"hoca severler tarafından mobbing uygulanan yönetim" diye bir tanım gördüm ve küçük dilimi yuttum...
bir şeyleri net anlamak için en baştan başlamak gerek çünkü ülkenin 50 yıldır yaşadıklarına bakarsanız, gündem çok değişkendir ve bu nedenle unutkanlık had safhadadır. o yüzden tane tane en baştan başlamak gerek.
öncelikle transfer galatasaray'da nasıl yapılır?
hoca, istediklerini scout ekibine bildirir.
misal "ben pas yapan, topla arası iyi, pres yapan bir orta saha istiyorum" der ve her şey böyle başlar. scout ekibi hocanın bu istekleri doğrultusunda yaş sınırı olmadan oyuncu aramaya başlar. scout'un işi türkiye'de bu. scout uygun oyuncuları maliyetine bakmaksızın hocanın önüne geniş bir liste olarak sunar.
bu listeye menajerlerin önerdiği oyuncularda dahil olur daha sonra, seri gibi, nzonzi gibi. bu oyuncular için hoca, yine scout ekibinden "bize uygun mudur?" diye rapor ister. çünkü ilk önce zaten istediği oyuncu özellikleri scout ekibinde olduğu için hoca, menajerlerden gelenlerin bu isteklere uygunluğunu sorgular. hocanın, lig maçlarında gözüne çarpan trezeguet gibi oyuncuları da ekleyince geniş liste oluşur.
daha sonra bu listedeki oyuncuların artı ve eksileri masaya yatırılır.
buna oyuncunun özel hayatı, maliyeti, sakatlık geçmişi vb. bir çok şey dahildir. sonunda geniş liste biraz daralır ve görüşmeler başlar. sonunda maliyeti uygun oyucular kadroya dahil olurken, maliyeti uygun olmayan veya transfer pazarlığında komisyoncular tarafından oyuncu ile kavga edildince veya profesyonel dünyanın umulmadık bariyerlerine takılınca veya birilerinden telefon gelince, o telefonla transferinden vazgeçilen oyuncular kadroya dahil olamamakta. öyle ki formalı fotoğrafları bile icloud'lardan silinmekte, aman güzel rize'mize bir şey olmasın.
bunların dışında başkanların, taraftara şov yapmak, efsane başkan olarak anılmak için yaptığı transferler var. bu transferler teknik heyet tarafından ısrarla istenmediği söylenmesine rağmen bazı başkanlar tarafından "x oyuncuyu da alırım, onu oynatacak teknik direktörü de getiririm" gibi söylemler ile ısrarla alınabilir. hatta, fransa'nın güzide özerk bölgesine gidip yatlarda transfer pazarlığı yapılabilir ki, o sırada hocanız ısrarla bizim sorunumuz başka, falcao'yu kim istemez (burada kariyerine vurgu yapmakta) ama şu anda daha önemli sorunlar var. stoper gibi der fakat dinletemez kendini... bir kere falcao ismi çıktı, ucunda rezil olmak var o yüzden gelecek ne pahasına olursa olsun...
nihayetinde hocanın isteklerinin bir kısmı alınırken bir kısmı şov amaçlı transferler yüzünden sekteye uğrar. hatta hoca tarafından istenen oyunculara "maliyet" diye veto edilirken şov için yapılan transfere yıllık 5+ bonuslar ödeme yapılabilir. hemde ilk yılı peşin olarak ödenebilir.
transfer böyle yapıldığı için tabi ki başarı şansı azalır. nihayetinde hoca scout ekibine "gençler bize bir target man lazım" demiş ama "scoutlar mı bulamamıştır, yoksa yönetim paramız yok mu demiştir ya da bırakın abi bu adamları ciner'de taş gibi futbolcu var onu alalım öyle uçak bileti filan pahalı mı denmiştir" orasını bilmiyorum.
ozan kabak'ın satışını yangından mal kaçırır gibi gecenin birinde yapan bir yönetim olursa her şeyi beklerim ben. ki transferi sabah öğrenmişti hoca... ayrıca çok çok iyi biliyorum ki "istenirse yalanlanabilir" s sport 2 kanalının lansmanı sırasında yeni "çakma balotelli'yi" istemediğini ama parayı aktarmak için bir sonraki sezona, bu transferin yapılması gerektiğini, bir sezon sonra zaten çakma balotelli'nin takımda olmayacağını söylemiştir...
burada araya giriyorum,
gurrpegi ve ben bu konuyu konuşurken "ozan transferinden gelecek bonservisin forvet için lazım olan kısmı stuttgart'dan iste, kalanı sezon sonu zorunlu satın alma opsiyonu koy ve parayı bir sonraki sezona aktar" diye fikir birliğine varabiliyorken üst düzey insanlardan kurulu, ezbere ayet okuyabilen, ko-partan yönetim kurulunun şunu akıl edememesi de ne bileyim!!! sonuçta biz kimiz ki?
bu transfer ile memnuniyetsizlik tavan yapar tabi ki...
en nihayetinde tarık çamdal ve yasin öztekin'in maaşlarını olması gereken kurdan değilde güncel kurdan ödeyen bir finans müdürünü sırf "liseli" abileri istedi diye kovamayanlar, bir sonraki fiyaskoda ne hikmetse kovmuştur. bir sonraki fiyasko nedir?
andreas cornelius'tur tabi ki...
çok sevgili hocamız, sarışın, mavi gözlü, uzun boylu, bu seksi arkadaşımızı isterken (her sezon bir target man aradı caanım hocam) bonusları hesaba katılmadığı için yapılan hesap hatası ile atalanta'nın istediği 1 milyon euroyu bulamayınca andreas cornelius abimizi kaçırdık. tabi ki burada yönetimin suçu yok, hep o skandallar kraliçesinin suçu, tabi yersen...
"yönetim çok başarılı yhaa" diyen kesimin en büyük dayanağı kar açıklayan ilk yönetim olması. ama ufak bir noktayı kaçırıyorlar ki bu karın açıklanması başakşehir'den 5 yiyen, beşiktaş deplasmanından boğulan takımı o ve bir sonraki sezon orta sahasız, forvetsiz, yarım sezon stopersiz şampiyon yapan; türkiye'nin en büyük, avrupa'nın sayılı teknik direktörlerinden, gegenpressing'in ilk kullanıcılarından, 20 kupalı bir teknik direktör olduğu unutulur. çünkü fatih terim'de olsa adınız şampiyon olunca yönetim, başarısız olunca fatih terim denir... bu arada hoca da hatasını kabul eder ve der ki "bize ocak ayına kadar müsaade etsinler. başarısız olan bir yönetimin çıkıp taraftardan özür dilediğini gördünüz mü? hep bahane... hoca ise çıkıp sezonun neden böyle başarısız olduğu sorusuna; a. ben, b. fatih terim diyecek kadar da beton yetmezdir.
tüm bunların üzerine, teknik direktör olarak "a" deseniz ceza yediğiniz bir ortamda savunulmadınız da... koskoca fatih terim'e kabadayı diyen birine çıkıp gerekeni söylemediği gibi, lokantalarını da hocanın "e bari bunu yapın" dedikten sonra kapatmanız aslında bir şeyleri anlatıyor.
dahası ekonomi dehası yönetimin biricik başkanı terra pizza'yı göğüs sponsorumuz olarak açıkladıktan sonra burger king ile yapılan anlaşma sırasında taraftarlara "burger king yiyin" demesi daha dün gibi aklımda. ne kadar ilginç değil mi? zaten socar'ı her sezon bağrımıza bastığımızı düşünürsek, sponsor işini çözücez deyip çözemeyen de ne yazık fatih terim... ah o fatih terim yok mu?
ünal aysal zamanı da buna benzer bir durum vardı.
sıfır futbol ve türkiye bilgisiyle gelen biri olarak martin jol'ü getirmeyi düşünen ünal beyciğim, bu isteğini gerçekleştirseydi 6 aylığına galatasaray başkanı olarak adını tarihe yazardı. iki sezon hocanın eski günlere dönüşünün ekmeğini yiyen, önce ali dürüst ve abdurrahim albayrak'ı gönderen, sonrada hocayı yollayan ünal beyciğim, mancini ve prandelli ile gördü ki, finansal olarak güçlü olmak sahada güçlü olmaktan geçiyordu. sonunda batırdı, enkaz bıraktı edebiyatı da bitmedi... unutanlar vardır, hatırlatayım.
hocanın, demirören ile imzasının fotoğrafını paylaşanlar var ki vah ki ne vah... "hoca takımın başında iken" ağustos yaında beşiktaş ile görüşmeye başlayan bilic'e teklif yapıldığını söylemez bu ahım var'cılar. bunlar adnan öztürk'ün sözleri benim değil. hoca istenmediği yerde durmaz. durmadı da... sen ahım var'cı tayfa olarak hayatını sürdürebilirsin ama gerçeklerin üstünü örtemezsin. güneş balçıkla sıvanmaz çünkü.
bu sezon hocanın kötü bir sezon geçirdiği malum. gurrpegi'ye kısmen katılmakla birlikte pandeminin bizi diğer takımlardan daha fazla etkilediği de bir gerçek ama konumuz şu anda bu değil.
bir bakalım şimdi ;
* ndiaye'yi sattılar ama yerine adam koyamadılar. (satılması gerekiyordu)
* alan carvalho'ya gittiler kavga edip döndüler.
* cornelius'u hesap hatası yüzünden alamayıp, sezona forvetsiz başlattılar.
* 2019-2020 sezonun ilk yarsında 10 puan gerideyken çıkıp "benim altıda bir bütçeme sahip takımların 10 puan gerisindeyim" diyerek hocaya laf sokmaya çalıştılar.
* bir basın toplantısı düzenleyip "sayın teknik direktör" diyerek bir kere bile ismini ağzına almadılar.
* görevine son vermeye cesaretleri olmadığı için bazı oyuncuları bilerek veto ederek, hocayı taraftarın önüne atmaya çalıştılar, çalışıyorlar...
* hocanın kulübe futbolcu ve teknik direktör olarak verdiği katkının binde birini bile vermemişken "şans eseri" başkan olup ego savaşına girdiler.
* hocadan habersiz stoperlerini satıp, hocanın televizyondan öğrenmesine neden oldular.
* istemediği iki forveti de transfer ettiler. hatta üç. kostas'ta var.
* hocanın istediklerine "bütçe" diyerek veto ederken, şov amaçlı transfer yapmayı ihmal etmediler.
* basketbol şubesinde skandal üzerine skandal patlattılar.
* ışıl alben'in gitmesine neden oldular.
* mert hakan yandaş'ın protokolünde yazan ödemeyi yapmayarak şu anda mahkemeye gitme şansını yitirdiler.
* arda transferine önce evet sonra hayır diyerek hoca ile güç savaşına girdiler.
* hocanın geçirdiği başarısız bir sezonun ardından, yönetim olarak hocanın arkasında olduklarına dair tek kelime etmediler.
* tff-mhk-ali koç ile yaşananlarda bir süre konuşup sonra hocayı yalnız bıraktılar.
* iki sponsoru birbirine düşürdüler.
kişisel olarak, kulübü feto'culukla suçlayan kim varsa hepsine tek tek dava açmasını beklerdim. çünkü, bu algılar kulübün imajını ve markasını zedelemekte. zaten 10 tanesine ceza verdirsen kalanı kıpırdayamazdı bile... ama tabi bu benim kişisel isteğim.
bunun dışında elbette, uefa ile yapılan pazarlıkta gösterdikleri insan üstü başarı sayesinde sadece biz değil bir çok kulüpte faydalandı. psg'si, milan'ı, fenerbahçe'si yönetimin açtığı kapıdan geçtiler. o konuda kendilerine minnettarım.
ancak zaten benim derdim fatih terim ile aralarında olan sorunla ilgili.
şu anda riva arazisi üzerinde yapılan projenin değeri artmakta ve çok büyük bir gelir elde edilecek gibi görünüyor. liseli muhalefetin başkana saldırma nedeni bu... ben sportif bakıyorum olaya. gerisi de çok umurumda değil açıkçası.
ülkenin en önemli spor adamına sahip olan bir kulübün ve topluluğun "arda" üzerine hocayı "istifa edecekse etsin" gibi laflar etmesi, terimspor'lular mobbing uyguluyor demesi filan gülünç ama aynı zamanda kötü şeyler. ali tanrıyar, selahattin beyazıt değil bu yönetim. bu yüzden fatih terim'in onların üzerinde bir isim olması kadar normal bir şey yok...
bu yönetim dursun özbek yönetiminin bizi ölümü göstermesi üzerine sıtmadan ibaret. şu anda güçlü bir aday çıkacağını da düşünmemekle birlikte gelecekte, elde edilecek gelire rağmen işlerin dahada kötüye gideceğini düşünüyorum. bu kulübün yarışmacı bir tarafı olmak zorunda ama geleceğe de yatırım yapması şart. ffp anlaşması bitene kadar herkesin aslında daha sakin olması gerekiyor ama ne yazık ki mümkün değil.
üstelik bugün mustafa cengiz'in adı 10 sene sonra bilemedin 20 sene sonra unutulur. "neydi o..." denir ama fatih terim unutulmaz. 11 sezonda 8 şampiyonluğa direkt bir şampiyonluğa endirekt katkısı olan bir spor devinin böyle daha 3 sezon öncesine kadar adının bile bilinmediği birileri tarafından gömülmesini ve buna destek olanları anlamakta zorluk çekiyorum. alex ferguson, scholes'u emeklilikten çağırırken manchester united taraftarı "sör yeter gari" demiş midir ? ve ya real madrid taraftarı carvalho'yu porto ve chelsea'den sonra real madrid'e getiren mourinho'ya "aga bu nedir ya evlatçı?" demiş midir? sarri'nin, napoli'ye kamyon yüküyle para ödetip aldığı jorginho için "al anasını satayım, evlatlarından ayrılma ey sarri" demiş midir?
arda'nın ülkenin mevcut konjektöründe saha içi için transfer edildiğini düşünme işine saflık mı desem bilemiyorum ama bugün emre "racist" belözoğlu'nun fenerbahçe'nin her şeyi olması da aynı kafalarca tesadüftür herhalde...
netice itibariyle haber yalanlamaya devam edebilirler ama gerçekleri saklayamazlar. bir an önce sağlık durumlarını da göz önüne alıp erken seçime gitmek şarttır.