• 478
    malesef avrupa kupalarında aldığımız son galibiyet.
    üzerinden neredeyse 2 yıl geçti ancak sonrasında yaptığımız 10 avrupa maçında da (hepsi şampiyonlar ligi) galibiyet alamadık. 3 beraberlik 7 mağlubiyet. umarım bu berbat seriyi benfica karşısında sonlandırırız ve sj jakobs park'taki uefa avrupa finali yürüyüşümüzün fitilini ateşleriz.
  • 486
    2-3 gün kendime gelemediğim, sevdiği kız kendisine merhaba diyen ergen gibi, istediği oyuncağı alınan çocuk gibi sebepsiz yere, olmadık zamanda tebessüm ettiren, bir o kadar da bizi gururdan ve mutluluktan ağlama noktasına getiren ve hatta ağlatan maçtan öte bir şeydi. maçın son 10 dakikasında o buz gibi soğuk havada bizi terleten ve yakan heyecanı hayatım boyunca hiçbir şeye değişmem.
    2 sene önce bugün bu eşsiz ve bir o kadar da dramatik anı yaşatan herkese sonsuz teşekkürler.
  • 490
    yapabileceklerimizi gösteren maçlardan biridir bu. bu sene de buna benzer benfica maçı oynadık mesela. demek ki benfica yenilebilen bir takımmış. atletico da içeride yenilebilirdi mesela. en kötü berabere kalınabilirdi. astana da yenilebilirdi. bu gruptan çıkılabilirdi. doğru ve iyi bir galatasaray ile tabii. güncel yabancı kuralına uyum sağlamış, 25-30 milyon euro bandında maaş veren, tribünlerini doldurabilen bir galatasaray bu gruptan çıkardı.

    hepimizin zihinlerinde 3-1 biten, ama aslında 3-2 olan real madrid maçı, yapabileceklerimizi gösteren maçlardan biriydi. ilk maçta da burak efendi gerçekten düşmüştü de penaltı verilmemişti hatırlayın.
    hamit'in direklere isyan ederek gol attığı schalke maçı da yapabileceklerimizi gösteren maçlardan biriydi. karamsar olabiliriz ama umutsuz değiliz hiçbir zaman.
    süper final zımbırtısındaki fenerbahçe maçı ise; galatasaray'ın ne olduğunu, neler yapabileceğini herkese gösteren büyük maçlardandı. söz konusu kupa ise, rakibin evinde bile alınabiliyormuş demek galatasaray isen.
    emirates kupasında çıkarttığımız maçlar, yapabileceklerimizi göstermesi açısından güzeldi.

    işin kötüsü, bunlar az değil. ve hayal de değil. ama uzak. 8. bitirilen sezon ardından yapılanmışsın, şampiyon olmuşsun. bu güzel şeyleri yapmışsın. eh, bir zahmet bunu devam ettir. güncel yabancı sınırına uyum sağla. maaş bütçeni 25-30 gibi realist, karşılanabilecek seviyelere çek. yıldızlarının etrafına yetenekli savaşçıları koy. pilot kulüpleri iyi kullan.

    işte bunlar yapılsaydı, biz bu sene benfica'yı da altımıza alırdık. içeride benfica'dan 3, dışarıda 1. atletico'dan içeride 3, dışarıda 0. astana'dan içeride 3, dışarıdan 3. 13 puan ile biz ikinci çıkardık. astana evinde istediği kadar kapansın arkadaşım. galatasaray yeri geldiğinde juventus savunmasını açmış drogba ile, sneijder ile. astana ve suni çimi, -139136 derece havası kusura bakmasın. galatasaray o kilidi açar. galatasaray bunları yaptı çünkü.

    arkadaş, acı tarafı bu. biz bunları yaptık. bu acizlik, evet acizlik o yüzden kanımıza çok dokunuyor.
    galatasaray darbe yedi. fark yedi. real madrid'den 6 da yedi evet. ama biz o madrid'den jardel ile kupa almadık mı ? içeride 3. golü attıktan sonra 5. golü istemedik mi ? o maçta ronaldo efendi ofsayttan gol attı, ilk maçta penaltımız verilmedi. yenildik mi ? yenildik. ama aslanlar gibiydik. o maçın sonunda söylenen ölüm varmış korku varmış, belki de ilk ve son kez doğru anda söylenmişti.

    bu maç, bir şampiyonlar ligi maçından çok daha öteydi.
    bu maç galatasaray'dı.
  • 492
    hayatımda herhangi bir olay için sevindiğim zaman 'allahım gooooool' dememe vesile olan maç. çok güzel bir şey, iş yerinde, evlilikte güzel bir şey duyuyorsun, seviniyorsun, 'allahım goool' diyorsun ve otomatikman aklına sneijder geliyor, koşuyor, arkasından drogba geliyor, karda yatıyorlar falan. iki senedir bu böyle.

    (bkz: tarihte bugün)
  • 493
    adamlar bunun üzerine şampiyonlar liginde final gördü biz de bi tanesinde 1, bir tanesinde 5 puan alabildik. bazen geçmişe fazla takılıyormuşuz gibi geliyor. tamam unutulmaz bir zafer de ne zaman bir sezon iyi bir sezon kötü olmayı bırakacağız çok merak ediyorum. 2 senede bir çeyrek final, 1 son 16 gör. sonraki 2 senede toplam 6 puan.

    maça kesinlikle bok atmak için yazmadım hayatımdaki en güzel günlerden biridir ve hatırladığımda hep gülümserim fakat gerçek bu.
  • 495
    o değilde özetini tekrar izlerken dün gece gördüm hatta başka fark edenler de vardı twitter'da. 57-58.dk civarında ceza sahası dışından selçuk inan'ın izlanda'ya attığı gol'ün olduğu yerlerde bir serbest vuruş kazanmışız, bilin bakalım topun başına kim geçmiş?
    şıklar,

    -drogba(beklenen)
    -sneijder(olmasi gereken)
    -selçuk(zaten sorumdan onun olmadığı anlamı çıktı ama olsun)
    -hamit
    -riera

    bilemediniz amk burak yılmaz :( ve topu auta atıyor.

    2 sene öncesini izleyip şu maçta bile küfür ettirecek bir şey buldurdu sağ olsun :(

    al videosu da burada;
    https://twitter.com/...s/675073501426913280
  • 497
    http://i.hizliresim.com/kn6WAJ.jpg

    her kar yağdığı zaman, nerede beyaza bürünmüş bir yeşil görsem... aklıma geliyorsun, unutamıyorum...

    --- alıntı ---

    gözümde canlanır koskoca mazi?
    sevgilim nerede ben neredeyim?
    suçumuz neydi ki ayrıldık böyle?
    kaybolmuş benliğim bak ne haldeyim

    efkarım birikti sığmaz içime?
    bin sitem etsem de azdır kadere?
    gülmeyi unutan yaşlı gözlere?
    mutluluktan haber ver dilek taşı

    bir hayal tufanı eser başımda?
    hangi yana baksam durur karşımda?
    artık tüm umutlar*yabancı bana?
    seni aramaktan bak ne haldeyim.
    --- alıntı ---
  • 498
    uzun yıllar sonra sözlüğe tekrar yazmak geldi içimden ve bu maç ile açılışı yapmak istedim. maça giden herkesin hikayesi vardır benim de hikayem var elbette;

    thy'de steward olarak çalıştığım dönemlerde maçın olduğu gün çin'in guangzhou şehrindeydik. orada sadece bir gece kalacağız ve o kalacağımız gece de juventus maçı var. ben çin saati ile gecenin köründe uyandım ve cctv5 kanalında maçı izlemeye başladım. malum olay yüzünden maç iptal edildi ben de sinir oldum tabii.

    her neyse, maçın oynanacağı saat falan açıklandı, çin'de twitter hem yasak hem de 3g kullanımı pahalı diye maçı takip edemiyorum. ertesi gün oldu bizim maç başladı, o sıralarda guangzhou-istanbul seferini icra etmek için uçağa geçtik yolcular geliyor onları karşılıyoruz. türk geliyor hoş geldiniz, çinli geliyor koltuğunuz bu tarafta falan diyoruz ama gelen giden umurumda değil, varsa yoksa aklım maçta. babama da hatırlatmıştım, maçın skorunu ne olursa olsun bana yaz, uçakta aklım bunda kalmasın diye. sms atarsa, sms'i her türlü görürüm sonuçta. uçak doldu son yolcular geliyor, cebimdeki telefonda bir titreşim. namussuzun titreşiminden tanıdım sms olduğunu, hemen lavaboya gittim, kapıyı kitledim ve telefonu açar açmaz babamın "canım oglum gooool sneijder attı dk 86" diye mesajını gördüm. ben olduğum yerde zıplamaya başladım, bağırmak istiyorum ama sıkıyorsa bağır :)

    uçakta şef arkadaş vardı o da benim gibi koyu cimbomlu, çocuk önde yardır yardır çalışıyor aynı zamanda benden haber bekliyor, ben koşar adımlarla bunun yanına gidip haber verdim ve ikimiz zıplayıp sarılmaya başladık. gören arkadaşlar noldu ya falan diyor durumu izah ediyoruz "aa süper olmuş hadi çok sevindim adınıza" falan diyorlar.

    bu da öyle bir anımdır.
  • 499
    tarih 11 aralık 2013 saat 12:00.

    dün akşamdan kalma formamı uzun kollu hırkamı hiç yıkamadan tekrardan giymiş bir şekilde calculus dersindeyim. elimde telefon her saniye haber sitelerini yeniliyorum.

    saat 13:00

    beklenen haber geliyor. maç saat 15:00 da oynanacak haberini okur okumaz dersten dışarı atıyorum kendimi. avcılarda okuya kuzenime "çabuk gel buraya 2 saat sonra maç var" diyorum.

    saat 14:30

    kuzenim halen metrobüste, ben mecidiyeköy metro girişinde bir sağa bir sola yürüyorum. kombineler bende olduğu için maça da gidemiyorum. öyle bir anki zaman ne geçiyor ne de geçmiyor tam bir araftayım.

    saat 15:10

    geçte olsa stada varıyoruz. dakika 40 civarı. arena 10 aralıkta olduğu gibi olmasa da yine tıklım tıklım. sadece hava biraz daha ılık.

    2. yarı

    zaman sular seller gibi geçiyor. ortada ise ne doğru düzgün bir futbol ne de bir atak. herksin gözünde istemsiz bir endişe. tribündeki 40 bin insan, tek yürek. ve sonunda 85. dakikada gelen o, "allah'ım goool"

    https://www.youtube.com/watch?v=5mptGyC4UA4

    sevincimi tam net hatırlamıyorum. bir yanımda kuzenim üstümde tepiniyor. bir diğer yanda ben tanımadığım 2 kişinin üstündeyim. hayatımda daha önce yaşamadığım büyük ihtimalle yaşayamayacağım bir mutluluk.

    hani klasik olarak derler ya "torunuma anlatacağım" diye. işte tam o tabire bire bir uyan, unutulmayacak maç.
  • 500
    unutamayacağım maçlar içinde zirvededir. futbolu sevdiğini söyleyip de, şampiyonlar ligi müziğini duyunca tüyleri diken diken olmayan yoktur. arena'da duymanın tadı, parçalıyı o platformda mücadele ediyorken izlemenin hazzı ise bambaşkadır. maçtan 1 saat önce stada varınca arkadaşlarla yerimizde
    maç öncesi muhabbeti yapmaya başladık. tabii o sırada üst tura çıkmak birlikte uefa'ya gitsek ne yaparız muhabbetini de bahsedenler vardı. derken muhteşem müzik çalmaya başladı ve ben arkadaşa "merak etme bu müziği bu sene son kez dinlemiyoruz" dedim. sonra maç başladı, juventus ir kaç tehlikeli atak yapsa da bizim de mücadelemiz sürerken saha birden, bizlerin hiç anlayamadığı bir hızla bembeyaz oldu. hakem önce topu değiştirdi ama bir kaç dakika sonra maçı durdurup soyunma odasına gitti. ben tam "maç artık oynanmaz" demişken, tribünlerde millet de "oynat ulan maçı" demeye başlamıştı.
    beni en çok bir arkadaşın gözleri dolu dolu "abi ankara'dan bu gecelik geldim, nasıl oynanmaz maç?" demesi etkiledi. gece 2'de uçağı olan iki antepli kardeşle karşılaştım sonra... inanıp gelmişti millet. anons maçın daha sonra oynanacağını bildirince insanlar çok tuhaf duygular ile ayrılmaya başladı arena'dan. pek çoğumuz "vardır bunda da bir hayır" diyordu hatta o ankaralı arkadaş bile... tam anlamıyla yarım kalmış bir şekilde eve geldim. geldim de, eve hiç giresim yoktu. lapa lapa kar yağıyordu. aldım kahveleri gittim bir arkadaşa. maçın devamına tabii gidecektim, gerekirse istifa bile ederdim ama kendi kendime "bu maç için yalan söylememeliyim" dedim. müdürün yanına gidip;

    +abi hiç yalan söylemeyeceğim, dün bizim maç yarım kaldı. bugün öğleden sonra oynanacak, izin istiyorum.
    -okul mu oğlum burası!
    +okul olsa direkt kırarım sana niye geleyim? ben iş olduğu için izin istiyorum.
    -iyi madem git, git ama 2 cumartesi gelir burada mesai yaparsın.
    +2 çok ama cimbom'a değer...

    o futboldan hiç anlamadığı için benim bu teklifi reddedeceğimi sanıyordu, ben kafasındaki düşünce değişmesin diye ona kazanmış hissi verdim. bir kaç hafta sonra ekip arası muhabbette "ben adamların zaaflarını kullanmayı iyi bilirim, misal bak seni 2 hafta sonu buraya bağladım" deyince "20 hafta deseydin yine gelirdim, sen futboldan anlamadığın için orada ben ucuza kapattım!" deyince epey dumur olmuştu. zaten o işte de kariyerim çok sürmedi :)

    işten çıkıp doğru eve gittim. hava güneşliydi ama yerler karlıydı, tabii asya ile avrupa arası hava farklılığı vazgeçilmez olan istanbul'da avrupaya geçtiğimde hava tekrar kapanmıştı. metro çıkışından çıktığımda yolun sırf buz olması nedeniyle kayma tehlikesi geçire geçire kapalı'ya doğru yürüdüm. ben erken gelmişim, birazdan da arkadaşlar damladı. hava o kadar soğumuştu ki; sigara içerken millet eli ısınsın diye sigarayı avcunun içinde tutuyordu. bizimkiler zemini biraz da bizim avantajımıza olacak şekilde temizlemişti. juventus'un ikinci yarı atak yapacağı yarı saha resmen patates tarlasıydı ve tribünler sanki dün gibi kalabalıktı. mesai saati, okul saati demeyip benim gibi gelenler cimbom'u yalnız bırakmamıştı. bana bir haller oldu, bir şeyler hissettim ve bu hissiyat ışığında arkadaşa bir soru sordum.
    +sahaya bakınca hangi maç geliyor aklına?
    -milan, athletic bilbao maçları,sonra real madrid maçı.
    +yok, zemini görünce.
    -werder bremen maçı.
    +uluslararası maç düşünme, yerel düşün.
    -ankara'da oynadığımız bir gençlerbirliği maçı vardı o geldi.
    +hah, orada dakika 85 lincoln , burada dakika 85 sneijder... biz yine 1-0 kazanacağız.

    inşallah'lar ile takımlar çıktı sahaya ve oyun kaldığı yerden devam etti. biz de maçı dibine kadar yaşamaya... zaman daralıyordu, o zemine rağmen iki takım da canını dişine takıp mücadele ediyordu. eboue aksıyordu, o çıktı yerine umut girdi. dakika 85 olunca umut sağ içten topu kaldırdı, drogba indirdi ve sneijder alıp vurdu. top turuncu olduğu için, chiellini'nin nasıl bacak arasından geçti, nasıl tam köşeye gitti net gördük. gördük ve çıldırdık, 3-5 sıra birbirimize sarılmış bağırıyorduk, yıkıyorduk arena'yı. arkadaş "demiştin, demiştin..." diye bağırıyordu, deli gibi bana vuruyordu... o sevinç, o gurur, o hissiyat, o aidiyet kelimelerle tarif edilemez. maç bitmiş, herkes çıldırmış, hava eksilerde, yerler buz tutmuş, ayakları hissetmiyoruz ama ihtiyaç da yok biz zaten sevinçten uçuyoruz.

    eve gelip de ayakları çıplak görünce bizim mor formanın tozluğunu giymişim gibiydi. yaşananlar için ise bin misline değerdi.

    maçı canlı izlemenin bu kadar zorluğu vardı ama bir an bile pişman olmadım. tek ukdem ercan taner'in muazzam gol anlatımını canlı dinleyememek oldu. onu da ara ara açar dinlerim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın