• 242
    bir takım, arenaya kahpece yatmaya değil de futbol oynamaya gelince oyunun ne kadar zevkli olduğunu gösteren maçtır.

    tribünlerde yerimizde duramadık, tv başındakiler de eminim aynı coşkuyu yaşadı. süper ligin ne kadar bayağı, kokuşmuş olduğunu; avrupa’da oynanan futbolun ne kadar farklı ve keyifli olduğunu bir kez daha gördük. bunu grubumuzdaki schalke maçlarında ve porto deplasmanında da yaşamıştık.

    keşke gerçekten galatasaray avrupa’da bir ligde oynuyor olsaydı...
  • 245
    türk futbolunun kanayan yarası olan her şeyi bir maçta gördüğümüz maç oldu. (öncesiyle sonrasıyla)

    1) gruplar çekildiğinde sosyal medya ağırlıklı olmak üzere bizzat kura çekiminde olan mustafa cengiz ve abdürrahim albayrak dahil herkesin yüzü gülüyordu. "gruptan lider çıkarız"lar, beşiktaşın "rekorunu kırar mıyız"lar, daha grup tamamlanmadan "iyi kura ile çeyrek final görür müyüz"ler havada uçuşuyordu. kimsenin ayağını yere bastığı yoktu. şimdi taraftarın bunları düşünmesi kadar normal bir şey yok, ayakları yere basması gereken taraftar değil yönetim olmalıydı. gerek milli takımlarda gerek kulüp bazında, avrupa'nın büyük organizasyonlarında gruplara düştüğümüzde ilk hedefimiz olarak liderlik görülüyor ki bu çok çok absürd bir durum. 20 küsur senelik cl tarihinde ilk defa geçen sezon lider çıkarmış bir futbol ülkesi için gerçekçi hedefler değildi bunlar, bir de lokomotifi içerde yenince iyice hülyalara dalındı. üstelik cl tarihinde porto ve schalke'nin kadrolara bakmaksızın bizden daha tecrübeli takımlar olduğu aşikardı. nitekim bu takımlar ile hem içeride hem dışarıda oynadığımız maçlarda buraları daha iyi oynayan takımlar olduklarını gösterdiler. bizden daha çok koştular, baskı altında oyunu öldürmeyi bildiler ve hataları daha iyi değerlendirdiler. bundan sonraki sezonlar için 4. torbadan giren hiçbir türk takımının diğer takımlar kim olursa olsun iyi bir grup olmayacağı, asla grup favorisi olmayacağı en azından gözler önüne serildi.

    2) duran top. bunu üzerinde çok durmayacağım artık açık seçik görülüyor. 2 porto maçında yediğimiz 2 gol duran top. hangi takımla gidersek gidelim, hangi oyuncular oynarsa oynasın mutlaka en az bir duran top golü yiyerek bitiriyoruz o turnuvayı. organizasyon sıkıntısı mıdır buna çalışmamak mıdır nedir mesele bilmiyorum. bu olay türk futbolunun genine işlemiş gibi.

    3) dün içime en çok sıkıntı düşüren şey ise herhangi bir avrupa ülkesi takımının türk takımlarına karşı çok rahat pozisyon bulup gol atabilmesi. dün porto 3 defa geldi kalemize 3'ü de gol oldu. 63476 sene avrupa görememiş kızılyıldız içerde napoli'yi kitlediği zaman gol yemeyebiliyor, viktoria plzen 65-70 dk real madrid'e direnebiliyor, club brugge atletico'dan yemeyebiliyor ama biz o golü katiyetle yiyoruz arkadaş. bunun gerçekleşmediği bir sezon ve türk takımı hatırlamıyorum ben. ne zaman yabancı bir takım gol atmak istese gol atabiliyor. özellikle de ön eleme ve 2 ayaklı turlarda çok belli oluyor bu, iç saha dış saha da fark etmiyor. atıyorum deplasmandan 1-0'lık yenilgi ile döndüğün zaman bunu kötü bir sonuç olduğunu içeride 1 tane gol yersen işin biteceğini biliyorsun ve öyle de oluyor. bu sebeple zaten yıllardır ön eleme geçemiyor türk takımları.

    bu tespitler haricinde eğlenceli ve zevkli bir maçtı, o kadar. porto'nun şampiyonlar ligi 101 dersi verdiği maç oldu. artık kadrolardan, takımlardan, yönetimlerden bağımsız bir durum, türk futbolunun içine işlemiş bir genetik kodlar oldu bunlar
  • 247
    haftalar sonra bir galatasaray maçı sonrası rahat rahat uyku çekebilmemi sağlayan maç.

    bu kadar üstün oynayıp kazanamadık ama ilahi adelet almanya'da tecelli etti ve rakip yenilince avrupa'da kalarak yeniden tertemiz bir sayfa açmak için fırsat yaratmış olduk. porto'nun üst turu garantilemesinin bu maç için hiç bir önemi olmadığını as kadroyla çıkarak gösterdiği ve her galibiyetin 2.7 milyon euro olduğu bu arenada, bu seviyede böylesi bir futbol oynamamız gerçekten de ekim ayından bu yana hafta hafta kaybettiğimiz umutlarımızı yeniden yeşertti.

    hem de ligin geri kalanı için çok çok önemli olan başakşehir maçı öncesi moral oldu.
  • 248
    11 aralık 2018 schalke 04 lokomotiv moskova maçının skoruyla birlikte bence kazanmamızdan daha iyi oldu böylesi.

    kazanacak kadar oynayıp kaybettik ama o oyun ve iştahın karşılığını karma ile alıp uefa'dan devam ediyoruz. bir kaybımız olmadı o açıdan moral bozmadı.

    diğer taraftan hala maç kazanamıyoruz ve asıl kazanmamız gereken maç için daha da iştahlandık,

    (bkz: 15 aralık 2018 başakşehir galatasaray maçı)
  • 249
    eren denen iş ahlakı yoksunu vasıfsız haricinde tüm kadroya küçük bir teşekkür etmek istediğim maç. nihayet futbol oyununun ne olduğu konusunda küçük kıvılcımlar gösterildi.

    kesinlikle kafamı yastığa huzurla koyacağım kadar değil elbet, ama bir yerden de başlamak lazım.

    penaltı kaçtı, ne yapalım zaten zor penaltı kazanıyoruz, yarısını da atamıyoruz, alıştık. ama şunu dilerim oyunculara ve hocaya göstermiştir; sen istersen, futbolun gereği olan hırsı gösterirsen ve koşarsan, kovalarsan şampiyonlar liginde bile iki farklı maçı çevirebilirsin.

    prenslerinden birinden bile vazgeçtiğinde pozitif anlamda neler olabileceğini görürsün. diğer prensinden vazgeçmezsen neler olacağını da gördün, görüyorsun.

    takımın çözülemeyecek büyük problemleri yok, beni öfkelendiren küçük hataların tekrarlanması,yanlışlarda ısrarcı olunması.

    dün maçı izlerken ben en azından işte galatsaray'ın şl maçı diyebildim. dilerim bu daha başlangıçtır.

    ben de bu maçtan sonra "böyle oynarsak" diye başlayan bir cümle kurak isterdim ama esas sorunumuz zaten "böyle oynayamamak". bu da kısa sürede mevcut kadro ile hemen çözülemez. bizim dünkü performansımız istisna olan mevcut durumumuzda. kaldı ki yine söyleyeyim, bu da ehven-i şer. hala yeterli değil, ve ne olursa olsun dün biz maçı kaybettik.
  • 250
    2 defa 2 farkla geriye düşmemize rağmen feghouli'nin direkten dönen penaltısı gol olsa beraberlik çıkarabiliyorduk. bu bile bence hücum anlamında ne kadar üretken ve verimli olduğumuzu gösteriyor. çünkü pozisyona girmekte sıkıntı yaşamadık ve sürekli dikine oynayan bir görüntü verdik. ileriye yönelik heyecan verici bir durum olsa da çok kolay gol yiyor olmamız da üzerinde durulması gereken konu. çünkü avrupa maçında 1 gol yediğin zaman bunu çıkarabilmek kolay olmuyor.
  • 251
    tipik bir “böyle oynayın canımızı yeyin” maçı...
    kaybetmek çok mesele değil. takımın oynadığı futbol bir umut verdi.

    hoca, ikinci yarı donk-onyekuru değişikliği ile başakşehir maçının provasını yaptı. sahaya 4-1-4-1 gibi dizildik. ama top bizdeyken donk stoperlerin arasına girdi ve takım 3-4-3 gibi sahada pozisyon aldı.

    bu takımın bu maçtaki ortalama pozisyonları;
    https://gss.gs/uDy.jpeg

    maç ile ilgili bir kaç istatistik paylaşmak istiyorum.

    şut; 18-4
    kaleyi bulan şu; 7-3
    topa sahip olma; %64-%36
    top çalma; 22-10
    başarılı pas; %82-%69

    maçı hiç izlemeyen biri bile bu istatistiklere bakıp baskın oynadığımızı anlayabilir. fatih terim bu maç başakşehir maçının bir provasını yaptı. rakibe baskı yapıp rakibin 2 katından daha fazla top çaldık. daha iyi pas yaptık ve toplamda 18 tane şut çektik. porto’nun kaleyi bulan 3 şutu da gol oldu. biz de erenle %100 2 tane pozisyon harcadık. 1 tane de penaltı kaçırdık. zaten eren ile bu işin olmayacağını taraftar en başından beri gördü ama asıl görmesi gerekenler görmedi.

    çok gol kaçırdık, baskı yaptık, pozisyon bulduk ama atamadık. olsun şimdi atamayız bir dahakine atarız. ama bu oyunun diğer maçlarda da sahaya yansıması gerekiyor. ben teknik ekibi ve takımı tebrik ediyorum.
  • 252
    "mitolojinin diliyle konuşacak olursak, galatasaray bir yazgıyla dünyaya gelmiş bir kahramandır" diyor melih şabanoğlu galatasaray tarihini anlattığı kuruluş: mekteb-i sultani'den galatasaray spor kulübü'ne türkiye'de futbolun erken çağı adlı kitabında. "onun yazgısı, 'türk olmayan takımları yenmektir.' yazgısı onları yenince gerçekleşecektir. her avrupa takımına karşı alınan galibiyet, gerçekte yazgının hem yerine gelmesi hem de bu yazgılı kahramanın kutsanmasıdır." diye devam ederken yazar sözlerine, türk takımlarla yaptığı maçları da avrupa'ya gitmek için "teferruat" olarak nitelendiriyor
    ligde yaşadığı "çalkantılı" dönemler sonrası şampiyonlar liginde son maçına çıkan galatasaray, tam da kuruluş ilkesine uygun bir maç çıkardı portekiz ekibi porto karşısında. 90 dakika sonrası belki tabelada mağlubiyet yazıyordu ama tribünlerdeki taraftarlar mutlu olarak evlerine dönerken, sahadaki futbolcular da formayı ıslatmanın vicdani rahatlığı ile ali sami yen çimlerini terk ediyorlardı. hani derler ya, "galiptir bu yolda mağlup" diye, kara bulutların takımın üstünde bir karabasana dönmeye koyulduğu bu günlerde, avrupa arenasında ortaya konulan "mücadeleci ve hırslı" oyun, gelecek için de ümitleri tekrar yeşertiyordu...

    portekiz'de casillas'ın maçın kahramanı olarak devleştiği maçta kaçırdığı pozisyonları, bu gece de kaçırmaya devam ediyordu galatasaray kendi seyircisi önünde. 10. dakikada mavi-beyazlı ekibin ceza sahası içinde meydana gelen karambolde rodrigues'in şutunu portolu savunmacılar elle çıkarınca maçın belaruslu hakemi önce penaltı vermeye yeltendi, lakin sahada kaç tane yardımcı hakem varsa hepsinin görüşünü aldıktan sonra tuhaftır "ofsayta" karar kıldı. konsantreydi galatasaray maça, taraftarının hakemin düdüğünü duyulmayacak kadar çıkardığı uğultulu ortamda galibiyet arzuluyordu ve pozisyonlar da buluyordu. rodrigues, rize maçında oynadığı "bencil" oyun sonrası uyarılmış olacak ki, daha çok arkadaşlarına oynuyor, mariano-feghouli ikilisi alex telles'i oldukça zorluyordu. o anlardan birinde feghouli'nin klas hareketlerle ceza sahasına girdiği ve eren'e "al da at" diye yuvarladığı topa galatasaray'ın golcüsü müthiş derecede kötü vurdu. kırılma anı derler ya, maçın galatasaray adına ilk dönüm noktasıydı eren'in kaçırdığı pozisyondu. top ağlarla buluşsa, seyirciyi arkasına alan galatasaray belki de ikinci golü arayacakken, üç dakika sonrasında alex telles'in öpücükle motive ettiği top, muslera'nın koruduğu kalenin filelerine takılıyordu.

    beklemediği anda kalesinde golü görmek sahadaki topçularda hayal kırıklığı yaratırken, "yine mi mağlubiyet" hissi uyandırmaya başlamış, ilk dakikalardaki baskı ve "heyecan" sönmeye yüz tutmuştu. taraftarın "pes etmeyen" inadı ile yüreklendirdiği ettiği topçular, tekrar kendilerine gelip rakip kalede beraberlik ararken, hiç beklemediği bir anda hakem penaltı noktasını gösteriyordu. maç esnasında herhangi bir müdahale görememişken, maçtan sonra her açıdan tekrarlardan yine mariano'nun hernani'ye müdahalesini yakalayamadık. aslında hakem de görememişti pozisyonu, fernando görüş açısını kapamıştı da, porto'lu oyuncunun düşüşü hakemi aldatmıştı.

    marega penaltıda hata yapmamış, deplasman takımını 2-0 öne geçirmişti de, sanki galatasaray öndeymiş gibi daha coşkulu bağırıyordu sarı-kırmızılı taraftarlar. tribünlerdeki coşkunun sahaya yansıması da çok zaman almadı, n'diaye'nin ara pasında garry rodrigues ceza sahası içinde düşürülünce hakem bu kez galatasaray lehine beyaz noktayı gösteriyordu.
    ve topun başına geçen feghouli, klasına uygun bir vuruşla farkı bire indirirken, soyunma odasına da daha ümitli yolluyordu arkadaşlarını...

    ikinci devre donk'un yerine onyekuru'yu alan fatih terim, o meşhur soyunma odası konuşmalarından birini yapmış olmalı ki oyuncularına, "aç aslanlar" gibi çıktılar yeşil çimlere galatasaraylılar. 48. dakikada eren'in pasında rodrigues kötü vurdu, pek zorlamadı casillas'ı da, 8 dakika sonra mariano-feghouli işbirliği sonrası ceza sahasına giren cezayirli oyuncunun pasında onyekuru "çömezce" vurmasa ispanyol kaleci sadece topa bakmakla yetinecekti.
    ilk devre eren'in kaçırdığı pozisyonda olduğu gibi, onyekuru topu auta atınca, dönen topta ozan'ın hatasıyla başlayan porto atağında hernani ceza sahasına girip, boş pozisyondaki oliveira'ya asisti yapınca, galatasaray yine iki farklı geriye düşüyordu.

    deplasmanda oynamasına rağmen porto yakaladığını kale çizgisinden geçiriyor ama top galatasaraylılara bir türlü gülmüyordu. yine bir korner kullanılıyor, seken top eren'in önünde kalıyor ve golcü futbolcu iki adımdan topu auta yolluyordu. beceriksizlik, şanssızlık sarı-kırmızılıların gol sevinci yaşamasını engelliyordu ama taraftar gol istiyordu, coşkuyu arttırıyordu. ve 66. dakikada rodrigues'in ceza sahasında yaptığı yerden ortada eren "nihayet" fileleri havalandırıyordu. 3-2 yetmezdi, önce beraberlik, sonra da galibiyet golü arzulanıyordu ve bir dakika sonrasında garry'nin düşürülmesiyle hakem bir kez daha penaltı noktasını işaret ediyordu. topu eline feghouli almıştı da garry rodrigues'in de gözü yok değildi yapılacak 11 metre vuruşunda. onun nazarı mı desek, casillas'la ikinci kez düelloya çıkmanın stresi mi desek bilemiyorum da ilk penaltıda ne kadar klas vurduysa feghouli, ikincisini o kadar kötü attı ve topu üst direğe nişanladı.
    al sana nur topu gibi "kırılma anı"... üç üçlük beraberlik, sonrasında da diğer golleri getirecekti, ama olmadı, feghouli casillas'ı ikinci kez mağlup edemedi.

    kalan dakikalarda galatasaray yine baskılıydı, porto teknik direktörü oyunu soğutmak için sürekli oyuncu değişikliği yaptı ama baskıyı durduramadı. tribündekilerin ve muslera'nın aklında o unutulmaz real madrid rövanş maçı vardı. nasıl da tir tir titremişti mourinho, maçın bitmesi için içten içe dualar etmişti. ah o 80. dakikada drogba'nın pozisyonu ofsayt olmasaydı... 2001'de sami yen'de 2-0'dan geri gelip 3-2 yenmişti galatasaray, real'i... dedik ya genlerinde vardı galatasaray'ın avrupa'da destanlar yazmak... neden bu gece de olmasındı?

    kalan dakikalarda sağlı sollu ataklarla gol için yüklenirken porto kalesine, birden tribünlerden "başarılar gelir geçer, asaletin bize yeter" bestesini duyduk. maçın bitmesine 3 dakika, 5 dakika da uzatma, 8 dakikalık süre vardı... bu da taraftarın kusuru olsun derken, "dağ başını duman almış" tekrar başladı da, topçular maçtan kopmamış oldular...

    kaleye 14 şut çekip, sayısız pozisyon yakalayıp, %61 topa hakim olup, üstelik bir de penaltı kaçırınca galatasaray sahadan mağlubiyetle ayrıldı ama hem oynadığı oyun, hem de almanya'dan gelen schalke galibiyet haberi sevenlerinin yüreklerini ferahlatmaya yetti de arttı bile...

    ne diyelim, darısı uefa avrupa ligine... müzeye aynı kupadan bir tane daha neden gelmesin?

    maçtan fotoğraflar ve yazının kaynağı için link:
    http://ultrasmovement.blogspot.com/...tasaray2-3porto.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın