• 27
    bugün ntvspor kanalında çıktığı bir programda aklımda olup kelimelere dökemediğim düşüncelerimi kelimelere dökmüştür.

    " artık türkiye'de daum mantalitesi şampiyon olmamalıdır. bunu fenerbahçeli olduğu için söylemiyorum. bu doğru mantalite değil. türkiye'de artık rijkaard mantalitesi şampiyon olmalıdır. çünkü olması gereken doğru düşünce ve mantalite budur. bunu takım olarak söylemiyorum fenerbahçe'de rijkaard, galatasaray'da daum olsa aynı şeyi söyleyecektim." **
  • 35
    --- alinti ---
    sıkıldım diyelim gecenin bi saatinde ve tff başkanı sıkıntımı giderecekse hakikaten berbatos felaketos bir durumdayım demektir.
    bir sonrası gaz odasıdır!
    -doktor, tff başkanı’nı çağırdım o bile geçirmedi sıkıntımı?
    -michel’i dene bir de...
    -?
    -platini!
    ***
    -sevgilim çok sıkıldım çok.
    -tff başkanı’nı çağır lak lak yap.
    -aradım, ibolar çağırmış, onlara gitmiş.
    --- alinti ---

    http://www.sporyazarlari.com/...i--diyor/162721.aspx
  • 40
    kanal 24'te an itibari ile komedi şov yapmaktadır.
    - "guiza, semih ve gökhan üçlüsü yeni rakı reklamında oynacak üç mahsun tip."
    - "bir apartman dairesinde guiza, semih ve gökhan üçlüsünün karşı komşum olmasını istemem."
    - "guiza, semih ve gökhan üçlüsüyle baros, nonda, kewell üçlüsünü yanyana sıralasanız ve bir çinli çağırıp hangi futbolcuların takımı maçı kazanır diye sorsanız, oyuncuların tipine bakarak galatasaraylılar der" şeklinde cümleler kurarak cem yılmaz'a fc ciddi rakip olmuştur.
  • 45
    az once okudugum yazisiyla beni benden almis spor yazari. seviyorum bu adami ben ! buyrun, siz de okuyun :

    yine turgay demirel!
    mecburen...
    ***
    bir bir yazalım...
    boxer’a söyledikleri, yenilir yutulur değil ve yedi yuttu efes.
    niye?
    bu bir!
    yaptıkları politbüromsu kupkuru açıklama fare doğurdu, kesmedi kimseyi.
    bu iki!
    efes ve tuncay bey, demirel’i iplemiyor, o havayı veriyorlar ama sustukça, ufak ufak prestij kaybetmeye başladılar.
    farkındalar mı?
    bu üç!

    saygın özilhan, bir tarafında demirel’in olduğu bir olayın diğer tarafı olmak istemeyebilir, profesyonelleri çeki ve özerhun ağzının payını vermeliydi demirel’in.
    tabii organize doping yapmadılarsa eğer!
    bu dört!
    aklımın ucundan bile geçmeyen, geçmeyecek şeyleri aklıma sokan kendileri...
    bir şeyin hiç konuşulmaması da hep konuşulması kadar sakatımtrak bir durumdur.
    bu beş!
    fb ”efes başkanı’nın ve yöneticilerinin bu tezgahın içinde olduğuna inanmıyoruz” demişti, kendilerini bağlamıyor diye mi gıkları çıkmıyor?
    önü kesilmeyen dedikodular, fb ve demirel’in nefret ettiği ataman’ı hedef adam haline getirdi ve kendi koçlarını ateşe atıyorlar.
    bu işler çeki veya özerhun’u da bağlar, yerlerinde olsam, hele dopingle de alakam yoksa, demirel’i doğduğuna doğacağına pişman ederdim, özilhan konuşmamı istemezse de yürür giderdim.
    beğen beğenme, adam yerine koy koyma, o tbf başkanı ve açık açık “organize doping var” diyor.
    bu altı!
    efes, dünya basketbolunda bu ülkenin en eski, en güvenilir tek markası...
    ne çıktıysa oradan çıktı.
    ilk ve tek avrupa kupası...
    12 dev adam...
    örs...
    ilk nba’ci mirsad...
    hido...
    hatta bursa’dan çıkan memo...
    demirel’in kendisi bile oradan çıktı.
    yazmıştım...
    ilk seçiminin öncesi, o ve ekibi özilhan’a yalvardı, destek istedi, tuncay bey “siz bir metin hazırlayın, bana uyarsa onaylarım medyaya veririsiniz” dedi.
    o metni o dünlerde tbf’de olan ibrahim seten yazdı.
    özilhan olmasa demirel olmazdı.
    bir oy farkla kazandı seçimi.
    filan...
    elindeki 5 benzemezle 20 yıla yakın bir süre başkan olan adam aptal değildir ve sıradan bir söyleşide bile, yapanı yaptığına yapacağına pişman eden, zırt pırt kontrol eden o, bu röportajdaki her cümleyi en az 10 defa okumuştur, düzeltmiştir.
    her kelimeyi özenle seçmiş, dili mili sürçmüş mürçmüş değil, belli!
    ülkenin en güvenilir basket markası efes’in bütün karizmasını çizebilecek, geçmişine bile gölge düşürebilecek şeyler söylemesinin bir sebebi olmalı.
    ya...
    efes hakikaten organize doping yaptı, elinde deliller var ve kendinden emin...
    ya da...
    fener ipini ha çekti ha çekecek, getirdiği gibi götürmek üzere onu, uzatmaları oynadığının farkında, efes mefes, hiç bir şey umurunda değil ve tetikçilik yapıyor.
    bu yedi!
    demirel inandırıcılığını, tarafsızlığını yitirmemiş olsa, bu röportajdan sonra ortalık birbirine girer, işin içine fıba da girer, efes’in başı belaya girerdi, dua etsinler konuşan demirel...
    bu sekiz!
    özilhan ve efes kimseye sulanmasın, doping sonrası kötü yönettiler krizi, tek rakipleri fb, onların yumuşak karnını buldu, federasyondaki adamıyla oraya sürekli çalışıyor, çalışacak da...
    bu durumun sorumlusu kendileri!
    bu dokuz!
    efes’e göre, demirel tarafsızlığını kaybetmişmiş, bakan el atmalıymış filan...
    demirel ne zaman tarafsız olabildi ki?
    tek başına ayakta kalmayı becerebilenler kulübünden değil o, ilk seçildiğinde bile tarafsız değildi.
    hep bir tarafa dayadı sırtını.
    o dünlerde efes’e...
    sonra 12 dev adam’a...
    sonra ülker’e...
    şimdi fener’e...
    bu da 10...
    ***
    demirel, siena maçında da(eğer sienalılar arasında değilse) yok.
    maçta üst düzey tbf yetkilisi de yok...
    rezalete bak!
    tbf bürosu, eğer bu yakınlarda aziz bey’in evine veya fb stadına taşınmadıysa, hala maçın oynandığı abdi ipekçi’nin üst katında.
    maça gitmeme gibi bir durumları olamaz federasyoncuların, maçın içindeler zaten, ofislerinden çıkarken bile istemeseler de seyredecekler maçı.
    mesai biter bitmez kaçmışlar.
    yuh!
    demirel şehir dışındaymışmış, işi varmış.
    mış!
    efes’in avrupa’da devam etmesi, sinirlerini, dengesini bozmuş ve o gece ülkede efes’in yenilmesini isteyen tek kişi varsa, o kişi o!
    tbf başkanı!
    ***
    bu adamın etrafında kafası çalışan, onu doğru yönlendirebilecek bir kişi yok mu?
    hepsi mi ‘yıka-yağla’ cinsinden adamlarının?
    içimizdeki olimpiyakoslu, içimizdeki sienalı hep aynı adam.
    o!
    ***
    yuh!

    10 yıl ajax-5 yıl milan- 5 yıl barcelona, kanalizasyon, tele-pazar
    futbolcu rijkaard!
    ajax...
    milan...
    tekrar ajax...
    filan...
    ***
    ajax’la kazandığı...
    4 hollanda lig şampiyonluğu...
    4 hollanda süper kupası...
    2 hollanda kupası...
    1 uefa şampiyonlar ligi...
    falan...
    milan’la kazandığı...
    2 seri a şampiyonluğu...
    1 italya kupası...
    2 italya süper kupası...
    2 uefa şampiyonlar ligi..
    2 uefa süper kupası...
    2 kıtalararası kupa...
    filan...
    hollanda ile kazandığı...
    1 avrupa şampiyonluğu...
    falan...
    ***
    teknik direktör rijkaard!
    hollanda milli takımı...
    barcelona...
    filan...
    ***
    barcelona ile kazandığı...
    1 şampiyonlar ligi...
    2 la liga şampiyonluğu...
    1 ispanya süper kupası...
    falan...
    ***
    yardımcısı!
    ajax...
    barcelona...
    filan...
    ***
    hollanda milli takımı’nda hiddink’in ve rijkaard’ın yardımcısı...
    avustralya milli takımı’nda hiddink’in yardımcısı...
    barcelona’da rijkaard’ın yardımcısı...
    falan...
    ***
    bizimki!
    “o mu bilir, ben mi” ve “ben ondan daha iyi bilirim” diyen...
    yenigün...
    yankı...
    vs...
    erkekçe...
    filan..
    cumhuriyet...
    sabah...
    yaşamdan dakikalar...
    90 dakika...
    tele-pazar...
    vs...
    falan..
    ***
    bir diğeri!
    “florya daki çaycının takıma katkısı ondan fazla” diyen...
    telegol...
    milliyet...
    sabah...
    karar anı...
    filan...
    şansa bak...
    kanalizasyon(bayülgen’in filmi)...
    falan...
    ***
    diğerleri...
    3 sene bu gaste...
    1 sene şu tivi...
    2 sene şu gaste...
    filan...
    5 sene o gaste...
    1 sene bu tivi...
    falan...
    ***
    filan falan...
    ***
  • 50
    tum sozluk yazarlarindan, polemikleri 2 dk.ligina birakip, yazilarini okumasini diledigim, radikal sestir kendisi. 2 konuya deginmistir bugun. biri liseci cekismesidir, digeri rijkaard'a hakaret eden kucuk beyinliler ile ilgilidir. buyrun, okuyun, okutun...

    lise’lerinden olmayan galatasaraylı’yı ‘zenci’, kendilerini kulübün sahibi gören ‘beyaz liseci-liselilere’ sulanıyorum yıllardır.
    gs küçük fotoğraf, büyük fotoğrafta bu ülke var ve ülkenin kaderini bile etkiliyor bu çağ dışı bakış açısı.
    ne lise’ye ne liselilere lafım yok, olmaz, olamaz, bu haddim değil, geri kalan liseliler de benim gibi düşünüyor, bu zevattan en az benim kadar yaka silkiyor zaten.
    gs’ın önündeki en büyük engel bu kafa!
    hemşehricilik, particilik, kendinden olanı kollamacılık, hamili kart yakınımdır’cılıktan çok çekmiş ve hala çeken bir milletin bir evladı olarak tuttuğum takımın hem de batıya yakın denileninin içine çöreklenmiş bu kafatasçı, kayırmacı kafa bütün ayarımı bozuyor.
    ***
    bu ‘beyaz liseci-liseli’ zevat kongre öncesi yine bel altına indi.
    polat ve yönetimi bu ‘hizmetimin’ karşılığında beni kulübe üye yapacakmış, bu dedikodu gittiğim her yerde karşıma çıkmaya başladı son günlerde.
    her yerde!
    işin komik tarafı şu;
    bu dedikoduyu ben çıkarttım, uydurdum!
    ‘o kafa’ ortaya çıksın istedim!
    sazan gibi atladılar.
    bana tomas, beni bilen bilir, bilmeyene de filan falan, amaçları ben değilim zaten, kongre öncesi polat’ı zayıflatmak için her yolu deniyorlar.
    doğrusunu öğrendikleri halde devam ettiler dedikoduya, hala da ediyorlar.
    susuyorum, susmalarını bekliyorum şimdilik.
    efendice!
    ***
    üye olmaya hiç, ama hiç niyetim yoktu gs’a.
    artık var.
    menfaat karşılığı yazı yazmak aşağılık bir durum vaziyetidir ve bunu yapmayan, yapmayacak olan birini üç kuruşluk kongre hesabı için sağda solda bu duruma düşürmek daha aşağılık bir durumdur.
    erkek işi de değildir!
    bu dedikoducu zevat işi biraz daha uzatırsa, isimlerini tek tek yazacağım, mahkemeye vereceğim, tazminat davası açacağım.
    10.000 liralık!
    gs’a üye olmanın bedeli buymuş.
    önce onlardan alacağım parayla kulüplerine üye olacağım.
    bitmedi!
    sonra bir şekilde attırtacağım kendimi!
    bir yolunu bulurum!
    bugüne kadar çoğu kulübüne bir lira vermemiş bu zevatın aralarında topladıkları 10.000 lirayı bu kulübün kasasına sokacağım!
    planım bu!
    bunu becerebilirsem kendimi çok iyi hissedeceğim.
    ***
    sadede gelirsem;
    böyle bir sistem var ve bazı spor yazarları, gazeteciler yazdıkları ve yazacakları karşılığında gs‘a üye yapıldılar herhalde.
    bu konu gittikçe ilgimi çekiyor.
    hangi gazeteciler hangi yönetim zamanında üye yapıldı acaba?
    hangi yönetim hangi spor yazarını üye yaptı?
    üye olmadan önce ve olduktan sonra neler yazdılar?
    filan...
    bu bir!
    gs’da sözü geçen, ağırlığı olan duayen üyeler her yazım sonrasında arıyorlar ve liseli-lisesiz tartışmasının tam bitmişken tekrar nasıl hortladığını, kimlerin hortlattığını bir bir anlatıyorlar.
    neler var neler...
    hepsi bende!
    zamanı gelince yazılacak ve çok ilgisini çekecek galatasaraylının.
    bu da iki!
    kanım yerde kalmaz.
    bu da üç.
    ***
    adnan p. gittikçe barack o. gibi gelmeye başladı gözüme.

    hiddink’in durumu, rijkaard’ınkinden farklı olmaz
    önce...
    şu rijkaard ve yabancı hikayesine nokta koyalım.
    herkes rijkaard’ı eleştirebilir.
    herkes!
    no problem!
    sadece şu;
    herkes rijkaard’ı eleştiremez.
    anladikos!
    nokta.
    bu bir!
    yabancı-yerli meselesine gelince...
    dünyadan, dünyalıdan bihaber, uluslararası olmayan, lisanı olmayan ya da ‘anlıyorum ama konuşamıyorum’ seviyesinde olan, herhangi bir ülkede tercümansız gezemeyen, tek başına yemek yiyemeyen, aç kaldığında ya türk lokantası ya amerikan hamburgercisi kovalayan insana çevresinden, mahallesinden olmayan bile ‘yabancı’ gelir.
    normaldir bu.
    misal;
    hiddink geldi şimdi, bizimkilerin çoğu aracısız ve ağrısız sızısız ilişki kuramayacak onunla.
    ‘yabancı’ gelecek onlara!
    bizim hocalardan biriyle, hocam mocam, şapır şupur yalan dolan bir muhabbet filan yürürdü işler, şimdi tercüman mercüman lazım mazım!
    ‘kollege kollege, komşu momşu’ şeklindeki bulgar sınırı lisanasyonunun da devri geçti.
    onunla bire bir ilişki kuramayacak olanlar, kendini onun yanında yabancı hissedecek, o da onlara ‘yabancı’ gelecektir.
    bu da normaldir!
    onu fener’den gönderen löw’ün deyimiyle futbola yakınlıkları, türkiye’nin avustralya’ya yakınlığı kadar olan ‘o kafa’ burada hala!
    bu iki!
    geçen hafta yazdım;
    yabancı nedir bilmem, bana ‘yabancı’ gelen bir yabancı olmadı hiç, ilkokuldan sonra hep ‘yabancılar’ oldu hayatımda, işim gereği yıllardır türk, alman, italyan, amerikan, çinli, hintli, finli, japon mapon hep beraberiz.
    hepimiz yerliyiz, hepimiz yabancıyız!
    ben rijkaard’ım, hiddink’im, rijkaard ve hiddink de ben...
    hepimiz rijkaard’ız, hiddink’iz, bilgin’iz!
    bu üç.
    birilerini yabancı gibi görürsen, birileri de seni yabancı gibi görür.
    bu dört!
    ‘yabancılar’ hep beraber yeni bir dünya oluşturuyor, biz gittikçe yabancı kalıyoruz bu yeni dünyaya.
    bu beş!
    ilkokul 1, ikinci ders;
    birileri bize yabancı gelmediğinde, yabancıya yabancı demediğimizde, biz de kimseye yabancı gelmeyeceğiz, bize de kimse yabancı demeyecek.
    mesela milli takıma iyi bir hoca geldi, hocanın yerlisi yabancısı olmaz, hikayenin özü bu, gerisi hikaye.
    bu altı.
    yabancı umacı değildir, korkma, korkarsan o da seni umacı gibi görür!
    anladikos!
    bu da yedi!
    ***
    geçen hafta bu yazdıklarıma her dilden her dinden her meslekten destek geldi.
    akademisyenler, “bizim günlerce konuşup anlatamadığımızı bu kadar basit ve çabuk anlatmışsınız, teşekkürler” dediler.
    üniversitelere davet edildim.
    sadece bir grup öfke kusmuş bana.
    ‘bizimkiler’!
    bizimkilerin artık tedavülden kalkmak üzere olanları tabii!
    ***
    iki mail dikkatimi çekti.
    biri şu;
    “lisan bilmemek ayıp mı ve şart mı” demiş bir yazar-yorumcu ve ilave etmiş;
    ”iyi ki, bir-iki lisanın var”.
    ayıptır söylemesi daha çok var!
    bu bir!
    ayıp değil tabii, şart da değil...
    bu iki!
    ‘lisan bilmiyor’ diye eleştirilen turizm bakanı da, ”lisan bilmem şart mı, tercüman kullanırım”demişti.
    ben de, ”şart değil tabii” demiştim ve sormuştum;
    sizin turizm bakanı olmanız şart mı?
    bu üç!
    bizim yazar-yorumcu tayfasının hepsinin dilinde marka değeri, globallik, evrensellik, küreselleşme filan...
    sonra...
    lisan bilmek şart mı?
    sizin futbol yazmanız, yorumlamanız şart mı?
    bu dört!
    bir okuyucu da sormuş;
    sana (bana) ’yabancı’ gibi gelen hiç mi kimse yok?
    olmaz mı?
    var!
    ‘bizimkiler’!
    ve...
    bu gruba girmeyen ‘diğer bizimkileri’ tenzih ederim.
    ***
    son!
App Store'dan indirin Google Play'den alın