• 26
    türkiye'de futbolculuk derken sanki şu saydıkları şeyler sadece türkiye'ye özgü zannedersin. ağa paşam şikayet ediyor futbolculuktan.

    türkiye'de ve dünyada hiç kimse futbolcuların aldığı fahiş rakamlardan çok da şikayetçi değildir. ta ki bu futbolculuktan futbolcumsuya dönüşünceye kadar. profesyonelliğini kaybedinceye kadar. o zaman dünyanın en zengin kulübü olsan da hak etmeyen futbolcunun aldığı para taraftara batar. arda turan-barcelona örneğinde olduğu gibi. selçuk inan-galatasaray örneğinde olduğu gibi.

    ey futbolcular! yaptığınız işin tek zorluğu ünlü olmanın getirdiği baskı. o paraları zaten onun için alıyorsunuz. fazla da şey etmeyin, halinize şükredin. bu ülkede artık 3 bin-5 bin liraya bile adam evini geçindiremiyor ıvırının zıvırının vergisini, kredisini, borcunu ödemekten.

    son bir söz... türkiye'deki orta sınıfı tabiri caizse sikerten ama spor kulüplerinin vergi borcunu silen, türkiye'deki futbolcuların verdikleri vergiyi avrupa'yla mukayese kabul etmeyecek kadar az tutan devletimize de helal olsun! suç bu kulüplerde, bu futbolcularda değil devletimizde.
  • 28
    https://pbs.twimg.com/media/DMcIAbiXkAI-wXz.jpg

    isminin değiştirilmesi gerekiyor, yayınladıkları şeyden çıkan sonuç bu. önerilerim şunlar;

    (bkz: türkiye amatör futbolcular derneği)
    (bkz: türkiye profesyonel angut kuşları derneği)
    (bkz: türkiye cehaleti geliştirme ve kalkındırma derneği)

    arkadaş her kesimden bunca cahil, boş, duyarsız ve ahmak insanı nasıl barındırabiliyor bu ülke, resmen tez konusu. futbolcusundan ne bekleyebilirdik, adamlar da haklı.
  • 29
    https://pbs.twimg.com/media/DMcIAbiXkAI-wXz.jpg

    ay götüm. milyon liraları gece kulüplerinde saçıp, range'ine binerken aklına geliyor mu acaba bunlar.

    türkiye'de profesyonel futbolcu olmakmış... sen o anlattığın zorluk kelimesinin tanımını, asgari ücretle haftada 50 saatin üzerinde çalışan garibana soracaksın it oğlu it. acaba asgari ücret ne kadar, onu biliyor musun en başta? ben sana diyeyim, dışarıda bir gecelik tuttuğun eskortun parası kadar yaklaşık. işte o 1-2 saatlik zevk için saçtığın para uğruna insanlar 30 gününü heba ediyorlar. amına kodumun embesilleri sizi, ulan yabancı sınırlaması diye ağlaşmıyor musunuz, sizi tutup falakaya yatırıp, her gün üç öğün ayağınız kopuncaya kadar dövseler bile üzülmem artık.

    bu metni internetten paylaşanından tutun, bu yazıyı hazırlayana, en ufak katkısı olan kim varsa çıksın benim desin, merak ediyorum. zaten dilbilgisinden de haberi yok yazan salağın, "aynı oda da"ymış. önce dilini öğren, sonra milliyetçilik tasla sokuk.
  • 30
    https://pbs.twimg.com/media/DMcIAbiXkAI-wXz.jpg

    hukuk ogrenciligi ne demek biliyor musunuz?*

    - derste olasi bir sozluye kaldirilma durumuna (sokratik metod) karsi haftanin bes gunu sabaha karsi 3'lere 4'lere kadar dava okuyup ozetini cikarmak demek.

    - sinav olurken bir saat gibi kisa bir surede, 3 sayfa uzunlugundaki vakalara iliskin asiri sasirtici yorum sorularini yasalari ezbere bildigin dusunulerekten dogru cevaplamani beklemek demek. ingilizce ikinci dil olunca bir de buna hukuk jargonu eklenince daha da ilginc bir hal almasi demek.

    - notunun neredeyse tamamen 1 ya da 2 sinava bagli olmasi demek.

    - kiz arkadasinla kavga ettiginde veya ailenden birinin basina kotu birsey geldiginde tum konsantrasyonunun yok olmasi ve haliyle sinava odaklanamamak demek.

    -can egrisi adi altinda bazen ne kadar iyi puan alirsan al, notunun diger ogrencilerin puanina gore belirlenmesi demek. profesorlerin acimasiz puan kirmasi ile bazen elinden en iyisi gelse bile kotu not alman demek. ki zamana karsi yaristigini da belirttik.

    - futbolcular gibi milyon eurolar kazanmayip aksine devlete yuzbinlerce dolar borclanip 3 sene sonunda baro sinavina girmen, ve sinavi gecemezsen 3 seneyi cope atman demek. tabi o borcu devlet senden her ihtimal ope ope alacak onda sikinti yok.

    - baroyu gecsen dahi, avukat aday sayisi her gecen gun daha da arttigi icin* hukuk sektorunun son yillarda daralmasi ile is aginin fazla olmamasini bilmen ve bazen hayal ettigin 100 kisilik hukuk burolarinda calismak yerine amerikalilarin tabiriyle "solo practicioner" yani yalniz kovboy takilip harcadigin para, zaman, yasadigin stresin sana maas olarak geri donmemesi demek.

    simdi ben bunlari niye mi yazdim? hayatta hepimizin sorumluluklari ve sikintilari var, olacak da. bizler o futbolcularin dedigi gibi rahat hayatlar yasamiyoruz. bir hedefimiz var ve bu hedefi gerceklestirmek zorundayiz. ama bizler yedek kulubesinden dahi cikmayan, kimisi tamamen maci turbunde izleyen futbolcular gibi astronomik rakamlar kazanmiyor aksine banka devlet ne varsa borc ve burs altina giriyoruz.

    ama biz bundan sikayet etmiyor, ve kenarda kosede biriktirdigimizi takimimiza ayiriyoruz. o yuzden yabanci siniri kalkana kadar gel keyfim gel takilan adamlarin simdi aglamasi komik. hadi canlar simdi sizin icin rekabet zamani. calisin oynayin.
  • 33
    çalışmak demek fedakarlık demektir . insan bu çabayı , fedakarlık afedersiniz bir boka değerse "neyse lan değiyor en azından" der. türkiye de birçok iş kurumunda esnaflık, mühendislik, memurluk vs. hatta emeklilik bir çabanın emeğinin karşılığını genel olarak alamazsın. tff'nin bu fakir edabayatı yapması işte sevdiklerinden uzak kalırmış da bunlar pazar kahvaltı yapamıyormuş da falan da filan da. sporcu aynı odada yıllarca kalıyormuş bunu bile zorluk olarak gösteriyorlar şaka gibi.

    ulan adama demezler mi bu ülkede insanların çoğu asgeri ücretle ev geçindiriyor, patrondan hayvan muamelesi görüyor. onun psikolojisini ne yapacaz ? arkadaş sen sezon sonu sevdiğinle tatile gidiyorsun çeşmeye . hayatında tatil yapmamış işçi adamlar var. illa ki sporcunun yaşadığı zorluklar var olacak da emek olmadan birşey olmuyor. lakin böyle ben öldüm edebiyatı yapmanın anlamı yok.

    kimse yoğurdum ekşi demezmiş.

    https://pbs.twimg.com/media/DMcIAbiXkAI-wXz.jpg
  • 34
    işleri o kadar zordur ki bununla ilgili twitter'dan acı dolu, ağlamaklı, arabesk ve dram yüklü bir metin yazıp yayınlamış dernek.

    ne kadar zordur işleri peki?

    her gün sabahın 3'ünde kalkıp fırın yakmak zorunda olan, bunu pazar günleri de dahil olmak üzere yapan fırıncı kadar zor mudur mesela?
    yerin bilmem kaç metre altında elleri kapkara olana kadar kömür kazıp, ramazanda iftar sofrasında bile ailesinden uzakta orucunu açacak kadar işine bağlı o paraya o kadar ihtiyacı olan maden işçileri kadar zor mu?
    seni, beni korumak için ülkenin öbür ucuna gidip orada bazen insandan bile uzak kalarak psikolojisini bile tehlikeye atan polisten, askerden zor mu?

    jose mourinho o kadar haklıydı ki o takımın yorgunluğu hakkında yaptığı konuşmada. bu insanlar yorgun olur, bu insanlar bıkkın, bitkin olur. ama bizim beyefendilerimiz pek çoğu kazandığı milyonlarca lirayı hak edecek pek bir şey yapmamasına rağmen sistemin çarklarının kendilerine bunu uygun gördüğü için 40 yaşına geldiğinde sıradan 40 yaşındaki bir vatandaşın ancak hayal edebileceği paraları kazanıyorlar. ki sıradan bir insanın emekli olma yaşı bu ülkede 60 yani sizden 20 sene fazla daha çalışmak zorunda. buna rağmen yorgunlar, bıkkınlar, hayatları zor!

    sabah kalıyorlarmış da, çalışıyorlarmış da, ailelerinden uzak pazar günleri maça gidiyorlarmış da bilmem neymiş. bırakın arkadaşım, bırakın. bırakın! sizin yerinize bu işten keyif alacak insanlar yapsın o zaman bu işi, siz de neyden keyif alıyorsanız bırakın ve onu yapın. acıtasyonla, emrahvari tavırlarla kendinizi mağdur göstermeye çalışmak saçma ve bir o kadar da komik değil mi? asgari ücretle çalışan adam sistemin çarkına uymuş; forma alıyor, maça geliyor, bilmem ne yapıyor ve sizin paranızı çıkartmaya çalışıyor beyefendiler mağdurmuş, zormuş hayatları!

    hepiniz bırakın! hepiniz! bu işten keyif almadıktan sonra yapmanızın bir anlamı yok! bırakın gidip simit satın ama mutlu yaşayın hadi göreyim sıkıyı! git çalış da para kazan hadi 3 kuruşla hayatını geçir de göreyim! sıkar aslanım! sıkar!
  • 36
    https://pbs.twimg.com/media/DMcIAbiXkAI-wXz.jpg

    asgari ücret ile çalışan,çocuğu üniversiteye gitsin diye,yıllığı 18-20 bin türk lirası olan temel liselere gönderen insanlar tanıyorum.adam çocuğu okusun diye kredi çekip bankaya borçlanıyor.adamın yeme içme kira giderini saymıyorum.
    sen bana ne hikayesi anlatıyorsun ya,pazar günü ailesi ile kahvaltı yaparken stres oluyormuş.

    halk'dan o kadar kopuksunuz ki,yazıklar olsun.
  • 39
    futbolculukla ilgili çok haklı bir yazı yazmış dernektir. mesela almanya'da futbolcular sabah 7'de değil canları istediği zaman kalkıyor. ingiltere futbolcular pazar günü ailesiyle kalkıp sucuklu yumurta ve çay eşliğinde tv izliyor. italya'da futbolcular sevdiklerini kaybedince bir yıl ücretsiz izin alabiliyor, maça çıkmıyorlar. fransa'da futbolcuların performanslarına göre çevresi onlara karşı davranışlarını değiştirmiyor, özel bir çip yerleştirmişler beyinlerine. insanlar hep aynı davranışları sergiliyor, hiç protesto etmiyor. ispanyol futbolcular 30'lu yaşlarından sonra ne yapacağım diye düşünmüyor. futbolu bırakanlar devlet memuru olarak 65 yaşına kadar çalışıyor. mesela guardiola şu an katalonya vergi dairesinde. çay eşliğinde king oynuyor. rus futbolcular hiç psikolojik savaş vermiyor. çünkü hala komünizm var. hepsi eşit. mesela brezilyalı futbolcular hiç koşmuyor. örnek alex. hepsi götü göbeği salmış. onlar sürekli koşmayı bilmiyor.

    bence türk futbolcuların hepsine masabaşı iş verilmeli. sabah 9 akşam 5 gidip gelmeli. maaş olarak da aylık 5 milyon euro ödenmeli.
  • 40
    az önce varlığından haberdar olduğum, utanmadan bir de manifesto yayınlamış kurum.
    ulan bu ülkede evine, çocuğuna ekmek götürmek için asgari ücretin çok çok altında, günde 20 saat çalışan insanlar var. profesyonel bir futbolcunun son 3dk oyuna girip kazandığı parayı 1 senede kazanamıyorlar. bu nasıl bir şımarıklıktır? bu nasıl bir vurdumduymazlıktır? kıyamam ne çok derdiniz varmış lan sizin :(

    edit: 3. maddede "aynı oda da..." yazmışlar bir de... ulan türk futbolunu katlettiniz, türkçe'den ne istiyorsunuz...
  • 41
    https://pbs.twimg.com/media/DMcIAbiXkAI-wXz.jpg

    saydığı dayanılmaz çalışma koşullarına karşı hamit altıntop önderliğinde rızık-sen adlı bir sendika kurabilecek oluşum. hele sonlara doğru yazacak bir şey bulamayıp aynı şeyi tekrar etmeleri müthiş.

    düne güvenmeden ilerlemek...
    30 yaş sonrası gelecek kaygısı...
    en güzel yılları feda...
    genç yaşta çalışmak...
  • 43
    https://twitter.com/...s/920655944270401537

    “hayatının en güzel yıllarını seve seve futbola heba etmek demek” heba mı !?

    sanki bana misak-i milli sınırını koruyor. ulan 25 senede bilmem maç milyon dolar kazanıp, gittiğin heryerde bedevadan yaşayıp hürmet görüyorsunuz. üstüne futbolu bıraksan yorumculuk gibi salla başı al maaşı iş cukka. e çocuğun topçu olmak istese önü açık, olmasa da olur 7 sülalene yetecek parayı kazanmışsın ama neymiş heba.

    zaten sadece bu cümle sıkıntı değil. yazı başlı başına sıkıntı. kesin bunu aralarında ilkokul mezunu bile olamayan tip yazdı. ulan efendi gibi çık de ki. kardeşim evet futbolculuk zor iştir, küçük yaştan beri emek vermen, zorluklara göğüs germen gerekir. sakatlığı şu su bu su da var riskilde. ama güzelde kazandırır de bırak. heba dersen burada üniversite bitirip evde oturan veya saçma sapan işlerde çalışma mecburiyetinde kalan insanlar, asgari ücerete çalışıp ev geçindirmeye çalışanlar ne diyecek ?
  • 44
    https://pbs.twimg.com/media/DMcIAbiXkAI-wXz.jpg

    - hayatını idame ettirmek için çalışan herkes erken kalkmak zorunda, hatta büyük çoğunluk için 7'den çok daha erken bir saat.
    - çoğu meslek grubu -şoförler dahil- yıllarca tek mekanda işini sürdürür, iş gereği gezip tozan pek az insan var. yine iş değiştirmek, yani bir mekandan diğerine geçmek de bunun çok doğal bir parçası.
    - sahada rakip olup kavga etmek? hadi lan oradan hepimiz top oynadık. sanki herkes kavga ediyor, ya da etmek mecburiyetinde...
    - "siz pazar günleri ailenizle kahvaltı... :)))" siz? biz? beyler kime sesleniyor burada bilen var mı? :( yazıyı kaleme alan kişinin halktan ne kadar izole olduğunun kanıtı... çoğu insan üniversite, hatta lise dahil hayata başka kentlerde atılıyor ve ailesinden uzakta kalıyor. ha çoluk çocuğa sesleniyorlarsa bilemem. bu yazının mecrası "profesyonel futbolcular derneği" olduğu için eminim ki yaşam ve uygun fırsatta sevdiklerini ziyaret edebilme imkanları sıradan vatandaştan daha iyidir. ödenen ücretleri biliyoruz.
    - dünyadaki bütün işlerde özel hayatında ne olursa olsun sorumlulukların yerine getirilmesi beklenir, sadece futbola özel bir durum değil bu.
    - dünyadaki bütün işlerde kötü performans gösterirsen eleştirilir, yaptırıma maruz kalır, hatta kovulursun. geçmişine güvenip rahat takılabileceğin sahi kaç meslek var? kaldı ki parasını alıp "yatan" futbolcuları da malumdur.
    - 30'lu yaşlar neden bu kadar önemli anlamıyorum, millet yarını nasıl çıkartacağım, ay sonunu nasıl göreceğim diye düşünüyor.
    - hayatın en güzel yıllarını hepimiz "sike sike" bir şeylere feda ediyoruz. hayatın en güzel yıllarının sefasını kim sürüyor allah aşkına? siz bizimle kafa mı buluyorsunuz?
    - "çok genç yaşta hayata atılıp, bir sürü psikolojik savaş verip ayakta kalmak..." ulan çık mahalleye, sanayiye bir dolaş be adam, ne kadar küçük yaşta ekmek parası peşinde koşan gençler var!
    - en sonlarda yazacak bir şey bulamamış artık iyice boş demagojiye vurmuş.

    belli ki bu yazıyı yazan da, görüp "ulan adam haklı bea!" deyip siteye koyan bir grup kalın kafalı da aynen mecliste kendi çalışma saatlerini ya da üzerine oturdukları ceylan derisi koltukları konuşan milletvekilleri gibi halktan kopalı asırlar olmuş; kendi küçük fildişi kulelerinde takılıp ajitasyon, demagoji ve yaygara yaparak kendilerini çok özel ve emekçi zanneden bir grup kendini bilmez şahıs.

    hiç unutmam, ali ağaoğlu bir röportajında maddiyattan örnek verirken noktasına virgülüne dokunmuyorum aynen şu örneği vermişti;

    "bugün cebinizde 10 kuruş yoksa belediye otobüsüne bile binemezsiniz..."

    son zamlar gözünden kaçtı herhalde ali baba, toplu taşıma 12,5 kuruş oldu :(

    işte bu tipler de halktan bu derece kopmuşlar...
  • 46
    https://pbs.twimg.com/media/DMcIAbiXkAI-wXz.jpg

    son açıklamasıyla aklıma bir fıkra getirmiş dernektir.

    bir sınıfta çok zengin bir ailenin kızına, öğretmeni fakirlikle ilgili kompozisyon yazma ödevi verir. kız başlar yazmaya: "bir evde herkes çok fakirdi. anne, baba çok fakirdi. çocuklar çok fakirdi. ahçılar, uşaklar, şoförler, hepsi çok fakirdi."

    nedense aklıma bu fıkra geldi işte.
App Store'dan indirin Google Play'den alın