• 24
    şike kılavuzu :

    daha önce türkiye’de şike konusunu yazmıştım aslında. bugünlerde olanlar bu konuya daha detaylı girme isteği doğurdu bende.

    şike nedir, kim nasıl yapar, nasıl anlaşılır konusuna detaylı girmek istiyorum. ve elbette teşvik primine de değinmek istiyorum ki, bir maça dışarıdan müdahale etmenin en kolay yolu.

    girişte söylenmesi gereken, dikkat edilmesi gereken konu; şike yapabilmek için yani kendi takımını satabilmek için takımının alınacak puanlara ihtiyacı olmaması şarttır. yani takımının ligde iddiası olmamalı. şimdilerde ligde son haftalarda rahat takım, hedefsiz takım bulmak çok zor. şike bu sebeple çok azaldı. avrupaya çok az takımın gittiği, 2 puanlı lig oynandığı zamanlarda çok daha kolay olurdu bu işler. yazıyı okurken bunu unutmayalım.

    bir takımın toptan şike yapması mümkün değildir, bunda anlaşalım. etkili birkaç kişinin haberi olur, iş bitirilir. yöneticiler de, teknik direktörler de işin içinde olabilir. bir kulübün toptan, bütün fertleriyle şike yapması sadece hatır şikesi yoluyla olur. en iyi hatırladığım 1986′da beşiktaş’ın fenerbahçe’yi 3-1 yendiği maç. o maçta yılların sol beki erdoğan (arıca) libero oynamış, evlere şenlik hatalar yapmıştı, ihalede üstüne kalmıştı elbette.

    şike denince akla ilk gelen kalecidir. öyle ya, yiyeceği gol işi bitirir. çok zordur yahu kalecinin şike yapması. çok yetenekli olması lazım, yoksa kabak gibi ortaya çıkar şike yaptığı. tarihte gol yemeyi bir türlü beceremeyip maçı satamayan kaleci çoktur. adam öyle yanlış konsantre olur ki, bir de bakarsın alamamış içeri. amatör ligde dayak yerler maçın sonunda. en kolayı her zaman yediği gollerden yemesidir ama öyle topu rakibe atmak, armut gibi boşa çıkmak, uzaklardan yumurtlamak şüpheleri çeker. daha önce böyle goller yemiş bile olsa kurtulamaz. kalecinin penaltı yaptırması en temizidir. indirirsin rakibi konu kapanır. kırmızı kart görse de olur, görmese de.

    bir diğer şüpheli adam eskilerin libero, şimdilerin stoperidir. bekler de eklenebilir. bunlar için de en temizi penaltı yaptırmasıdır. adam topla beraber ceza sahasında bir dalarsın, hakem penaltıyı çaldı mı tamam, görev yerine getirilmiştir. bugünlerde hiç bahsi geçmeyen fenerbahçe – ankaragücü maçında yapılan 3 penaltıya bakılması şart. pozisyon icabı bile olmayan penaltılar bunlar. sanırım ilerleyen günlerde incelemeye alınacaktır. kornerde adamını kaçırmak, ceza sahası dışında, tehlikeli yerlerde sık faul yapmak, kırmızı kart görmek uygundur. topu ıskalamak, rakibi geçtikten sonra bariz formadan çekmek, çelme takmak tavsiye edilmez.

    orta saha ve forvetlerin şike yapması zordur. yapsalar bile diğerlerinden az para alırlar. en kolay şikeyi bunlar yapar. golü kaçırıverirsi, biter. ama rıdvan (dilmen) gibi yapmamak lazım tabii. sarıyer’de oynarken galatasaray’la anlaşmıştı, galatasaray – sarıyer maçında boş pozisyonda kaleye vurmak yerine topu alıp geri dönmüştü şimdilerin büyük fenerbahçelisi şeytan rıdvan. bugünlerde ibrahim akın için bahsedilen şike söylentisi doğru bile olsa çok etkilidir diyemeyiz. en temizi kanıtlanmamasına rağmen emenike’yi kendi maçında oynattırmamaktır. dediğim gibi kanıtlamak mümkün olmayabilir.

    teknik direktörler de şike yapar. hem de tertemiz. takımını satacağın maç gelmeden hazırlıklarını yapmaya başlarsın. sezon boyu oynamamış adamları ufak ufak sahaya sürersin. maç günü geldiğinde o deneyimde olmayan adamın patlar. mesela kaleci seçiminde büyük ihtimalle sonuca ulaşırsın. kritik mevkideki adamlarınla tartışma yaşar, kadro dışı bırakırsın. bu biraz riskli tabii, çok dikkat çeker ama yapanlar var. futbolcuların mevkileriyle oynamakta yöntemlerden biri ama bu da biraz riskli ve dikkat çekici.

    yönetici nasıl şike yapar? işte en zoru veya en kolayı bu. çok güçlü olması lazım yöneticinin. hem futbol aleminde hem de iş aleminde. yani topçuya yatacaksın dediğinde bunun dışarı sızmayacağından emin olman lazım. varlığınla ve gücünle futbolcu üzerinde doğal bir tehdit oluşturman gerekir, yoksa ipliğini pazara çıkarırlar. elbette futbol alemi dışında güçlü olman demek medyada da güçlü olman demektir. yönetici ille de para karşılığı şike yapmaz. futbolculara para ödenir ama yöneticinin kazancı daha başkadır elbette. mesela bir ihale alır karşılığında ya da borçları silinir falan.

    teşvik primi en enteresan konu. şike midir, şikedir. ama futbolcuların büyük çoğunluğu bu parayı haram olarak görmez. sonuçta kazanmak için oynarsın ve kazanırsan ekstra para alırsın. burada kritik bazı noktalar var. futbolcu ne olursa olsun çıkıp oynamak zorundadır. teşvik primi alacağı için ektra çaba göstermesi de şike kadar yanlıştır. hele ki, ekstra para için doping falan gibi işlere kalkışıyorsa. üst liglerde dopingi tespit edersiniz de, alt liglerde pek mümkün değil. stsl veya bank asya lig de, diğerleri değil mi? kazandıkları az da olsa oradaki futbolcular, teknik adamlar da geçimlerini futboldan sağlıyor, atlamayalım, küçük görmeyelim lütfen.

    bir de teşvik primi fikstürden yani şanstan gelen avantaj, dezavantajları sıfırlar. adaletli değildir. şöyle bir örnek verebilirim. meşhur 8-0′lık galatasaray – ankaragücü maçı. sezon içinde beşiktaş, ankaragücü’nü yine ankara’da 6-0 yenmişti. o zamanlar beşiktaş futbol şube sorumlusu ihsan kalkavan’dı. tv’de bu maçla ilgili “ankaraya gidip adamları kampa almak istedim. çünkü lig bitmiş onlar için, doğru dürüst idman yapmıyorlardı, unlarını elemiş eleklerini asmışlardı. bunu fark ettiğimde olaya el koymak istedim, hem çocukları kampa alacak hem de ceplerine üç, beş kuruş para koyacaktım. ama izin vermediler” demişti. eğer ihsan kalkavan becerebilseydi fikstür dezavantajını değiştirmiş olacaktı.

    türkiye’de kesinlikle en çok yapılan şike hatır şikesidir. mevzu sahada bağlanır. puana ihtiyacı olan takım düşme korkusu yaşıyorsa sahada şöyle konuşmalra olur : “abi niye asılıyorsunuz ya, düşücez abi, sıkmayın bu kadar”. maçın ilerleyen dakikalarında istediklerini alamadılarsa “ulan bilmemnenin çocukları para mı aldınız lan, senin ananı avradını, ayağını eline vericem şimdi” cümleleri duyulur.

    puana ihtiyacı olan takım şampiyonluğa oynuyorsa, bir direnç varsa, maçın başından itibaren küfürlerle maçı bırakmaları söylenir. şampiyonluğa gidenler daha küstah oldukları, rakiplerini iyice küçük gördükleri için ilk dakikalarda terbiyesizleşmekte sakınca görmezler. tekmeler, yumruklar havada uçuşur.

    buna da 8-0′lık sezonun son beşiktaş maçından örnek vermek uygun olur. maçın başlarında gençlerbirliği öne geçtiğinde beşiktaşlı futbolcular bildiğin katliama girişmişti. feyyaz (uçar)’ın numaralının önünde birini tekmelediğini hatırlıyorum. maçı 3-1 beşiktaş kazanmıştı.

    hakemsiz şike muhabbeti olur mu, olmaz. ligin sonu, ortası, başı farketmez, taraftara göre hakemler her maçta şike yapar. ama bilmezler ki bir hakemin maçı birine vermesi için futbolu çok iyi bilmesi gerekir. tabii ki, çaktırmadan bu işi yapması için. bir hakem eğer büyük garantiler ve avantalar almadıysa bariz pozisyonlarda hata yapmaz. yani penaltı falan uydurmak için arkasının çok sağlam olması veya acayip, gökmen’in deyişiyle pornografik, paralar alması gerekir.

    hakem en güzel ince ince kıyarak bir maçın kaderiyle oynar. orta sahada, ceza sahası civarında işi bitirir. becerebilmek için futbolu çok iyi bilmesi gerek, yoksa çarşafa dolanır. inanmazsanız erman toroğlu’na sorun. hoca, takımına, teknik direktörüne, başkanına, futbolcusuna, taraftarına göre düdük çalardı. bu işlerden 5 allah kuruşu para aldığını sanmıyorum.

    şikeyi kim bağlar? işte bugünlerdeki şike soruşturmasında hiç adını duymadığımız adamların polisçe alındığını görüyoruz ya, hah işte bu tip adamlar. kim ki bunlar? bu adamlar kulüplerin içine bir şekilde sızmış asalaklar. bazen bir başkanın yakın adamları, bazen bir yöneticinin, nadiren de olsa kulübün eski sporcuları.

    türkiyenin her yerinde ne oluyor, ne bitiyor, kim kimdir bilirler, tanırlar ve tanınırlar. yetkisiz menajer yazısında bahsettiğim adamlar da bunlar işte. herkesi tanıdıkları için bir dolu iş, futbolcu bağlarlar, komisyonlarını alırlar. belli bir meslekleri, işleri yoktur. ofisleri bulunmaz. cep telefonuyla iş bitirirler. bu adamlar öyle tehlikelidir ki, öyle böyle değil. bir kulübün, futbolcunun, teknik direktörün haberi bile yokken onlar adına iş bağlarlar. azıcık tanıyor olmaları yeter. her türlü angajmanı onlar adına yaparlar, ilgililer bir anda kendilerini bir işin ortasında bulur. örneğin, birilerine sana şu maçı bağlayayım der, sonuç istediği gibi olursa avantasını alır, olmazsa dinlemediler beni der. maliyeti yok ki, en fazla telefon görüşmesi ücreti, ya da benzin parası.

    mafya gruplarıyla illa ki bağlantıları vardır bu adamların, bu açıdan bakıldığında bazı maliyetlere de katlanmak zorundadırlar elbette. eskiden futbolcu kaçıran tayfa bunların yanında çok masum kalıyor be.

    türk futbolu bu asalaklardan kurtulmazsa düze çıkması zor. amma velakin onlar isteseler de istemeseler de yok olacaklar. sayıları çok azaldı zaten, son kalanlar da ezilmek üzere.

    şike mevzusu bunlardan ibarettir, en azından kendi kısıtlı bilgilerim açısından. eksiklerimi görürsem düzeltirim ya da yazarsanız eklerim.

    saygı ve sevgilerimle:)
App Store'dan indirin Google Play'den alın