• 65
    tam bir fatih terim kariyeri yaşadığım oyun. galatasaray'la 2. sezonumda kazandığım uefa kupası sonrası roma'nın teklifini kabul ettim. okey ligde kötüyüz ama kupada iyiyiz. kupa finaline 2 gün kala kovuldum ve takım finali kazandı. hatırlarsınız fiorentina'yla terim de yolları ayırdıktan sonra fiorentina kupayı kazanmıştı. şu an boştayım. işin ilginci galatasaray da bülent uygun'u kovmuş. bu ne vizyonsuzluk. tekrar iş başvurusu yaptım. nerede kalmıştık...

    edit: galatasaraylı conte yuvasına dönmüştür.
  • 128
    harika bir bug'la biraz önce yüzümü şenlendiren oyun.

    muslera'nın emekli olmasıyla 2024 yılında kaleci arayışına girdim. frankfurt'un muhteşem regenini takibe aldım, adamın 90 milyon euro serbest kalma ücreti var. ben de kulübüne 40 nakit, 50 de üç senede olmak üzere 90 milyon euro önerdim. bana "yok hacı, 90 nakit" dediler. ben de "ya alın işte ayağımız alışsın, 40 + 3 senede 50" diye 40'ı kitleyip non-negotiable bir teklif sundum.

    3 gün sonra haber geldi. ibneler 40'ı değiştirmemiş, 50'yi de kaldırmış. lan yanlış mı görüyorum falan derken baya baya salaklar 40 milyon euro olarak güncellenmiş teklifi.

    bastım parayı aldım ben de. ilk defa karşılaştım bununla ve şu an kalecimle romantik dakikalar yaşıyoruz.
  • 139
    her şey bir nisan ayı saat sabah 8 sularında ankara aşti terminalinin giden yolcu peronunda sarı çizgilerle çerçevelenmiş ''sigarasız alan'' bölgesinde gri bulutlara bakıp sigara içerken başladı. *

    gece 2'den beri terminaldeydim. işten yeni ayrılmıştım kişisel gelişimime az da olsa katkı yapar hevesiyle aldığım revit kursunu 4 gün sonunda derin buhran ve başarısızlıklar sonunda yarıda bırakıp memlekete dönüyordum.

    meçhul kaynaklardan whatsapp'a gelen siyasi içerikli istihbaratlar biraz daha kafamı bulandırıyor , halk arenasına dönen telefonum anksiyetemi azdırıyordu.

    gözüm bulutlarda 9 da gelecek olan otobüsü beklerken , önüme niğde'ye gidecek olan bir otobüs yanaştı. kafamda birden ''niğde neresi lan'' diye bir soru belirdi . arkasından ''niğde ilçe değil miydi? '' sorusu. 29 yaşında niğde diye bir yerin varlığından haberi olmayan ben utana sıkala telefondan google'a baktım . muavine yanaşıp otobüsün kaçta kalktığını sordum. 8.30'da kalktığını öğrenince hemen bir bilet alıp niğde yollarına düştüm. carpe diem ulan!

    yolculuğun ortasında ''benim ne işim var lan burda niye gidiyorum niğde'ye'' sorularını sıkça kendime sordum tabi.

    neyse efendim niğde'ye vardım , terminal'de bir bakkala gidip gezilecek yerleri sordum. ''valla pek gezilecek bi'yer yok '' dedi. bi otel tavsiye etti hemen rezervasyon yaptırıp otele yerleştim. biraz şehri gezdim, bakkala hak verdim doğrusu cidden şehirde bi'şey yok :( ditme adını verdikleri garip bir yemek yiyip otele geri döndüm.

    --hikayemiz burada başlıyor !--

    hemen laptopu çıkarıp fm 18'i açtım ve niğde belediyespor'un başına geçtim. başkası ne münasebet !
    niğde'ye iade-i itibar borcumuz var.

    şehir gibi takımda da pek bişey yoktu. 2.lig'de ve ''0'' transfer bütçeli play off hedefinde bir takım.

    11 maç sonunda kucağımda laptopla uyuyakalmışım :(

    sabah uyandığımda laptopumu yerde buldum . menteşesi kırılmış ama halen ''ben daha ölmedim '' der gibi çalışmaya devam ediyordu. bu sefer niğde sokaklarını bilgisayar tamircisi bulabilmek için arşınladım. bulabildiğim 4 tamirciden 3'ü ''menteşe kırığı'' teşhisi koydu. ''aaaa ciddi misin ya'' diyemedim tabi. niğde'ye bir borcumuz var. son gittiğim tamirci ''formatlayıp bakalım'' diyince laptopumu aldığım gibi otele gittim. çıkışımı yaptım.

    iade-i itibar için gittiğim niğde'den ''sıçarım itibarınıza'' diyerek memlekete döndüm.

    5 günlük teknik servisten dönen laptopumla niğde belediyespor kariyerime kaldığım yerden devam edip play off'lara katılamayınca kovuldum. normal hayatta işşiz kalıp oyunda da işşiz kalmak koyuyor insana tabi. kaydımı sildim ben de.

    sabahları gençlik kollarında çalışıp akşamları uğur dündar'la halk arenası izleyen bir hayat kurguladım kendime. haziran'a kadar sürdü bu . sonrası malum.

    niğde seçim sonuçları...... yok tamam tamam :)
  • 98
    yeni güncellemesi ile birlikte takımımızdaki çoğu oyuncunun özellikleri artmış, özellikle garry rodrigues'in.

    aynı zamanda emmanuel eboue ve johan elmander takımımızda scout olarak çalışıyorlar. elmander pd-yd 14, eboue pd-yd 12.

    teknik heyet çok güçlü, antrenör olarak hasan şaş şut, ümit davala her şey(ben savunma olarak kullanacağım çünkü oyunda savunma antrenörü bulmak zor), taffarel kaleci antrenörü olarak gerçekten iyi. levent şahin hocam ise asistan menajer olarak çok iyi özelliklere sahip. zevkli bir güncelleme olmuş.

    bu arada fm tools 2018'den baktım 3 büyük kulübe ve en az borcu olan takım biziz. satılmış medyaya rağmen bunu atlamayan fm yetkililerine saygımı sunuyorum.
  • 103
    ilginç işler dönüyor bu oyunda. oynadığı takıma alışmış bir futbolcu yeteneğinin üstünde performans gösterebiliyor mesela. veya üst düzey oyuncular birbirleriyle uyumsuz hale gelip takımı rezil edebiliyorlar. hikaye şöyle;

    sezona her seride olduğu gibi ingiltere championship'te başladım. ortalama bir kadrosu olan sheffield wednesday'i gözüme kestirdim.

    takıma kanat transferi gerekti. garry rodrigues tarzında bir kanat oyuncusu aradım. uzun taramaların sonunda bundesliga takımı hannover 96'nın satılığa çıkardığı felix klaus isimli bir arkadaş gözüme çarptı. hız 18, hızlanma 15, pas 10, orta yapma 11, çalışkanlık 11. kısacası teknik olarak vasat ama fiziksel olarak çok iyi bir futbolcu. fazla düşünmeden 2 milyon euro civarına transfer ettim kendisini. adam 20 gol 16 asistle bitirdi sezonu. championship'te yılın oyuncusu seçildi. tek sezonda kulübün simge isimlerine girdi.

    şu an premier lig'deyiz. başkan sezon başında 40 milyon euro transfer bütçesini masaya koydu. ben de gereğini yapıp takımın bir çok bölgesini güçlendirdim. alt ligdeki çoğu oyuncum premier lig için yetersiz olduğu için büyük bir sadakatsizlikle karşılaştılar. *

    felix'in de rakipleri kendisi kadar hızlı ve ondan çok daha teknikti. premier lig'de zayıf tekniğiyle bir sabri'ye dönüşmesi içten bile değildi. bunun farkında olmama rağmen geçen sezonun ve taraftarların hatrına kendisini kadroda tuttum. hatta onun bölgesine ciddi bir transfer de yapmadım. parayı orta sahanın ortasına ve forvet hattına harcadım.

    sonuç ne mi oldu? ligin 7. haftası geride kaldı ve tüm takım tam anlamıyla nal topladı. felix klaus hariç. adam 4-2 yenildiğimiz maçta 2 asist yapıp maçın adamı oluyor. 3-2 kaybediyoruz felix 1 gol 1 asistle yardırıyor. değişik taktikler deniyorum. felix'i sağ içe, sol içe, sağ kanada, sol kanada koyuyorum o yine topu alıp otobana çeviriyor. ilginç adam vesselam. *

    orta sahanın ortasına döktüğüm paralara yanayım. bu yavşaklardan hangisini yan yana oynatsam taktik ekranda uyarı çıkıyor ''bu ikisi saha içinde hiç anlaşamıyor'' diye. ulan takımla daha 3.maça çıkarken birbirinizle bu kadar uyumsuz olmayı nasıl başardınız lan. ''artık premier lig takımı olduk. sana burda yer yok'' diye kovduğum kieran lee ne olur geri gel kardeşim benim. satmaya çalıştığım için kanlı-bıçaklı hale geldiğim gary hooper. ulan iki maçın birini sakat geçirmiştin ama çıktığın her maçın hakkını vermiştin be kardeşim. bırakma benı bu stipe perica denen zalımın eline. arıza çıkar, feshettir şu kiralık anlaşmanı :(

    biliyorum ihanet ettim size. mutlu gecekondumuzu yıkıp apartman yaptım. ay yapım dizilerindeki gibi sattım sizi. ama büyük bir hayat dersi çıkardım. dönün gelin tülaylar ne olur. son bir şans verin bırakmayın beni bu yamyamların eline. hep birlikte son bir görev :(
  • 150
    en çok keyif veren oynanış tarzı journeyman olan oyun. bilgisayarınızın kaldıracağı şekilde, mümkün olduğunca çok ülkeyi en alt ligine kadar oyuna dahil edin, oyuna amatör topçu geçmişiyle lisanssız bir işsiz menajer olarak başlayın. ingiltere'de non-league menajerliği mi yaparsınız, karla kaplı iskandinav yarı-profesyonel takım sahalarında titreyerek uzun top mu oynatırsınız artık tamamen size kalmış.

    2017'deki journeyman kariyerimde sırasıyla turgutluspor, bugsaşspor, giresunspor, krasnodar ve glasgow rangers takımlarını yönetmiştim ve ilk journeyman deneyimimden müthiş keyif almıştım. 2-3 hafta önce başladığım fm 2018 journeyman kariyerimde ise öncelikle isveç 3. ligi bilmem ne grubunda södertälje'nin başına geçtim ve 14 takımlı ligi sırasıyla 8. ve 7. bitirmemin ardından yönetim sözleşmemi yenilemedi. ingiltere conference dahil olmak üzere pek çok alt lig takımından aldığım olumsuz dönüşlerin sonunda avustralya u23 takımının başına getirildim ve u23 asya uluslar kupası'nı kazandım. bunun üzerine macaristan otb bank ligi'nde sürpriz şekilde küme düşmeme savaşı veren újpest bana iş teklif etti. 12 takımlı ligde ilk sezonu zar zor 9. bitirip kümede kalırken kendimin de inanamadığım şekilde kupayı kazanıp avrupa ligi bileti aldık.

    macaristan'daki ikinci sezonumda lige 3-2'lik puskas akademi galibiyetiyle başladım ve avrupa ligi 1. ön eleme turunda makedon takımı shkendija'yı geçtim. az sonra 2. ön elemede lech poznan maçına çıkacağım ve muhtemelen eleneceğim. ama olsun, södertälje'ye bile başarı getirememiş menajere 4'te 3 oranında karşıt olan kadronun kupa zaferinin ardından ip gibi arkama dizilmesini görmek bile paha biçilemez bir deneyim oldu.
  • 25
    bütün sorun futbolcuların gay olduğunu açıklamamasıydı, o da çözüldüğüne göre bu sene oynanır bu oyun. 16-17 yaşındaki gençler için istenen 130 milyonlar, yedek olarak sözleşme imzalattığınız adamın ''hocam beni oynat'' demesi, 10 kez şampiyonlar ligini kazandıktan sonra bile yapılan teklife futbolcuların ''daha büyük bir kulüpte oynamak istiyorum'' demesi, 5 yıl sonra saçma sapan takımların dünya zirvesine çıkması falan gibi sorunları kim takar amk? yaşasın be futbolcular artık gay olduğunu açıklayabiliyor.

    http://galeri13.uludagsozluk.com/...harcamak_1415085.jpg
  • 141
    football manager 2012'den beri tüm serilerini oynadığım oyunun sonuncusu. 2012'den önceki serilerini de oynamışlığım vardır fakat diğer seriler çok basit kaçıyordu bence. 2018 ise her şeyiyle serinin en iyisi bana göre.

    oyunun benim için belirli bir mantığı var ve ben kendimce bunu çözdükten sonra her kariyerimde büyük başarılara imza attım. oyunu en çok oynamaktan zevk aldığım takım ise tabi ki galatasaray.

    oyuna başlamadan önce nasıl bir takım istediğinize karar verin. tabi ki sadece karar vermek ile olacak şey değil, bir çok taktik ve diziliş deneyeceksiniz ama sonunda doğruyu bulacaksınız.

    ben topu çok ayağında gevelemeyen, direkt olarak kaleye yönelen, tempolu bir takım yaratmak istedim. sanırım bu herkesin istediği bir oyun anlayışı. * ama aynı zamanda da az faul yapan ve sakatlık riski az olan bir takım olsun istedim. fakat bu dengeyi kurmam biraz zaman aldı. çünkü hem tempolu, agresif olup hem de aşırı centilmen olmak zor iş.

    dizilişin önemli olduğunu düşünüyorum. ben her kariyerimde 4-1-2-2-1 dizilişini oynatıyorum.
    https://i.hizliresim.com/EDNNgv.jpg (taktiğin isminin tiki taka olduğuna bakmayın deneye deneye başka hale geldi.)
    önceleri klasik 4-2-3-1 tercih ediyordum fakat ön liberosuz sistem olduğu için geride az adamla yakalanıp çok kontra yediğimden oraya bir ön libero koyma ihtiyacı hissettim. bu sefer de klasik 10 numara oynayan oyuncudan feragat etmem gerekiyordu ve hiç düşünmeden 10 numarasız taktiğe geçtim. şimdi orta sahada topu kapıp kanatlardan yardıran bir takımım var.

    önce şunu şuraya bir bırakalım.
    https://i.hizliresim.com/GDNN0V.jpg
    takım talimatları en zorlandığım kısım oldu, zira yüksek tempo, önde baskı, seri pas, orta kafa gol yapınca işler istediğiniz gibi gitmiyor. ben en düşük tempoya ayarladım mesela, düşündüğünüzde bu ne lan aykut kocaman futbolumu oynuyorsun diye düşündürebilir lakin ki öyle değildir. düşük tempo sizin topu ayağınızda tutmayı sağlar, pres anlayışınızı da "daha fazla" yaptığınızda ortaya istediğim anlayış çıkıyor. topu kaybedince saldır topu aldığında kaybetme. bunun yanında defanstan kısa pasla çık, bekleri kullan, kısacası kanatlardan atak gerçekleştir. zaten dizilişten de anlaşılacağı gibi kanatları kullanmak isteyen bir anlayış var ortada.

    buraya kadar oyun anlayışımızın iskeletini oluşturduk, asıl önemli olan kısım bundan sonrası. sürekli başarı nasıl elde edilir? yeri geldiğinde istikrar önemli rol oynarken, bazen de oyunun açıklarından faydalanmak gerekecek.

    takım organizasyonların bahsetmek istiyorum. sorumluluklar çok önemli, bir futbol direktörü ile çalışıyorsanız bırakın o kendi işini yapsın. her şey ile siz uğraşamazsınız. personel işe alımlarını o yapsın, kulüp çalışanları ile sözleşme yenilemelerini de o yapsın. sizin karışacağınız şey sadece, futbolcu transfer etme ve futbolcuların sözleşmelerini yenileme olsun. hatta bazen bir oyuncum sözleşme yenilemek istemediğinde futbol direktörü görüşmeleri yürütsün dediğimde bir şekilde onu ikna edip sözleşme yenilemeyi gerçekleştirebiliyor. antremanları asistan menajere bırakın, eğer iyi bir asistan menajer ile çalışıyorsanız sizden iyi antrenman programı hazırlayacaktır. 21 yaş ve 19 yaş takımlarını da o yaş gruplarının menajerleri çalıştırsın.

    kadro yapısına gelince, ben 25 kişiden fazla futbolcu ile çalışmayı sevmiyorum, hem idaresi zor oluyor hem de antrenmanlarda birbirini sakatlayan çok oluyor. 11 as - 11 yedek ve 3 tane de gelecek vaadeden oyuncu ile yoluma devam ediyorum. kariyere ilk başladığınızda elinizde olanla yetinmeye çalışın, sonra ne istediğinize karar verin. ben regen kullanmayı çok seviyorum. brezilya liginden gelecek vaadeden bir oyuncuyu kaptığımda ileride 40-50 milyon eurolara büyük takımlara okutabiliyorum.

    oyunun bazı hatalarından bahsetmek istiyorum. diyelim ki bir oyuncum benden yeni sözleşme talep ediyor, tamam aslanım sana en kısa zamanda sözleşme önereceğim diyorum ve hemen görüşmeye çağırıyorum ama paşam şu anda sözleşme yenilemeye hazır değilim diyor. afedersin de taşak mı geçiyosun benle demek istiyorum ama tabi ki diyemiyorum. burada devreye futbol direktörünü sokuyorum eğer o ikna edebilirse sözleşmesini yeniliyorum. baktım olacak gibi değil bedavaya gideceğine üçe beşe bakmadan başka takıma satıyorum, yapacak bir şey yok.

    bunu hata olarak görür müsünüz bilmiyorum fakat uzun süre 11'e almadığınız oyuncu ben artık 11'de oynamak istiyorum dediğinde vereceğiniz hazır bir cevap kalıbı var. "sabırlı olmalısın, sıra sana da gelecek" bunu dediğinizde tamam patron deyip uzun bir süre daha sizden forma istemiyor. ama atarlanıp kararlarıma saygı duy götveren derseniz morali bozuluyor çıktığı maçlarda da sıçıp batırıyor. futbolcu konuşmalarında sakin bir dil kullanmanız her zaman faydanıza olacaktır. sürekli başarı oranınızı yükseltecektir.

    maç önü ve sonrası basın toplantılarından nefret ediyorum çünkü yanlış bir şey dediğinizde gereksiz düşmanlıklar ortaya çıkabiliyor bu sebeple toplantı işlerinin hepsini asistan menajere bırakıyorum.

    gözlemci kısmına değinmek istiyorum, iyi bir baş gözlemci ve 3 tane de gözlemci işinizi görecektir. gerçi gözlemci bulma işini de futbol direktörüne yaptırıyorum ben ne uğraşçam ya. * çoğu zaman futbolcuları siz kendiniz bulacaksınız zaten sadece sizin takım için faydalı olup olmayacağına karar vermek için gözlemci notları önemli.

    futbolcuların potansiyel yetenekleri ve mevcut yetenekleri yıldız ile simgelenmiştir.
    https://i.hizliresim.com/vPVVyO.jpg
    mesela gomis'in mevcut ve potansiyel yetenekleri 3,5 yıldızdır. fakat bu galatasaray takımı için olan göstergedir. barcelona'yı çalıştırdığınızda gomis'in yıldız sayısı 2'ye falan düşecektir.
    bir wonderkid'in wonderkid olduğunu buradan anlayabilirsiniz, henüz 18 yaşında potansiyel yeteneği 5 yıldız fakat mevcut yeteneği 1 yıldız olan oyuncu gördüğünüzde mutlaka kadronuza alın ileride müthiş bir yıldız olacaktır.

    takımınıza kaptan seçerken duygusal davranmayın, ya ben selçuk inan'ı kaptan yapmam serdar aziz olsun falan derseniz takımın morali yerlere düşecektir. selçuk kaptanlığını yapsın oynatıp oynatmamak size kalmış. duran top organizasyonlarınızı istediğiniz gibi belirleyin, iyi duran top kullanan oyuncunuz varsa zaten gol üretecektir. ama ben defans güvenliğini elden bırakmamak için frikik kullanırken mutlaka beklerimi orta sahada sabit bırakırım. dönen toplarda ani kontra yediğimde bekler çok rahat karşılıyor.

    mali durum kontrolü benim en zevk aldığım konulardan birisi, muhasebeci taraftarlığımı da burada konuşturuyorum. kesinlikle sattığım oyuncudan fazla bonservis verip futbolcu almıyorum. 30 yaş üstü oyuncu transferi kesinlikle yapmam çünkü ölü yatırım ve bir oyuncum 30 yaşını girdiğinde gelen teklifleri değerlendiririm.

    yeterli kadro sayısına ulaştığınızda diyelim ki müthiş bir yetenek keşfettiniz burada yapılması gereken hemen oyuncuyu transfer etmek. eğer oynatamıyorsanız bile başka takımlara kiralayabilirsiniz, bunun için de pilot takım öneririm. genelde yönetimden talep ettiğimde istanbulspor ve kartalspor'u karşıma çıkartıyor. ben istanbulspor'u pilot takımım yaptım ve alt yapıdan yetişen topçularımı buraya kiralıyorum.

    alt yapınızı geliştirmek oldukça basit, alt yapı tesislerinizi her sene yenileyin, ileride daha yetenekli topçular çıkartacaksınız.

    ben sezonu genelde geç açıyorum, futbolcular iyice dinlensin sezon öncesi sakatlık yaşanmaması için. bir iki hazırlık maçıyla gerekli kondisyonu sağlıyorum zaten.

    konudan konuya çok geçtim farkındayım, ama konun özeti başarılı olmak istiyorsanız istikrarlı ve disiplinli davranın. benim ikinci bir taktiğim yok mesela içerde ve deplasmanda aynı taktikle oynuyorum bazen real madrid'den 5 yediğim oluyor fakat takım taktiği iyice benimsedikten sonra o takımlara 5 atacak kıvama geliyorsunuz.

    ve tabi ki en önemli şey, iyi futbol iyi futbolcularla oynanır.
  • 54
    yaşadığım bir problem nedeniyle kafayı yemek üzere olduğum oyun.

    kontratının bitimine 2 ay kalmış genç bir topçu buldum(nisandayım), direk imza attırıp bonservis bedeli ödemeden takıma katmak istedim arkadaşı sene sonunda. sözleşme ekranında hiç huyum olmamasına rağmen maddelerle uğraşmak istemeyerek yönetime devret butonuna tıkladım, zaten ne olduysa orada oldu.

    dursun gitmiş 2 ay sonra kontratı bitecek adam için kulübüne 8 m euro ödemiş, ulan donk için bonservis ödedik de adam en azından devre arası gelmişti, transfer sezonu kapalı en erken sezon sonu gelebilecek adam için 8 m euro ödemek ne, zaten serbest kalacak. birde anlaşma aşamasında bana onay falan sormak yok kendi onaylıyor direk her şeyi reddedemiyorum da oyuncuyu.

    bu yetkiyi falan kaldırmanın iptal etmenin yolu yok mu beyler, transferi yönetime devretmeden önceki save'im yok maalesef, yardım edin :(
  • 143
    osijek-rijeka-lokeren-akhisarspor-chievo kariyerleri sonunda elle tutulur bir başarı elde edemediğim oyun.

    her kulüpte birer sene geçirdim . osijek ile hırvatistan kupası ve süper kupası , lokeren ile belçika kupası finali dışında elimde bi'şey yok . bir türlü büyük kulüplere sıçrayamadım.

    şuan boştayım ,galatasaray hocasını kovmuş. elimde telefon abdürrahim albayrak'tan ''hozam hayirli olzun'' mesajı bekliyorum :(

    takım konuşmalarını yardımcı antrenörüme bırakıyorum hep acaba o mu etkiliyor? oyuncuların sevdiği personeller hep ekibimde bulunan adamlar, beni seven bir tane topçum yok :(

    takım içi konuşmaları konusunda önerilere açığım.

    edit: kahreden haber geldi. galatasaray tamer tuna ile anlaşmış. beni de zulte waregem çağırdı. parmak arası terlikle nezaketen görüşmeye gidiyorum.
  • 154
    kişisel finans konusunda bir gram yol kaydedemeyen oyun. ya kardeşim o kadar para kazanıyoruz ama haybeye kazanıyoruz. hayır karıya kıza da gidelim gibi bir isteğim yok. an azından antrenörlük kurslarını kendi cebimizden karşılayabilelim yani zor değil ki bu? işsiz başladığım kariyerde isveç 3. liginden sonra kovuldum ve irlanda 2. ligde wexford'a gittim hala beş kuruşsuz yönetime kurs dileniyorum kaç seferdir. yazık günah yahu.

    şöyle bir salaklık da kursta geçince itibarım artıyor. ne alaka yani? kursta başarılı olmak tanınmak açısından yeterli değil ki?

    edit: bir şeyler elde edebilmek için çok çabalıyorum ama saha içindeki uyum berbat, tesiserdeki atmosfer kötü, yönetim şeklime destek çok kötü nasıl bir tongaya geldik analamadım ki :(
  • 135
    oyunda ilk kariyerime ispanya'dan celta vigo ile başladım. amaç genç bir kadro ile yavaş yavaş ispanya'da ve avrupa'da yükselmekti. vigo'nun genç ve kaliteli bir kadrosu var. pione sisto, emre mor, maximiliano gomez, labotka gibi gençlerle birlikte, aspas, mallo, fontas, cabral gibi tecrübeli isimlerle takımın kendi içinde bir düzeni vardı. vardı diyorum çünkü bir sezonda gençleşme operasyonu adı altında takımı bozdum sanırım :(

    öncelikle şunu belirteyim, ilk sezon itibariyle bir çok takım vigo kadrosundaki oyuncularla ilgileniyor. sağ bekte jonny ve mallo ile ilgilenen takımlar olduğu için ikisinden birini elden çıkarmayı düşündüm ve jonny'i liverpool'a 20m euro karışılığında yolladım. belki de en büyük hata bu oldu, nedenine az sonra geliyorum. daha sonra stopere wonderkid de light'ı almak için 9m euro'ya stoperlerden birini yolladım. sol beke * ve orta sahaya* iki genç arkadaş aldım. son olarak forvete yatırım için laturo martinez'i arjantin'den kopardım getirdim. buraya kadar her şey normaldi, ilk yarı sonunda 32 puan toplamıştık ve avrupa'ya gitme mücadelesi veriyorduk. hatta bir sürpriz yapıp şampiyonlar ligine gitmeyi umuyorduk.

    ne olduysa ara transfer döneminin açılmasıyla oldu. iki tecrübeli stoperimi satıp yerine 18'lik maresic'i alarak başladım. daha sonra takımın jokeri wass'ı ingiltere'ye 25m euro karşılığında gönderdim. diğer oyunculara sürekli teklifler geliyordu ama istediğim miktarlara çıkmadıkları için sürekli reddettim. başta mallo olmak üzere bir grup kendilerini satmadığım için isyan bayrağını çekti. üstüne hiçbir türlü verim alamadığım aspas'ı da liverpool'a gönderince ortalık iyice karıştı. iki transfer dönemi sonunda çoğu nakit olmak üzere kasaya 109 milyon euro girdi. tabi bu paranın neredeyse tamamı gençlere harcandı. orta sahada sağlam bir iskelet kurmak için locatelli ve tousart'a yaklaşık 100m euro gömdüm :( onların dışında arjantin** ve brezilya'dan birer genç getirdim. bu hamlelerin sonucunda zaten tam olarak oturtamadığım taktik üzerinde sürekli oynadım ve farklı denemeler yaptım. üstelik ayrılmak isteyenlerin sıkıntıları takım atmosferine zarar verdi. son olarak aspas'ın satılışı ile sorunlara bir yenisi eklendi. yine başta hugo mallo olmak üzere bazı oyuncular tepki gösterdi.

    ikinci yarıyla birlikte tepetaklak olduk ve sadece 18 puan toplayabildik. bunun sonucunda da ligi 9. sırada bitirdik. o kadar saçma puan kayıpları oldu ki resmen sabote edildiğimi hissettim, zor zamanlardı... ama yönetim her zaman arkamda durdu ve kötü sonuçlara rağmen güvenleri hiç azalmadı*. ikinci sezona başlarken ne yapacağımı bilmiyorum. mallo ve diğer yeniçeriler sakinleşti ve problemlerini çözdüklerini söylediler. parayı da büyük ölçüde harcadığım için çok fazla transfer yapmak istemiyorum açıkçası. ama beraber çalıştığımız, aynı tabaktan yemek yediğimiz, dost diyebildiğim adamlara da güvenemiyorum. dost diyebildiklerimiz zamanla dost diye bildiklerimize dönüşebiliyorlar. şuan takımın neredeyse hepsi merkez arkadaş grubuna dahil ama tesislerde atmosfer kötü. takımda sadece 2 lider var. bu durumu nasıl çözebilirim? merkez arkadaş grubunu mu dağıtayım, liderlik özelliği gelişmiş tecrübeli futbolcular mı getireyim? diğer bir seçenek mallo'yu satıp problemi çözmek aslında ama sağ bek bulamıyorum :(
  • 158
    eger zaman öldürmek icin oynuyorsaniz gayet guzel oyun, eskiden galatasaray maclarini beklerken zaman gecmediginde oynuyordum. mesela maca 3 saat var ve yapacak bir seyiniz yok (film izlemeyi veya kitap okumayi da deneyebilirsiniz) acin oyunu takim kurana kadar zaman geciyor zaten.

    onun haricinde zaman ayirilmasi tamamen sosyal hayatinizi olumsuz yonde etkiliyor. okuyorsaniz sinavlara calisamazsiniz. calisiyorsaniz oyunu birakip erken yatamazsiniz.

    dune kadar ben de cok savundum ama ciddi anlamda zaman kaybi bir oyun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın