• 30
    artık hakemler konusunda elle tutulur bir gerçek var. türk hakemleri futbolu bilmiyorlar, art niyetli olanları olabilir ama gerçek sorun futboldan anlamamaları. kuralları iyi bilmeleri yalayıp yutmaları bir şeyi değiştirmiyor. futbol kural oyunu değil çünkü. top oynayanlar anlatacağım pozisyonu bilir, sokakta dahi birazcık topla haşır neşir olmuş insan bu pozisyonu bilir ; rakip defans oyuncusu topu kendi sahasında yana doğru sürüyor, arkada bizim forvet, arka arka ya koşuyorlar birden ayaklar dolaşıyor arkadaki forvet basıyor aşil tendonuna, ikiside yerde… arkadaki forvetin 2-1 öndeyken çok net gözüken bir yerde hatta yan hakemin 4. hakemin, orta hakemin gözünün önünde net bir şekilde rakip futbolcuya vurabilmesi için ya adının (bkz: emre belezoğlu) olması lazım ya deli olması lazım. şu pozisyon sokakta olsun kum sahada olsun, defans oyuncuya faul verilir, forvet oyuncuyusu tutar defans oyuncusunu kaldırır oyun devam eder. bu pozisyona kırmızı veriyorsan ve direk kırmızı veriyorsan kusura bakma kardeşim sen futbolu bilmiyorsundur.

    hakem olmak için ne yapmak lazım ? e işte 18-26 yaş arasında olmalısın, en az lise mezunu olmalısın, atletik bir fiziğe sahip olman lazım, başvuru formunu doldurman lazım,kurslara tabi tutuluyorsun, 2 yıl tff tarafından deneniyorsun, sonra hadi bakalım kurallar kurallar..

    türkiye’de futbol, futbolu bilenler tarafından yönetilmiyor, futbolu bilmek demek kuralları bilmek demek değildir, futbolun doğasını yapısını bilmek demektir. hakemlerde aynı fabrikanın ürünüdür. polis, doktor, öğretmen, hobi olarak takip edip sonra hakem olmaya karar veriyorlar. belki tarafsız olma olasılıkları,aldıkları eğitim, genel kültürleri müsait olabilir. ne olursa olsun türkiye’de futbolu yöneten yöneticilerde, hakemlerde futbolun içinde gelmeli diye düşünüyorum. yoksa aynı şeyler bizim ligimizde hep gerçekleşecek ve hakemlerin üzerinden bu şaibe hiç bir zaman kalkmayacak.
  • 31
    sorgulamadan peşinen kabul etme veya farklı olursan yanarsın diye yetiştirilme kültürlerimizin kurbanları arasındadırlar. mevcut kuralları ne kadar sert uygularlarsa o kadar disiplinli olacaklarını zannederek bizim izlediğimiz platformlara gelirler. ha, bu düşüncelerinde tamamen haksız mıdırlar derseniz zaman zaman yaşadıklarını düşününce makul bir ölçüde disiplinli gözükmenin -ne yazık ki- gerekli olduğunu fark ediyoruz. ama bizde sert mizaçla eşleştirilen disiplinin aslında öyle olmadığını ne yazık ki yüksek tansiyonlu maçlardaki kararlarıyla görüyoruz.

    çok da uzun yıllar önce değil ama sanırım futbol kariyerinin yeni bittiği bir zamanda hakan şükür'ün bir yorumu vardı. bizim hakemlerimiz yeni gelen bir kural değişikliğinin sahada gerçekleşmesi anını resmen kolluyorlar diyordu. çoğumuz hatırlarız ki hakemlerimiz sezon başında kamplara giderler ve mhk tarafından tabir-i caizse tembih edilen yeni kural değişikliklerine veya bir önceki sezonda yapılan hatalara odaklanırlar. burada zaten başlı başına bizim yönetim zafiyetimizin bir yansıması var. sen galatasaray - fenerbahçe gibi bir maçı verdiğin hakeme "aman kardeşim, şunu şunu gözden kaçırma" diye sıkı sıkı tembihte bulunuyorsan zaten bir yerde aksama vardır. hakan şükür'ün sözüne dönersek, kralın orada kast ettiği 2-3 sezon önce gündeme gelen hakemden kart isteyen oyuncuya kart göstermeye ilişkin kuraldı ya da yorumdu. dikkat edin ne zaman böyle bir yenilik çıksa hakemler sanki bu kuralı sıkı sıkıya uyguladıklarını kamuoyuna ama en çok da mhk'ye kanıtlamak istercesine pozisyon takibi yapıyorlar. ısrarla hakemi taciz eden ve kuralın çıkış noktası olan hakemin sahadaki disiplinini bozmaya yönelik davranışta bulunan oyuncu da aynı kefeye konuyor, inanılmaz sert bir faulün ardından anlık bir şekilde ve gayet yumuşak bir ifadeyle "hocam ya, bu kart değil mi allasen" diyen oyuncu da.

    johan elmander'in 26 kasım 2011 galatasaray sivasspor maçındaki kırmızı kartı da böyle bir yorum aslında. johan elmander'in müdahalesiyle rakibi sakatlanabilir miydi, elbette ki evet. ama futbolda faul olmayan pozisyonlarda dahi birçok sakatlık olabilir. tek başına sakatlama geçerli bir kırmızı kart nedeni olmamalı. burada hakemin kasıtlı müdahale yorumunda bulunması söz konusuydu ki öyle oldu veya oyunun doğasının içindeki bir darbe diye düşünerek ki benim görüşüm bu yönde - (bkz: #828000) entry'de anlatılmış zaten- sarı kartla geçiştirmesi olasılığı vardı. ne yazık ki bizim hakemlerimiz oyuncuyu sahada tutmamak adına en kolayına kaçıp kırmızıyı basıyorlar. ya da şirazenin ayarını tümden kaçırarak bu tip pozisyonları atlıyorlar.

    hakemlerin işlerinin çok zor olduğu konusuna kesinlikle katılıyorum ama futbol dünyasının asli unsurları içerisinde en yalnız bırakılan taraf olarak onlar da diğer unsurlarla iletişim kurmama konusunda ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. bu konuda hep verdiğim örnekle bitireyim. pierluigi collina uzun süre dünya futbolunun en gözde hakemlerinin başında yer aldı. benim gözlemimle salt kural uygulaması açısından en iyi maç yöneten hakem miydi bunu başarırken, hayır. pek çok maçta ciddi sayılabilecek hatalarını hatırlarım, bir kısmı da maçın sonucuna tesir dahi etmiştir. ancak, kesinlikle o seviye hakemler arasında oyuncularla kurduğu iletişim bakımından çok ön plana çıkan bir hakemdi. sırf bu nedenle bile yüksek tansiyonlu birçok maçtan başarıyla çıkmıştır. bizim ligimizde oyuncuların bu şekilde güvenebileceği kaç hakem sayabiliriz, mesele biraz da bu herhalde.
  • 32
    -şu ana kadar çok değişik şeyler yazılmış,daha da çok vicdansızlar,ahlaksızlar,en aşağılık meslek grubu tarzı v.b... hakaretler içeren küçük düşürücü kelimeler kullanılmış.sadece hakemler için değil,her meslek grubu içinde bu tarz insanlar görebilirsiniz illa hakem olmalarına gerek yoktur artı hakarete uğrayan hakem hakeret eden insanla meslekdaş da olabilir.ben bu camianın içerisinde 4 yıl bulunmuş bir şahıs olarak konuşuyorum;içlerinde benim de nefret ettiğim,kişiliğini sevmediğim yaramaz insanlar vardı ama içlerinde dost edindiğim şehirlerimizin değişmesine rağmen hala görüştüğüm insanlar da var.asıl değinmek istediğim konu türk hakemliği neden yerlerde sürünüyor.o kadar çok neden var ki hangisinden başlayayım.bir takım şartları var hakem olmanın çok da zor olmayan şartlar bunlar,hakem olmak kolay birşey yani,iş hakem olduktan sonra başlıyor.6 ay hakem adayı olduktan sonra süreç işlemeye başlıyor.
    - inanın akıllı adam işi değil sevda işi,gönül verme işi.ilk başlarda hakem forması bile bulamazsın üst devrelerinden yalvar yakar alırsın.maç ücretleri gazoz parası gibidir daha çok cepten gider.peki amaç nedir o zaman niye devam edersin?tabii ki basamakları çıkıp bir gün sami yen gibi büyük bir stadda maça çıkabilmek için.il hakemi olunduktan sonra hakemi olduğun şehir bağlı olduğu bölgeye kendine verilen kontenjan kadar ismi profesyonel hakem adayı olarak belirliyor.o isimler belirlenirken öyle muhabbetler dönüyor ki insanı her şeyden soğutur.şehircilik,adam kayırmacılık,kimin adamı olduğun,kimin götünü daha çok öptüğün o kadar önemli ki,bir şekilde bunları yapmadan geçtin diyelim bu sefer bir yukarıda hakemi olduğun şehirle bağlı olduğu bölge arasında nasıl bir diyalog var,araları iyi mi oyunu seçimde ona mı vermiş bunlar ön plana çıkıyor.bu dediklerim sadece en alt profesyonel ligde yardımcı hakem olabilmek için gerisini siz düşünün.orada zaten dönen dolapları isim vererek veya şehir vererek yazamayacağım ama kötü olan o genç hakemler değil onları kepazeliklere sürükleyen yöneticilerdir kötü olan.çok uzun oldu yazdıklarım detaylandırsam destan olur ama bu camia içerisinde ayıklanması gereken çok kişi var kokusu daha dışarıya çıkmamış çok muhabbet var.bu hikayeleri erman toroğlu da biliyor ahmet çakar da.
    ------özet geç diyenlere;ben ahlaksız,şerefsiz olduğum için bu işe başlamadım ve başlayanların da büyük bir çoğunluğu öyle değil.benim hakemlik yaptığım şehirde akademisyen,öğretmen,avukat... birçok insan vardı.herkes süper lig hayaliyle başlıyor ama içine girince maruz kaldığın muamele hakemlikten soğutuyor profesyonelliğe bile yükselsen.
    - iyi bir hakem %100 iyi bir sporcu olmalı,futbolu iyi bilmeli,sosyal olmalı ve stres yönetimiyle başa çıkabilmeli.ama bizde nasıl,sporculuğun çok önemli değil testleri geç yeter,sosyallikten anlaşılan ''ikili'' ilişkilerin iyi olsun,devamlı yöneticilerin kıçını öp.hakemliğinin kalitesi ve futboldan anlama kabiliyetin maalesef ve maalesef %10 kadar etkili olmuyor yükselmendeki kriterde,heyecanla başladığın bu işe küfrederek veda ediyorsun,bakınca da türk hakemliği neden bu durumda anlıyorsun.türk hakemliğindeki kokuşmuşluk ülkemizin diğer birimlerindeki kokuşmuşluktan aşağı kalır değil.
  • 34
    eğitim seviyesi çok düşük,çoğu konuşmaktan acizdir.bu sebeble üniversitelerde,hakemlik bölümleri açılmalı okutulmalı. alacağı derslerden biri mutlaka ingilizce öğrenmek olmalı. düşünsenize, elmander kararı beğenmiyor hakeme itiraz ediyor. garibim hakemde napsın anlamıyor,bön bön bakıyor.küfür etti galiba bana deyip zart kırmızı kart en basitinden.
  • 37
    hepsi birbirinden beterdir. korkaklardır. baros 2 kelime edince cart diye kırmızıyı çıkarırlar ama emre belözoğlu bunlara ana avrat giderken yarabbi şükür deyip geçerler. yurtdışı kariyerinde ve uluslararası seviyede oynadığı maçlarda, kısacası yabancı hakemlerin yönettiği maçlarda 5 kırmızı kart gören emre belözoğlu'nun 9 senelik türkiye kariyerinde sadece 1 kırmızı kartı olduğunu hatırlatalım bu vesileyle. sırf bu örnek ne kadar korkak olduklarını açıkça göstermektedir. ondan sonra neden bizden hakem çıkmıyor, çıkmaz tabi. al birini vur ötekine.
  • 40
    korkak ve eyyamcıdırlar..emre belözoğlu,lugano,alex gibi adamlara sarı kart bile çıkaramazlar,galatasaray'lı oyunculara ise kırmızı kart göstermeleri çok kolaydır.çünkü fenerbahçeli oyunculara gösterecekleri kırmızı karttan sonra fenerbahçe tarafı yönetiminden teknik direktörüne kadar hakemleri hedef alacaktır.barkovizyon gösterileri düzenleyecekler,hakemlerin irdelenmesini isteyeceklerdir.halbuki türk hakemleri bilirler ki galatasaray'lı bir oyuncuya kırmızı kart gösterirlerse galatasaray tarafı ortalığı velveleye vermeyecektir.
  • 41
    kadıköy'de kırmızı kart çıkaramazlar. çıkarırlarsa da medya ağızlarına sıçar zaten. hıncal uluç'un da defalarca söylediği gibi kadıköy'de fenerli bir oyuncu sarı kart alırsa ikinci sarı kart hiç bir zaman çıkmayacağı için maç sonuna kadar istediği gibi at koşturabilir. ali sami yen arena'da ise hiç titremez elleri. kısacası ikisi hariç (cüneyt çakır(aslında bu da az eyyamcı değil ya kötünün iyisi işte) ve fırat aydınus) eyyamcı ve taraftırlar.
  • 44
    yalandan yere bok atılmaktadır kendilerine. 9'da 9 yaparken sen bunlar değil miydi maçlarını yöneten? o zaman iyi, bu zaman kötü. bırakalım artık bu işleri.

    galatasaray sahaya top oynamaya çıkarsa, hakem rakip vs tanımaz (bkz: 7 aralık 2011 galatasaray fenerbahçe maçı). bahanelere sığınmıyoruz dedik, uefa kupası gördük. sonrasında, hakem, kıl, tüy, yün işlerine sardık, pırasaya bağladık, 10 senede küme düşme noktalarına geldik.

    melo ile ujfalusi iyi, hoş adamlar, allah için oynadılar da bu sezon, haklarını teslim etmek lazım. ama yedişer sarı kartları var, her ikisi de ceza sınırındalar. bir ara oturup bakayım ama 14 kartın en az 10'u yalandan yere itirazdan. etme arkadaş itiraz, bi rahat dur.

    bugün baros'un yaptığına ne demeli? 57'de gir, 72'de atıl. ortada bi bok olsa, eyvallah da, bi şey de yok. kalan 20 dakikayı eksik oynat, ömer gibi adamı da sevindir, maç sonu şov yapsın o da. kabahatlisi de hakem olsun. ne güzel iş valla.

    zemin berbat, hava milli felaket. golü de yemişin zaten enayi gibi. devreye mağlup girsen, sevsen çeviremezsin o maçı. kötü niyetli hakem verir mi sana o penaltıyı?

    puanlar, maçlar kazanılır, kaybedilir önemli değil o kadar. ligde 10, play-off'ta 6 maç var daha. ama bu kafa değişmezse, işler sakat. tribün atmosferi berbat ötesi, futbolcular gereksiz bir sinir harbinin içerisindeler. bunlara odaklanıp, bu meseleleri halletmek bu işin çözümü, hakemlere sallamak değil.
  • 45
    alex rakiplerin ayaklara basarken bir şey yok, elmander basınca auvv. baroni rakibine kasti tekme atarken bir şey yok, engin kafa atınca auvv. ziegler sinirini rakibinin karnına basarak çıkarırken bir şey yok, sabri sinirini toptan çıkarınca auvv. emre belözoğlu hakemlere söverken bir şey yok, baros 2 kelime edince auvv. bunlardan tiksinmek için yetmez mi bu kadar örnek?

    tanım: korkaklar topluluğu.
  • 46
    11 şubat 2012 galatasaray kayserispor maçında yine şovlarını yapmışlardır özgür yankaya eşliğinde. son adamı indiren futbolcunun cezalandırılmadığını da görmüş olduk bugün. ayrıca bu son adam pozisyonunun etkisinde kalınca, maçın son 10 dakikası maç 1-0 bitsin diye eyyama başlayıp çoğu pozisyonda lehimize karar vererek aklı sıra hatasını hata ile dengelemeye çalışmıştır. bu hareket türk hakemlerinin genel huyudur. bir takım aleyhine ciddi bir hata yaptıkları zaman sonraki pozisyonlarda hata yaptığı takımın lehine kararlar vererek akıllarınca dengelemiş olurlar. yok arkadaş 1-2 istisna dışında türk hakemi çıkmıyor, bu mantaliteyle de çıkmayacak.
  • 48
    2011-2012 sezonunun 26'ıncı haftası göstermiştir ki, kasti hata yapmak isteseler bu kadar net hatalar yapamayacakları bir dönemdeler.

    12 şubat 2012 karabükspor fenerbahçe maçında fenerbahçe lehine verilen ve golle sonuçlanan bir frikik pozisyonu ve bir penaltı var ki evlere şenlik, yakın mesafeden çekilen şutta futbolcunun kolları vücuduna yapışık, alex penaltıyı kaçırmasa "ilahi adaletsizlik" ve tarihin tekerrürü gerçekleşecek ve maç 2-0'dan 2-2'ye gelecek. maç içinde karabükspor'un yüzde yüzlük bir gol pozisyonunun da yaklaşık 6-7 metre geriden çıkan oyuncuya ofsayt verilmesi suretiyle kesildiğini de belirtelim.

    11 şubat 2012 galatasaray kayserispor maçında verilen kararlar ise susmak konusunda karar alan fatih terim'i bile çileden çıkardı, elmander ve engin baytar'a yapılan hareketlerin izahı yok, ujfalusi topu savunurken rakibi tarafından itilerek indiriliyor ve yüzde yüzlük gol pozisyonunu rakip kaçırmasa galatasaray şampiyonluk yarışında inanılmaz bir yara alabilecek tehlikeye giriyor.

    10 şubat 2012 trabzonspor gaziantepspor maçında ise insanların gözlerine sokula sokula yapılan hatalar güldürücü mahiyette. trabzonspor aleyhine verilen bir penaltı kararı var ki sokaktaki çocuk bile "kayarak müdahalede topa müdahale varsa oyun devam eder" kuralını görmezden gelen hakem penaltı noktasını gösteriyor, ancak ilahi adalet burada da tecelli ediyor ve popov penaltıyı kaçırıyor. ayrıca burak yılmaz'ın karcemarskas ile karşı karşıya kalıp düştüğü ve kaleciye kırmızı kart gösterilen pozisyonda da kaleci topa ayağıyla müdahale ediyor, penaltıyla ve kırmızı kartla uzaktan yakından alakası olmayan bir pozisyon.

    bu 3 maçtaki hatalar çok ama çok bariz. ilginçtir ki tarihe kaydolunduğu üzere hakemler yine fenerbahçe lehine ve rakipleri aleyhine.
    ancak ruhani güçler bu sefer devreye girmiş, trabzonspor aleyhine ve fenerbahçe lehine verilen 2 hatalı penaltı da gol ile sonuçlanmamış.

    türk futbolunun içindeki pisliklere bir de hakem faciaları eklenince izlemesi eziyet haline gelen ve futboldan çok savaşa ve eyyama dönüşen bir branş çıkıyor karşımıza.
    tek zevkimize de tecavüz edenler utansın.
App Store'dan indirin Google Play'den alın