 5-6 dakikada kolayca 3-0 öne geçebilecekti... ikinci dakikada jimmy durmaz'ın pasını iki adımdan diagne kaleye yollayamazken, iki dakika sonra babel'in sekip kaleciyi de aşan vuruşunda diagne yine "maçın içinde" değildi. sarı-kırmızılılar yakaladıkları pozisyonlar sonrası "biz bu maçı alırız" diye gevşeyince ev sahibi ilerleyen dakikalarda dengeyi sağladı ama 25. dakikada diagne ceza sahasında topla buluştuğu anda oğuz tarafından ayağına basılarak düşürüldü. önce hakem devam kararı verdi ve denzlispor tehlikeli bir kontraya çıkarak marcao olmasaydı az kalsın sezonun ilk golünü de atacaktı da top kornere çıkınca var hakemi uyardı.

    maçın hakemi abdülkadir bitigen'in pozisyonu incelemesi esnasında aklıma bir şey oldu: yayıncı kuruluşunun bizlere o esnada var odasındaki monitörlerden izlettiği görüntüler hakemin izlediği görüntüler mi? zira pozisyonun penaltı olduğunu gösteren çok açık bir açı varken, sürekli hakeme müdahalenin anlaşılmasının zor olduğu açılar seyrettiriliyordu.

    neyse penaltı verildi, topun başına selçuk geçti ve kaptan daha önce 11 metre vuruşlarını sürekli gol yaptığı tarafa değil de bir kez kaçırdığı köşeye attı ve yine kaçırdı... o esnada lig bittiği günden beri sosyal medyada kendisine her türlü hakaretin yapıldığı, takımdan gitmesi için bir sürü baskının oluşturulduğu, hatta işi ileri götürüp küfür dahi edilen diagne geldi. aklı sahada olan ve taraftarın arkasında olduğunu düşünen diagne o penaltıyı selçuk'a bırakmazdı, gerekirse kavga eder ve o topu alır, penaltıyı da atardı, hele ki saha kenarında fatih terim yokken, bunu "kesin" yapardı... hatta ikinci dakikadaki golü de atardı diagne ama maalesef sosyal medya taraftarı elindeki değeri yerin dibine sokma konusunda çok maharetli...

    penaltı atışı öncesi ise oldukça ilginç bir ana tanık olduk. selçuk topu beyaz noktaya dikerken, babel de "akıllı ve çabuk" davranıp ceza sahası çizgisinin kaleye en yakın tarafını kendine seçmiş ve beklemekteydi. yeşil-beyazlı bir topçu geldi ve babel'i itmeye çalıştı, hollandalı "burası benim" diyerek gitmeyince hakem ilginçtir iki topçuya da sarı kart gösterdi. neydi babel'in suçu? yerini vermemek mi?

    selçuk'un penaltıyı kaçırması galatasaraylıların moralini bozarken, ev sahibini de cesaretlendirmişti. daha istekli savunma yaparken, maç öncesi planladıkları gibi kontralarla da muslera'nın kalesine gelmeye başladılar. maç devam ederken, aklıma geçen sezonki akhisar deplamanı düştü, hani her şey iyi giderken rodrigues'in sinan'ın elinden topu alıp penaltıyı kaçırması ve sonrasında ev sahibinin 3-0 gibi farklı bir skorla galatasaray'ı mağlup etmesi. olur muydu böyle bir facia tekrar? oldu da...

    hazırlık maçlarında pek formda gözükmeyen marcao, akhisarspor'la oynanan süper kupa maçında da sahada "yokları" oynamıştı ve şöyle bir tespitte bulunmuştuk brezilyalı stoper hakkında:

    "peki, neydi yolunda gitmeyenler? öncelikle savunmada oynayan luyindama ve marcao sanki hazırlık maçı oynarcasına "lakayit" bir tavır sergilediler. özellikle brezilyalı stoper neredeyse sahada hiç yoktu, rakibini kaçırdı, hatalı paslar attı ve de son dakika ceza sahası içinde en yapılmayacak olanı yaptı, topun auta çıkmasını beklerken "uyuyakaldı"... dün de instagram hesabını hackletmiş marcao... yaşadığı bir sıkıntılar mı var acaba, kafasını işine mi veremiyor, derdi tasası neyse, umarım en yakın zamanda çözülür.."

    demek ki kafasındaki sıkıntı çözülmemiş, marcao yine kendisini verememişti maça ve iki tane "acemice" faul sonrası ilk devrenin bitimine bir kaç dakika kala oyun dışına gönderildi. takım tek stoperle kalınca devre bitene kadar o bölgeye "idareten" selçuk geçti ve 8 numaralı oyuncu orta sahada gösterdiği beceriden daha iyisini savunmada sergiledi, iki tane kritik topa son anda dokunarak gol olmasını önledi.

    ilk devre sona erip, ikinci yarı başlarken herkes donk - selçuk değişikliğini beklerken, ümit davala- levent şahin ikilisi ise seri'yi kenara almıştı, kaptan hala sahadaydı. ligin daha başı olması, kondisyon olarak istenilen seviyede olmayan galatasaray, bir kişi eksik oynarken sıcağın da etkisiyle dakikalar ilerlerken iyice oyundan düşmeye başladı ve rakip kalede neredeyse hiç gözükmez oldu. üç puan hesabıyla gelinen deplasmanda bir puan bile kâr sayılacakken orta saha ve savunma elemanlarının açık verdiği bir anda recep niyaz'ın uzaktan gelen golü, beraberlik ümidini de bitiriyordu.

    emre mor'un oyuna dahil olması, diagne'nin çıkıp babel'in forvete geçmesi, yuto'nun sol açığa yollanması gibi değişiklikler galatasaray adına tabelayı değiştirmezken, uzatma dakikalarında rodallega attığı golle maçın skorunu tayin ediyordu: 2-0...

    maç sonunda ise denizlispor tribünlerinde tatsız olayların olduğu haberi sosyal medyada yankılanıyordu. cezalı olduğu için tribünde olan hasan şaş ve necati ateş maç boyunca çeşitli hakaret ve küfürlere maruz kalmış ve tribünden inerken taraflar arasında bir münakaşa meydana gelmiş. olayların iç yüzünü bilmeden "sosyal medya linççileri" hemen göreve başlayıp, hasan şaş'a yüklenirken, hasan da bu tepkilere dayanamayıp instagram hesabından dün gece istifa ettiğini yazmıştı. bereket "akli selim" galatasaray taraftarı devreye girdi ve hasan'a sahip çıktıklarını gösterdiler. yönetim de bugün yaptığı açıklama ile "kimsenin bir yere gitmediğini", 23. şampiyonluk yolunda hep birlikte savaşılacağını duyurdu...
    hasan şaş galatasaray'ın ruhudur, hasan şaş bizden biridir, hasan'ı sonuna kadar savunuruz da denizlispor forması giymiş beşiktaşlı bir taraftarın yaptıkları için de yönetim gerekli girişimleri başlatmıştır...

    maçtan fotoğraflar ve kaynak:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...r2-0galatasaray.html
  • 485
    oyun kurma konusunda 2018-2019 sezonunda deplasman maçlarında sıklıkla gördüğümüz üzere problem yaşadığımız maç oldu.

    klasik olarak kaleciden stopere, stoperlerden 6 numaraya, 6 numaraya baskı olunca tekrar stopere, oradan bek oyuncusuna ve önü kapalı bek oyuncusundan (6 numara baskı altında olduğu için) tekrar stopere ve kaleciye giden akışı bolca izledik. yani takımın bütün oyun planını bozmak için biraz koşan ve bekler ile 6 numaraya baskı yapan bir rakip yetiyor.
    bu akış sürekli tekrarlanmaya başlayınca genelde belhanda geri geliyor ve bireysel beceri ile oyun kurmaya başlıyor. burada da baskı gelince hata kaçınılmaz oluyor ve hızlı hücum yiyoruz. bu durum stoperler üzerinde baskı yaratınca zincirleme hatalar geliyor.

    işin kötü yanı bu durum bana göre oyuncuların kimliklerinden ve kalitelerinden bağımsız olarak gerçekleşiyor. yani donk yerine nzonzi veya seri geçince de farklı bir seneryo ortaya çıkması zor. nitekim seri ile farklı bir durum olmadı.

    peki çözüm ne? çözüm bu kadar durağan olmamak ve pas opsiyonlarını arttırmak. ama neden bu konuda bir senedir bir gelişme olmadığını anlayamıyorum. topu ayağına alan oyuncunun genelde tek pas opsiyonu oluyor ve bunu rakip de görüyor, çünkü görmeleri için süre veriyoruz, oyun hızımız yeterince yüksek değil. boşa çıkarak pas isteyen oyuncumuz da feghouli olmayınca belhanda ile sınırlı kalıyor.

    sezon başı olması nedeniyle enseyi karartmaya gerek yok ancak taraftar olarak daha hareketli bir oyun izlemek istediğimi belirtmeliyim.
  • 486
    bu maçı az önce tudor'un ilk 8 haftasına atıfta bulunan bir girdi okuyana kadar sezona hazır girmememizin sonucu olarak oldukça kötü bir oyunla kaybettiğimizi düşünmüştüm.
    ancak tudor'la lige fırtına gibi girmiş, her maç deli dana gibi basarak çoğu maçı farklı kazanmıştık hatırlıyorsunuz. ama arada bir maç vardı ki, ne rakip kaleye gittik ne de baskı yaptık.
    (bkz: 10 eylül 2017 antalyaspor galatasaray maçı)

    şimdi antalya maçıyla bu maçın ortak noktası nedir?

    söyleyeyim: sıcaklık ve nem. denizli, adının vadettiğinin aksine denize kıyısı olmayan bir şehir ancak şehir merkezine çok yakın yapılan gölün de etkisiyle nem oranı yüksek.*
    dün halı saha yaparken sıcaktan kimse tam randımanlı şekilde koşamadı çünkü direkt nefesi tıkıyordu hava. bunun üstüne bugün söz konusu antalya maçını hatırladım ve teşhisi koydum: sıcaktan dolayı takım ekstra efor sarfetmedi. bu da çok kötü bir oyuna yol açtı. kaçan penaltı ve kırmızı kart da tüyü dikti. denizli deplasmanına gidilebilecek en kötü zamanda gittik: sıcağın cevcevinde.

    bunu düşününce, bugün belhanda feghouli ikilisi birden 11'e giremeyecek olsa bile farklı bir galibiyet alacağımızı düşünüyorum.
    25 ağustos 2019 galatasaray konyaspor maçı
  • 487
    galatasaray'ın taktik yetersizliği ve kırılganlığı nedeniyle kaybettiği maçtır. kaçan penaltı ve peşinden gelen kırmızı kart ile, zaten yetersiz olan organizasyonumuz birleştiğinde denizli'ye bile kaybediyorsun işte.

    sıcak hava, nem, fiziksel yükleme bilmem ne sadece bizim ülkede konuşulan bahaneler. en çok da bize zarar veriyor. denizli de aynı sıcaklık ve nemde oynamadı mı? ben ingiltere'de, ispanya'da, italya'da, almanya'da hava durumuyla ilgili bir analize hiç denk gelmedim. sadece taktik konuşulur. galatasaray doğruları yapmaya çalışsın ama yenilsin bana koymaz, ama uzun zamandır ne oynadığı belli olmayan takımımız var. biz bahaneler ürettikçe en çok biz zarar göreceğiz.

    takım bu maçtan sonra tabii ki toparlar, havaya girse ligi de süpürür. ama futbolumuzu geliştiremedikçe istikrarsız, kırılgan, deplasmanlarda sürünen ve avrupa'da avcunu yalayan takıma mahkumuz.:(
  • 490
    lemina, taylan, andone'yi vs geçtim şu maçta falcao olsa kazanmıştık. ilk dakikalarda diagne'nin karşı karşıya kaçırdığı pozisyon ve ardından denizlispor kalecisinin elinden kaçırdığı topa diagne'nin hareketlenmemesi, selçuk inan'ın kötü bir şekilde penaltı kaçırması... falcao olsa 3 pozisyonu da gol yapardı muhtemelen. cidden maça çok kötü başlamamıştık ancak maç içindeki bu tarz kırılma noktaları konsantrasyon kaybına ve 3 puan kaybetmemize neden oldu. neyse en azından artık transferlerimiz tamamlandı ve milli aradan sonra çok daha iyi bir takım izleyeceğiz.
  • 491
    her şey bu maçla başladı. maç 0-0 iken kaçan penaltı olmasa ve marcao'nun tatilden dönmemesi ile dakika 43'te kırmızı kart görmese belki bu maçı kazanırdık. ancak çok daha yanlış giden şeyler vardı. takım fiziksel olarak denizlispor'dan kötü görünüyordu ve fatih terim bu maça son iki sezon şampiyonlukta payı olan ryan donk yerine selçuk inan ile başladı ki penaltıyı kaçıran da selçuk'tu. aslında müthiş penaltı kullanan selçuk'un penaltı kaçırması aslında bu sezonun kötü biteceğinin ilk emaresiydi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın