• 177
    o akşam her türlü takım taraftarlarıyla birlikte izlemiştik galatasaray - kayseri ve denizli - fenerbahçe maçlarını. fenerbahçe golü yedikten sonra fenerbahçeli arkadaşımın hüngür hüngür ağladığını unutamam. mucizevi bir akşamdı. yanlış hatırlamıyorsam anneler günüydü. şampiyonluğu pizza ısmarlayarak kutlamıştım, ardından da anneme gül götürmüştüm. musmutlu bir gündü. arkadaştan da baya uzun süre haber alamamıştık.
    en ilginç tarafı ise, o arkadaşın 2003'te galatasaray'dan fenerbahçe'ye geçmiş olmasıydı.
  • 179
    öncelikle (bkz: sonunda iyiler mutlaka kazanır).

    o gün inanıp, bir bahçe mağazasından ufacık bir aslan heykeli aldırmıştım eve. şampiyonluğu kutlarken bulunsun diye.
    o dönem basketboldaki takım arkadaşım, şimdiki tribün arkadaşım ise aynı inanmışlıkla antrenman sonrası durduk yere, konusu açılmamışken, alakasızca gelip "bugün şampiyon oluyoruz" demişti. inanıyorduk.

    iyiler bizdik çünkü. kazanmamız gerekiyordu. o dönem parasıyla her fırsatta bize hava atanlara cevap vermemiz lazımdı.

    fenerbahçe taraftarının psikolojisini bozan maç oldu bu. biz çok rahatlıkla onların kulüplerinin, teknik direktörlerinin, başkanlarının isimlerini zikrederken; onların bizim takımımıza ya da başkanımıza veya teknik direktörümüze kendi çaplarında, lisede söylesen "gülmedik" denecek lakaplar takmalarına neden olan kıskançlıklarının sebebi olan maç bu.

    o gün rüzgar tersine döndü. o günden bu yana, 1'inin durumu (bkz: süper lig 2010-2011 sezonu) şüpheli, ya da kendi tabirleriyle "radara takılmış" olmak üzere toplam 3 kere şampiyon olabildiler. yavuz hırsız kişiliklerinden yola çıkarak hadi o da onların olsun dersek, %21 gibi bir oran yapıyor. saymazsak zaten %14te kalıyor.

    şimdi üç büyükler söyleminden yola çıkarsak takımların herhangi bir zaman diliminde %33'lük oranı tutturmaları, dört büyükler dersek ise %25'lik oranı tutturmaları sıradan gözükür.

    biz o sene dahil 2020 yılına kadar 7 kere şampiyon olmuşuz. 14te 7, yani tam tamına 50%'lik bir oran tutturmuşuz.

    o günden 2020'ye kadar diğer takımların şampiyonluk sayıları ise:
    beşiktaş: 3
    bursaspor: 1

    yani o günden bu yana fenerbahçe ile beşiktaş'ı toplasanız dahi bir galatasaray yapmıyor. sözde üç büyüklerin ikisinin şamiyonluk toplamı 6 iken diğerinin şampiyonluk sayısı tek başına 7 yapıyor. malum sezonu da düşersek 5'te kalıyor ikisinin toplamı.

    o zaman sorulmaz mı, nasıl üçü birden büyük oluyor? biri bariz şekilde ezip geçmiş çünkü.

    radara takılan" şampiyonluğu trabzonspor'a yazsak da yazmasak da her halükarda sözde dört büyüklerin üçünün toplamı 6'da kalırken, galatasrayımız tertemiz 7 şampiyonluğu ile hepsinin toplamını geride bırakıyor.

    makas açıldı diyoruz ya, işte türkiye'de de makasın açılışı tam da bu olayla başladı.
  • 181
    teskereye 5 gün kala erbas gazinosunda izlediğim maçtır. başka başlıklara yazmışımdır herhalde ama askeriyede tugay komutaninin gereksiz fenerli postasi ile kanlı bıçaklı olmama ramak kalan maçtır.
    denizlinin golünde galatasaraylılar bağırınca bu mahlukat önden elde kumanda ters ters bakmıştı bana, uzun dönemdi birde gideceğimi bildiğinden son 4 gün omuz atmalar mı, laf atmalar mı gördüğü yerde kavga çıkarmak için kıvranmıştı.

    aklinca kavga edip tugay komutanına yalan söyleyip beni 1 2 hafta diskoya attırıp teskeremi geciktirecekti.

    ama öyle coşkuyla dolmuştum ki tüm galatasaraylılarla valla son 4 5 gün ki denetlemeye girmiştim gitmeden 1 2 gün önce nasıl geçti anlamadım.

    en kısa süren şampiyonluk kutlamamizdı. teğmenler susturamayınca nöbetçi yüzbaşi gelip sandalyeleede ayakta tepinen askerleri susturup koğuşa yollamıştı sonrasi yat içtiması ^^

    yanliz teğmene hadi len demiştik allahtan insafli subaydi da yakmadi ^^
  • 184
    o zamanlar servet fenerbahçede forma giyiyordu.
    fenerbahçenin de baya iyi bir kadrosu vardı.
    sanırım 2019 yılı başında verdiği bir röportajda aynen şunları söylemişti;

    "denizlispor maçını hiç hatırlamak istemiyorum. en az 3 saat soyunma odasında kaldık. herkes birbirine bakıyordu
    öncesinde denizlispor'la kupa maçı oynuyoruz. 1,2,3,4 yaptık...levent kartop, 'oğlum yapmayın ya rezil olduk' diyordu. sonra görürsünüz dedi...harbiden de gördük"
  • 186
    sabahında montumun içine galatasaray formamı giyerek kocaeli'den gittiğim maç.

    bir umut işte. ortalık fenerbahçeli kaynıyor, ben de allahtan ümit kesilmez diyerek formamı giymişim ama yine de montumun içine, saklaya saklaya gidiyorum.

    hayatım boyunca unutmayacağım maçtır bu maç, belki uefa kupası finalinden daha fazla bağırmışımdır, çıldırmışımdır, inanamamışımdır.

    eski açıkta geçirdiğim o 16 dakikayı, maçın son 10 dakikasında eski açığın sarısıyla başlayan o bitmeyen sarı kırmızı şampiyon cimbom tezahüratını, o tribünlerin durmadan bir daha, bir daha o tezahüratı ısrarla tekrarlamasını, havadaki o inanmışlığı asla unutmayacağım.
  • 187
    14 mayıs 2006 günü ilk düdüğünden son düdüğüne kadar ekran başında boncuk boncuk ter dökerek takip ettiğim maç.

    sabah şampiyonluk kimin umrunda diye mırıldanarak uyandığımız, öğlen orda burda maç konusu açılınca acı acı gülümsediğimiz, akşama doğru ister istemez mustafa denizli gibi kafamızda oynadığımız bir gündü. zaten o sezon başlı başına apayrı bir sezondu. takip etmeyene, hatırlamayana hakkıyla anlatması mümkün değildi...

    biz 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçını kazanırsak bu maçta fenerbahçe'nin puan kaybı yetecekti şampiyon olmamız için, biz berabere kalırsak fenerbahçe'nin kaybetmesi gerekecekti. iki takım da aynı sonucu alırsa ikili averajla fenerbahçe şampiyon olacaktı.

    denizlispor içinse tek hedef kümede kalmaktı. 18. sıradaki diyarbakırspor'un matematiksel olarak şansı kalmamıştı. 17. sıradaki samsunspor 33 puandaydı. 16. sırada malatyaspor, 15. sırada denizlispor, 14. sırada ankaraspor 36 puandaydı. 13. sırada 37 puanlı gaziantepspor vardı. yukarıya doğru çaykur rizespor, manisaspor hatta ankaragücü'ne kadar küme düşme olasılığı vardı.

    son haftanın yürek söken bir diğer maçı gaziantepspor-malatyaspor maçıydı, kazanan kendini kurtaracaktı. samsunspor küme düşmüş diyarbakırspor'u ağırlıyordu. denizlispor'un konuğu şampiyonluk için kazanmak zorunda olan fenerbahçe idi. ankaraspor kayseri erciyes, çaykur rizespor ise gençlerbirliği deplasmanındaydı.. olasılık hesapları ise her takım için ayrı bir paragraf uzunluğundaydı...

    sadece fenerbahçelilerin, galatasaraylıların, denizli camiasının deği, başka pek çok camianın da gözü kulağı bu maçtaydı...

    bizim evde de sadece 77 numaralı lig tv kanalını izleme imkanı vardı. denizlispor beyaz formasıyla, fenerbahçe çubuklu forma lacivert şortuyla sahadaya yürürken yanılmıyorsam carmina burana yankılanıyordu denizlide stad hoparlörlerinden... sadece iki sene önce şampiyonluk maçında stadın 3/4'ünü fenerbahçe'ye vermişti denizlispor. iki camia arasında bu olaydan dolayı aslında bir sempati vardı. ancak bu denizlispor da can derdindeydi. zaten o geceden sonra denizlispor ile fenerbahçe'nin arası bir daha düzelmeyecekti...

    denizlispor kalede souleymanau hamidou, orta sahada kratochvil-yusuf şimşek, ilerde mehmet yılmaz- selahattin kınalı ile kümede kalma mücadelesi verecekti. fenerbahçe'de ise nicolas anelka, semih şentürk ve zafer biryol yedek kulübesindeydi. formda olan tuncay-nobre ikilisini bozmamıştı christoph daum. o seneki fenerbahçe'nin kadro derinliği o seviyedeydi işte...

    fenerbahçe şaşılır şekilde tutuk başlamıştı maça. bunda biraz da denizlispor'un can havliyle verdiği mücadelenin de etkisi vardı. zaten maç başlarken ister istemez kendini şampiyonluk hesaplarına bırakan herkesin ortak temennisi "denizli erken gol atıp da uyandırmasa fenerbahçe'yi" şeklinde idi..

    biraz iki rakibin birbirini tartması şeklindeki ilk dakikaların ardından yusuf şimşek önderliğindeki denizlispor fenerbahçe sahasında sık sık pozisyon bulmaya başladı. yerli ve milli kazmalarımızdan mehmet yılmaz ile ekürisi selahattin kınalı gol kaçırma yarışına girmişti. ekran başında hem galatasaray hem fenerbahçe taraftarı öldürün lan beni diye inliyordu muhtemelen. özellikle ilk yarının sonlarında selahattin'in uefa finalindeki bravo adams pozisyonunun birebir aynısında topu çamlık mahallesine yollaması ve kameranın zangır zangır sallanması en aklımda kalan enstantanelerdendi.

    ilk yarılar biterken denizli'de golsüz beraberlik vardı, istanbul'da ise ilic'in golüyle temiz şekilde işini görmüştü galatasaray. iki hafta önce de devre arasına bu şekilde lider girmiş, mamafih maç sonu ikinci sıraya geri inmiştik. ikinci yarı başlarken atılan konfetiler bir türkiye geleneğiydi. bu arada istanbul'da maç başlamış ve sabri'nin golüyle farkı ikiye çıkarmıştık.

    ikinci yarıda kulaklar da gözler de denizli'deydi artık. lig tv ekranın bir köşesinde canlı skorları veriyordu, alt köşede de canlı puan durumu geçiyordu sürekli. denizli'de ikinci yarı başlayabildikten az bir süre sonra gaziantepspor'un golü geldi. bu skorun ardından malatyaspor ve denizlispor arasında bir puanlık fark oluşmuştu. bu haber denizli'de bir konfeti yağmuruna ve meşalelerin yakılmasına sebep verdi.

    fenerbahçe yavaş yavaş oyuna ağırlık koymaya çalışıyordu. serkan balcı'nın yerine semih şentürk'ü alıp forvete takiye yapmış, akabinde nobre-anelka değişikliği gelmişti. fenerbahçe takım halinde ileriye doğru kayarken yusuf şimşek'in araya attığı toplarla pozisyon kovalamaya devam ediyordu. nitekim bu pozisyonlardan birinde sol kanada atılan topta mustafa keçeli topu önüne alıp müthiş bir depara kalktı. hücum yönüne göre altıpasın sol köşesinden sağ taraftaki direk dibine vurduğu şut filelere değdiğinde ali sami yen'de ayhan'ın havalandırdığı top numaralı ile eski açığın birleştiği köşede bekleyen cihan'a doğru süzülüyordu...

    selahattin sağ elini havada sallayarak yarım saha turu atıp kendi yedek kuübesine koşarken melih gümüşbıçak'ın ali sami yen bayram yerine dönüyor anonsuyla tarihe geçen sahneler yaşanıyordu. necati kendisine gelen ve normal şartlarda gol yapacağı topu unutup dizlerinin üzerine bırakmıştı kendini. bu satırların yazarı ise ekran başındayken kendini bir anda bahçe duvarının üzerinde böğürürken bulmuştu...

    bu golün ardından yine bir süre maç durmuştu, fenerbahçe tribünlerinden birinin kendini aşağıya bıraktığı rivayeti de vardı bu hengamede ama arkası gelmedi o maçtan sonraki birkaç gün sonrası...

    nitekim maç daha bitmemişti. federasyon kayıtlarına göre 89. dakikada, yani golden 6 dakika sonra tuncay'ın ayağından golü buldu fenerbahçe. çok da bilinçli olmayan bir ataktı üstelik, top biraz da gitmesi gerektiği için kaleye gitmişti, muhtemelen sahadaki fenerbahçeli futbolcular da çok farkında değildi ne yaptıklarının...

    üstelik ikinci yarıda üç kere uzun süreler duraklama olmuştu. nitekim maçın sonuna 16 dakika eklenmişti. özellikle ali sami yen'de olanlar ya da fenerbahçe maçını takip etmeyenler için çok büyük süpriz olsa da aslında normal bir ilaveydi o şartlarda. kalan 16 dakikada fenerbahçe'nin atacağı bir gol şampiyonluğu getirecekti. ali sami yen'de olanlardan habersiz olduğum için tabi olayın o boyutunun farkında değildim ben izlerken. mondi'nin, hasan şaş'ın hüngür hüngür ağlamasını, golün ardından yaşananları gece maraton programında izlemiştim...

    95 ya da 96. dakikada haliyle gaziantepspor-malatyaspor maçı sona ermişti. bu skorla denizlispor kümede kalmıştı. en yenilgiyi baştan kabul etmiş umutsular için dahi yürek söken dakikalar başlamıştı. iki takım da oyuncu değişiklik haklarını kullanmıştı, üsteik denizlispor kümede kalmayı garantilemiş denizli tribünlerinin ateşi sönmüştü. kalan 10 küsur dakikayı saniye saniye saymaktan başka bir çare kalmamıştı...

    defanstan seken, kalecide eriyen birkaç şutun yanı sıra sekip üst direkten dışarı giden bir plase ve tabi maç sonunda appiah'ın neredeyse yedi otuz iki iki kırk dört bir allah bir top bir kale pozisyonda panikten topu dümdüz ileri teperek 4 metre farkla autu bulduğu o unutulmaz pozisyon...

    o pozisyondan sonra kamera appiah'ı gösterirken önce bir gürültü kopup kamera sallandı, sonra da selçuk dereli'nin maçı bitiren hali ekrana geldi...

    sonrasını kimse tam olarak bilmiyor zaten...

    (bkz: tarihte bugün)
  • 190
    maçtan önce denizli'ye giden fenerbahçe uçağını göstermişlerdi. hepsi jilet gibi giyinmiş, takım elbiseler çekilmiş, yöneticiler kibirli, taraftarlar bayram havasında... indiklerinde açılan bir pankartta "şampiyon fenerbahçe!" yazıyordu. :) o an bunların şampiyon olamayacaklarını anladım.

    bizim takım otobüsü aynı dakikalarda oynanacak kayserispor maçı için stada geldiğinde oyuncularımız eşofmanlarla, sıradan bir maça gelir gibiydi. çok eleştirsek de hakkını verelim, adnan polat herkesten fazla inanıp ali sami yen'i gelin gibi süsletmişti. nihayetinde, o gelin gibi süslenen güzelim stadımızda şampiyonluk kutlamak nasip oldu.

    özetle; unutulmayacak bir sezon boyunca hakkı yenmiş galatasaray'ın çok şey kazandığı maçtır bu maç.
  • 192
    ön edit: hayatımın en garip anılarımdan birini yaşadım bu maçta. çayınızı kahvenizi alın okuyun bence ):

    aslında bir hafta öncesinde oynanan 7 mayıs 2006 beşiktaş galatasaray maçında hasan kabzenin son dakika attığı gol bir takım garipliklerin habercisiymiş ama onu o sıralar anlamak pek mümkün değildi tabi...

    çok iyi hatırlıyorum, hakan şükür, beşiktaş maçı sonrası bir tv kanalına verdiği röportajda skor 1-1 olduktan sonra şampiyon olacaksak maçı galip bitirelim, olamayacaksak böyle bitsin diye dua ettiğini söyledi ve ardından kendisinden emin bir şekilde biz bu sene şampiyon olacağız demişti.

    ben o kadar da emin değildim açıkçası. yani fenerbahçe baya baya iyi bir takımdı. bi kere çok iyi kadroları vardı. bizi içerde dışarda yenmişlerdi hatta kadıköydeki maçta hezimete uğratmışlardı. bir de elle kolla, çakma penaltılarla maç aldıkları bir dönemdi. hiç umudum yoktu şampiyon olacağımıza dair. zaten o maçtan önce de türkiye futbol tarihinde son hafta şampiyonluğu veren bir takım da yoktu yanlış hatırlamıyorsam. tek ümitli olduğum nokta denizlisporun kümede kalma savaşı vermesiydi. kümede kalmaları için puan ya da puanlara ihtiyaçları vardı. biz de evimizde denizlispora puan vermiştik zaten. 1-1 bimişti skor yanlış hatırlamıyorsam. gerçi yanlış hatırlamam imkansız çünkü o sene bütün maçları izlemiştim...

    ama bu kez bir değişiklik yaptım ve sezon boyu maçları takip eden ben son hafta oynayacağımız kayserispor maçına gitmedim. neden gitmedim bilmiyorum. totem yapmak falan da değildi amacım. bir şeyi yapmak istemezsin ya bir anda, ayaklarım gitmek istemedi. maçı da izlemedim. bilgisayarın başına geçtim müzik dinlemeye başladım...

    maçı da takip etmedim bi süre. sonra heyecanıma yenik düştüm tabi. 60. dakikadan sonra açtım livescore sayfasını canlı sonuçlara bakıyorum. biz zaten iki gol atmışız ama bu maçta bir gariplik vardı. kronometre hem geriden geliyor hem de skor 0-0. allah allah diyorum. sonra karıştırıyorum neti falan. öğreniyorum ki sahaya atılan konfeti muhabbetine maç geç başlamış. lakin 0-0 olması baya bir garibime gitti dediğim gibi. şu zamana kadar atarlardı diye düşündüm, sanırım ilk o zaman içimde bir kıvılcım oldu. daha sonra yine sayfaları kapadım, müzik dinlemeye devam ettim.

    30 dakika sonra falan yine açtım, bizim maç 3-0 olmuş bile. fenerbahçe maçına baktım hemen, bi de ne göreyim. denizli 1-0 önde. ilk başta inanamadım ben. sayfayı yeniledim falan yok valla mustafa keçeli atmış. daha fazla dayanamadım tabi. çıktım herhangi bir kahveye gittim fenerbahçe maçını izlemeye. o dönemler taraftarlar ayrılarak maçı izlerlerdi kavga çıkmasın diye. ben de fenerbahçelilerin olduğu kata çıktım. yer zaten bulmak imkansız. en arkada nerdeyse tek ayak üzerinde maçı izliyorum. ben geldikten sonra 3 4 dakika sonra gol oldu. ayağımın uğurunu s*keyim dedim içimden. çıkmak istedim ama çıkamadım, acayip kalabalıktı. mecburen maçı bitirecektim. zaten ortam gergindi. eh dedim daha bir golleri var. belki atamazlar.

    içerisi de yalnız bildiğin matem alanı gibiydi. bağıranlar, küfredenler, arka arkaya sigarasını yakanlar, tırnaklarını yiyenler, anelkayı yedek oynattığı için daum'un şeceresini sayanlar falan. içeride en az 500 kişi vardı ve sanırım bir tek ben galatasaraylıydım. fenerbahçe pozisyon üstüne pozisyon buluyor, ulan ne yapacağımı şaşırdım. tepki vermem gerekiyor sonuçta. hele appiah'ın kaçırdığı bi pozisyon vardı ki, önümdeki 10 kişilik grup sinirden arkasına döndü bir şeyler fırlatmak için. ayağıma doğru çay bardaklarını falan attılar. kimisi de sigarasını attı falan. ulan ben de bi tepki vermeliyim sonuçta diye geçirdim içimden. '' bu kadar da olmaz ya'' diyebildim sadece. hani cem yılmazın anlattığı saint benoit mezunu çocuğun askere gittiğinde ''ben de koyjam ama ha'' derkenki ses tonunu hayal edin. ulan normalde benim sevinmem gerekiyordu o pozisyona ama içerde 500 kişi vardı ve o adrenalinle bana neler yapacaklarını düşündüm. kursağımı tuttum resmen.

    neyse maç bitti. ama üzerimden 20 kilo falan eksilmişti. hani böyle sevinemeden bi rahatlama duygunuz olur ya, aynen o durumdaydım. nefesimi bile doğru düzgün alamadım. çünkü alsam sevinç çığlığım duyulacak. kursağımı bile sıktım o sıra... dedim olum az daha sabret. 14 mayıs şehidi diye ultraslan seni anmasın. iyi bir şey değil sonuçta.

    kahvehane yavaş yavaş boşalıyordu. ben hayatımda bu kadar matemin içerisinde olmamıştım. inşallah da olmam. yani size anlatamam ordakilerin duygularını. ağlayanlar mı dersin, sinirden birbirlerine bağıranlar mı, telefonlarını kıranlar mı ne ararsan var ve ben bu matemin içerisinde az sonra özgürlüğüme kavuşacaktım. cehennemden kaçış filmi gibi resmen.. çok geçmeden de çıktım zaten, kutlamalara katıldım...

    bir cimbom old boys atasözü olan 1000 galatasaraylı 10.000 fenerliyi yok eder sözü ne zaman olur bilemem ama o gün 1 galatasaraylı 500 fenerliyi yenmişti ):

    burdan kendilerine de selamlarımı iletiyorum. fıtrat değişir sanma, bu kan yine okandır ):
  • 193
    11 yaşındayım ve maçları televizyondan değil de radyodan takip ediyorum. galatasaray maçıni 3 0 kazanmış ve artık fener maçına geçilmiş. abimle birlikte televizyonu tamamen kapattık ve evde sadece radyodaki maç yayını çalıyor. tüm ev sessiz biz abimle her fener atağında nolur yemeyin, hayir hayır hayır..., dayanın biraz daha tarzı cümleler kuruyoruz sadece. tüm ikinci yarıda ise bir totem yaptığımı hatırlıyorum. ellerimin baş parmaklarını cebime koyup halınin etrafında dört dönüyorum. annem ise napıyor bu çocuk diyor ama ben fener gol atamadikca bunu devam ettiriyorum.
    o gün bu totem yüzünden değil elbette ama bir mucize oldu ve şampiyonluğu aldık. bu sene, 2006 yılındakinden bile çok daha imkansız gibi duruyor şampiyonluk. ama ola ki yine son 15 20 dakikada böyle bir ihtimal olur ben yine bu totemimi yapacağım. umarım nasip olur da bu entrynin altına şampiyonuz yazarım. olamasak bile böyle bir sezonda bu noktaya getirdiğimiz mücadele için takımı ve hocamızı kutlarım.
  • 197
    27 yıllık ömrümde gördüğüm açık ara en müthiş şeydi.

    hayatımda mutluluktan ağladığım ilk ve tek gün 14 mayıs 2006'dır. bir insan mutluluktan nasıl hıçkıra hıçkıra ağlar, anlatsalar inanamazdım, acayip bir hismiş. bir daha da yaşamadım, yaşar mıyım ihtimal de vermiyorum fazla.

    12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı da güzeldir, 19 mayıs 2019 galatasaray başakşehir maçı da güzeldir ama bunun seviyesi bambaşkaydı.

    peki 15 mayıs 2021? istediğimiz gibi olursa benim için şöyle bir sıralama olacak 14 mayıs > 15 mayıs > 12 mayıs.

    televizyon ekranında yanıp sönen şampiyon galatasaray yazısının hayaliyle son 2 gün... 14 mayıs'ın ikamesi, takvimdeki mayıslarımızın bir parçası daha 15 mayıs 2021de tamamlanacak inşallah.
  • 200
    fenerbahçe'nin mac boyu net üstünlük kuramadığı, sürekli kontra ataklar yediği, başından sonuna kadar gerginliği stresi yaşadığı ve nihayetinde 2 puanı ve şampiyonluğu bıraktığı maçtır.

    mustafa keçeli'nin fenerbahçe'ye attığı gol onlara buz gibi dondurucu bir etkisi olan soğuk duşu yaşatmış ve atesi her daim sıcak tek topçusu tuncay şanlı ile 1-1'i yakalasalar da galibiyeti alamamışlardır.

    mac içinde mehmet yozgatlı kendini yere atmış selçuk dereli bunu yememiştir. o kendini yere atmasına pen verilse belki de 1 şampiyonluk haksızca el değiştirecek ve bugün unutulmuş bile olacaktı.

    maç sonu rüştü, appiah, nobre kacan şampiyonluğa ağlamıştır. volkan demirel denizlispor taraftarıyla atışmıştır. tuncay tünele girerken galatasaray lehine tezahüratlarda bulunan denizlispor taraftarina tepki olarak alkış yapmıştır.

    nicolas anelka'nın şeyinde bile olmamıştır.

    nihayetinde bize şahane görkemli bir şampiyonluk kazandırmış sonucun çıktığı maç olmuştur.

    (bkz: 2005-2006 sezonu şampiyonu galatasaray)

    ayrıca bu sonuçla denizlispor kümede kalmıştır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın